Biz bu filmi daha önce görmüştük…
Ergenekon, Balyoz, Casusluk Davası tutuklamalarının ülkenin en tanınmış aydınlarına, kahraman komutanlarına, gazeteci ve yazarlarına, rektörlerine kadar pervasızca uzandığı dönemdi.
Laik, demokratik ulus devleti ve Cumhuriyet Devrimlerini korumak için ses yükseltenler Silivri Toplama Kampında esir alınmış ve toplumun Ulusalcı refleksi, tabanda yaratılan korku ikliminde kırılmıştı.
Sahte kanıtlarla hazırlanan iddianamelerle Cumhuriyet aydınlarına kara çalınmış, vatanseverler askerler darbecilikle suçlanmış ve terör örgütü kurmakla itham edilmişlerdi.
O günlerin subliminal mesajı “SUS” tu.
Yaşadığımız günlerin mesajı da “SUS”.
Çünkü ülkede yeniden bir korku iklimi yaratılmasına ihtiyaç duyulan bir proje devreye sokuldu.
Silivri davalarında susturulması gereken “laiklik” çığlıklarıydı.
Bugün ise susturulması gereken Öcalan’la başlatılan yeni sürece yönelik muhalif sesler , sözde Barış çağrılarının arka planını görenlerin uyarıları.
Toplumda etki gücü olan kim varsa bundan payına düşeni alıyor.
Cumhurbaşkanına hakaret suçlamasından gözaltına alınan Zafer Partisi Lideri Ümit Özdağ’ın, alelacele hazırlanan bir dosya ile halkı kin ve düşmanlığa tahrik etmekle tutuklanması işin daha başlangıcı.
Sektörde tekelleşmeye neden olduğu iddiası ile gözaltına alınan Ayşe Barım’a Gezi Eylemlerini organize etmek suçunun yüklenmeye çalışılması ve pekçok sanatçının ifadeye çağrılması da topluma gözdağı verilerek yaratılacak korku ikliminin parçası.
İktidar, gücünü CHP’li Belediyeleri abluka altına alarak perçinlemeye çalışırken, kendi iktidarının bekasını sağlamak için kolları sıvadı.
Sıvanan kollar, bedeli ne olursa olsun Yeni Anayasa’da yapılacak bir değişiklikle Cumhurbaşkanlığının önünü sonsuz dek açmayı gerektiriyor.
Bedelin faturası DEM ve Öcalan’la ittifaka kadar uzanıyor.
Bu Milletin, Öcalan’a yüklenen “barış elçiliği” misyonunu kabul etmesi mümkün değil.
Devletin Terörist Başı ile pazarlığa oturmasını içine sindirmesi de mümkün değil.
Terör Örgütünün “almadan” “vermesi”nin de mümkün olmadığı gibi.
Türkiye’nin 1987’den bu yana süren Terörle Mücadelesinde 2009 yılında Öcalan’ın yaptığı Barış çağrısının sonuçlarını Habur Rezaletinden başlayarak yaşadık. İzleyen günlerde, şehit haberleriyle sarsıldık.
Yeniden başlayan sözde Barış görüşmelerinin sorusu şu;
Ne verilecek?
Gizli Pazarlığın bilinmeyeni bu soruda odaklanıyor.
Cumhurbaşkanlığı Danışmanı Ayhan Ogan’ın açıklaması dikkate değer ip uçları barındırıyor:
“Her şey nihayetinde aslına döner. Bugün Türkiye Cumhuriyeti Devleti yüzyıldır açık kalan dosyayı kapatıyor.
Kürtler için en büyük kazanım, Türkiye Cumhuriyetinin saygın, onurlu ve eşit vatandaşı olmaktır.
Yüzyıl önce açılan ‘şark meselesi’ dosyası, Osmanlı Devletinin tasfiyesi ve topraklarının paylaşılmasıdır.
TOPRAK BÖLÜŞÜLMÜŞ, O DÖNEM BATI EMPERYALİSTLERLE İŞBİRLİĞİ YAPACAK KÜRT UNSURU BULUNMADIĞI İÇİN KÜRTLERE BİR PAY VERİLEMEMİŞTİR. CUMHURİYET DÖNEMİNDE YAPILAN BAZI YANLIŞ UYGULAMALAR DOSYANIN KAPATILMASINA İMKAN VERMEMİŞTİR.
DEVLET BAHÇELİ’NİN “TÜRKİYE YÜZYILI KÜRT OLMADAN EKSİK KALIR” ÇAĞRISINI DİKKATE ALMAYAN BEDELİNİ ÖDEYECEKTİR.”
Çağrı açık ve nettir. Ya SUSACAKSIN ya da BEDELİNİ ÖDEYECEKSİN!
Bu Vatan’a ve onca Şehidimize can borcu olanlar susar mı? Zaman gösterecek !
Çok Okunanlar

Ekrem İmamoğlu'na bir sansür daha geldi

CHP farkı açıyor: Ekrem İmamoğlu sürprizi!

BEDAŞ İstanbul'da bugün elektrik kesintisi yaşanacak ilçeleri sıraladı

İBB'ye yönelik 4.dalga operasyonunda gözaltına alınanların listesi

'Müsvedde' değil Vali!..

Sur bombacısına ağırlaştırılmış müebbet bozuldu

Atatürk'ün ismini hatırlamadığı için linç edilen kadın konuştu

CHP Kurultayı için kritik gelişme

Reform mu, kuşatma mı? Yerel yönetimlerde yeni dönem tartışmaları

Kerem Kınık’ın kızı Zehra Kınık için hapis talebi