Özal 1983’de Başbakan oldu.
Türkiye’de Rota yeniden oluşturuldu.
Portföyünde, mimarı olduğu 24 Ocak kararlarını uygulamaya sokmak vardı. Referansını ABD’den almış, Türk ekonomisini bağımsızlıktan, devletçilikten, halkçılıktan çıkarıp, neo-liberalizmin kollarına atmıştı.
Özelleştirmeler başlatılmış, serbest kur ekonomisine geçilmiş, ithalatın sınır tanımaz rekabeti karşısında, Osmanlı’nın kapitülasyonlarını hatırlatan yerli ekonominin çöküşü başlatılmıştı. Türk parası hızla değer kaybediyor, madenlerimizin satışına ilişkin yasaklar kaldırılıyor, içki ve tütün tekelleri kırılıyor, KİT’lere sağlanan devlet desteği kesilerek, yabancı sermaye teşvik ediliyordu. Tüketim odaklı bir büyüme modeli kabul edilmişti.
Türk ekonomisinde Atatürk döneminden kalan ne varsa adeta yağma edilmişti.
Özal’ın gelişi dünyada ki neo-liberalizmin yükselişi ile ahenkliydi. İngiltere’de Thatcher’in neo-liberal/ muhafazakâr politikaları, ABD ise Reagan’ın neo-liberalizmi ile aynı zaman dilimine denk düşmüştü.
Kuşkusuz Özal’da muhafazakâr/neo-liberal siyasetin temsilcisiydi. Başucu kitabı neo-liberalizmin temsilcilerinden Yahudi ekonomist MiltonFriedmann tarafından yazılan “Kapitalizm ve Özgürlük”tü.
Evren’le başlayan Türk-İslam sentezi artık Devlete hakim olmuş, “statükocu solcular” kavramı dillere pelesenk olmaya başlamış, “İslam ahlakından ve terbiyesinden son 150 yıldır uzaklaşıldığı için bu hallere geldiğimiz” anlatılmaya başlamıştı.
Ancak, toplumdaki en büyük kırılma, toplumsal değer yargılarındaki değişimdi. Özalizm, önce “cumhuriyetin idealist insanını” öldürmüş, sonra da yerine “ekonomik insanı” yani bencil, işini bilen, çıkarcı bireyi inşa etmişti. Şimdi sırada yeni bir kimlik inşası vardı; “OSMANLICILIK”.
Ulusal refleksi kırarak yol alırken, Yeni Osmanlıcılık akımının da sunumunu yapıyordu.
YENİ BİR KİMLİK İNŞASI: YENİ OSMANLICILIK
1980’li yıllarda Osmanlıcılık güçlü bir siyasal söylemle kamuoyu ile buluşturuldu.
12 Eylül darbecilerinin Atatürkçülük ile başlayıp, Türk-İslam sentezi ile devam eden projesi ile İslam, resmi kimliğin içinde yer edinmeye başladı. Darbeciler, kendilerine kılavuz seçtikleri Türk-İslam sentezcileri ile birlikte, Dini kullanarak kendilerine bir meşruiyet zemini yaratırken, aynı yöntemle ayrılıkçı Kürt hareketini de kontrol altına alabileceklerini ve Kürt ve Türk kökenli yurttaşları din ekseninde kaynaştırabileceklerini düşündüler. Çünkü, Kürt kökenli halkın büyük bölümü Sünni İslam’dı.
Darbe sonrasında radikal dini hareketlerin ve bölücü etnik yapıların yükselişe geçmesi, farklılıkları öne çıkaran, çoğulcu, çok kültürlü, çok dilli ve çok kimlikli bir yapıya geçiş taleplerinin artması ile sonuçlandı. Böylece Yeni Osmanlıcılık Hareketi toplumda duygusal bir ivme yakaladı. Cumhuriyetin kurucu değerleri ve Kemalizm karşıtlarını aynı havuzda buluşturdu.
Özal’a göre, Türkiye Cumhuriyeti’nin ulus kimliğini esas alan resmi kimlik tanımında etnik ve dinsel unsurlara yeterince yer verilmemiş ve toplumsal bir aidiyet sorunu yaratılmıştı.
Özal’ın ortaya attığı Yeni Osmanlıcılık bir “üst kimlik”ti. Osmanlı mirasını, Osmanlı yönetiminin uygulamalarını, çoğulculuğu sahiplenerek yeni bir kimlik yaratmaya ve zamanı geçmiş Kemalizm’i de tarihin çöplüğüne atmaya gereksinim vardı.
Osmanlı’nın son dönemindeki Batılılaşma hareketleri ile hibrit bir seküler sisteme geçildiğine vurgu yapılıyor ve “Katı Laiklik” yerine “Osmanlı Sekülerizmi” karşılık bulmaya başlıyordu. İçi boşaltılmış, ılımlı laiklik kavramı ile dinin toplumsal yaşamdaki etkinliğinin psikolojik alt yapısı hazırlanıyordu.
Özalcılara göre, dış politikada da Atatürk’ün “Yurtta Sulh, Cihanda Sulh” politikası statükocu ve eskimişti. Osmanlı’nın genişlemeci vizyonu ile yol alınmalı ve “Türkiye Ortadoğu ve Balkanlardaki emperyal uygarlığın mirasçısı olduğunu hatırlayarak, gücünü fark etmeliydi.”
Özal, 18 Şubat 1993’te yaptığı Taksim Mitingi’nde “21. Yüzyılın Türk Yüzyılı olacağını” ilan ediyordu.
Yeni Osmanlıcılığın teorisyenleri arasında önemli bir konumda bulunan Aydınlar Ocağı ise, Osmanlı sekülerizmini, Kemalist laikliğin yerini alacak bir model olarak sunuyordu.
Osmanlı Modeli, Batı’dan olağanüstü destek görmeye başlamıştı.
Bill Clinton, Patrik Bartholomeos’a yaptığı ziyaret sonrasında “İslam dünyasının bir önderi bulunmamasından yakınıp” ‘hilafet’ çağrısı yaparken, Samuel Hungtington, “demokrasinin mutlaka laikliğe dayanması gerekmez” diyerek “Türkiye İslam alemine önderlik bakımından eşsiz bir yere sahip. Tarihte Osmanlı bunu yapmadı mı?” sözleriyle mesaj veriyordu.
CIA ajanı Graham Fuller ise “Zorunlu Batılılaşma Türk toplumunda bazı yaralar bıraktı. Kendi Osmanlı tarihini, Osmanlı geleneklerini sevenler vardı. Batılılaşma İslamiyeti aşağılayan bir hale dönüştü” sözleriyle Yeni Osmanlıcılığa destek veriyordu.
Bu koroya katılanlar arasında İsrail’in de yer alması ve Osmanlıcılığı Orta Doğu için bir kurtuluş modeli olarak görmesine ilişkin çok sayıda yayın bulunmaktadır.
Emperyalist Blok’un mutfağında pişirilmiş ve Özal aracılığı ile Türk Siyaset Sofrasına servis edilmiş bu proje, hala yürürlüktedir.
Projenin taşıdığı romantizm, şanlı, güçlü, büyük bir Osmanlı İmparatorluğuna ait olmanın gururu, Osmanlılığı fetihlerle özdeşleştiren anlatımların yarattığı büyü kuşkusuz toplumda etkili olmaktadır.
Osmanlı’nın toprak kaybederek küçülmesi, kapitülasyonlarla bağımsızlığını yitirmesi, Batılı ülkelere boyun eğişi, Anadolu topraklarını paylaştıran Sevr anlaşmasını imzalaması, saltanatın vatanı kurtarmak için verilen Kurtuluş mücadelesini engelleme çabaları , bu süreçte düşmanla yapılan saltanat ittifakı, ABD ve İngiltere boyunduruğuna girmek için çabalayan ve sonunda bir İngiliz feribotuna binip kaçan Padişah’ın ihaneti ve vatanı kurtararak tam bağımsız bir Türkiye’yi Türklere armağan eden Mustafa Kemal Paşa ve arkadaşlarının başarısı bu tabloda yoktur.
Onların üstüne ışıltılı bir Osmanlıcılık şalı örtülmüş ve romantik bir aldatmaca ile Yeni Osmanlıcılık kimliği vizyona sokulmuştur.
Çok Okunanlar

Yandaş şirketin VIP anketinden çarpıcı sonuçlar

Gelinim Mutfakta 13 Mart Çarşamba puan durumu: Bugün çeyrek altını kim aldı?

'Sen herkesi kör, âlemi sersem mi sanırsın?'

13 Mart günlük burç yorumları: Ay tutulması ile değişim zamanı!

Turgut Özal ile yeni rota

Trafikte yeni dönem başladı! Kırmızı ışıkta geçmenin cezası ne kadar?

Tanık, Ece Gürel’in kaybolduğu gün duyduğu gizemli çığlıkları anlattı!

Suları bulandırmayın, çare bulun!

Bağımsız haber siteleri için trafik kaybının sebebi ne?

Erdoğan ve İmamoğlu arasında kaç puan fark var?