“Kürt Sorunu” Osmanlı’dan Cumhuriyet dönemine kadar Anadolu coğrafyasının gündeminde önemli yer tutmuştur.
1920 ile 1940 arasındaki dönemde de 24 Kürt İsyanı olmuştur.
1950’lerden sonra bölgedeki aşiretlerin önde gelen isimleri, medrese kökenli yaşlı kuşağın bir bölümü Kürt milliyetçiliğini benimserken, bölge gençlerinin yüksek öğrenim gören kesimi, üniversitelerde radikal sol örgütler içinde yer almışlardır. Marksist-Leninist düşünceyi Kürt Milliyetçiliği ile sentezleyerek başlatılan örgütlenmeler, Devrimci Doğu Kültür Ocakları (DDKO)’nın kurulması ile sonuçlanmıştır.
1971, 12 Mart muhtırası ile kapatılan ve üyeleri dağıtılan bu ocaklar, hareketi benimseyen sol örgütlerin bünyesi içinde yer tutmaya başlamışlardır.
1974 yılında, Ankara’da Abdullah Öcalan ve arkadaşları tarafından başlatılan yapılanma, 1978’de Diyarbakır Lice ilçesinin Fis köyünde yapılan bir toplantı ile PKK’nın (Kürdistan İşçi Partisi) kuruluşu ile sonuçlanmıştır.
Kurulduğu günden başlayarak, örgütün temel amacı, Doğu ve Güneydoğu Bölgesini Türkiye’den ayırarak, İran, Suriye, Irak topraklarının üzerinde bağımsız bir ‘Kürdistan’ kurmak olmuştur.
12 Eylül döneminin özellikle sol hareket üzerinde uyguladığı baskılar Kürt Hareketinin siyasallaşmasında etkili olurken, terör eylemlerinin başlatılması konusunda da bir altyapı oluşturmuştur.
Türkiye’deki terör eylemleri 1984’te Eruh ve Şemdinli’ye yapılan saldırılarla başlamış, sivil bölge halkı hedef alınarak çok sayıda çocuk ve kadın katledilmiştir.
Eylemler aracılığı ile bölgede hakimiyetini sağlamaya çalışan PKK, işsiz gençleri ve aşiret ağalarını kendi yanına çekmek için tehdit ve baskı yöntemleri uygulamıştır. Önceleri devletten yana tavır koyan birçok aşiret ağası, zamanla tehditlere boyun eğmek ve PKK’ya maddi destek sağlamak zorunda bırakılmıştır.
1990’lardan sonra kentlere yönelen terör örgütü, toplumsal kitleleri yönlendirmeye, provoke etmeye, düzenlediği bombalı saldırılarla terör eylemlerine hız vermeye başlamıştır.
PKK yaklaşık 50 yıldır, silahlı eylemleri ile coğrafi alan kazanma stratejisinin yanı sıra 2000’li yıllardan sonra da psikolojik alan kazanma stratejisini birlikte yürütmektedir.
PKK’nın ‘Konfederasyon’la başlayıp bağımsız ‘Kürdistan’a uzanan yol haritasının son süreçte yeni bir paradigma ile yol almaya başladığına ilişkin ipuçları bulunmaktadır.
Kürt Siyasal Hareketinin en büyük desteği Batı’lı emperyalist ülkelerden almakta olduğu ise tartışmasız bir gerçekliktir.
TÜRK SİYASETİNDE EKSENİ KAYANLAR
1980’li yıllardan bu yana Türk siyasetine göz attığımızda Bölücü Kürt Hareketine ortam hazırlayacak nice girişimlerin olduğunu şaşkınlıkla görmekteyiz.
KENAN EVREN
Bunlar içinde en şaşırtıcı olanı kuşkusuz Kenan Evren’dir.
12 Eylül Darbesinin lideri Evren’in Milli Güvenlik Konseyi ve Devlet Başkanı olduğu günlere gidelim; hani darbecilerden habersiz sineklerin bile kanat çırpmadığı günlere…
Tabii Evren’in aynı yıllarda Genelkurmay Başkanı yetkilerini taşıdığını da göz ardı etmeyelim.
Darbenin üstünden sadece 6 ay geçmiş. Tarih: 10 Mart 1981.
Genelkurmay Askeri Tarih ve Stratejik Etütler Başkanlığı’nca ATASE) bir rapor hazırlanıyor.
Raporu hazırlayan Tümgeneral Mahmut Boğuşlu. Raporun Genelkurmay’ın tüm birimlerine dağıtımı yapılıyor.
Raporu nereden mi biliyoruz?
Şubat 1997 yılında orijinal metninin yayınlandığı “Belgelerle Türk Tarihi Dergisi”nden. Dergi Türk Tarih Kurumu’nun kütüphanesine girecek kadar güvenilir bir kaynak niteliğinde.
Raporun adı “12 Eylül 1980 Sonrası Tedbirleri ve Türkiye’mizin Yakın Geleceği Üzerine Bir Rapor”
Raporun konumuzla ilgili önerileri şöyle;
“Ana Tedbir: 67 il merkezimizde, 23 Nisan 1920 tipi Millet Meclisleri’nin kurulmasıdır.
Milletin Ankara’ya güveni ciddi şekilde sarsılmıştır ve Türkiye’miz bugün bir merkezden idare edilebilme imkânını yitirme sınırına gelmiştir.
İllerin nüfusları oranında 20 ila 100 milletvekilinden oluşacak bu meclisler, 1924 ve 1961 anayasalarının seçilecek ilke ve esasları çerçevesinde bir kısım (Teşrii, İcrai, Kazai) yetkilerle teçhiz edilerek sorunları çözüme bağlamalıdır.”
Raporu hazırlayanlar illerin, halk tarafından seçilen, yasama, yürütme, yargı yetkilerine sahip meclislere sahip olmasını önerirken kime hizmet etmek istediklerini biliyorlar mıydı? Kuşkuluyum.
Raporda, “Yunanistan ile Federasyon kurulması” önerisinin de yer alması, ciddiyeti konusunda kuşku yaratsa da konu burada kapanmıyordu.
Kenan Evren, raporun verdiği ilhamla mı bilinmez, bu kez Cumhurbaşkanı sıfatıyla bir Kanun Hükmünde Kararname yayınlıyor. (4.10.1983);
“71 Sayılı Bölge Valiliği Hakkında Kanun Hükmünde Kararname”.
Bu kararname ile Türkiye 8 bölgeye ayrılıyor ve her birinde bir Bölge Valiliği kuruluyordu.
Bölge Valilikleri şöyle sıralanmıştı: Diyarbakır, Erzurum, Adana, Kayseri, Ankara, Konya, İstanbul, İzmir.
Çevredeki iller Bölge valiliklerine bağlanıyor. Bölge Valileri kendilerine bağlanan illerin valilerine emir ve talimat verme, denetleme, olağanüstü hal, sıkıyönetim, sokağa çıkma yasağı ilan etme, savaş hallerinde savunma hizmetlerini planlama, kolluk kuvvetlerini bir ilden diğerine kaydırma, başka yerde görevlendirme gibi geniş yetkilere sahip kılınıyor. Ayrıca Bölge Valilerine ekonomik kuruluşlar, sendikalar, eğitim kurumlarına ilişkin geniş yetkileri de veriliyor.
Federatif yapıdan en önemli farkları, Valilerin atama yolu ile görevlendirilmeleriydi.
Ancak Bölge İdare Mahkemesi bu KHK’yi TBMM Başkanlığına yeniden düzenlenmesi için iade ediyor.
TBMM’nin İçişleri, Anayasa ve Plan ve Bütçe Komisyonlarında olumsuz görüşler geliyor ve Reddi talep ediliyor.
11.7.1984’te çıkartılan 3036 sayılı Kanunla da yürürlükten kaldırılıyor.
Yürürlükten kaldırıldığında Turgut Özal Başbakandı.
EVREN’İN ISRARI
Şimdi de Kenan Evren’in yıllar sonra konu ile ilgili açıklamalarını görelim.
Kenan Evren’in 2000 yılında, kapatılan Yeni Yüzyıl Gazetesi yerine açılan Dinç Bilgin’in sahip olduğu Yeni Binyıl Gazetesi’ne verdiği röportajda Türkiye için Eyalet Sistemini savunması çok dikkat çekici.
1 Mart 2007’de ise önce Sabah, sonra Hürriyet Gazetelerine verdiği röportajda şunları söylüyor:
“Şimdi bölge veya eyalet sistemine geçilirse belki daha iyi olur. Kendi ihtiyaçlarını karşılamak için vergi bile alabilirler. Dünyanın birçok yerinde var. Biz bunu 8 Vilayet için düşünmüştük.”
“Aslında 1980’den beri bunu düşünüyorum. Türkiye 8 Eyalete bölünebilir. Türkiye buraya mutlaka gelecek. Belki 10 yıl, belki 30, belki 50… Ama Türkiye bu adımları mutlaka atacak. Yoksa huzur bulmamız mümkün değil.”
Bir başka konuşmasında ise “zamanla valilerin halk tarafından da seçileceğine” vurgu yapıyor.
Evren’in bu performansında “Bizim Çocuklar Başardı” diyenlerin payını düşünmemek mümkün değil.
Çok Okunanlar

Halk TV'den ROK hamlesi

Ece Gürel’in ölümünün ardındaki sır perdesi: Eşinden gizemli hamle!

Diploma polemiğinde yeni perde

Yeni Osmanlıcılıktan Demokratik Konfederalizme son viraj

12 Mart günlük burç yorumları: İş, aşk ve sağlıkta bugün neler gerçekleşecek?

Kayda Geçsin programı bu akşam Halk TV'de neden yok?

Sayın Colani'den sonra 'Sayın Kobani' mi?!

Erdoğan'ı düşündüren anket! Halk erken seçim istiyor

Reyting sonuçları açıklandı! 11 Mart Salı günü hangi yapım zirvede yer aldı?

Kılıçdaroğlu'nun 'Kurultay'ı bekle' dediği ileri sürülmüştü