Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
ve ve
ve ve
ve ve
Temizle
Euro
Arrow
37,3065
Dolar
Arrow
35,7351
İngiliz Sterlini
Arrow
44,4964
Altın
Arrow
3175,0000
BIST
Arrow
10.121

911 kilometre sınır paylaştığımız komşumuz…

2011’de iç savaşın çıkmasının ardından Türkiye’de devlet kademesinde en çok vurgulanan söylemlerden bir tanesi Suriye ile paylaşılan sınırın uzunluğuydu ve o sebeple Türkiye’nin bu savaşa kayıtsız kalamayacağıydı. Bu söylem Türkiye’nin sınırın ötesine geçtiği 2016 ve sonrasında daha da derinleşti. Şimdi ise, bu söylemin pratikte ne denli geçerli olacağının bilinemediği bir dönemden geçiyoruz...

Aralık 2024 itibariyle Esad ailesinin yarım yüzyılı aşkın idaresi, aslında 13 yıllık kanlı bir iç savaşın ardından ama görünürde on günlük bir süreçten sonra kimsenin ne olduğunu pek de anlayamadığı bir hızda çöktü. Suriye’nin egemenliği, bağımsızlığı ve toprak bütünlüğüne atıf yapan BM Güvenlik Konseyi kararlarının varlığına rağmen bizim için artık merak konusu olan 911 kilometrenin teoride ve pratikte ne anlama geleceği. 

Anlamlı bazı sorular sormak elzem. Örneğin, Esad gitti, üstelik kendisine verilen hiçbir fırsatı değerlendiremedi. Yine de çoğu diktatörden şanslıydı; ailesiyle Moskova’ya iltica edebildi. Çoğunun sonu öyle olmuyor zira. Fakat kendisinin gitmesi, Suriye’yi demokratik ve istikrarlı yapacak mı? Muhtemelen hayır. Batı medyasında imaj çalışması yapılan HTŞ - ki Türkiye de dahil olmak üzere birçok ülke tarafından terör örgütü olarak kabul ediliyordu – cihatçı bir örgüt. Yani tüm kesimleri içereceğini belirten bir yapı kurma ihtimaline vurgu yapılsa da bunu gerçekleştirme ihtimali pek de yok. Sanıyorum, HTŞ’nin medyada vurgulanan ılımlılığı, Suriye’de kurulacak rejimin Taliban’a kıyasla daha ılımlı olacağına işaret ediyor. Bu “nispi” ılımlılık, Suriye içindeki farklı kitleler nezdinde de HTŞ çatısı altındaki gruplarda da sorun ve çatışma dinamiğine teşne olabilir. Türkiye açısından bu, farklı bir statükoya tekabül etmiyor kuşkusuz ama yeni birtakım riskleri de beraberinde getirebilir. 

Bir diğer soru da tabii ki etki alanını genişleten Kürtlerin nasıl bir siyasi konumda olacağı. Özellikle de Türkiye için. Türkiye’nin 2015’ten beri Suriye’deki temel meselesini Kürt faktörü oluşturuyor. Hatta bu, Türkiye ile ABD’nin arasındaki önemli sorunlardan bir tanesi olarak duruyordu. Şimdi Suriye’nin geleceği yeniden belirlenirken eskisinden daha da anlamlı. Açıkçası yakın gelecekte Kürtlerin HTŞ ile ilişkilerinin ve müzakerelerinin nasıl gelişeceğini ve Suriye içindeki siyasi konumlarınımerak ediyorum. Kürtlerden bahsetmişken, İsrail’e de bir paragraf açmak gerekir. 

Suriye İç Savaşı, başlangıcından itibaren hem küresel hem bölgesel bir meseleydi. Esad’ın devrilmesinin hızı dikkat çekici ancak zamanlaması bölgedeki değişimi de yansıtması açısından pek öyle değil. Burada İsrail’in bölgedeki projeksiyonunu da görüyoruz. Bu, ilerleyen dönemlerde Irak ve İran’a da işaret ediyor... Diğer yandan, Esad’ın düşüşü İsrail’in işgal altında tuttuğu Golan Tepeleri ile Suriye arasındaki tampon bölgeye ilerlemesiyle sonuçlandı. İsrail hem tampon bölgeye ilerlemesinin hem de aynı gün içinde Suriye’deki birçok tesisi vurmasının sebebini “sınırın ardının bilinmezliği” olarak gösteriyor.

Fakat bunun da kalıcı olabileceği konusunda, sanırım herkes hemfikirdir. İsrail önümüzdeki süreç içinde ülkenin kuzeyinde de Kürtleri destekleyecek gibi görünüyor. Zira, Kürtler “doğal müttefik” olarak görülüyor. İnceleyebildiğim kadarıyla son günlerde İsrail basınında Kürtlerin geleceğine ilişkin yayınlanan haberlerin sayısında da bir artış var.

Bunların hepsi Türkiye için birer soru işareti ancak bölgesel politikayı bir tarafa bıraktığımızda Türk toplumunun en çok merak ettiği konu “geçici” koruma altındaki Suriyelilerin ne olacağı. Dün ve bugün medyada çıkan haberler sınırlarda bir yoğunluğa işaret ediyor etmesine fakat “yüzlerce” kişinin Suriye’ye geri dönüşü sanırım milyonlar konusunda bize bir öngörü sağlamıyor. Zaten, Türkiye’nin uyguladığı göç ve göçmen politikaları sadece Suriyelilere yönelik de değil. Bu konuda on yılı aşkın sürediren büyük gereksinimimiz şeffaflık ve dürüstlük diye düşünüyorum. 

Sonsöz: Suriye’nin geleceği belirsiz ve bana kalırsa tekrarlayan çatışmaların olması muhtemel. Fakat, belirgin bir şey varsa o da şudur: Bundan on yıllar sonra geri dönüp baktığımızda 2011, hem bölge hem de bizim içinhep büyük kırılma noktalarından biri olarak gözükecek...