Diyanet İşleri Başkanlığı, 3 Mart 1924’te hem Hilafet makamının hem de Şeriye ve Evkaf Vekâleti’nin ilga edildiği gün bir başkanlık olarak kuruldu. Konuya ilişkin yazan akademisyenlere göre bu, din işleriyle ilgili kurumu siyasetin aktörü olmaktan çıkararak bürokratik bir örgüte dönüştürmenin bir yöntemiydi. Böylece devlet, Türk tipi laikliğin de bir parçası olarak, dini alanı kontrol etmeyi planlıyordu. Aynı zamanda önceden bakanlık olan bir birimin başkanlık haline dönüştürülmesi de rejimin yapısını yansıtıyordu. Günümüzde, akademik yazında ve buna bağlı olarak yapılan kamusal tartışmalarda Diyanet’in varlığı, laiklik ilkesi açısından hâlen tartışmalıdır…
Cumhuriyet tarihine baktığımızdaysa devlet, Diyanet aracılığı ile resmî dini alanı kontrol etti belki ama özellikle 1960’lardan sonra bu bürokratik aygıt da politize olmaya başladı. Bugün bu politizasyonun bir uç noktasını yaşıyoruz. Zira kurum, iktidar partisinin doğal bir parçası gibi “yeni” bir toplum inşasında temel ve aktif bir görev almış gibi davranıyor. Üstelik, 1982 Anayasası’nın, yani bildiğimiz kadarıyla hâlâ yürürlükte olan anayasamızın, Diyanet ile ilgili maddesine rağmen…
136. madde açıkça, “Genel idare içinde yer alan Diyanet İşleri Başkanlığı, laiklik ilkesi doğrultusunda, bütün siyasi görüş ve düşünüşlerin dışında kalarak ve milletçe dayanışma ve bütünleşmeyi amaç edinerek, özel kanununda gösterilen görevleri yerine getirir” demektedir. Yani, sadece bu madde dahi, Diyanet’in karar ve söylemlerine temel bir sınır koyar. Bu sınır, aşınsa da devletin hâlâ temel niteliğini teşkil eden “laiklik”tir.
Kısa ve öz söyleyelim... Anayasa bu sınırı koyarken, Türk Medeni Kanunu da herhangi bir cinsiyet ayrımı yapmaksızın “çocuklar eşit olarak mirasçıdırlar” derken, Diyanet’in Cuma hutbesinde “karşılıklı rıza olmadan, Yüce Rabbimizin koyduğu miras ölçüsünü değiştirmek, ilahî adalete aykırıdır, dolayısıyla kişinin kız çocuklarını mirastan mahrum bırakması, kız çocuklarının da Allah'ın takdir ettiği hakka razı olmaması kul hakkıdır” demesi bu kurumun “modern hukuk” çatısına da, anayasaya da, devletin temel niteliğine de meydan okuduğunu gösteriyor.
Bu meydan okuma, son 23 yılın toplum mühendisliğinin bir ürünü. Ya da bir parçası. Öyle ki, bir başka hutbesi, kadınları kıyafetleri üzerinden eleştirirken, bir diğeri ise erkek ve kadınların fıtratının değişikliğine atıfta bulunarak “aile yapımızı tehdit eden her türlü zararlı akım karşısında uyanık olalım” diyor. Bir taraftan da bazı Diyanet “fetvaları” kadının çalışmasını eşinin iznine tabi tutuyor – ki bu da Medeni Kanun’un eşlerin birbirlerinin meslek ve iş seçimine karışamayacağı ilkesiyle çatışıyor.
Diyanet’in kadına karşı şiddet ve kadın cinayetlerine karşı ortaya koyduğu tavrın merkezinde bile “eşler” ve “aile” var. Aile birliği içinde değilseniz, toplumun kanayan yarası olan bu konulara dair söylediği hiçbir şey yok. Ezcümle bu düzen, eşin isterse çalış, sana merhamet gösterirse yaşa ve mirasta da erkek kardeşinden daha az pay al diyor. Aile dışında bir mevcudiyetin de olsun istemiyor. Kısacası, ağır aksak da olsa, kadınların hukuki olarak kazandığı ne varsa, ona meydan okuyor.
Fakat anlamakta güçlük çekilen şey şu, erkek erkeğe verilen vaazlar şöyle dursun, Türkiye’de kadınlar kendi hayatlarının öznesi olmaya devam ediyor, özne olarak kalmak için de direniyor. Direnecek.
Kul hakkı demişken, Diyanet bu konuyu konuşmak, hutbelerde sorunsallaştırmak istiyorsa, bugün Türkiye’de analiz edilecek vaka kimsenin istemediği kadar bol. Diyanet’in, ahlak gibi dinin önem verdiği konularla yakından ilişkisi olması beklenen bir kurum olarak bunlarla ilgilenmesi herkes için daha doğru olur. Sanırım, vergi mükellefleri olarak, bütçesi altı bakanlığın bütçesinden fazla olan bir başkanlıktan bunu beklemek en doğal hakkımız…
Çok Okunanlar

ROK, 'Türkiyeli değil, Türk'üm' diyen Defne Samyeli'yi hedef aldı

İmamoğlu'nun 'Mansur Yavaş' sözleri kulisleri hareketlendirdi

AB ile Rusya arasında kalan ülkede seçim zamanı...

'Tecavüz ediyorlar' diye çığlık attı, yardıma gelenleri darbetti

Meclis’teki 'PKK Komisyonunun' Görevi Bitmiştir!..

İktidar medyasından Kılıçdaroğlu kulisi

Ezel'in Ramiz Dayı'sından restoran baskını!

Sanal kumar

Ünlü çift ‘şiddet’ iddialarından sonra sessizliğini bozdu

Fatih Altaylı Silivri'den aktardı: Özgür Özel büyük bir sürpriz hazırlığında!