Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
ve ve
ve ve
ve ve
Temizle
Euro
Arrow
36,2401
Dolar
Arrow
34,4862
İngiliz Sterlini
Arrow
43,5545
Altın
Arrow
2962,0000
BIST
Arrow
9.549

'Kazdağları’nın üstü altından değerlidir'

Uygarlık tarihinin en önemli metinlerinden bir tanesi olan İlyada destanında Homeros, "Zeus yıldırımlar gürletti İda Dağı’ndan, bir ışık saldı Akhaların ordusuna, görünce ışığı sarsıldı Akhalar ve hepsini kapladı korku"der. Yunan mitolojisinde tanrıların tanrısı olarak resmedilen Zeus’un- ve mitolojiden aşina olduğumuz diğer tanrıların da – günümüz Çanakkale’sinde geçtiği bilinen Truva Savaşı’nı Kazdağları’nın (İda) tepesinden seyrettiği söylenegelmiştir. Kazdağları sadece Yunan mitolojisinde değil, Türkmen efsanelerinde de önemlidir. Bugün Sarıkız denen tepe, iftiraya uğrayan aynı isimli bir genç kızın inzivaya çekilip “erdiği” yerdir. Ezcümle Kazdağları/İda, kültür fark etmeksizin biraz efsunludur. 

Ama belki de bu hikayeler ve destanlardan daha değerli olan Kazdağları’nın ekosistemidir. Bu yazıyı yazarken biraz araştırma yaptım. Bölgenin ev sahipliği yaptığı bitki ve hayvan zenginliğine (flora ve fauna)- Kuzey Ege’ye sık sık gitmeme rağmen - şaşırdım. Ayrıca Kazdağları’nın, orman ve deniz havasını birleştirerek Şahindere’de bir boğaz oluşturduğunu ve böylece orayı dünyanın en çok oksijen bulunduran yerlerinden bir tanesine dönüştürdüğünü öğrendim. Kimi kaynakta, Kazdağları’nın Alpler'den sonra en temiz havaya sahip ikinci bölge olduğu gibi bir iddia da mevcut. Yani aslında bu topraklarda yaşayanlar için fevkalade değerli bir doğal ve kültürel bir mirastan bahsediyoruz. Üstelik ülkemiz için farklı turizm biçimlerine de elverişli: Doğa, kültür ve sağlık turizmi, yeni bir turizm biçimi olarak ekoturizm ve bulunduğu bölge dolayısıyla deniz turizmi...

Ancak biz son yıllarda Kazdağları’nı bu özelliklerinden ziyade maden şirketlerinin bölgede yarattığı tahribat üzerinden konuşuyoruz. Son günlerde de gündemimize yine bu şekilde girdi. Öncelikle bazı bilgiler vereyim... TEMA Vakfı’nın Nisan 2020’de yayımlanmış raporu, Kazdağları yöresini Biga yarımadası ve Kuzey Ege’yi kapsayan 1.697.062 hektar alan olarak tanımlıyor. Bu alanın yüzde 76’lık bir bölümüyse çeşitli faaliyetler kapsamında maden şirketlerine ruhsatlanmış durumda. Bu oran bize tüm bölgenin ve ekosistemin büyük bir tehlike altında olduğunu gösteriyor. Zira, bugünlerde maden projesi için kesilen ağaçlarla gündeme gelen yörede, Kanadalı maden şirketi Alamos’un altın çıkartmak için nasıl bir tahribat yarattığını hepimiz anımsıyoruz. 

Yine de belki daha net hatırlamak gerekir. Kanadalı şirketin çokça tartışıldığı 2018-2019 yıllarındaki haberlere baktığınızda, sıklıkla tepkileri dindirmek için yapılan açıklamaları görüyorsunuz. Örneğin siyanür meselesi... O dönemde tartışmaların artmasıyla önce ilgili bakanlık sahada siyanür kullanılmadığını belirtmişti. Ancak sonrasında şirket siyanürün sadece son aşamada kullanılacağını söylemiş ve bunun çevreye kesinlikle zarar vermeyeceğini de eklemişti. Mesele sadece siyanür de değil. Bölgede kesilen ağaç sayısı da tartışma konusu olmuş, TEMA’nın 200 bine yakın hesapladığı kesim, yetkililer tarafından 13 bin civarı olarak açıklanmıştı. Tepkileri azaltmaya çalışan şirket ise, yeniden ağaçlandırma çalışmaları için Orman Bakanlığı’na para ödediğini açıklamıştı. Şirket CEO’subasına verdiği demeçte “altı buçuk yıl içerisinde, bu alana yeniden ekim yapılacak. 10 yıl içerisinde ise biraz daha fazlası yapılacak ve yeniden bir ormana benzeyecek”. Bu demeçlerin üzerinden 5 yılı aşkın vakit geçti, bölgenin birkaç yıl sonratam olarak neye benzeyeceğini hepimiz göreceğiz. 

Ancak söylenmesi gereken bir başka şey daha var: 2021 yılında Kanadalı şirketin lisansları iptal edildi. Aktivstler, yaratılan tahribatın şirkete ödetilmesini istedi. Oysa, iptal edilen izinler sebebiyle kayba uğradığını söyleyen şirketin başka planları vardı. 2021 yılında bölgeden çekilmek zorunda kalan Alamos kendi internet sitesinden Türkiye’yi dava edeceğini duyurdu. O dönemde sivil toplumun rekreasyon başlasın çağrılarına ise olumlu bir yanıt gelmedi. Sonrasıyla ilgili bir bilgiye, açıkçası rastlamadım... Ama doğa tahrip edildiğiyle kaldı desek pek yanılmayız sanıyorum ki.

 Bugünlerde bu yöreye dair başka haberleri görüyoruz. Bu kez Cengiz Holding’in Halil ağa Altın ve Bakır madeni projesi için Bayramiç’te ağaç kesimine başlandı. Üstelik mahkemece iptal edilen ÇED raporundan sonra yeni bir ÇED raporu hazırlanmış bu projenin, yargı süreci henüz tamamlanmış değil. Hâlâ bir yargı kararı beklenmesine rağmen projeye başlanması ise Türkiye’de son yıllarda neredeyse teamüle dönüşmüş bir davranış kalıbı, maalesef. Kesilmesi öngörülen ağaç sayısının 1 milyon olabileceğine dair internet haberleri mevcut. Ayrıca, madenin bölgenin yeraltı ve yer üstü sularını da sömüreceği uzmanlar tarafından belirtiliyor. Ezcümle, bir ekosistemin tarumar edilmesi tehlikesiyle karşı karşıyayız. Tabii ki bununla da kalmıyor. Proje sahasının bir kısmı aynı zamanda 1.dereceden arkeolojik sit alanı olarak görünüyor. Yani doğal miras kadar kültür mirasımız da söz konusu. Son günlerde hem yöre halkı hem de sivil toplum temsilcileri Bayramiç’te başlayan çalışmaları durdurmak için mücadele veriyor. Bu, sadece yöre halkı için değil, olası bir ekokırıma karşı ve aynı zamanda gelecek nesiller için de verilen, gayet haklı bir mücadele...

Son söz: Sosyal medyada gördüğüm bir videoda, Hacıbekirler köyünde yaşayan 65 yaşındaki Zeynep Yıldırım senelerdir uğraştıklarını ama seslerini duyuramadıklarını söylüyordu. Aslında,feryat ediyordu. Bu yazıyı, Zeynep Yıldırım’ın Kazdağları için yükselttiği sesini belki birkaç kişi daha fazla duyar diye yazdım... Kazdağları’nın üstünün altından çok daha değerli olduğunu tekrar hatırlayıp hatırlatmaya çalışarak...