Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
ve ve
ve ve
ve ve
Temizle
Euro
Arrow
48,1615
Dolar
Arrow
41,1780
İngiliz Sterlini
Arrow
55,6235
Altın
Arrow
4755,0000
BIST
Arrow
11.288

Müdâfaa-i Hukuk mu Kürdistan Yükselme Cemiyeti mi?

Müdâfaa-i Hukuk sömürgeleştirilmek istenen bir coğrafyanın, yok edilmek istenen mazlum bir milletin, düşünsel, ruhsal, örgütsel sivil direniş hattıdır. Kuvayı Milliye, Milli Mücadele'nin, düzenli ordu öncesi, halk tabanlı silahlı direniş örgütüdür.

Mayıs 1919’da Samsun’da yakılan bağımsızlık meşalesinden, Haziran 1919 Amasya Genelgesi, Temmuz – Ağustos 1919 Erzurum Kongresi, Eylül 1919 Sivas Kongresi, 27 Aralık-22 Nisan Ankara dönemine uzanan süreçte, işgale karşı silahlı direnişin ana unsuru Kuvayı Milliye olacaktır.

23 Nisan 1923’te, Milli iradenin temsil kurumu Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin çalışmaya başlamasıyla, Milli Mücadele meşruiyet organına kavuşacaktır. TBMM hem yasama, hem yürütme organı işlevi görecek, Milli Mücadele sürecinde, Meclis Hükümetleri dönemi yaşanacaktır.

Milli Mücadele Ankarası ile işgalcilerin baskısı altındaki Mütareke İstanbulunun teslimiyetçi hükümetleri arasındaki otorite ve inisiyatif yarışının galibi Ankara olacaktır. TBMM’nin çalışmaya başlamasıyla birlikte Anadolu’daki valililikler, Mutasarrıflıklar, Kaymakamlıklar, Ankara’ya bağlanacak, TBMM’nin idari, mülki, mali denetimi ve buyruğuna tabi olacaklardır.

1920 yılı, bir yandan işgalci Yunan Ordusu’nun ilerleyişi, diğer yandan İngilizlerin ve işbirlikçi Damat Ferit hükümetlerinin tahriki ve yönlendirmesiyle çıkarılan iç isyanlarla Anadolu tam bir yangın yeridir. Ankara’yı ve TBMM’yi devre dışı bırakıp, Milli Mücadele'yi engellemek, Sevr’e razı etmek için biri bitmeden diğer başlayan isyanlarla baş etmek gerçekten zordur. Türk Milleti, Vahdettin’in Şeyhülislamlarının, Milli Mücadele aleyhtarı fetvalarına kulak vermeyecek, sonuna kadar Ankara’nın arkasında duracaktır.

Mütareke İstanbulunda, İngiliz aklı ve İngiliz Paund’uyla kurulan ayrılıkçı Kürdistan Teali (Yükselme) Cemiyeti, Milli Mücadeleye karşı her türlü kışkırtmanın ve eylemin içinde olacaktır. Sivas Kongresi’ni basarak Mustafa Kemal’i öldürmek, TBMM’nin açılışını engellemek, bazı bölgeleri Ankara’dan koparmak için çıkarılan etnik ayrılıkçı isyanlarla tam bir ihanet pratiği sergileyecektir.

Kürdistan Yükselme Cemiyeti’nin ihaneti, Milli Mücadele dönemiyle sınırlı olmayacak, Cumhuriyet kurulduktan sonra da devam edecektir. Cumhuriyetin ulus devlet üniter yapıyı esas alarak kurulması, çağdaş uygarlığı hedefleyen devrimci atılımların sürdürülmesi, din maskeli etnofeodal ayrılıkçı eğilimlerin tepkisini çekecek, doğrudan Cumhuriyeti ve Milli bütünlüğü hedefleyen kalkışmalar gerçekleştirilecektir.

1984 Şemdinli-Eruh baskınından günümüze süregelen etnik ayrılıkçı PKK kalkışmasının ruh kökleri Kürdistan Yükselme Cemiyeti’nde aranmalıdır. ( PKK’nın çıkış döneminde taktik olarak kullandığı sol söylemin, 12 Eylül şokunu atlatamayan Türk Solunun, kimi kez açıktan kimi kez örtülü biçimde desteğini sağlamadaki başarısı, küreselleşme rüzgarı ve bünyesine giren etnik virüsle emek safından kopup Türkiyeli Sola dönüşen Türk Solunun hazin hikayesi ayrı bir yazının konusudur.)

Kurtuluş Savaşı'nı yürüten, Cumhuriyeti kuran kadroların kurduğu, Cumhuriyet Halk Partisi’nin ruh kökleri ise Müdâfaa-i Hukuk'a dayanmaktadır. Bölgesel çıkar hesapları doğrultusunda emperyal devletlerce desteklenen derebeyleri, aşiret ağaları ve Ortaçağ Medresesi atmosferinde yetişmiş kimi şeyhler tarafından kurulan Kürdistan Yükselme Cemiyeti’nden ihanet bayrağını devralan BOP tetikçisi PKK ve uzantılarının sol olarak algılanıp, ittifaka gidilmesi tam bir akıl tutulmasıdır.  

Türkiye Cumhuriyeti’nin tapu senedi Lozan’ı lanetleyip, Sevr’i kutsayan, ulus devlet üniter yapı esaslı Cumhuriyet’in yıkılmasını, tekli mülkiyetten paylı mülkiyete geçilerek Türk Milleti'ne ait ülke tapusunun, etnisiteler arasında paylaştırılması için Anayasa değişikliği talep eden PKK dayatmasına karşı CHP’nın anlamlı sessizliği endişe vericidir.

CHP’nin Müdâfaa-i Hukuk geleneğine bağlı tabanının, söylemde Müdâfaa-i Hukuk, eylemde Müdâfaa-i Hukuk çizgisinin tümüyle inkârı anlamına gelen bu derin sessizliğe karşı, Türk halkının duymak istediği sesi en gür şekilde çıkaracağından hiç kimsenin kuşkusu olmasın!