Ekonomik krizler ekonomik sistemlerin çok net anlaşılabilmesine olanak sağlayan nadide anlardır.
Sosyal krizler de toplumsal yapının dokusunu ele veren nadide anlardır. Maalesef, içinden geçtiğimiz dönem böylesi bir toplumsal test dönemidir.
Toplumun böylesi yarılması kimin işine yarar, bilemiyorum! Fakat görüntü o ki, toplum sadece ortadan, hatta belki birkaç hattan çok derin şekilde yarılmış olmakla kalmamış, aynı zamanda taraflar da birbirine keskin düşman kesilmişler ya da yapılmışlar. Her konuda “dış güçler” gerekçe edilir, ancak çok kesin olarak söyleyebilirim ki, ülkemizin bugünkü sosyo patolojiye savrulmasında dış güçlerin hiçbir dahli olmadan, başta siyasiler olmak üzere tüm habis iş güçler ülke halkı üzerinde var gücü ile çalışmış, ellerinden geleni geri bırakmamış ve doğrusu, oldukça da başarı sağlamış, “kaderde kıvançta uyumlu” bir toplumsal birliktelik oluşturmuşlar. Çok yazık! Umalım, kısa veya orta dönemde bir savaş olasılığı ufukta gözükmez!
Öyle gözüküyor ki, mesele salt siyasi partiler, medya organları ya da sair gruplarla ilgili olmayıp, topyekûn toplumsal yapı ile ilgili bir patoloji karşısındayız. Denebilir ki, zaten toplumsal taban sağlıklı olmuş olsa idi, ne siyasette, ne medyada, hatta ne de sokaklarda bu tür akıl almayacak hastalıklı davranışlar sergilenemezdi. Evet, sergilenemezdi, çünkü hiçbir konserde seyirciden yeteri alkışı alamayan bir sanatçı sahnede kalamaz. Bu görüşün ülkemize uyarlamasında siyaset, medya ve genelde sokak davranışlarına baktığımızda eğer toplumu görebiliyorsak durum vahim demektir. Ne demektir, bir siyasi çekişmede çok çirkin şekilde “bel altına vurma” küstahlığı ile sahnedeki figürlerin aile yapıları üzerinde yalan yanlış söz söylemek! Aile yapısının değeri ve kutsallığı öndeki figürün mevki ve makamı ile de müsemma değildir. Herhangi bir vatandaşın aile yapısı da, bir parti başkanının aile yapısı da, hatta en üst düzey siyasinin aile yapısı da birbirinden hiç farkı olmadan aynı derecede kutsaldır ve saygıya değer.
Bel altı vurma dürtüsü hem eylemi yapanın psiko-patolojisinin hem de buna alkış tutan toplumun sosyo-patolojisinin bileşkesidir. Doğal olarak toplum bozuk olunca, onun doğal ürünü olan birey de bozuk olur. Bu doğrudur da, buradaki ilişkide şunu lütfen gözden kaçırmayalım. O da şudur k, sosyal ve politik kriz dönemlerinde şekillendirilmiş toplumların yönlendirilmesinde bazı toplum liderlerinin rolü fevkalade önemlidir. Bu konuda başta durumu yöneten siyasetçiler, toplum üzerinde etkili olabilen sanatkârlar ya da bilim dünyasın mensupları gibi toplum üzerinde farklı derecelerde etkili olabilen kesimden insanlar gelir.
Bu saptamayı yaptıktan sonra, ikinci aşamada da söz konusu etkili olduğunu düşündüğümüz kişi ya da grupların çıkışlarında ya da savunmalarında ne tür yaklaşım yaptıklarına, hangi kavramları kullandıklarına bakmamız gerekir. Burada iki önemli altın kuralı ortaya koymamız gerekir. Bunlardan birincisi, kesinlikle, hiçbir bahane arkasına sığınmadan yalan, gerçek dışı ifade kullanılmamalıdır. İkincisi ise, kullanılacak ifadeler ya da gerekçelerde karşı tarafı anlamsız şekilde yerici ve anlamsız savunma ile konunun saptırılmasına yol açıcı paradigma değiştirici ifadelerde bulunmamak gerekir. Bu iki kuralı birleştiren temel yaklaşım ise karşı tarafı yermek ve anlamsız şekilde baskılamak değil, gerçeği ortaya çıkarmak olmalıdır. Bu görev de, sokak kavgacılığı anlayışından uzak, samimi ve çözücü yaklaşımlarla olasıdır.
Değerli okurlarım, sizler bu çok temel ve bir o kadar da uyulması gereken basit kurallar bağlamında lütfen düşününüz, son olaylar yaşanırken iki tarafın da, hatta çoklu tarafların da yaşanan sorunun makul çözümüne yönelik taraf takındıklarını ve/veya söylem geliştirdiklerini görebildiniz mi? Benim bu soruya yanıtım, maalesef, olumsuzdur. Böyle bir mücadelede önemli olan kimin kazançlı çıkması değil, ülkenin kazançlı çıkmasıdır. Bilinir ki, savaşlarda galip taraf haklıdır, çünkü güçlüdür. Peki, içinden geçtiğimiz durum bir savaş mıdır ki, sonucu tarafların haklılığı değil, güçlülüğü belirlemiş olsun? AKP’nin ülkeyi taşıdığı durum, maalesef, budur. Son olaylarda olduğu gibi, Gezi olayında da siyasi iktidar sorunu karşılıklı görüşme ve mutabakatla değil, iktidar gücünü kullanarak şiddet ve baskılama ile sonuçlandırmaya çalıştı.
Resmin tümünü görebilmek için meseleye biraz daha geriden bakarsak, maalesef hemen hemen tüm siyasi ve toplumsal konularda ülke içi boyutu aşan müdahaleler olduğuna tanık oluyoruz. Anlamlı analiz, ancak geniş açılı perspektif ve tarihsel geri plana bakarak yapılabilir. Acaba, hangi güç, niçin AKP grubu denen kitleyi ana partisinden çıkartarak, Fetullah atı üzerinde iktidara taşıdı da, bir yerde Fetullah’ın miadı tükenmiş olarak görülüp, devre dışına alındı ve kefenleri giydirilmiş yeni elemanlara 2000 IMF–Derviş programı verilerek, sahaya sürüldü. Ortadoğu eş başkanlığı, İsrail konusu, Kürt meselesi, Kıbrıs meselesi, Türkiye’nin Ortadoğulaştırılması konusu ve İslam’ın modernize edilmesi görüntüsü altında şekilsel ibadete dönüştürülerek felsefesinden uzaklaştırılması meseleleri acaba kimlere hangi koşullarda ihale edildi? Söz konusu farazi konuların her biri ile karşılaştığımızda meselenin geçmişini, uluslararası düzlemdeki yerini araştırmadan, anlık görüntü ile yetinip, protokol vari ifadelerle alelacele karar verip sahneyi terk ediyoruz. Demem o ki, acaba bizi birbirimizle kafa kafaya tokuşturup, emperyalistlere hizmete yönelik siyasileri sahnede tutarak, Türkiye üzerindeki emellerini kolayca gerçekleştiriyor olabilirler mi, acaba? Böylesi bir uluslararası strateji karşısında bizim birlik olmamız gerekirken, hangi akla hizmetle ya bir taraf, ya bitaraf sakat anlayışı ile ülke halkını bölmede bir beis görmeyiz? Kararan dünya kapitalizmi ortamında, meselelerimizi birbirimizle çatışarak değil, çok daha derin ve akılcı çözümlemelerle hal yoluna koyabiliriz.
İZZETTİN ÖNDER
Çok Okunanlar

İmamoğlu’nun gözaltı kararı Ankara’yı karıştırdı iddiası

Fark daha da artıyor, iktidarda düşüş sürüyor! MHP'de baraj tehlikesi

Volkan Konak'ın vasiyeti ortaya çıktı!

Bayramda marketler açık mı?

İmamoğlu operasyonlarındaki gizli tanık muamması sürüyor

Volkan Konak hayatını kaybetti! Ayrıntılar ortaya çıktı

Piyasada İmamoğlu operasyonunun yankıları sürüyor

Volkan Konak'a spor dünyasından veda mesajları!

Gençlerin heybesi taştı!..

Bayramda plan yapanlar dikkat!