Sistemler isimleriyle müsemmadır. Kapitalin başat olduğu sisteme kapitalizm; yaygın mülkiyetin başat olduğu sisteme ise kolektivizm adı verilir. Sistemler için kullanılan sağ ve sol nitelemelerinin ise, Fransız meclisinde farklı sistemleri savunanların meclisteki oturuş yeri dışında, sistemin özünü tanımlayıcı bir özelliği yoktur.
Kapitalizm, açlığı bir türlü doyurulamayan, devamlı yiyecek ararcasına etrafta dolaşan ve bulduğunu öldüren daimi aç dolaşan bir varlığı andırır. Avrupa devletlerinde sağ iktidarların ayağa kalkması ve nihayet Trump’un Zelensky’i azarlayarak Oval salondan kovması bu varlığın giderek azgınlaştığının resmidir. Trump’ın Zelensky’e karşı sergilediği vahşiliğini gördükten sonra artık durumu daha da sağlıklı değerlendirebiliriz.
Bu gidişatı halk anlayamayacağına göre, iş akademi camiasına düşmektedir. Peki, akademinin bu gidişatı algılama ve halka açıklama yönünde bir çabası var mıdır; daha doğrusu, akademi böylesi bir çaba göstermeye mezun olabilir mi? Bu soruya benim yanıtım, kocaman bir “hayır”dır! Çünkü dünya müştereklerinin yağmalanmasına politik ekonomi açından değil de, bir tür işlemecilik programı ile engellenebileceği saflığına Nobel ödüllerinin dağıtıldığı bir akademik camianın performansı beni içinden çıkılamaz bir karanlığa itmektedir. Şöyle ki, başta ABD’de olmak üzere, tüm gelişmiş ekonomilerdeki anlı sanlı üniversiteler 2008 krizini öngöremediği gibi, kapitalizmin krizle barışık olduğu şeklindeki temel teorik görüşü de ya bilerek ya da cehaletinden bir türlü telaffuz edememektedir. Bunun sebebi o kadar açıktır ki; akademi sermaye ideolojisinin bir üst-yapı kurumu olduğunu idrak edemediği gibi, otistik hale soktuğu iktisat öğretisinde çöp makalelerle mevki ve makam doldurarak günü gün etmekle meşguldür. Peki, bunun aksi olabilir mii? İşte bu noktada sistem ve ideoloji ötesinde, sistem ve güç sorunu devreye girmektedir. Kurumun özerk, elemanlarının özgür olduğunu sandığımız, ne var ki tümüyle barbarlığa hizmete soyunmak zorunda bırakılan akademi dünyası, içinde yüzdüğü havuzu dahi anlayamadıkları bir çaresizlik içindedir. Akademi öylesine zavallılık içindedir ki, içinde yüzdüğü havuzda özgür olduğu hayalini yaşarken, bizatihi havuzun sermaye mülkiyetinde olması nedeniyle, sermaye ideolojisi üretmekle sorumlu olduğunu dahi idrakten acizdir. Hal böyle olunca akademi camiası, ne iktisadi olayları tarihsel aşama olarak algılayabilmekte, ne de geçmiş ile gelecek arasındaki süreci algılayarak derde deva bir “teori” uygulayabilmektedir. Bu ahvalde, akademisyenler de güne ve gidişata fazla dokunamadan terfii alabilmek için çöp makaleler üretmektedir.
Kapitalizmde akademi ve medyanın güçle ideolojik baskı altına alınması halkları yalnızlığa ve çaresizliğe itmektedir. Bazı nadir hastalıklarda oluşan piyasa koşullarında araştırma ve üretim maliyetlerinin karşılanamaması nedeniyle bu tür hastalıkların tedavisine yönelik ilaç üretilmemesine analojik olarak, giderek yoksullaşan halkların ekonomik gücü olamadığından akademi ve medyanın dışında yalnızlıkları ile baş başa kalmaları da varsıl çevrelerce algılanamayan sessiz çığlık haline dönüşmektedir. Ne hazindir ki, halen merkezde kalabilenlerin de gıdım gıdım dış halkalara itilerek kendi kaderlerine terk edileceği kesin olmakla beraber, bu durum kendilerince algılanamadığı gibi, kapitalizmin başat gücü merkezde toplandığından, merkez tarafından da kolaylıkla perdelenebilmektedir. Menfaatlerin birbirini dışlar konumda şekillendiği kapitalizm düşünce sisteminde merkezin çevreyi dışlaması ve baskılaması maalesef sistem tutarlılığı gereğidir.
Merkezin çevreyi dışlamasının tedricen kalabalıklaştırdığı çevre halklarının başkaldırıya dönüşerek çevreyi tepkili olmaya itmesi, aynı zamanda merkezin de sertleşmesini gündeme taşımaktadır. Trump’ın ABD başkanlığına getirilmesi kadar, Trump’ın Ukrayna devlet başkanı Volodimir Zelensky’i yoğun bir medya şovu önünde azarlayarak kovması da merkezin çevreyi baskıladığının net görüntüsüdür. Açıktır ki, asıl mesele Zelensky’nin hırpani kıyafetlerle Oval salona gelmiş olması değil, fakat kıymetli madenlerini ABD’ye kaptırmada biraz cimri davranmasıdır.
Peki, acaba Zelensky’nin Trump tarafından hırpalanmasını Türkiye yöneticileri bir an olsun dikkate alıyorlar mı, dersiniz! Ben sanmıyorum. Bunun için iki ciddi sebebim var. Birincisi sebebim, Enerji ve Tabi Kaynaklar Bakanı’nın verdiği bilgiye göre, 118 yabancı firmaya, 593 maden arama ruhsatı verilmiş olup, 14 adet saha için işletme projesi verildiği acı durumla ilgilidir. Üstelik Kanadalı firmanın uygulamasında açıkça görüldüğü üzere, maden sahalarının üzerindeki ormanlar da tahrip edilmektedir. Kısacası, toprağın altı da üstü de yabancı firmalara, daha doğrusu merkez ekonomiye can suyu olarak açılmakta ve soyguna kendi güvenlik güçlerimiz ancak utanılacak şekilde bekçilik yapmaktadır. Kıymetli metallerden merkez ülkelerin ne kadar pay aldıkları meselesinde, haberlere göre Ukrayna Türkiye’den daha şanslıdır, çünkü madenlerin yarısı kadar kısmının işlenerek Ukrayna’ya yardım olarak geri gönderileceği ifade ediliyor. Siyasilerin kapitalist uygulamalardan zerre kadar ders alamadıkları ikinci olay ise, günümüzde ekonomimizi derin krize sokan ve halkımızı yoksulluğa sürükleyen, ödeme garantili yap-işlet- devret ve kamu-özel ortaklığı uygulamasıdır. İster madenlere el koyulması şeklinde olsun, ister ekonomik ortaklık ya da işbirliği şeklinde olsun bütün amaç çevreden merkeze kaynak aktarılması; diğer bir ifade ile merkezden çevreye yönelik kadife eldivenli barbarlık uygulamasıdır!
Her zaman olduğu gibi bu süreçte de halkların kurtuluşu emekçilerin, işsizlik ya da sömürüye dayalı düşük ücret sahiplerinin kendi sorunları üzerinden birlik ve beraberlikle oluşturacakları örgütlenme ve dayanışma ile halkların kurtarılışında önayak olmalarına dayanır.
Çok Okunanlar

Ferhat Göçer'den çarpıcı Volkan Konak açıklaması: 'Defalarca uyardım...'

Bir kare fotoğrafın faturası...

Kemal Kılıçdaroğlu'ndan olağanüstü kurultay açıklaması! Aday olacak mı?

Gelinim Mutfakta 1 Nisan Salı puan durumu: Bugün çeyrek altını kim aldı?

Reyting sonuçları açıklandı! 31 Mart Pazartesi günü en çok izlenen yapım ne oldu

Allah Sayıştay'dan razı olsun, iyi ki var

İmamoğlu'nun tutuklanması seçim sonuçlarını etkiledi

Volkan Konak'ın ölmeden önceki ana ait yeni görüntü ortaya çıktı!

Bir yaş günü düşünceleri

Sırrı Süreyya Önder Volkan Konak'ın nasihatını tutacağını söyledi!