Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
ve ve
ve ve
ve ve
Temizle
Euro
Arrow
36,2401
Dolar
Arrow
34,4862
İngiliz Sterlini
Arrow
43,5545
Altın
Arrow
2962,0000
BIST
Arrow
9.471

AKP iktidarının bitmek bilmeyen oyunları ve saklamak istediği asıl gerçek

Türkiye’de gündemin hızla değişmesi, akıl sağlığımızı koruma çabamızı doğal bir refleks haline getirdi. Her tuhaflık ülkemizde olağanlaşıyor desek abartmış olmayız. 

Planlı bir şekilde ve belli amaçlarla yapılan açıklamalar, toplumun psikolojisini bozuyor, medyayı şekillendiriyor ve güçlü bir algı operasyonu yaratılıyor. 

Eskiden her gelişmeye şüpheyle yaklaşan, olayların arkasında bir sebep, kişi, kurum, hatta bazen küresel güçler arayan insanlara gülüp geçerdim. Ancak bugün Türkiye’deki olağanüstü olayların, bilinçli olarak yapılmasa bile, bir olgu olarak ortaya çıktıktan sonra algı operasyonlarında kullanılabileceğine inanır hale geldim. Bu kısmı biraz açayım...

Belki abartılı gelebilir size ama son 1 ayda yaşananlar anımsadığımızda tablo daha netleşiyor. 

Buyrun... 

HÜDA-PAR, geçmişte kanlı eylemlere imza atan domuz bağıyla insanları öldüren,  Türkiye’nin karanlık dönemlerinde şiddetle anılan Hizbullah örgütüne yakınlığı ile bilinen bir parti. Yakın zamanda HÜDA-PAR Genel Başkanı’nın anayasayı hedef alan bir açıklaması dikkat çekmişti. 

Ve bu partinin Genel Başkanı Zekeriya Yapıcıoğlu, anayasanın dördüncü maddesinin kaldırılmasını savundu. Açıklaması ülke gündeminde büyük yankı uyandırdı. Ancak kısa sürede bu açıklamanın aslında bir “tepki ölçme” denemesi olduğu anlaşıldı. 

Ardından geçmişte Erdoğan’ı ‘karunlaşmakla’ suçlayan ama şimdi aynı siyasi partide yer alan Numan Kurtulmuş’tan benzer bir çıkış geldi. 

Bu açıklamaların zamansal aralığında Türkiye’de şiddet olayları ve cinayetler yaşandı. 

Sekiz yaşındaki Narin Güran’ın katledilmesi ve faillerin açıkça belli olmasına rağmen sonuç alınamaması, toplumda infial yarattı. Siyasal İslamcı bir ailenin bu süreçte bazı isimlerce korunması, olaya dair sırlar olduğunun iddia edilmesi dikkat çekti.

Psikolojik sorunları olduğu bilinen ve bu sorunları devlet hastanelerinin kayıtlarına işlenen Semih Çelik’in iki kadını vahşice öldürmesi de unutulmaz bir vahşet olarak kayda geçti. Kız arkadaşı İkbal Uzuner’in başını kesip surlardan atan Çelik, kamuoyunda korkunç bir etki bıraktı, ancak bu olay da kısa sürede unutuldu.

 




Bu tür olaylar yaşanırken, AKP’nin yıllardır ülkeyi yönetmesine rağmen olumsuz hiçbir gelişmeden sorumlu tutulmaması şaşırtıcı. 

AKP’ye oy veren kitle, her kötü olay için bir sorumlu buluyor ama bu asla AKP olmuyor. Kötü giden her şeyin sorumlusu muhalefet, “dış güçler” veya “iç mihraklar” olarak lanse ediliyor.

Bunların üzerine, bir de “Yenidoğan Çetesi” olayı yaşandı. Bebeklerin ölümüne yol açan bu çetenin varlığı, cesur bir savcı sayesinde açığa çıkarıldı. 

Ancak bilinmelidir ki masum bebeklerin para için ölüme sürüklendiği bu dehşet verici olay bir sistem sorunudur. 

AKP, ülkeyi sağlık sektöründe özel hastanelere mahkum ederken, tüm sistemin halkın kaynaklarını daha fazla nasıl ele geçirebileceği üzerine kurulduğu açıktır. 

12punto yazarlarından Prof. Dr. Gökhan Arslan, bu korkunç çete için "Tarihte 1000 yıl geriye de gitsek 1000 yıl ileriye de gitsek böyle bir alçaklık yaşandığına tanık olamayız. Bize denk geldi" yorumunda bulunduğunda kendisine sonsuz hak verdim. 

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin “Apo Meclis'te konuşsun, umut hakkından yararlansın” açıklaması ise toplumu şoke etti. 

Terör örgütü PKK’nın 1978’den bu yana Türkiye’ye verdiği zarar ölçülemez. Binlerce insanımız öldürüldü. Asker, polis, öğretmen, sivil yurttaş... Binlerce insan....  

Bahçeli’nin bu açıklaması, doğal olarak şehit ailelerinden, yakınlarından büyük tepki topladı. Bu açıklamadan bir gün sonra TUSAŞ’a yapılan terör saldırısı ise bu süreçte yaşanan karmaşayı ve soru işaretlerini daha da artırdı. 

Bu arada Cumhurbaşkanı Erdoğan, Bahçeli’nin sözlerinin üzerine gelişmeleri sessizce izlemeyi tercih etti. Her zaman yaptığı gibi.. Onunla Kazakistan’a giden gazeteciler de bu açıklamayı sormadılar bile. Soramadılar... Birlikte uçak pozu verip gazetecilik iddiasında bulundular. 

Derken, Esenyurt Belediyesi'ne kayyum atandı. Belediye Başkanı Ahmet Özer'in evi polislerce basıldı, arama yapıldı. Baskın görüntüleri hayret vericiydi. 10 yıldan beri izlendiği söylenen Özer, ne hikmetse Bahçeli'nin Öcalan açıklamasının hemen ardından gözaltına alındı. Çünkü Bahçeli'nin toplumda yarattığı öfkenin patlak vermesinin etkileri devam ediyor.  

Bahçeli Öcalan'a 'umut hakkı' çıkışı yapıp yeni bir çözüm süreci başlattı. Erdoğan da temkinli bir dille Bahçeli'ye övgüler dizerek sürecin ana kumanda merkezinde olduğunu gösterdi. 

Bahçeli "Öcalan gelsin Meclis'te konuşsun" deyip tecridin kaldırılmasının sinyalini verince doğal olarak tepki de büyük oldu.

Lakin iktidar öyle tecrübeli ki ve Öcalan'a özgürlük vadederken muhalefeti de toplumun gözünde yine terörle ilişkilendirmeyi başardı. 

Gerçekten akıl alır gibi değil. 

Ancak.... 

İktidarın tüm bu olaylar yaşandığı sırada gündeme gelmesini istemediği en önemli konu ise İsrail ile yapılan ticari işbirlikleri. 

Türkiye’den İsrail’e sürekli gemiler gitmekte ve çelikten tel örgüye kadar pek çok ihtiyaç Türkiye tarafından karşılanmakta. 

Bu ticareti artık gizleyemiyorlar, hatta gizlemek için bir çaba dahi sarf etmiyorlar. AKP, İsrail’in Gazze’de 50.000’den fazla insanın ölümünden sorumlu olduğu gerçeğine rağmen, İsrail’e ihtiyaç duyduğu her şeyi sağlıyor. Tam da siyasal islamcılardan beklenecek bir iki yüzlülükle hareket eden AKP, bu ticareti “Filistin’e gidiyormuş” gibi göstererek halkı aldatıyor.

Gazeteci Metin Cihan, Türkiye'nin Filistin'e yaptığı demir-çelik ihracatının son dönemde olağanüstü bir artış gösterdiğini ve bu durumun İsrail'e yönelik ticaretin Filistin üzerinden dolaylı olarak sürdürüldüğünü belgeleriyle ortaya koyuyor.  

TÜİK verilerine göre, Türkiye'nin Filistin'e demir-çelik ihracatı 2022'de 282 bin dolar iken, 2023'ün aynı döneminde 32 milyon 988 bin dolara çıkarak 116 katlık bir artış gösterdi. 

Cihan, bu artışın, İsrail'e yapılan ihracatın resmi kayıtlarda Filistin'e yapılıyormuş gibi gösterilmesinden kaynaklandığını bütün açıklığıyla yazıyor. İslamcı hatta AKP'ye koşulsuz destek veren sosyal medya hesapları bile bu ticareti takipçileriyle paylaşıyor. 

Cihan'ın aktardığına göre, Türkiye'den çıkan mallar gümrükte Filistin'e gidiyormuş gibi kaydedilmekte, ancak gerçekte İsrail'e teslim edilmekte. Yani İsrail'e yönelik ticaret yasağını aşmak için Filistin'i paravan olarak kullanıyorlar. Hülle yapıyorlar... 

Ayrıca, Cihan'ın paylaştığı TÜİK verilerine göre, Türkiye'nin Filistin'e yakıt ve endüstriyel ürün ham maddesi ihracatı da yüzde 1.214 arttı. Bu durum, Filistin'in mevcut ekonomik ve siyasi koşulları göz önüne alındığında, olağandışı bir ticaret hacmi olarak değerlendiriliyor. 

Yirmi beş yıla yakın süredir yolsuzluk, vurgun ve talanda uzmanlaşan AKP, propaganda konusunda da bir o kadar tecrübeli hale geldi. 

Bu karmaşık ve korkunç gündemle mücadele eden halk bir yandan da iktidarın yarattığı ekonomik yıkımla mücadele ediyor. 

Belli ki mücadele zor ve uzun bir sürece yayılımı devam edecek...