Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
ve ve
ve ve
ve ve
Temizle
Euro
Arrow
36,2401
Dolar
Arrow
34,4862
İngiliz Sterlini
Arrow
43,5545
Altın
Arrow
2962,0000
BIST
Arrow
9.549

Emekçilerin sırtında yükselen üç sömürü imparatorluğu ve umutsuzluğa iten siyaset

Son dönemde giderek daha fazla dikkatimi çeken bir sömürüye tanıklık ediyorum.

Dengelerin, algıların, alışkanlıkların değiştiği Türkiye'de insanlar var olabilmek, ayakta kalabilmek için elinden geleni yapıyor. Bunu hepimiz biliyoruz.

Türkiye'nin en büyük marketleri olarak bilinen ve "üç harfliler" diye anılan marketler, koronavirüs salgını sonrası ve ekonomik krize bağlı olarak büyümeye devam ediyor.

Ayrıntılı olarak bir tablo ortaya koymayacağım. Bu marketlerden BİM'in 2022 yılında net kârı yüzde 178 oranında arttı ve 8 milyar 157 milyon liraya ulaştı. Tabii, iki sene önce döviz kurunun bu halde olmadığını da hatırlatmaya gerek yok.

Diğeri, her yıl Forbes listesinin değişmez isimlerinden biri olan Murat Ülker'in sahibi olduğu Şok marketler. O da 2023'ün ilk 6 ayında yüzde 93 büyüdü. Satış gelirlerini 45.4 milyar liraya yükseltti ve bu dönemde 1.3 milyar lira net kar elde ettiğini açıkladı. .

Diğeri ise A101... Kendi ifadelerine göre, dünyanın en hızlı büyüyen ilk 10 perakende şirketi arasındalar. 12 binden fazla şubeleri var. 70 binden fazla da çalışanları olduğunu belirtiyorlar.

Bu yüzeysel bilgiler bile aslında emekçilerin sırtına yüklenen yük ile inanılmaz kârlara ulaşıldığını ortaya koyuyor.

Gelelim bu marketlerde yaşanan ve bir çocuğun dahi gözünden kaçmayacak gerçeklere...

Dev mal varlıkları ve kârlarına rağmen, ortak hareket halindeler. Bir ürünün fiyatını birlikte belirliyor, sık sık zam yapıyorlar.

Yurttaşların bu tip marketleri sıklıkla kullanıyor olmalarının getirdiği bir özgüvenle olsa gerek, temizliği tamamen bir kenara bıraktılar.

Hepsinde genel bir temizlik sorunu göze çarpıyor. Bazılarında baskın bir kokuya rastlanabiliyor. Özensizlik had safhada. 

Çalışanlar ağır koşullar altında ezilirken, market içinde birbirinden farklı alanlarda çalışmaya zorlanıyor ve son derece düşük maaşlar alıyor.

Çok zor koşullar haliyle sık sık değişimlere neden olurken, başka bir yol bulamayanlar karnını doyurabilmek için sömürüye boyun eğiyor.

En korkuncu ise, çalışan sayısını sürekli düşürmeleri. Raf dizen bir personel, işini bırakıp kasaya geçiyor ve ödeme almaya başlıyor. Manav reyonundaki personel kasaya geçmek zorunda kalabiliyor.

Sözün özü, on binlerce mağaza açıp Türkiye'nin nüfusunun büyük kısmının ekmeğini yiyen trilyonluk bu yapılar, emekçilerin canına okuyor.

TÜRKİYE'DE SİYASETE BAKIŞ

Son dönemde kendi iç dünyamda açığa çıkan başka bir gerçeklikten de söz etmek istiyorum. Türkiye'de yerel seçim öncesi yaşananlar...

Muhalif siyasetçiler, muhalif diye bildiğimiz gazeteciler, muhalif diye kodladığımız TV'ler, internet siteleri, kanallar... Ama en önemlisi, tabii ki ana muhalefet partisi CHP'nin durumu... 

Bu savrulma, bu rant ve çıkar kavgasını halkın görmediğini düşünüyorlarsa yanılıyorlar. Herkesin siyasetin getirisi olan gücü, kendi çıkarları doğrultusunda kullanmaya yönelik bir çaba içinde olduğunu görmek, mücadele gücünü düşürüyor. Bireysel olarak bunu değerlendirdiğimde ülkem adına kaygım artıyor. Karanlıkta kalmış biri hissiyatıyla, elimde küçük titrek bir mum ışığı eşliğinde çıkış aradığımı görüyor ve biliyorum. 

Mücadeleye ahlâk, vicdan, hak, adalet ve utanma duygularını yeşerterek başlamak gerektiğini düşünüyorum.