Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
ve ve
ve ve
ve ve
Temizle
Euro
Arrow
37,3270
Dolar
Arrow
35,7724
İngiliz Sterlini
Arrow
44,5994
Altın
Arrow
3215,0000
BIST
Arrow
10.004

Teğmenler için 'İddianame' yazdılar!..

Kara Harp Okulu’nun 30 Ağustos’taki mezuniyet töreni bittikten sonra kendi aralarında kılıç çatıp, Subay Andı’nı okuyan ve “Mustafa Kemal’in askerleriyiz” diyen teğmenlerden 5 ile bu kutlamaya müdahale etmedikleri gerekçesiyle 3 komutanın TSK’dan ihracı iktidar medyasını tatmin etmedi.

Görünen o ki, şimdi de teğmenler ve komutanlarının “hükümeti devirmeye teşebbüs ve halkı karşı karşıya getirme” suçlamalarıyla yargılanmaları için bastıracaklar.

Nereden mi çıkarıyoruz?

Bugün öğle saatlerinde Yeni Şafak Gazetesi’nin internet sitesinde yayımlanan makaleden.

MAKALE Mİ İDDİANAME Mİ?

“TSK’da disiplinin ötesinde bir tehdit: Yemin töreni olayı ve hükümete karşı planlanan provokasyon” başlığını taşıyan; “makale” denilen, ama yazanı meçhul sözkonusu yazı şu girişle başlıyor:

“Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK), disiplin ve emir-komuta zincirine bağlılığıyla tanınan köklü bir kurumdur. Ancak 2024 yılında gerçekleşen yemin töreni sırasında yaşanan olay, sadece bir disiplin sorunu olarak değil, Türkiye’nin siyasi istikrarını hedef alan daha derin bir provokasyon olarak değerlendirilmelidir. Beş teğmenin yürürlükten kaldırılmış bir yemin metnini resmi törenin ardından okumaları, basın önünde organize bir eyleme dönüşerek hükümetin kamuoyu nezdindeki itibarını zedeleme girişimi haline gelmiştir. Bu makale, olayın perde arkasındaki sorumlulukları ortaya koyarken, teğmenlerin nasıl provoke edildiğini ve bu eylemin hükümete karşı nasıl bir siyasi araç olarak kullanıldığını analiz etmektedir.”

“FETÖ” döneminden beri iddianamelerin girişinde “analizler” yapıldığını belirtip devam edelim.

''DELİLLER'' VE ''SUÇLAR''

Bu girişin ardından “delillerin” sıralanmasına geçiliyor ve “Olayın planlı olduğuna dair işaretler” şöyle sıralanıyor:

- Defalarca Amirlerine Müracaat: Teğmenlerin yürürlükten kaldırılan metni okumak için defalarca amirlerine başvurmaları, bu eylemin bir kararlılık değil, sistematik bir meydan okuma olduğunu göstermektedir.

- Tören Öncesi Mesajlaşmalar: Teğmenler arasında yapılan yazışmalar, olayın spontane değil, önceden planlandığını ortaya koymaktadır. Bu mesajlarda, basının olduğu ortamda yemin okumanın daha etkili olacağına dair ifadeler yer almıştır.

- “Malazgirt Taburu Sahaya” Anonsu: Teğmen Ebru Eroğlu’nun törende yaptığı bu anons, olayın sembolik bir mesaj verme amacı taşıdığını ve organize bir yapı tarafından yönlendirildiğini düşündürmektedir.

- Ezberden Okunan Metin: Yemin metninin ezberden okunması, olayın önceden hazırlandığının ve bireysel bir tepki değil, toplu bir eylem olduğunun başka bir kanıtıdır.

Tüm bunların ardından da “Bu göstergeler, olayın basit bir disiplin ihlalinden öte, hükümeti zor durumda bırakmayı ve kamuoyu nezdinde siyasi bir tartışma yaratmayı hedefleyen bir eylem olduğunu ortaya koymaktadır.” suçlamasında bulunuluyor.

TABURUN ADI MALAZGİRT YAHU 

“Makale/İddianamenin” sonraki bölümlerine geçmeden önce o “suçlamalara” tek tek cevap verelim.

- Subay Andı’nı okumak için amirlerine defalarca müracaat etmişler. Söylendiği gibi 7 değil, birisi yazılı ikisi sözlü hepi topu üç müracaat var; ama “Sadece bir kez müracaat edilebilir” diye bir yasa mı var? Yapılan müracaat da; bu andın resmi törende okunması. Kabul edilmemiş, onlar da okumamış. Ortada bir “meydan okuma” olsa, izin verilmemesine rağmen resmi törende okurlardı, değil mi?

- Tören provaları sırasında teğmenler, sık sık alay kıdemlisine Subay Andı’nın okunup, okunmayacağını sormuşlar. O da amirlerine iletmiş. Amirleri de gelip hem Ebru Eroğlu’na hem tabura, okunmayacağı talimatını vermiş. Ez cümle; soru sormak ne zamandan beri “planlama” sayılıyor.

- Teğmen Ebru Eroğlu’nun “Malazgirt taburu sahaya” anonsu, sembolik bir mesaj verme amacı taşıyormuş. Yahu mezun teğmenlerin taburunun adı “Malazgirt”. Ne yani, Teğmen Eroğlu kendi taburunu değil, başka taburu mu çağıracaktı? Bu kafayla, tabura “Malazgirt” adının verilmiş olmasından da “sembolik bir mesaj” çıkarılır mı acaba? Unutmadan Kara Harp Okulu’nda Malazgirt dışında Dumlupınar, Anfartalar ve Sakarya taburları da var!..

- Yine Ebru Eroğlu’nun bu anonsu, organize bir yapı tarafından yönlendirildiğini düşündürtüyormuş. Bizatihi iktidar medyası, MİT’in teğmenleri ve yedi göbek sülalesini araştırdığını yazmadı mı? Bir şey çıkmış olsa, çoktan ipleri çekilmez midi?

- Yemin metninin ezberden okunması da olayın önceden hazırlandığının ve toplu bir eylem olduğunun kanıtıymış. Zehir gibi eğitimden geçen, onlarca marşı ezberleyen teğmenler, 5 satırlık bu yemini mi ezberleyemeyecek? Ayrıca ezberlemek ne zamandan beri suç? Kaldı ki, Mart 2023’te yönergeden çıkarılana kadar resmi törenlerde, sonrasında ise bir gün öncesinde teğmenlerin kendi aralarında yaptığı tüm kutlamalarda okunan bir metin.

Hasılı, güler misin ağlar mısın?!

SİVİLLER SORUMSUZ MU?

“Makale/İddianame”nin ikinci bölümünde ise “Komuta kademesinin sorumluluğu: Göz yumma mı yoksa ihmal mi?” başlığı altında takım ve bölük komutanlarının “suçları” yer alıyor.

“Bu eylemin gerçekleşmesinde ya ihmalkâr davranmış ya da bilerek bu provokasyona zemin hazırlamışlar”!..

Okul Komutanına kesilen fatura da şöyle:

“Olayın büyümesinde ve basına yansımasında en büyük sorumluluk okul komutanına aittir. Okul komutanı, bu tür yüksek profilli bir etkinliğin tüm organizasyonundan sorumludur. Olayın basın önünde gerçekleşmesi ve geniş bir yankı uyandırması, komutanın ya durumu hafife aldığını ya da bilinçli olarak bu provokasyona göz yumduğunu göstermektedir... Bu komuta zafiyeti, sadece askerî disiplin açısından değil, aynı zamanda hükümete karşı planlanan bir provokasyona dolaylı destek sağladığı için de büyük bir güvenlik sorunu teşkil etmektedir.”

Komutanların sorumluluğunun resmi törenle sınırlı olduğunu, tören sonrasını kapsamadığını kaydedip şu okul komutanı meselesine bakalım.

Okulda 4 yıldır komutanlık yapan Tümgeneral Gültekin Yaralı Ağustos başında Korgeneralliğe terfi ettirilip 7’nci Kolordu Komutanlığı’na atanmış. Onun yerine Kara Harp Okulu Komutanı yapılan Tuğgeneral Levent Sabahattin Güldağı Ağustos ortasında görevine başlamış. Ama yeni olduğu için tören provalarına o değil, Alay Komutan Vekili katılmış. Birisi yeni gitmiş, birisi yeni gelmiş. Gelen de giden de resmi töreni Erdoğan’ın arkasında tribünden izlemiş, sonra onu uğurlamak üzere çıkmışlar.

Acaba sadece Okul Komutanı değil, takım ve bölük komutanlarının, resmi tören sonrasında gerçekleştirilen bu ritüel karşısında ne yapması bekleniyordu? Teğmenlerin önüne geçip, ellerinden kılıçlarını almaları ve ağızlarını kapatması mı?

Diyelim ki, ortada bir “suç” var ve teğmenler de komutanlar da “suçlu”!.. İyi ama okulda bir de sivillerin yönetiminde olan dekanlık var? Peki onların hiç mi sorumluluğu yok?!

“Makale/İddianame”nin sonuç bölümüne gelelim.

“Bu olayın sadece bir disiplin ihlali olarak değil, hükümete karşı bir siyasi provokasyon olarak değerlendirilebileceği açıktır. Türkiye, 15 Temmuz 2016’da Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) tarafından gerçekleştirilen hain darbe girişiminin ardından, devlet kurumlarında paralel yapılarla mücadele etmeye devam etmektedir. Bu yemin töreni olayı, benzer bir stratejiyi akıllara getirmektedir.” denildikten sonra özetle şu üç “suç” tespit ediliyor:

1- “Hükümetin itibarını zedeleme: Teğmenlerin eylemi ve olayın basına yansıma şekli, hükümetin TSK üzerindeki kontrolünü kaybettiği algısını yaratmayı hedeflemiştir. ‘Mustafa Kemal’in Askerleriyiz’ sloganı üzerinden oluşturulmak istenen algı, hükümetin Atatürk ilke ve inkılaplarına karşı olduğu yönünde yanlış bir izlenim yaratmayı amaçlamıştır. Bu durum, özellikle laik kesimlerde hükümete karşı bir güvensizlik oluşturmayı hedeflemiştir.”

2- “Hükümeti devirmeye yönelik bir zemin hazırlama: Bu tür provokasyonlar, halkın hükümete olan desteğini azaltmak ve mevcut yönetimi zor durumda bırakmak için kullanılabilir. Teğmenlerin eylemi, sadece bir disiplin sorunu değil, aynı zamanda mevcut hükümeti hedef alan bir siyasi mesajdır. Olayın yaratmak istediği algı, hükümetin askerî disiplin üzerinde otorite kuramadığı ve devletin temel değerlerinden uzaklaştığı yönündedir.”

3- “Bu olayın ardından kamuoyunda iki farklı algı oluşturulmaya çalışılmıştır: (1) ‘Atatürkçü Teğmenler Ordudan Atılıyor’ Algısı: Olay, bazı kesimler tarafından teğmenlerin “Mustafa Kemal’in Askerleriyiz” sloganı nedeniyle cezalandırıldığı şeklinde yansıtılmaya çalışılmıştır... Bu durum, Atatürk’ün ideallerine zarar vermekle kalmamış, aynı zamanda TSK’nın içindeki birliği ve disiplini de zedelemiştir... (2) 'Hâlâ TSK’da Cuntacılar Var' İddiası: Diğer bir kesim ise bu olayı TSK içinde hâlâ darbe yanlısı unsurların var olduğu şeklinde yorumlamıştır. Bu da TSK’nın kamuoyu nezdinde güvenilirliğini sarsmakta ve askerî kurumu siyasi tartışmaların içine çekmektedir. Bu dezenformasyonlar, olayın sadece askerî bir mesele değil, aynı zamanda toplumun farklı kesimlerini karşı karşıya getirmeyi amaçlayan bir siyasi araç olduğunu göstermektedir.”

Nihayetinde de şu “hüküm” veriliyor:

“Özellikle hükümete karşı kamuoyunda oluşturulmak istenen güvensizlik, bu provokasyonun en tehlikeli boyutudur. TSK içindeki bu tür provokasyonların önlenmesi için sadece bireysel disiplin cezaları yeterli değildir... Hükümetin, bu tür olaylar karşısında kararlı ve net bir tutum sergilemesi, hem TSK’nın disiplini hem de ülkenin siyasi istikrarı için hayati önem taşımaktadır.”

Vay anasını!.. Bu kadar “suç” işlenmiş, MSB aylarca süren soruşturmalarda bunları tespit edememiş, teğmenler ve komutanları hakkında suç duyurusunda bulunmaya gerek görmemiş... Ama medya hepsini tek tek bulmuş!..

Verilen mesaj açık:

İhraç yetmez, bunları bir de “darbeye teşebbüsten” yargılayın... İşte iddianame de hazır!..

Müyesser YILDIZ

1 Şubat 2025