Önümüzdeki haftalarda NATO'nun yeni Genel Sekreteri seçilecek. Aslında seçildi gibi de sadece bunun resmileştirilmesi sürecindeyiz.
Yaklaşık 1 ay önce Hollanda Başbakanı Mark Rutte, Romanya Başbakanı Klaus Ioannis ve Estonya Başbakanı Kaja Kallas'ın genel sekreterliğe aday olduğunu, ancak ABD, Fransa ve Almanya'nın Rutte'yi istediğini yazdık.
O günlerde anlatılanlara göre; Türkiye yeni genel sekreter için “terörle mücadele, ülkemize uygulanan silah ambargolarının kaldırılması ve NATO'nun temel değerlerine bağlılık konusunda ikna edici taahhütler verilmesi” şeklinde kriterler belirlemişti.
Bunlardan ve daha önceki tecrübelerden hareketle, “aşağıdan yukarıdan, yolun sonunun Rutte'ye çıkacağının anlaşıldığını” vurgulayıp müstakbel yeni genel sekreterin hem belirlenen o kriterler, hem de ülkemize ve iktidarın “kırmızı çizgisi” olan Gazze'ye bakışına ilişkin detayla bir sicilini çıkardık.
Bu kötü sicilin ardından da şunu ekledik:
“Biden, Rutte'yi istediğine göre, Ankara'nın 'hayır' deme imkân ve ihtimali var mı?”
KIBRIS'TA KARŞIMIZDA YER ALDI
8 Nisan tarihli yazımızdan sonraki süreçte gerek Rutte gerekse onu isteyen NATO'nun patronu ABD ile kimi diğer NATO üyesi ülkelerin ülkemize yönelik yeni muhabbetlerini (!) aktaralım.
17-18 Nisan'da AB Devlet ve Hükümet Başkanları Özel Zirvesi yapıldı. Hollanda Başbakanı Rutte zirve öncesinde, “Türkiye ile iyi ilişkiler, AB ve Hollanda için önemli.” dedi. Ama zirvede, AB'nin Türkiye ile ilişkilerinin geliştirilmesini Kıbrıs şartına bağlayan bildirimi destekledi.
Ankara, AB'nin o bildirimine Dışişleri Bakanlığı'mızın kuru bir açıklamasıyla karşılık verirken, yaklaşık 1 hafta sonra da Bakan Hakan Fidan'ın tepki için 29-30 Nisan'da Belçika'da düzenlenecek olan AB Dışişleri Bakanları gayrıresmi toplantısına katılmayacağı ve yerine “seviye düşürülerek” Türkiye'yi AB Daimi Temsilcisi Büyükelçi Faruk Kaymakçı'nın katılacağı duyuruldu!..
RUTTE'Yİ İSTEYEN FRANSA BUNU YAPTI
NATO Genel Sekreterliği için Rutte'yi isteyen Fransa'nın icraatına gelelim. 29 Nisan'da Fransa Ulusal Meclisi, Osmanlı döneminde Asuriler ve Keldanilere “soykırım” yapıldığı yönünde bir karar aldı.
Yine Dışişleri Bakanlığı'mızdan tepki geldi; sözkonusu kararın “yok hükmünde” olduğu bildirildi.
Ardından TBMM Genel Kurulu'nda kabul edilen bir tezkereyle; Fransa Meclisi'nin aldığı bu karar “esef ve şiddetle” kınandı.
Ama “dünya liderimizden” ses çıkmadı!..
ABD “AKLIMIZLA ALAY ETMEYI” SÜRDÜRDÜ
Rutte'yi isteyen NATO'nun patronu ABD cephesine bakalım.
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan Mart başında yaptığı Washington ziyareti için, “yenilenmiş bir psikolojiyle, daha pozitif bir gündemle, yeni bir sayfa açarak yolumuza devam etme imkânı var” değerlendirmesini yaptıktan sonra geçici olarak başlayan ancak kalıcılaşmaya doğru giden “ABD-YPG/PKK işbirliğinin” Türkiye ile karşı karşıya geliş riskini arttırdığını, bunu da muhataplarına söylediklerini anlatmış, ayrıca ABD'nin, terör örgütüne verdiği desteğin “1 numaralı ulusal güvenlik sorunumuz” olduğunu vurgulamıştı.
ABD, bu uyarılarımızı ne kadar mı ciddiye aldı?
Savunma Bakanlığı bütçesinden sözde demokratik Suriye güçleri (DSG) görünümlü YPG/PKK'ya 147 milyon 941 dolar tahsis edildi... ABD'li subaylar geçen yıl Süleymaniye'de düşen iki helikopterde ölen 9 PKK'lı için düzenlenen anma törenine katıldı...
YPG/PKK'ya iki hava savunma sistemi ile 200 adet radyasyon füzesi gönderdi... Hatta bizatihi Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler'in geçtiğimiz günlerde açıkladığı üzere, PKK/YPG'ye “pilotaj eğitimi” vermeye başladı.
Ez cümle; Bakan Güler'in, “Bizim aklımızla dalga geçme diyoruz.” sözlerine rağmen aklımızla alay etmeye devam etti!..
KAVALA-DEMIRTAŞ KARARI İÇIN TEŞEKKÜRE MI GITTI?
Müstakbel NATO Genel Sekreteri Rutte'ye dönelim.
18 Nisan'da Hollanda Parlamentosu, AB'nin Türkiye ile Gümrük Birliği güncellemesini, Osman Kavala ve Selahattin Demirtaş'ın serbest bırakılması şartına bağlayan tasarıyı kabul etti.
Türkiye'nin içişlerine doğrudan müdahale anlamına gelen bu karardan sonra Ankara'nın yalandan da olsa tepki göstermesi beklenirdi, değil mi?
Ne gezer!.. Aksine ertesi gün Dışişleri Bakanı Hakan Fidan Hollanda'ya gidip Rutte'yle görüştü.
Aynı gün Erdoğan ile NATO Genel Sekreterliğine aday olan Romanya Cumhurbaşkanı Klaus Iohannis arasında bir telefon görüşmesi gerçekleşti. Görüşmede, Iohannis'in NATO Genel Sekreterliği'nin de gündeme geldiği ve Erdoğan'ın, “terör başta olmak üzere küresel ve bölgesel meydan okumalar karşısında NATO ülkelerinin güvenlik ve çıkarlarına hizmet edecek, İttifak'ın birliğini güçlendirecek, dayanışma ruhunu koruyup zenginleştirecek, NATO'nun savunma ve güvenlik bağlantılı istişarelerdeki asli rolüne öncelik verecek bir genel sekreterin seçilmesi gerektiğini” ifade ettiği açıklandı.
Bunun Türkçesi, Iohannis'e “hayır” dendiğiydi.
Fidan'ın ziyaretinden 1 hafta sonra da Rutte, “NATO Genel Sekreter adaylığını görüşmek üzere” Türkiye'ye geldi. Hollanda basını, Rutte'nin bu görüşmeyi Başbakanlık görevinden ayrı bir konu olarak değerlendirdiği için Türkiye'ye resmi hükümet uçağıyla değil normal yolcu uçağıyla gideceğini, biletini de kendi parasıyla satın aldığını bildirdiği halde Erdoğan, Rutte'yle buluşmasında bol bol hem iki ülke hem de Türkiye-AB ilişkilerinden, ticaret hacminin arttırılmasından dem vurdu.
NATO Genel Sekreterliği konusuna gelince;
Görüşmede terörle mücadelenin en öncelikli başlıklardan birisi olduğunu belirten Erdoğan, “Yeni NATO Genel Sekreteri'nden ne tür hasletleri görmek istediğimizi paylaştık. Kararımızı stratejik akıl ve hakkaniyet çerçevesinde vereceğimizden kimsenin şüphesi olmasın. Türkiye'ye yönelik savunma sanayi engellerinin kaldırılması şart” dedi.
Rutte ise, “Türkiye jeopolitik bir aktör. Türkiye'nin (bölgede) çok etkisi var.” gibi övgülerden sonra Genel Sekreterliğine ilişkin şunları kaydetti:
“Türkiye NATO'da çok önemli bir müttefik. ABD'nin ardından Türkiye NATO bünyesindeki en büyük ikinci askeri gücü temsil ediyor. Türkiye zorlu bir bölgede, zor komşuları olan bir coğrafyada yer alan bir ülke. Maalesef gündeminde terörizm var.”
Sonuç?
Terörle mücadele ve silah ambargoları için nasıl ve ne gibi güvenceler alındı, bilinmez; o buluşmadan sadece üç gün sonra Türkiye'nin, yeni NATO Genel Sekreterliği için Rutte'nin adaylığına destek vereceğinin diğer üyelere bildirildiği açıklandı, iyi mi?!
Rutte'nin sicili ile yukarıda aktardığımız gelişmelere bakınca, bu kararın “stratejik akıl ve hakkaniyet çerçevesinde verildiğini” söylemek ne mümkün!..
İşte Rasmussen'den sonra Türkiye düşmanı, Gazze'de soykırım yanlısı birisi daha yüceltilmiş oldu.
Asıl merakım; CHP, Rutte'nin NATO Genel Sekreterliğine ne diyor?
Çok Okunanlar
Gelinim Mutfakta kim elendi? 10 bileziği kim aldı? 22 Kasım 2024 puan durumu
Fenerbahçe En-Nesyri için Al-Nassr'den gelen rekor bonservisi reddetti
22 Kasım 2024 burç yorumları
Atatürk için 21 Kasım 1938'de yapılan resmi cenaze töreninin fotoğrafları
BEDAŞ 22 Kasım'da İstanbul'da elektrik kesintisi yaşanacak mahalleleri açıkladı
Bu akşam TV'de ne var? 21 Kasım Perşembe TRT 1, Kanal D, Star TV, Show TV, ATV
21 Kasım 2024 reyting sonuçları: Perşembe günü hangi yapım birinci oldu?
Bakan Yusuf Tekin'den Teğmen Ebru Eroğlu ve diğer teğmenleri kurtaracak karar!
Lüks araba markası Jaguar logosunu neden değiştirdi? Yeni logosu ne oldu?
Teğmenlerin avukatlarından MSB'ye sert yanıt