Milyonlarca genç yine üniversite kapılarında, yaşamlarının gelecek planını yapmaya çalışıyorlar. Kimi biliyor nasıl bir gelecek istediğini, kararını vermiş görünüyor. Çoğunun ise herhangi bir gelecek planı yok. Kapılmış bahtının akışına gidiyorlar bir bilinmeze doğru. Ne hedef belli ne de bir karar var ortada. Kervan yolda düzülür nasılsa diye düşünüyor olabilirler mi acaba?
Oniki yıllık bir eğitim öğretimin sonunda gelecek rotası hala çizilememişse iyi gitmeyen bir şeyler var demektir. Kendi ayakları üzerinde durma noktasına gelmesi gereken bireyin, kendi yaşamının sonraki kısmını nasıl sürdüreceğine dair bir fikri yoksa durum gerçekten vahim.
Yıllar öncesiydi. Almanya’ya işçi olarak gidip yerleşen bir Türk ailenin ilkokula yeni başlamış olan yedi yaşındaki çocuğuna, -adı Adem- ileride ne olmak istedğini sorduğumda çocuğun yanıtı beni çok şaşırtmıştı. Tır şoförü olmak istiyormuş. Neden diye sordum. Bu kararı nasıl verdiğini merak etmiştim. Bir an düşündüm çünkü, bizde ilkokula başlayan her çocuk genelde doktor olmak ister. Belki şimdilerde trende göre içlerinden bazıları astronot olmak istiyor olabilir, ama idealdeki meslek genelde doktorluktur. Kimin ideali olduğu ayrı konu.
Her neyse bizim Adem’in tır şoförü olması gerektiği kararı okulda verilmiş. Çocukla görüşmeler, yetenek, merak, eğilim testleri vs. nin ardından çocuğun tır şoförlüğü için uygun olduğu düşünülmüş ve ona göre de yönlendirme yapılmaya başlanmış. Nitekim yıllar sonra bizim Adem hayalini gerçekleştirdi ve yaşamına şimdilerde Almanya’da tır şoförü olarak devam ediyor.
Dolayısıyla da gelişmiş Batılı ülkelerde eğitim sistemi, bizdeki gibi çocukları devşirme hayal ve ideal yükü altında ezmek yerine onlara, kendi hayallerini kurma, kendi ideallerini oluşturma, kendi yeteneklerini ortaya koyma, eğilimlerini geliştirme olanağı veriyor. Böylecea çocuk üniversite kapısına gelene kadar gelecek planıyla ilgili yol haritasını büyük ölçüde çizmiş oluyor. Öyle olunca da üniversite kapısında hangi puanı alacağı, hangi programa yerleşeceği vb. konularda kafa karışıklığı yaşamasına gerek kalmıyor. İlk ve ortaöğrenim sürecini tamamlayan her çocuğun kafasında öncelikle üniversite okuyup okumayacğına ilişikin sorular netleşmiş oluyor. Üniversite okumak isteyen için de program, bölüm veya alana ilişkin karar süreci büyük ölçüde netleşmiştir. Böylece ne üniversite kapılarında yığılma oluyor ne de gençler üniversiteye girmek ya da girmemek telaşına düşüyorlar. Genç birey kategorisinde yer alan her birey üretim sürecine bir biçimde dahil olabiliyor ve kendi ayakları üzerinde durma aşamasına gelebiliyor. Çünkü süreç ilkokuldan itibaren işletilmeye başlanıyor, her birey yetenekleri, eğilimleri doğrultusunda eğitim görerek yaşama hazırlanıyor.
Bizde ise her bir çocuk öncelikle anne baba için birer proje. Anne baba kendi hayallerini, ideallerini çocuk üzerinden gerçekleştirmeye çalışırken, onu kendi gelecek öyküsünün başkahramanı olarak konumlandırıyor ne yazık ki. Bu nedenle de çocuk hiçbir zaman kendi öyküsünü kurgulama fırsatı bulamıyor. Çocuk daha dünyaya gözlerini açtığı andan itibaren ileride hangi üniversiteyi okuyacağı, hangi mesleği yapacağı anne baba tarafından konuşulmaya başlanıyor. Çocuğun oyun dünyası, oyuncaklarla ilişkisi, sosyal alanları ileride yapması istenilen mesleğe göre biçimlendiriliyor. Dahası her anne baba için çocuğu bir dahidir ve yapamayacağı, başaramayacağı şey yoktur. Çocuğa böylesine yüksek değerler yüklenince de ömür boyu bunların altında ezilmeye mahkumdur. Bir kısmı belki bu yükün altından, kendisinden beklenilen başarıyı göstererek kalkabilmekte, ama çoğu böylesine ağır bir yükün altında ezilip yok olmakta.
Diğer yandan eğitim sistemi de çocuğun kendi yaşamını kendi istediği biçimde planlaması, programlaması için ona destek olacak nitelikte değil. Okullarımız çocuklarımızı hayata değil, üniveriste sınavına hazırlamayı öncelikli hedef olarak alıyorlar. Dolayısıyla da bütün eğitim öğretim sistemi çocukların çoktan seçmeli test sınavlarında başarılı olmaları üzerine kuruluyor. Çoktan seçmeli şıklardan en doğrusuna, en hızlı biçimde karar verme yetisi geliştiriliyor. Her bir çocuk bir yarış atı gibi yetiştirilyor. Analiz yetisi olmayan, yorumlamayan, sorgulamayan, tartışmayan, eleştirmeyen, sadece rakiplerini geçmeye çalışan yarış atları.
Bunun sonucunda da gençlerimiz üniversite kampüslerinde kararsız, çoğu zaman da mutsuz ve umutsuz gezinmekteler. Ama mademki bir biçimde buralara kadar geldiler, en azından bu noktada onlara yardımcı olmak üzere söylenecek birkaç sözümüz olabilir.
Üniversite sınav sonuçlarını bekleyen gençlerimiz bu süreçte boş durmasınlar, kendi kendilerine sorsunlar yeteneklerinin, zevklerinin, eğilimlerinin, isteklerinin ne olduğunu. Kendileri için nasıl bir yaşam istediklerini iyi düşünsünler, nasıl bir yaşamda mutlu olacaklarını. Yaşama sevinçlerinin püf noktalarını anlamaya çalışsınlar. Hangi mesleğin ya da işin onlara heyecan vereceği üzerinde kafa yorsunlar.
Unutmasınlar ki bu yaşam onların, onu istedikleri gibi yaşama hakları var. Gelecek planlarını kendi özgür iradeleriyle yapmaya, ulaşılabilir hedefler koymaya, doğru tercihte bulunmaya çalışsınlar. Böylece kendi yaşamlarını kendi tercihlerine göre yaşama olanağı yaratabilirler. Ne de olsa hayat bir yanıyla da tercihtir.
Çok Okunanlar
Gelinim Mutfakta kim elendi? 10 bileziği kim aldı? 22 Kasım 2024 puan durumu
22 Kasım 2024 burç yorumları
Fenerbahçe En-Nesyri için Al-Nassr'den gelen rekor bonservisi reddetti
BEDAŞ 22 Kasım'da İstanbul'da elektrik kesintisi yaşanacak mahalleleri açıkladı
Netenyahu'yu tutuklayacak ülkeler belli oldu!
Lüks araba markası Jaguar logosunu neden değiştirdi? Yeni logosu ne oldu?
Bakan Yusuf Tekin'den Teğmen Ebru Eroğlu ve diğer teğmenleri kurtaracak karar!
21 Kasım 2024 reyting sonuçları: Perşembe günü hangi yapım birinci oldu?
Mauro Icardi’nin Greeicy ile kulis paylaşımı Nara’yı çileden çıkardı
İsmi Fenerbahçe ile anılıyordu: Al Nassr'da flaş Talisca gelişmesi