Bu yıl da üniversiteler çok sayıda mezun verdiler. Coşkulu mezuniyet törenleriyle öğrenciler diplomalarını alıyorlar. Ben de yönetiminde bulunduğum Üsküdar Üniversitesinin mezuniyet töreninde bir konuşma yaptım. Mezunlarımıza yönelik yaptığım konuşmada bazı noktaların altını çizme gereği duydum.
Hırs ve azim arasındaki farka dikkat çekmeye çalıştım. Nitekim gözlemlerimden de hareketle özellikle de mesleğe yeni başlayanların hırs ve azim arasındaki farkı karıştırdıklarını görüyorum. Bir işte başarılı olabilmek için hırslı ya da azimli olmak gerektiğini bir an için kabul etsek bile, bu iki kavramın aslında birbirinin tümüyle tersi olduğunu da göz ardı edemeyiz.
Hırs, insanı yaptığı işte başarıya götürür elbet. Ancak hırsla yapılan işin kişiye ne ölçüde keyif verdiği tartışılır. Hırs kişinin iş yapma motivasyonunu artırıcı bir etki yapar, ancak diğer yandan da kişiyi aynı ya da benzer işi yapan başka kişilerle kıyasıya bir rekabete sürükler. Kişi iş yapış ve üretim hazzına varmak yerine yarışta başkalarını geçmeyi amaç edinir. Yarışta galibiyet kişiye belli oranda haz verebilir, ancak bunun gerçek anlamda üretimden alınan haz olduğu söylenemez. Kişi yarışta öne geçtikçe, rakiplerini geride bırakma hazzı artarak devam eder. Ve zamanla kişinin hedefi, kendi işinde başarılı olmak, yaptığı işle ve üretimle kendi yaşamına ve içerisinde yer aldığı dünyaya katkı yapmaktan uzaklaşarak sadece ve sadece başkalarına karşı galibiyet elde etme hırsına dönüşür. Bu da kişiye haz vermek yerine zamanla acı vermeye başlar. Çünkü hırs besleyici gibi görünse de aslında tüketir. Azim ise hem besler, hem de geliştirir, büyütür, çoğaltır.
Hırs biriktiren, tüm çabasını hırs temelinde ortaya koyan kişinin kendisini aşması, olgunlaşması, başka insanlarla insanal düzlemde etkileşimde bulunması beklenemez. Hırslı kişiler sosyal çevreleriyle yeterince uyumlu ilişkiler geliştiremez, sosyalleşemezler.
Çevrelerindeki insanları sadece rekabet hedefi olarak gören kişilerde insan sevgisi, iş ve üretim enerjisinin gelişmesini beklemek de boşuna. Özellikle iş yerlerinde bu tür kişilik özelliklerine sahip bireyler genellikle klikler oluşturarak yarış süreçlerine destek olacak küçük iktidar alanları kurmaya çalışırlar. Kliğe dahil olan kişiler çoğu zaman dayanışma alanı içerisine girdikleri yanılsamasıyla kendilerini iyi hissederler. Ancak, özellikle de iş yerlerinde oluşan her klik aslında bir tür iktidar alanıdır ve bu alanın bir lideri vardır. Lider stratejik biçimde kliği kendi iktidarını yerleştirmek için yönetir ve yönlendirir. Klik üyelerinin sürekli bir arada olmaları, lider ya da gizli lider tarafından sürekli enformasyon akışına maruz bırakılmaları ve çoğu dedikodu temelli bu enformasyonun da klik üyelerine bilgilendirme veya haberdar edilme olarak lanse edilmesi bu iktidar odaklarının en bilindik işleyiş biçimleridir.
Sosyal Psikoloji derslerinde Ünsal Oskay hocamız anlatırdı klik kültürünün ne denli korkunç bir şey olduğunu. Güç arayışıyla klik oluşturan, güç elde etme arzusuyla kliklere giren kişilerin, kendi elleriyle oluşturdukları bu sınırlı iktidar odağında vizyon oluşturmaktan, sosyalleşmekten uzaklaşarak zamanla kendi kendilerini nasıl tüketmeye başladıklarını. Nitekim klikler iktidar hırsı temelinde oluştukları için kısa vadede klik üyesi kişiler kendilerini iyi hissederler, ama zamanla hırsın tüketici yanıyla nasıl tükendiklerini anlamaya ve mutsuz olmaya başlarlar.
Hırs ve iktidar uğruna oluşturulan klikler sadece kendi içlerinde kısır bir döngü oluşturmakla kalmazlar, zamanla kurum kültürüne de zarar vermeye başlarlar. Nitekim oluşan her klik, başka kliklerin oluşmasına yol açar ve zamanla kurumlar, irili ufaklı, çatışmalı, çekişmeli çok sayıda klikten oluşan parçalı yapılara dönüşür. Klikler, birbirlerinin varlığını kendi varlıkları için tehdit görmeye başlarlar ve bu da giderek kıyasıya çatışmalara yol açar. Bu çatışma ve çekişme ortamı kurumsal kültürün oluşmasına engel oluşturmakla kalmaz, kurumları da giderek işlemez hale getirir.
Ülkemizde pek çok kurumda ne yazık ki bu tür sorunlar yaşanmakta. Bu da insanların görev yaptıkları kurumlarda kurumsal kimlik edinmelerine, kurumsal aidiyet geliştirmelerine engel oluşturmaktadır. Kliklerin içerisine sıkışıp kalan bireyler iş ve üretim hedeflerini yarış hırsı üzerinden birbirlerine yönelttikleri için yaptıkları işe dair de ideal geliştirmekte, vizyoner hedef oluşturmakta başarılı olamazlar. Kurum kültürü yerine geçen klik kültürü bir yandan kurumsal üretime, diğer yandan da kişilerin üretim ve başarısına engel oluşturur. Dahası iktidar hırsıyla oluşan kliklere hapsolup kalan kişiler azim ve şevk duygularını yaşamaktan mahrum kalırlar.
Oysa iş ve üretime ilişkin içten gelen bir enerjimiz vardır. İnsanlar üretim yaptıkça, içerisinde yer aldıkları topluma, insanlığa, dünyaya katkı yaptıkça haz alırlar, mutlu olurlar, çoğalırlar, güçlenirler. İş ve üretimde bireysel hedeflerin kurumsal, toplumsal ve genel insanal hedeflere dönüştürülmesiyle ancak insanlar ürettikçe büyür ve güçlenirler. Çünkü üretmek, değer katmaktır. Değer katmak da üretmekle mümkündür. İnsan, ürettikçe özgürleşir, insanal anlam kazanır.
Bu dünyaya gözlerini açan her bir insanın içerisine doğduğu yaşama, topluma, insanlığa, doğaya katkı yapmak gibi bir görevi vardır. İnsan olmanın gereği de budur. Bunun için de içimizdeki iş ve üretim enerjisini keşfetmek, bu enerjiyi hırsla değil, azimle, şevkle etkin hale getirmek, iş yapmaktan, üretmekten ve yaşama değer katmaktan haz almak gerekir. Mutluluk da budur aslında.
Çok Okunanlar

Dikkat çeken Fahrettin Altun iddiası... AKP içindeki bir isme komplo mu kurdu?

ORC’nin son anketinde CHP’de düşüş, AKP’de artış!

İktidarın 'Baş Müzakerecisi' kim olacak?!

'Süleymaniye tiyatrosu' tepkisi

Tarih verildi! Kabinede sürpriz değişiklikler geliyor

Erdoğan 'Birinci partiyiz' dedi, anketler aksini gösterdi

Resmî Gazete / 7-13 Temmuz 2025

Yeliz'in ardından AKP’li Meclis Üyesinden skandal sözler

Hırslı değil, azimli olmalıyız

Sineğin hükmü dinin çizgisi