Mensubu olduğum Üsküdar Üniversitesi ile Azerbaycan’daki üniversiteler arasında akademik işbirliğini güçlendirmek için çeşitli temaslarda bulunmak üzere birkaç günden beridir Bakü’deydim. Akademik düzeydeki görüşmelerin yanı sıra ülkenin toplumsal ve kültürel ortamını gözlemleme şansı da buluyoruz. Ayrıntıları keşfetmekten de büyük keyif alıyorum doğrusu. Çünkü her bir ayrıntı Azerbaycanlıların kültürel zenginliğini, entelektüel derinliğini ve estetik zevkini fark ettiriyor.
Neredeyse bir asır boyunca Sovyet hâkimiyeti altında kalmış olmaları milli değerlerini zayıflatmamış, hatta daha da güçlendirmiş. Bağımsızlıklarını elde edince de Sovyet döneminden kalan kültürel, sanatsal ve entelektüel kazanımları ret etmek yerine incelikli bir elemeyle korumayı başarmışlar. Yalnızca Sovyet dönemi de değil, öncesine ait de kültüre ve sanata ait ne varsa, kimlerden kaldığına aldırış etmeksizin korumuşlar. Bakü’nün sokaklarını, caddelerini parklarını dolaşırken bu kültürel ve sanatsal zenginliği tüm inceliğiyle ve güzelliğiyle görmek mümkün.
Sanatı seviyorlar Azerbaycanlılar. Bu nedenle sanata ilişkin tüm değerlerini özenle koruyorlar. Kentin meydanları, sokakları, parkları sanata değer katanların heykelleriyle donatılmış. Bakü’de dolaşırken adım başı bir şairin heykeli ve şiirinden dizelerle karşılaşmak mümkün. Kulağınıza çalınan her nağme bir müzik insanının heykeliyle zihinlerimizde yer edebiliyor.
Ağaçların yeşilinde, Hazar’ın dinginliğinde, kuş sesleri ve müzik dinletileriyle yürüyüş yapmak öylesine huzur veriyor ki. Bir yandan da düşünüyorum, çok mu zor bunu yapmak? Her yerde aynı güzellik, aynı dinginlik, aynı estetik ortam yaratılabilir aslında. Örneğin, İstanbul’da, Gülhane Parkında Itri’nin, Dede Efendi’nin, Hacı Arif’in heykelleri olsaydı, nağmeleri kulaklarımıza çalınsaydı güzel olmaz mıydı? Aşiyan sahillerinde, İstinye’de denizin dalgalarına Zeki Müren’in sesi eşlik etse kötü mü olurdu? Kentlerin meydanlarında, sokaklarında, caddelerinde ünlü ressamlarımızın, mimarlarımızın heykellerini görmek iyi olmaz mıydı? Sanatçılara, entelektüellere, değer üretenlere sahip çıkmak, onları görünür kılmak kuşaklar arası kültürel aktarım açısından da büyük önem taşır.
Tınılar, desenler ve renkler insanın ruhunu, duygularını, zihnini besler. Duygu zenginliği, ruhsal huzur ve zihinsel doygunluk insanı insan yapan özelliklerdir. Bunun için de sanat ve entelektüel donanım önemli. Bir toplumun güçlenmesi için o toplumu oluşturan tüm bireylerin birbirine kenetlenmesi gerekir. Bu da ancak ortak bir kültürle mümkündür. Kültür toplumun harcıdır, toplumu ayakta tutar, sürekli kılar. Kültür aynı zamanda toplumun karakterini oluşturur. Kültürel kimlik de ancak böyle oluşur. Toplumdaki her bireyin, içerisinde yaşadığı toplumun karakterini yansıtmasıyla ancak kültürel kimliğe sahip olabilir. Kültürel kimliğin oluşması da ancak sanatsal ve entelektüel donanımla mümkündür. Kendi kültürel değerlerine, sanatsal birikimine sahip çıkan bir toplum evrensel değerlere de çok daha açık olur. Kendi özünü korumak, özüne sahip çıkmak, ama evrensel değerlerle de beslenmek ona zenginlik katar. Temel ne kadar güçlü olursa dışarıya açılmakta da o kadar özgüvenli olunur.
Azerbaycanlıların bu açıdan doğru bir rotada olduklarını gözlemliyorum. Şairlerini, ressamlarını, müzisyenlerini gururla anıyorlar, anlatıyorlar. Kentin dokusuna edebiyatın, müziğin, şiirin, resmin ve elbette mimarinin incelikli estetiği nüfuz etmiş. Bu nedenle kent nefes alıyor, insana da nefes aldırtıyor. Binaların konumu, estetiği, birbirleriyle ölçülü mesafeleri kente ferahlık veriyor. Bakü’nün huzur vericiliği belki de bundan dolayı. İnsanlar sakin ve huzurlu. En önemlisi de sokağın dilinde saldırganlık ve kabalık olmaması. İnsanların huzuru, dinginliği ve nezaketi kentin sokaklarına, meydanlarına yansıyor. Onlar da için de yaşam sorunsuz değil. Ciddi bir savaştan çıkalı çok olmadı. Etkisi hala da devam ediyor. Ekonomik olarak da henüz hedeflenen düzeye ulaşılmış değil, sorunlarla boğuşuyorlar. Ama estetik duyarlılıkları, entelektüel derinlikleri, en önemlisi de sımsıkı bağlı oldukları kültürel kimlikleri ve milli değerleri onlara büyük moral oluyor.
Eğitim fuarlarında, okullarda gençlerle buluşma ve konuşma fırsatı buluyorum. Bir kısmı yurt dışındaki üniversitelerde eğitim görmeyi, master ve doktora yapmayı hedefliyor, ama hiç biri yaşamına yurt dışında devam etmeyi düşünmüyor. Eğitim görüp Azerbaycan’a dönmek ve kendi ülkelerine hizmet etmek asıl hedefleri. Bu da toplum olarak ne denli güçlü bir ortak bilinç oluşturduklarını gösteriyor.
Eğitime ciddi önem veriyorlar. Her Azerbaycan vatandaşı için dokuz yıllık eğitim şartı var. Kız veya erkek, her birey çocukluk ve ergenlik dönemini okulda geçirmek zorunda. Bu nedenle de toplumun entelektüel, sanatsal ve estetik bilinç düzeyi oldukça yüksek. Bunu insanların, kentin sokaklarına yansıyan nezaketinde, hoşgörüsünde ve dilinde görmek de mümkün.
Çok Okunanlar

İki Türkiye'den iki cenaze töreni

Bahçeli'nin kurmayından çok konuşulacak iddia

BEDAŞ İstanbul'da bugün elektrik kesintisi yaşanacak ilçeleri sıraladı

Yandaş medyadan dikkat çeken erken seçim bombası

Gelinim Mutfakta 6 Mayıs Salı puan durumu: Bugün çeyrek altını kim aldı?

İstanbul'da büyük deprem olacak mı? Bir isim daha konuştu

Özgür Özel saldırıyla ilgili 'şüpheyle' yaklaştığı kişiyi açıkladı!

Zafer Partisinde sarı torba krizi

Bahçeli Özgür Özel'e neden 'Bir siyasi kurumun genel başkanı' dedi?

Galatasaray'da üçlü transfer harekatı! Tarihi hamleye hazırlanıyorlar