İki gün önce 3 Aralık Dünya Engelliler Günü’ydü. Her yıl olduğu gibi bu yıl da engelli bireylerin toplumsal hayata katılımını artırmak, engellilikle ilgili farkındalık yaratmak ve bu alandaki hakları savunmak için çeşitli etkinlikler düzenlendi. Düzenlenen bu etkinliklerle kamusal alanda, medya organlarında ve eğitim kurumlarında belki bir gün de olsa engelli bireylerin yaşadıkları sorunlara dikkat çekilmeye çalışıldı.
Tüm bu etkinlikler, çabalar, çalışmalar güzeldi ama ya zihinlerdeki engeller? Zihinlerdeki engeller kaldırılabildi mi? Yoksa hâlâ zihinlerimiz engellerle ya da önyargılarla mı örülü?
Hepimiz biliyoruz ki engelli bireylerin sosyal hayata entegrasyonu, yalnızca fiziksel engellerin kaldırılmasından ibaret değil; aynı zamanda toplumun zihinsel engellerini de aşmak gerekiyor. Bu engelleri aşmada ise eğitimin önemi yadsınamaz. Çünkü ancak eğitim yoluyla bireylere küçük yaştan itibaren farkındalık kazandırılabilir ve bu farkındalıkla toplumdaki her bireyin eşit olduğu ve tüm bireylerin sağlık, eğitim, ulaşım, barınma vb. haklardan eşit ölçüde yararlanabileceği öğretilebilir.
Engelli bireyler ve eğitim dendiğinde; geliştirdiği eğitim modeliyle pek çok eğitimciye rehberlik eden Maria Montessori’yi anmamak olmaz. Maria Montessori, İtalya'da doğmuş ve eğitim alanında devrim yaratmış bir pedagogdur. Montessori, çocukların sadece yetişkinlerin belirlediği kalıplara uymak zorunda olmadığını savunmuş ve her çocuğun, kendi hızında öğrenmesi için uygun bir ortamın sağlanması gerektiğini vurgulamıştır. Bu yaklaşımı, tüm bireyler için geçerlidir. Montessori’nin “çocuk merkezli” eğitim felsefesi, engelli bireylerin özgüven kazanmalarına, becerilerini geliştirmelerine ve toplumla daha uyumlu bir şekilde yaşamalarına olanak tanımıştır.
Montessori, Roma’daki bir akıl hastanesinde, zihinsel engelli çocukları gözlemlemiş ve bu çocukların potansiyellerini kullanamadığını fark etmiştir. Çünkü hastanedeki çocukların çevrelerinde keşfedebilecekleri hiçbir şey yoktur ve bu çocukların keşif sürecinin eğitimle desteklenmesi gerekmektedir. Montessori, bu deneyim sonucunda; engelli çocuklarda doğal öğrenme isteği uyandırarak, onları eğitmeye başlamış ve bu süreçte onlara özel materyaller geliştirmiştir. Geliştirdiği bu yöntem, eğitim dünyasında büyük bir devrim yaratmıştır.
Montessori’nin engelli çocuklarla ilgili geliştirdiği eğitim anlayışı, 1960’lı yıllarda Almanya’da daha geniş bir şekilde uygulanmaya başlanmıştır. 1968’de Münih’te yapılan 18. Enternasyonal Montessori Kongresi, engelli çocukların eğitimine ilk kez özel bir ilgi gösterilmesini sağlamıştır. Kongrede, Montessori yönteminin engelli çocukların eğitimi için ne kadar uygun olduğu tartışılmış ve bu konuda önemli adımlar atılmıştır. Bu tarihten sonra ise Profesör TheodorHellbrügge’nin, engelli ve engelli olmayan çocukların birlikte eğitim aldığı Montessori okulları kurması, Montessori eğitim modelinin dünyada daha fazla tanınmasına yol açmıştır. Bu uygulama, engelli çocukların sosyal gelişimlerinin yaşıtlarıyla birlikte olduklarında çok daha hızlı ve etkili olduğunu kanıtlamıştır.
Montessori eğitim modelinin engelli bireylere sunduğu en önemli katkı, öğrenme sürecini kişisel farklılıkları dikkate alarak şekillendirmesidir. Montessori’nin “eğitim, bireyin doğal gelişim sürecine uygun olmalıdır” görüşü, her birey gibi engelli bireylerin de öğrenme tarzlarının ve hızlarının farklı olabileceğini anlamamıza yardımcı olur. Montessori sınıflarında her birey için özel materyaller, araçlar ve yöntemler bulunur. Bu uygulama, engelli çocukların öğrenme süreçlerine dâhil edilmesi için mükemmel bir fırsat yaratır. Örneğin, görme engelli çocuklar için özel olarak tasarlanmış dokunsal materyaller ya da hareket kabiliyeti sınırlı çocuklar için motor becerileri geliştiren özel araçlar kullanılmaktadır.
Montessori’nin engelli bireyler için geliştirdiği eğitim modeli, yalnızca eğitim alanında değil, aynı zamanda engelli bireylerin toplumsal kabulünü de güçlendiren bir yaklaşımdır. Eğitimde fırsat eşitliğini sağlamak, engelli bireylerin toplumsal yaşama katılımını artırmak ve onların potansiyellerini açığa çıkarmak, her birimizin sorumluluğu. Unutmayalım ki engelli bireylere karşı önyargıları aşmak ve onlara eşit haklar sunan bir toplum inşa etmek hepimizin elinde!
Çok Okunanlar
Estetik ameliyatı ardından hayatını kaybeden Neşe Özkan'ın eşinden ilk açıklama
Mourinho gitti, Skriniar koptu geliyor: 22 Aralık Pazar spor manşetleri
Sergen Yalçın'dan Beşiktaşlıları kızdıracak Semih Kılıçsoy sözleri
Asgari ücret yüzde 35 artmalı, faiz yüzde 31’e düşmeli!
İstanbul'da elektrik kesintisi
21 Aralık Cumartesi reyting sonuçları
Memurlar ve emekliler ne kadar zam alacak?
Saray'dan Ortadoğu önerisi: Yeni isim önerisi dikkat çekti
Ahmet Çakar'dan Hadise'ye zehir zemberek sözler
Galatasaray'da Muslera'nın yerine eski Fenerbahçeli