Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
ve ve
ve ve
ve ve
Temizle
Euro
Arrow
45,7218
Dolar
Arrow
39,3529
İngiliz Sterlini
Arrow
53,6682
Altın
Arrow
4285,0000
BIST
Arrow
9.311

Kemaliye'nin Gelinleri...

Geçen hafta Ahmet Kutsi Tecer"in "Orda bir köy var, uzakta

O köy bizim köyümüzdür.

Gezmesekte, tozmamakta

O köy bizim köyümüzdür" şiirine ilham olan Açık alan müzesi Apçağa köyünden güzelliklerine doyamadık ve zor ayrıldık. Havasından suyundan, dutundan, güzel insanlarına kadar her açıdan örnek bir köyümüzü geride bırakarak Kemaliye'ye doğru yolumuza devam ettik. 

Dünyanın en büyük ikinci kanyonu olan Kemaliye Kanyonunu ve ilçeyi gözümüzü kırpmadan seyretmekten kendimizi alamadık. 

Büyük Ozan Nazım Hikmet'in "Abidin! Sen Mutluluğun resmini yapabilirmisin?" diye sorduğu gibi, hangi yazar yada gezginci o güzellikleri size aktarabilir? Öyle kolay değil o güzellikleri aktarmak.

Eski adı Eğin olan ilçe Mustafa Kemal Atatürk'ten esinlenerek Kemaliye adı verilmiş.

Hani ben yine de size tanımlamaya, anlatmaya çalışayım. İlçe arazisi ve Kanyon Kuzeybatıdan Güneydoğu yönlerine ilçeyi ikiye ayırarak akan Karasu (Fırat) Nehrinin Keban Baraj Gölüne kavuştuğu bölgede, Munzur, Palandöken, Çaldağ, Harmancık ve Sarıçiçek Dağları ile çevrilmiştir. Şapka düşüren dik yamaçları, engebeli arazilen oluşmaktadır. 2 yıl önce yolculuk yaptığım Kuzey Hindistan'daki Himalaya dağlarının yamaçlarındaki yollardan sonra gördüğüm dünyanın en zorlu yollarına sahip. 

Doğa zorlaştıkça doğal olarak yaşam da çok zorlu. Yaşam zor olunca en çok çileyi kim çeker? tabi ki kadınlar çeker. Tarih boyunca da böyle olmuş. Ah bizim kadınlarımız, ne acı çekmişler. Acı çeken kadınlar deyince yine Nazım Usta aklıma geliyor....

Ve kadınlar

bizim kadınlarımız;

korkunç ve mübarek elleri

ince, küçük çeneleri, kocaman gözleriyle

anamız, avradımız, yarimiz

ve sanki hiç yaşanmamış gibi ölen

ve soframızdaki yeri

öküzümüzden sonra gelen

ve dağlara kaçırıp uğrunda hapis yattığımız

ve ekinde, tütünde, odunda ve pazardaki

ve kara sabana koşulan ve ağıllarda

ışıltısında yere saplı bıçakların

oynak, ağır kalçaları ve zilleriyle bizim olan kadınlar

....

Kemaliye gelinleri, en büyük acıyı, en büyük hasreti, özlemi onlar yaşamışlar. Belkide durgun ve sesiz akan o Fırat nehrinin dipten hırçınlaşan sularına o kadınların yıllarca akan göz yaşlarının katkısı olmuştur. Nede olsa adı Fırat. 

İlçenin girişinde, "manii yolunda" onlarca manileri Belediye yol kenarlarına asmışlar. Manileri oku oku bitmiyor. O manileri okudukça ne büyük hasretlik, ne büyük acı çektiklerini görüyoruz.

Maniler, özellikle Osmanlı döneminin 18. yüzyılından Türkiye Cumhuriyetinin 1938 yıllarına dek ortaya çıkmış. Şevket Hoca öyküleriyle bize anlattı. Gelin bir tanesini paylaşalım...

Eğin'den katırlarla Giresun üzerinden İstanbul'a giden bir genç, Sarayda iş bulur. Aynı zamanda okur, geliştirir kendini ve yıllar sonra Mısır'a paşa olur. Köye eşine mektup yazar. "Ben Mısıra Paşa oldum, hazırlan, geçerken seni de alacağım" der. Köyedeki yıllarca görmediği eşi yazdığı mektubun altına "Derin derelerin serin köşesi, 

Kırıldı gönlümün şişesi, 

Duydum ki olmuşsun Mısır Paşası,

Geçti gençlik çağım, 

Neyleyem seni..."

Yaşamı ve doğası zorlu ve hırçın olan Kemaliye'de adrenalin arttıran çeşitli doğa sporları olanakları da var. Bir çok alanda zengin bir ilçemiz.

Kemaliye'de Prof Dr Ali Demirsoy Doğa Tarih Müzeside ayrıca görülecek yerden biridir. Müze girişinde Mamud misali Fil ( Sanırım İzmir Fuardaki Ayşe Fil) iskeleti sizi sempati ile karşılıyor. Ali Hoca, Şevket Hoca ve diğer emeği geçenlere çok teşekkür ederim. 

Gürül gürül akan suların yanında et ağırlıklı öğle yemeğimizi yedikten sonra yola çıktık. Dr. Yılmaz Bay'ın rehberliğinden güler yüzlü Organizatör Cuma Gülnar bizim otobüse transfer oldu. Onun rehberliğinde çok daha güzel anılarımız geride kaldı. Tüm gezi gurubuna bu güzellikleri bize yaşattıkları için teşekkür ederim.

Kemaliye mi? Mutlaka görülmeli...