Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
ve ve
ve ve
ve ve
Temizle
Euro
Arrow
37,8385
Dolar
Arrow
34,1542
İngiliz Sterlini
Arrow
44,9695
Altın
Arrow
2916,0000
BIST
Arrow
9.109

Atatürk, kamuoyu ve özgürlük

Bir devletin kurucu felsefesi ve ülkenin yönetimi, tarihinden, coğrafyasından, ekonomisinden, toplumsal yapısından, kültüründen, sınıfsal ilişkilerinden bağımsız ele alınamaz. Kısacası, büyük önderimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün tanımıyla, “Asıl olan iç cephedir” ve bir toplumun kültürü, gelenekleri, görenekleri, töreleri, sanat anlayışı, kısacası tüm bunların tamamı da o toplumun iç değerleridir.

Uygarlık söz konusu olduğunda ise evrensel değerlerin yanında teknik nitelikler, bilimsel buluşlar, gelişmeler ağır basar. Bunlar da toplumdan topluma aktarılır. 

Bu kısa tanımlardan hareketle şurası kesindir: Atatürk’ün kurduğu Cumhuriyet; bizim için çağdaşlaşmadır, aydınlanmadır, uluslaşmadır. Vatandır, vatandaşlıktır. Cumhuriyet; bizim için aynı zamanda bir kültür ve uygarlık tanımıdır. 

Neden mi? Kısaca açalım… 

Bizler için Cumhuriyetin yurttaşı olmak, büyük bir özgüven getirdiği gibi, aynı zamanda büyük bir iddia da ortaya koyar. Dahası, hepimize büyük sorumluluk yükler, hem de evrensel ölçüde. Çünkü Cumhuriyet en niteliklisini, en güzelini, en doğrusunu, en ilerisini, en iyisini arar. Çünkü akıl ve bilimi rehber edinir Cumhuriyet. 

Cumhuriyet; bizim için aynı zamanda barıştır. Çünkü Cumhuriyet çocukları, babalarının savaş anılarıyla, dedelerinin savaş destanlarıyla büyümüşler ve bununla hep gurur duymuşlar, bu deneyimle de daima barışı savunmuşlardır. Çünkü Cumhuriyeti kuranlar, Atatürk ve silah arkadaşları, savaşın ne olduğunu en iyi bilen, cephelerde savaşmış, savaşlarda olgunlaşmış kahramanlardır. Vatan savunması dışında, savaşın cinayet olduğunu en iyi onlar öğrenmişlerdir, hem de savaş meydanlarında.

Atatürk; bu nedenle, “Yurtta sulh, cihanda sulh” demiştir. Savaşın değil barışın ülkemizi ve insanlığı kurtaracağına inanmıştır. 

Atatürk; 16 Aralık 1918’de, Minber gazetesine verdiği mülakatta şöyle demiştir: “En iyi siyasetin, her türlü anlamıyla en kuvvetli olmakta bulunduğunu kabul ederim. En kuvvetli olmaktan amacımın, yalnız silah kuvveti anlamına geldiğini sanmayınız. Aksine, asker olmama karşın, bence bu kuvvet, bileşke oluşturan unsurların sonuncusudur. Benim demek istediğim; manen, bilimsel olarak, ahlak yönünden ve fen açısından kuvvetli olmaktır. Bu saydıklarımdan yoksun olan bir ulusun tüm bireylerinin en son silahlarla donatıldıklarını varsaysak bile, kuvvetli olduğunu kabul etmek doğru değildir”.    

Atatürk; 25 Mart 1922’de, Meclis’te şunları söylemiştir, basın hürriyeti ve kamuoyunun önemi konusunda: “Bir sosyal topluluğun ortak ve genel duyguları, fikirleri vardır. Sosyal toplulukların değerleri, uygarlık düzeyleri, istek ve eğilimleri ancak bu genel duygu ve fikirlerin görünme ve belirme derecesinden anlaşılır. Bir sosyal topluluğu yönetenler için, o topluluğun yazgısı üzerinde hüküm verme durumunda bulunan dostlar ya da düşmanlar için ölçü, o topluluğun kamuoyunda beliren yetenek ve değeridir. O yüzden uluslar, kamuoylarını cihana tanıtmak zorundadırlar. Tüm dünya kamuoyunu bilmek ise yaşamı düzene koşmak için gereklidir. Bu konuda varolan araçların ilki ve en önemlisi de basındır. Basın ulusun ortak sesidir. Bir ulusu aydınlatmada, ona doğru yolu göstermede, bir ulusa gereksindiği fikir gıdasını vermede, kısacası bir ulusun mutluluğa yönelik ortak yönde büyümesini sağlamada basın başlı başına bir güç, bir okul, bir kılavuzdur”. 

Atatürk; 4 Aralık 1923’te, yani Cumhuriyetin ilanından kısa süre sonra, Tercüman-ı Hakikat gazetesine verdiği mülakatta şu noktaya dikkat çekmiştir: “Cumhuriyet; fikir özgürlüğünden yanadır. İçtenlikli ve yasal olmak koşuluyla her fikre saygı gösteririz. Her kanı bizce saygındır”.

Atatürk; 14 Ekim 1925’te, İzmir Kız Öğretmen Okulu’nun öğrencilerinin sorularını yanıtlarken şöyle demiştir: “Cumhuriyet; ahlak erdemine dayanan bir yönetimdir”. 

Atatürk; 24 Nisan 1930’da, Vossische Zeitung gazetesine verdiği demeçte şunları söylemiştir: “Korku üzerine egemenlik kurulmaz. Toplara dayanan egemenlik ayakta kalmaz. Böyle bir egemenlik, hatta diktatörlük, ancak ihtilal olduğunda geçici bir süre için gereklidir”. 

Kısacası, Cumhuriyet’i fazilet olarak tanımlayan, bilhassa kimsesizlerin kimsesi olarak niteleyen Atatürk; erdemin, ahlakın, bilginin, bilincin, ortak iyinin, kamu yararının, düşünce özgürlüğünün de önemini vurgulamıştır.