Türkiye; Irak’ın ve Suriye’nin kuzeyinden ülkemize yönelen ABD destekli PKK terör örgütüyle mücadele ederken, bir yandan alınacak askeri önlemleri, bir yandan da atılması gereken politik ve diplomatik adımları konuşuyor. Tüm bunları konuşmalı, fakat asıl büyük düşmanın ABD olduğunu hiç unutmadan. ABD’nin; dört bölge ülkesini bölmeyi, Akdeniz’e sahildar bir Kürt devleti, yani ikinci İsrail, yani garnizon devlet kurmayı amaçladığı biliniyor.
1984 yılında ilk eylemini yapan PKK terör örgütüne verdiği destek herkesin malumu. İran, Irak, Suriye ve Türkiye’ye karşı hangi hamleleri yaptığı, hangi terör örgütlerini desteklediği, bu ülkeleri bölmek için kimleri cepheye sürdüğü de olgularla, kanıtlarla, belgelerle sabit. Örneğin Irak’ı ele alalım. Irak; son 40 yıl içinde üç büyük savaş yaşadı. İlki, 1980–1988 arasında süren İran – Irak savaşıydı. İkincisi, 1990 – 1991’deki Körfez Savaşı idi. Üçüncüsü de 2003’te ABD’nin Irak’ı işgal etmesi. Bu savaşlarda milyonlarca insan öldü. Altyapı büyük zarar gördü. Ülkede siyasal, toplumsal, kültürel, dinsel, mezhepsel, etnik ayrılıklar, gerilimler daha da arttı. İstikrarsızlık, yolsuzluk, yoksulluk, işsizlik, karmaşa, terör, silahlı çatışmalar adeta kurumsallaştı. ABD’nin baskısıyla Irak fiilen üçe bölündü. Ülkenin kuzeyinde Kürtler, ortasında Sünniler, güneyinde Şiilerin baskın olduğu bir yapı oluştu. ABD’nin dikte ettirdiği anayasa, etnik ve mezhepsel kota, kompartıman ve kontenjanlara göre yazıldı. Cumhurbaşkanı Kürt olacak, başbakan Şii olacak, meclis başkanı Sünni olacak şeklinde… ABD işgali ve ABD destekli IŞİD terörünün 2014 yılından itibaren görülen etkisiyle, ülke daha da istikrarsızlaştı. Bu süreçte İran’ın Irak üzerindeki etkisi daha da arttı.
Merkezi devlet otoritesinin zayıf, ekonominin güçsüz ve kırılgan olduğu Irak’ta, ABD ve İsrail; ülkenin kuzeyindeki Kürt Bölgesel Yönetimi’ni ve Barzani Ailesini açıkça destekliyorlar. 2005 yılında resmi özerklik kazanan bölgesel yönetim, Barzani Ailesinin elinde. Nüfusunda Şiilerin oranı kabaca üçte iki olan Irak’ta, ülkenin eğitimli, aydın, kentli, ticaret erbabı insanları olarak da bilinen Türkmenler ise ülke yönetiminde etkili değiller. Dahası onlar da mezhep temelli (Şii ve Sünni) olarak ikiye bölünmüş durumdalar. Bu bölünmede Türkiye’nin izlediği yanlış politika da etkili oldu.
Irak genelinde nüfusun yüzde 13’ünü, yoğun olarak yaşadıkları Irak’ın kuzeyinde ise nüfusun yüzde 25’ini oluşturdukları halde, 2003’teki ABD işgali sonrasında katledildiler, sürgün edildiler, tapu kayıtları, nüfus kayıtları, arşivleri yakıldı, yıkıldı, yağmalandı.
Irak’ta bunlar yaşanırken, Suriye Mart 2011’den beri ABD emperyalizmiyle boğuşurken, ABD; İran ve Türkiye’ye de türlü çeşitli araçlarla, yöntemlerle, darbe girişimleriyle çullandı. Bu süreçte İran; Çin ve Rusya’yla ilişkilerini daha da geliştirdi. Ekonomik yaptırımlardan çok etkilendi fakat direndi. İttifaklarını genişletti. Irak ve Suriye’deki artan etkisinin ardından, önce ŞİÖ, sonra BRICS üyesi oldu. Suudi Arabistan’la ilişkilerini normalleştirdi. Bu şartlar altında Türkiye’nin yapması gereken, aynen Atatürk’ün yaptığı gibi, bölgesel ittifaklara öncülük etmek. Bu konuda inisiyatif almak. ABD tehdidiyle boğuşan bölge ülkeleri arasında işbirliğini geliştirmek.
Çok Okunanlar

Yıllar öncesinde yapılan plan gerçek oluyor: Suriye 5'e bölünecek

Saray'dan alınan kararlar partide rahatsızlık yaratıyor

Amerika yol haritasını 2007'de çizmiş

Operasyonlarda neden polis yerine jandarma yer aldı?

Bilal Erdoğan'dan Fenerbahçe için adaylık açıklaması!

BEDAŞ İstanbul'da bugün elektrik kesintisi yaşanacak ilçeleri sıraladı

Resmî Gazete / 5-19 Mayıs 2025

İBB'ye 3. dalga operasyonunda gözaltı kararı verilen isimler belli oldu!

Uzak Şehir dizisine 'boykot' kararı

Reyting sonuçları belli oldu! 19 Mayıs'ta en çok ne izlendi?