Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
ve ve
ve ve
ve ve
Temizle
Euro
Arrow
37,8385
Dolar
Arrow
34,1542
İngiliz Sterlini
Arrow
44,9695
Altın
Arrow
2916,0000
BIST
Arrow
9.109

Türkiye’nin tapu senedi: Lozan

Atatürk’ün cephedeki başarılarını, diplomasi masasında taçlandırdığı anlaşmalardan en önemlisi Lozan’dır (24 Temmuz 1923). Cumhuriyet’in ilanından birkaç ay önce imzalanmıştır. Türkiye’nin tapu senedidir; bağımsız, egemen, eşit bir devlet olarak tescilidir. Sekiz ay süren çetin müzakereler sonrası hayata geçmiştir. Müzakereler, bir kez kopmuş, sık sık kopma noktasına gelmiştir. Kasım 1922’de başlayan birinci tur müzakereler; Batı Trakya, Boğazlar, Musul, Osmanlı Borçları ve kapitülasyonlar konusunda İngiltere ve Fransa’nın tutumu nedeniyle kesilmiş, Türk Heyeti yurda dönmüştür. En zorlu pazarlıklar kapitülasyonlar, Boğazlar ve Musul – Kerkük konularında yaşanmıştır. Azınlıklar konusunda da Türkiye’ye çok baskı yapılmış, uzun tartışmalardan sonra Türk tezi kabul edilmiştir. Lozan’a giderken önümüze konan 140 milyon altın tutarındaki Osmanlı borcunu da unutmamak gerekir.  

Günümüzde kimileri “Lozan hezimettir” dese de, Türkiye’ye kendi topraklarında arkeolojik kazı yapma hakkı bile tanımayan Sevr’i yüceltse de, o dönemde imzalanan hiçbir anlaşma, Lozan hariç, yürürlükte değildir. Çünkü Lozan gerçekçidir. İngiliz Başbakanı Lloyd George, Lozan’dan 3 yıl önce, “Türkler bir insanlık kanseridir ve onları Anadolu’dan atmak gerekir” dediği halde, İngiltere Lozan’ı imzalamıştır. Sözde soykırım iddialarına temel oluşturan propaganda kitabı olarak bilinen Mavi Kitap’ın yazarı, İngiliz tarihçi Arnold Toynbee, “Hemen her konudaki Türk milliyetçi istekleri Lozan’da müttefikler tarafından kabul edildi. Bunun dünya tarihinde örneği yoktur” demiştir. Konferansa gözlemci olarak katılan ABD’nin ilk Türkiye Büyükelçisi ve Lozan’daki temsilcisi Joseph Grew de, “İsmet Paşa, Lozan’da büyük zafer kazandı” diye not düşer ve İnönü’yü şöyle niteler: “İnönü tam bir savaşçı. Napolyon gibi mücadele veren, zamanının en iyi diplomatı. İngiliz heyetinin başkanı Lord Curzon, onun eğilmeyen tutumu ve bağımsızlık ısrarından bıktı. Türk heyeti ise hep dürüst ve profesyonelce hareket etti”. 

İSMET PAŞA’NIN DİRENCİ 

Lozan müzakerelerini takip eden ABD’li gazeteci Clarence Kirchman Streit, İnönü için şunları yazar: “Misakı Milli içine işlemiş. Ne diplomasi ne de siyaset eğitimi aldı. Tüm hayatını orduda geçirmesine rağmen militarist değil. Sonuca barışçıl yollardan ulaşmayı tercih ediyor. Ancak muhatapları blöf de yapsa, tatlı dil de kullansa bu adama karşı işlemiyor”. 1922’de Türklerin zaferi sonrasında istifa etmek zorunda kalan, “İnsanlık tarihi birkaç yüzyılda bir dahi yetiştirebilir. Şu talihsizliğimize bakınız ki bu dahi Türkiye’den çıktı. Hem de bize karşı. Mustafa Kemal’in dehasına karşı elden ne gelirdi?” diyen İngiliz başbakanı Lloyd George ise Lozan’ı ise şöyle niteler: “Britanya ve müttefikleri açısından sefil, korkak ve rezilcesine bir teslimiyet”. 

1918’de, Mondros Mütarekesi’ni imzalayan İngiliz komutana, “Müphem kelimeler kullanın ki, ileride onları işimize geldiği gibi yorumlayabilelim” diye talimat veren İngiliz dışişleri bu kez şaşkındır. “Lozan, Türkleri kendi ülkelerinde egemen yaptı” notunu geçmiştir. Çünkü karşılarında, Mondros’taki gibi, “Mütareke iki eşit devlet arasında imzalandı, İstanbul’a işgal kuvveti çıkarmayacaklarına dair bana söz verdiler. Topraklarımızı işgal etmeyecekler. Hele de böyle bir iş için asla Yunanistan’a izin vermeyecekler” diye düşünen, ancak sözlerinin henüz mürekkebi kurumadan, işgaller başlayan Rauf Bey (Orbay) gibi bir komutan yoktur. İsmet Paşa gibi inatçı, müzakereci bir asker – diplomat vardır. Zaten Lord Curzon da itiraf etmiştir: “Mudanya’dan Lozan’a bir bozgundur”. Oysa aynı Lord Curzon, birkaç yıl önce, 4 Ocak 1920’de şöyle yazmıştır: “Türkler Avrupa’dan atılmalıdır. Amerikalı senatör Lodge’un dediği gibi, İstanbul Türklerden tamamen arındırılmalıdır. Bir veba tohumu, harplerin yaratıcısı, komşuları için bir küfür olan Türkler, Avrupa’dan silinmelidir”.  

Türk heyeti en ince ayrıntısına kadar hazırlanmıştır müzakerelere. Atatürk heyetten her alanda tam bağımsızlık için mücadele edilmesini istemiş, heyete verdiği 14 maddelik talimatnamede, “Ermeni yurdu gündeme gelirse, derhal masayı terk edin” demiştir. Konferansın ilk günü, İngiliz Dışişleri Bakanı ve baş delegesi Lord Curzon, açış konuşmasını yaptıktan sonra, İsmet Paşa kendisinin de konuşma yapacağını vurgulamış, bunda da ısrar etmiştir. İngilizlerin itirazına rağmen ve protokolde olmamasına karşın, İsmet Paşa da kürsüde açış konuşması yapmıştır. Bu o dönem için bir ilktir. Avrupa’daki barış konferanslarında o güne değin görülmüş değildir. İsmet Paşa böylelikle, konferansta iki tarafın olduğunu vurgulamış, Osmanlı diplomatlarının takındığı tutumdan tamamen farklı tutum takınacağını daha ilk günden göstermiştir. Bu tutumu, konferans salonunun oturma düzeni konusunda da sürmüş, İsmet Paşa da İngilizler gibi, başköşeye oturmuştur. 

İNGİLİZ DIŞİŞLERİNİN ŞAŞKINLIĞI 

Müzakerelerde İngilizlerin, imparatorluk aklından, birikiminden, siyasi ağırlıktan ve diplomatik deneyimden başka avantajları da vardır. Türk tarafının Ankara ile kurduğu telgraf iletişiminin şifrelerini çözmüşlerdir. O yüzden, konferansın birkaç haftada biteceğine inanmışlardır. Diplomatları, müzakerelerde karış tarafın elini bilen briç oyuncuları olarak görmüşlerdir kendilerini. Dahası, İngiliz istihbarat ağı sayesinde, Lord Curzon; Ankara’da, meclisteki gizli oturumlarda yapılan tartışmalardan, İsmet Paşa’ya yönelik sert eleştirilerden haberdardır. İngilizler öyle küstahtırlar ki, örneğin, Musul konusunda İsmet Paşa rest çekip, “İsterseniz Musul, Kerkük, Süleymaniye’de plebisit yapalım” dediğinde, bölgedeki Kürtlerin ezici çoğunluğunun Türkiye’den yana tercihte bulunacağını bilen İngilizler, “Kürtler cahil, okuma yazma bilmiyorlar, sandık başındaki oy pusulalarını yerler” şeklinde yanıt verirler. Bununla da yetinmezler. 23 Nisan’da, Lozan’da ikinci tur müzakereler başladıktan sonra, Musul ve çevresini bombalarlar. 

Lozan’da birinci tur müzakereler sonunda masadan kalkan İsmet Paşa, “Esir olmayı kabul etmedik” der. Mareşal Fevzi Çakmak seferberlik için çalışmalara başlar. İsmet Paşa’nın Türk heyetinin baş delegesi olması rastlantı değildir. Başvekil Rauf Orbay, özellikle Mondros Mütarekesi’nin altında bulunan imzası nedeniyle, Lozan’a baş delege olarak gidip, o lekeyi silmek istemektedir. Gümrü Anlaşması’nı imzalayan Kâzım Karabekir Paşa’nın da aklından Lozan’a gitmek geçmektedir. Ancak, anılarında “Lozan’a gitmek aklımın ucundan geçmiyordu” diye yazan İsmet İnönü, Garp Cephesi Kumandanı, düşmanı yenmiş muzaffer ordunun bir komutanı, Mudanya Mütarekesi’nin başarılı diplomatı olarak gider Lozan’a. Yusuf Kemal Tengirşenk’in istifasıyla İsmet Paşa hariciye vekili ve baş delege yapılır. Henüz cumhuriyet ilan edilmemiştir. İstanbul işgal altındadır. Kurtlar sofrasındaki çetin ceviz müzakereci İsmet Paşa, “Hayati bir engel olmadıkça, barış yapmak mecburiyetindeydik. Barış olmaz ise o zamana dek cephede kazandıklarımızı kaybetme ihtimali vardı” diyecek kadar da gerçekçidir. 

Lozan işte bu koşullarda imzalanmıştır. O nedenle sağlamdır, geçerlidir.