Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
ve ve
ve ve
ve ve
Temizle
Euro
Arrow
36,2401
Dolar
Arrow
34,4862
İngiliz Sterlini
Arrow
43,5545
Altın
Arrow
2962,0000
BIST
Arrow
9.471

“Vatan, terk edip gidebileceğin bir kara parçası değil ki sevgilim”

Cumhuriyetimizin yüzüncü yılını kutluyoruz. Yüzüncü yılımıza ilişkin etkinlikler kapsamında, Atatürk’e ilişkin filmlerin de büyük önemi var kuşkusuz. Bu kapsamda halen sinemalarda gösterilmekte olan Atatürk filminin ilkini izledikten iki ay sonra, filmin ikincisini izlemek için de Arın Saydam’dan davet aldığımda, yine aynı heyecanı duyarak tutuyorum sinemanın yolunu. Bu kez kafamda yapımcıya, yönetmene soracağım soruların sayısı da fazla üstelik. Filmin içeriği yanında, ilkine gelen tepkileri, gişeden memnun olup olmadıklarını, dünyadaki gösterimlerine ilişkin yansımaları da soracağım onlara.   

Belleğimde sorular, cebimde kâğıt mendiller, elimde not defteri ve kalem, sinemadayım. Çanakkale Muharebelerine ilişkin sahneler, Mustafa Kemal Paşa’nın Mehmetçikle kurduğu duygu bağı, yakın dostlarıyla düşünsel yolculuğu, bazen onlarla yaşadığı görüş ayrılıkları, Ali Fethi Okyar’la, Nuri Conker’le sohbetleri, Sultan Vahdettin’le konuşmaları, Madam Corinne’le olan duygusal ilişkisi çok iyi anlatılmış. Corinne, Atatürk’e, savaşın olmadığı bir yere gitmeyi önerdiğinde, Atatürk’ün verdiği yanıt, insanı hem ağlatıyor hem düşündürüyor: “Vatan, terk edip gidebileceğin bir kara parçası değil ki sevgilim”. 

Hem ağlatan hem düşündüren başka sahneler de var. Örneğin, Mustafa Kemal Paşa; saray entrikalarını, Enver Paşa’nın kendisini engelleme çabalarını anlatırken şöyle diyor:

“Cephe, bu saray koridorları yanında o kadar emniyetli kalıyor ki”. Savaştaki yenilginin ardından, İttihatçı üç lider Enver, Talat ve Cemal Paşa (triumvira, troyka veya paşavat olarak da geçer bu üçlü bazı kitaplarda) İstanbul’dan ayrılırken, Cemal Paşa, Enver Paşa’ya sesleniyor: “Vatan bizi unutmaz”. Enver Paşa yanıtlıyor: “Peki, affeder mi?”. 

Filmi izledikten sonra, filmin yapımcıları Saner Ayar ve Hakan Karamahmutoğlu, yönetmen Mehmet Ada Öztekin ve başrol oyuncusu Aras Bulut İynemli’yle koyu bir sohbete dalıyoruz. Aklımdaki soruları sıralıyorum hemen.  

Saner Ayar; filmin gişesinin 1.2 milyonu geçmesinden memnun, önümüzdeki günlerde 2 milyonu bulacağını öngörüyor. Filmin Fox Tv’de gösterilmesinin, sinema biletlerinin pahalı oluşunun, halen etkileri bir ölçüde süren Covid 19’un insanları sinemadan uzaklaştırmasının, filmin sinemalardaki gösterimine olan ilgiyi etkilediğini düşünüyor. 

Sohbet sırasında, Arap dünyasında Atatürk filmine karşı güçlü bir boykot olduğunu, Arap alemindeki radikallerin filmin sinemada gösterilmesini engellemek, insanların filmi izlemesini önlemek için ellerinden geleni yaptıklarını, sosyal medyada kampanya düzenlediklerini, hatta tehditler savurduklarını öğreniyorum. Arap dünyasındaki radikallerin Atatürk’e ve Türkiye Cumhuriyeti’ne olan kıskançlıkları, öfkeleri, düşmanlıkları dinmiyor.  

Saner Ayar, Avrupa’daki Türklerin filme gösterdikleri ilgiyi önemsiyor ve ekliyor:

“Atatürk’ü dünyanın da bizim kadar bilmesini, tanımasını, sevmesini beklemek gerçekçi değil. Kaldı ki bizim de kapsamlı, tutarlı bir Atatürk’ü tanıtma stratejimiz, iletişim politikamız olmamış şimdiye dek. Buna karşın batılı aydınların, kamuoyunun, sinemaseverlerin ilgisinden memnunum. Washington’daki ve Dubai’deki ilgi muhteşemdi. Fakat dünyada hem Atatürk’ü hem de Türkleri sevmeyen geniş bir kitle var. Çünkü Atatürk, Batının hesaplayamadığı, öngöremediği, engelleyemediği bir lider. Atatürk’ün emperyalizmle kavgası sürüyor”

Atatürk’ü başarıyla canlandıran Aras Bulut İynemli’ye soruyorum neler hissettiğini: “Cumhuriyetimizin 100. Yılında çok zorlu ve bir o kadar da onurlu bir yükün altına girdim. Gelen tepkiler, işimi hakkıyla yaptığımı düşündürüyor bana. Mutluyum ve gururluyum” diyor. 

Atatürk filminin ikincisini ilişkin benim yorumuma gelince: İlki gibiydi, çok güzeldi. Özenli, dikkatli ve dengeli…