Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
ve ve
ve ve
ve ve
Temizle
Euro
Arrow
34,9385
Dolar
Arrow
32,5064
İngiliz Sterlini
Arrow
40,8451
Altın
Arrow
2441,0000
BIST
Arrow
10.087

21. Yüzyılın İpek Yolu: Jeopolitik Dengeler ve Ortadoğu Dinamikleri

Medeniyetler arasında mı ticaret yolları yapıldı, yoksa bu yolların coğrafi olarak mümkün olduğu rotalar üzerinde mi medeniyetler kuruldu? Kıyısında yüzlerce medeniyetin oluşup kaybolduğu İpek Yolu hikâyesi, bizi böyle bir paradigmanın eşiğine sürüklüyor.

Halk arasında "Mühür kimdeyse Süleyman odur" sözü yaygın olsa da, şöyle biraz kenara çekilip olaya biraz daha geniş bir perspektiften bakınca kolaylıkla görürüz ki, ticaret yolunun kontrolü kimdeyse mühür de ondadır.

İpek Yolu, bu yolların en etkileyici olanı elbette; çoğumuzun aklında tarihi, hatta masalsı bir senaryo ile, çölleri, dağları, ovaları aşarak, envai çeşitteki baharatları ve rengârenk dokunmuş ipekleri, deniz kıyısındaki limanlara kadar getiren kervanlar canlanır.

Fakat bu hikâye, her ne kadar binlerce yıl içerisinde defalarca yeniden yazıldıysa da, İpek Yolu rotası varlığını korumaya hep devam etti.

Batı Çin Hanedanlığı (Xi Han), İpek Yolu'nun kurulmasında ve geliştirilmesinde önemli bir rol oynamıştır. Bu dönemde, Çin'den başlayıp Taklamakan Çölü'ne, oradan Özbekistan, Kırgızistan ve Kazakistan'a giden yol, Orta Asya'da kollara ayrılır, bazı yollar güneye Hindistan'a giderken, diğerleri Pers ve Mezopotamya üzerinden devam ederdi. Ortadoğu'yu geçtikten sonra Antakya ve Tirus gibi şehirlerde Akdeniz'e ulaşıp, buraya kadar gelmiş olan mallar Avrupa'ya, özellikle Roma'ya taşınıyordu.

Ipek Yolu M.Ö.200 – M.S. 1500

OBOR’DAN IMEEC’E: TICARET YOLLARININ DEĞIŞEN JEOPOLITIĞI

Çin'in lideri Xi Jinping tarafından 2013 yılında başlatılan "Bir Kuşak, Bir Yol" (One Belt, One Road) – yani OBOR ya da Yeni ipek Yolu Projesi, geçtiğimiz hafta düzenlenen yeni İpek Yolu'nun 10. yılını kutlamak üzere düzenlenen zirve toplantısına 140 ülke katıldı.

Yeni İpek Yolu projesi kapsamında Türkiye de dahil olmak üzere 64 ülke var. Bu alanda hiçbir rakibi olmayan Çin tek başına aşağıdaki yollar üzerindeki hâkimiyeti elinde tutuyor. 

Obor (One Belt One Road)

Yeni İpek Yolu projesinin kontrolünün sadece Çin'in elinde olması, diğer süper güç ülkeleri endişelendiriyor. Çünkü bu, sadece kendi kontrollerinin dışında olan bir tedarik sistemi değil, aynı zamanda güvenlik problemi anlamına da geliyor. 

AVRUPA'NIN İPEK YOLU STRATEJİSİNİN ÖNÜNDEKİ ENGELLER 

Avrupa uzun süredir, Çin'in ticaret yolları üzerindeki dominant etkisini dengelemek amacıyla, küresel altyapı projeleri hazırlıyor. Tek bir güç tarafından kontrol edilen bu yolda beklenmedik bir olumsuzluk yaşanması halinde, ticaret yollarının dünden bugüne oluşturulmasının mümkün olmadığı biliniyor.

Sorun sadece yatırım yapmak ve ya altyapıyı oluşturmak değil elbette; bölgedeki politik dengelerin de bu doğrultuda oluşturulması ve aralarında anlaşmazlık olan ülkelerin birlikte çalışmaya ikna edilmeleri gerekiyor. 

TİCARET YOLLARI ÜZERİNDEKİ GÜÇ MÜCADELESİ: ÇİN, AB VE ABD 

Geçtiğimiz eylül ayında Yeni Delhi'de gerçekleşen G-20 zirvesinde, Avrupa Birliği ülkeleri ile Amerika, Hindistan, Suudi Arabistan ve İsrail yeni bir ticaret yolu bağlantısı kurma konusunda mutabık kalarak, bir ticaret koridorunun oluşturulmasına karar verdiler.

"IMEEC" (India-Middle East-Europe Economic Corridor) adı verilen bu oluşumu, Avrupa Birliği Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen "tarihi bir projenin başlangıcı" olarak tanımladı. Amerika Başkanı Joe Biden, Ortadoğu için daha parlak bir geleceğin sözünü verdi. IMEEC'nin "Yeni İpek Yolu"na bir alternatif olması hedefleniyor

Bölgede Yeni İpek Yoluna alternatif herhangi bir ticaret yolunun olmaması, Çin'e rakip olan ülkeler kadar, tek bir ticaret yoluna bağımlı olan üye ülkeleri de tedirgin ediyor.

 

 IMEEC " (India-Middle East-Europe Economic Corridor)

 

ORTADOĞU DİNAMİKLERİ : YENİ TİCARET YOLLARININ GELECEĞİ VE ENGELLER

IMEEC, Hindistan'ı Avrupa'ya, Birleşik Arap Emirlikleri, Suudi Arabistan, Ürdün, İsrail ve Yunanistan üzerinden bağlamayı amaçlayan bir ticaret yolu projesi. Hindistan'ın Mumbai şehrinden yüklenen konteynerler öncelikle Dubai'ye gönderilerek, buradan inşa edilmesi planlanan tren yolu ile Arap çölünü aşıp, İsrail'in Haifa Limanı'na ulaşacak. Haifa'dan deniz yolu ile Yunanistan'ın Pire Limanı'na ve oradan da Batı Avrupa'ya sevk edilecek.

Ortadoğu üzerinden geçirilmesi düşünülen ticaret koridorunu oluşturmanın ön koşulu, bölgedeki Suudi Arabistan ve İsrail arasında barışı sağlamak ve bu iki ülkeyi yeni ticaret yolunun oluşturulması hususunda birlikte çalışmaya ikna etmekti.

Bu iki ülkenin birlikte çalışmasının IMEEC Projesi'nin kapılarını bir anahtar vazifesi görerek açması beklenirken, bölgede aniden alevlenen İsrail-Hamas savaşı nedeniyle Suudi Arabistan ve İsrail görüşmeleri durma noktasına geldi.

Kısa süre sonra Almanya Dış İşleri Bakanlığı tarafından yapılan açıklamada İsrail ve Hamas arasındaki savaşın sonuçlarının şu an için öngörülememesi nedeniyle projenin durdurulduğunu ve belirsiz bir tarihe ertelendiğini bildirildi.

Burada not düşmeden geçemeyeceğim, basit komplo teorilerinin tuzağına düşülmemesi gerekir. Özellikle legal ticaret söz konusu olduğunda, her ülke kendi çıkarını koruma isteği ile beraber, devlet aklı böylesi oyunlara ihtiyaç duymacak kadar alternatiflere ve bürokratik yollara muktedirdir.

Fakat değişmeyen tek bir şey var ki, o da kriminalite, korsanlar, çeteler ve terör örgütleri.

Milattan önce 200'lü yıllarda İpek Yolu üzerinde ticaret yapan ülkeleri nasıl tehdit ediyorlardıysa, bugün de vaziyet hâlâ aynıdır. Bir üst akıldan mahrum olarak, impulsif senaryolar hazırlayıp, hatta uluslararası dengeleri sarsabiliyorlar. Devlet yapılarının oluşmasının bir gerekçesi de bu değil mi zaten? Anayasal bir düzen çerçevesinde monopolize edilmiş olan şiddeti savunma ve kontrol amaçlı kullanabilmek hiç şüphesiz devletlerin asli vazifelerindendir.

AVRUPA'NIN ANTi İPEK YOLU STRATEJİSİ

AB ülkeleri ve Amerika, bunun uzun soluklu bir proje olduğunun ve bu uzun yolda karşılaşabilecekleri sorunların farkındalar. Geçtiğimiz Çarşamba ve Perşembe günleri Brüksel'de gerçekleştirilmiş olan GLOBAL GATEWAY FORUM toplantısının amacı, gelişmekte olan ve gelişen ülkeler için öngördükleri büyük altyapı projelerinin anlatılması ve bu projelerin gerçekleştirilmesi için gerekli adımların atılmasıydı.

AB Komisyonu Başkanı von der Leyen toplantıda şöyle konuştu: "Avrupa'nın bu ülkelere yaptığı pozitif bir teklifinin olması gerekiyor. Amacımız, AB'yi jeopolitik bir aktör haline getirmek. Avrupa'nın önerisi, Çin gibi gelişmekte olan ülkelerin politik bağlılığını satın alarak borçlandırma diplomasisi yapmak değil. Amacımız, birlikte çalıştığımız ülkelerle eşit koşullarda ortak olmaktır. Dünyanın gerçek anlamda yatırıma ihtiyacı var". 

Von der Leyen, proje kapsamında yenilenebilir enerji ve yeşil enerji yapılandırma çalışmalarının altyapılarının oluşturulması için gerekli yatırımı yapacaklarını, sözlerine ekledi.

Avrupa, Global Gateway projesi için toplamda 300 milyar Euro tahsis etmeyi planlıyor. Bu paranın büyük bir kısmının kaynağı ise özel yatırımcılar olacak. Bu kapsamda Bangladeş'in yenilenebilir enerji alanında 400 milyon euro ile desteklenmesi planlanırken, geçtiğimiz Çarşamba günü ise Vietnam ile enerji tedariğinde yeşil yapılanma için 500 milyon Euro'luk desteği içeren bir anlaşma imzalandı.

AVRUPA'NIN İPEK YOLU STRATEJİSİ: İDEALİZM Mİ, REALİZM Mİ?

Avrupa'nın, Çin'in büyüklüğü karşısında dezavantajlı durumda olduğunu belirten uzmanlar, akılcı bir rekabet stratejisi ve doğru proje seçiminin uzun vadede çok önemli olduğunu, en önemli noktanın ise, yatırımların en etkili olabileceği yerlere yapılması gerektiğini söylüyorlar. Öte yandan gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin Çin ile yaptıkları anlaşmalarda, yeni ipek yolu ile ilgili beklentilerinin karşılanmadığını, Çin'in bu ülkelerde gerçekleştirdiği altyapı projelerinin çevre kirliliğine ve yüksek borçlanmalara neden olduğunu, tespit ediyorlar.  Çin'in kendi ekonomik durgunluğu ile uğraşırken, bu ülkelerde yapacağı yatırımlarda tasarruf yolunu seçtiğini söyleyerek, bazı ülkeleri kendinden uzaklaştırdığını ifade ediyorlar.

Göstergeler, Avrupa'nın Çin'e karşı bu ülkelere teklif götürmesi için zamanlamanın ideal oldugunu, Ortadoğu'daki savaş halinin, yolun başında olan Avrupa'yı durdururken, Çin'in dezavantajlı konumda olmasına rağmen, kurduğu lojistik ağıyla diplomatik etkisini artırmasının önünde herhangi bir engel bulunmadığını da belirtiyorlar.

Mercato İnstitute of China Studies uzmanı Gunter'e göre Çin her ne kadar planlarını modifiye etmek zorunda kalsa da, kurmuş olduğu sistem ile önümüzdeki süreçte de kazanç sağlamaya ve bölgedeki diplomatik etkisini artırmaya devam edecek.