Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
ve ve
ve ve
ve ve
Temizle
Euro
Arrow
34,9385
Dolar
Arrow
32,5064
İngiliz Sterlini
Arrow
40,8451
Altın
Arrow
2441,0000
BIST
Arrow
10.087

Cadı ilan edilen kadına düşük yaptığı için 30 yıl hapis cezası

2008'de  20'li yaşlarının başında genç bir kadın olan Cinthia Marcela Rodriguez Ayala, 8 aylık hamileyken, evde doğum sancıları başladığında başına gelecekleri bilmiyordu. Evde gerçekleşen doğumda bebeği dünyaya ölü olarak geldikten sonra, komşusu tarafından hastaneye götürülen Cinthia'nın hastaneden çıkarken ayağında kelepçe vardı.

"Bebeğimi görmek istiyorum" diye yalvarsa da, polisin cevabı, "Göremezsin çünkü tutuklusun" olmuştu. Ölü doğumların ve düşüklerin ağır suçlar olarak kabul edildiği El Salvador'da, Cinthia, bebeğini kaybetmenin acısını bile yaşamasına izin verilmeden, mahkemeye çıkarıldığında, savcının suçlama cümlesi, dünyayı bir anda ortaçağın engizisyon mahkemelerine savurur cinstendi, “Homicidio agravado” diye gürlemişti kaba erkek sesi, yani ağırlaştırılmış cinayet.

Bu kavram, cinayetin ciddi koşullar altında işlendiğini belirten hukuki bir ifade. Genellikle önceden planlanan, acımasızlık ile işlenmiş ve kamu düzenini ağır şekilde bozmaya yönelik cinayet olaylarında kullanılarak maktülün normalden çok daha ağır cezai yaptırımlara uğratılmasını beraberinde getirir.

CINTHIA CEZAEVİNDEN ÇIKTIĞINDA 31 YAŞINDAYDI

Kaybettiği bebeği, hiçbir suçu olmayan Cinthia'nın ağırlaştırılmış cinayet suçlaması ile hayatının 11 yılını, insani koşulların çok altındaki bir cezaevinde, küçük bir alanı 40 kadın ile paylaşarak geçirmesine sebep olmuştu.

Şimdilerde 33 yaşında ve iki yaşında bir kız çocuğu annesi olan Cinthia, "Daha kötüsü de olabilirdi, El Salvador'da ölü olarak dünyaya gelen fetus sebebiyle 30 yıla kadar ceza alan kadınlar bile var" diyerek, aslında kadınların hâlâ ne kadar çok korktuklarını ve ne denli çaresiz hissettiklerini ifade ediyor.

Düşük yapan kişi ister küçük bir kız çocuğu olsun, ister tecavüze uğramış bir kadın olsun, isterse hamilelik ensest bir ilişki sonucunda gerçekleşmiş olsun, sonuç değişmiyor. Yasalara göre kadın her koşulda doğurmak zorunda, aksi halde onlarca yıllık hapis cezası kaçınılmaz bir durum. 

AKIL VE MANTIK SÜKÛT-U HAYALE UĞRARSA

Akıl ve mantığın sükût-u hayale uğradığı yerde, şaşkınlığa kapılıp "Bu kadarı da doğru değil herhalde" dememek gerekiyor. Meselenin perdesini biraz araladığımızda, arkasından dogmatik bir ezberin çıkacağından eminiz artık. Her ne kadar, 'Böyle bir uygulama mantıklı değil, üstelik insan haklarına da aykırı' desek de, bu insanlık dışı uygulamanın arkasında, erkeklerden oluşan koskoca bir devlet, din adamları, polis gücü ve askeri yaptırımlar ile karşılaşmak çok olası bir ihtimal.

Çünkü insanoğlunun, çağdışı, kötücül, dogmatik ve karanlık pratiklerini çağlar öncesinden getirip, ısrarla kendi cehaletinde boğulmak gibi istikrarlı bir davranış pratiği var.

CADILIK YAFTASI

Kadınların cadılık yaftası ile bir ağaca bağlanarak, dindar ve nevrotik halkın keyif çığlıkları arasında yakılmıyor olması, medeniyette kafi düzeyde bir ilerleme gerçekleştiğinin göstergesi değil. 

Latin Amerika'nın en küçük ve en yoğun nüfuslu ülkelerinden biri olan El Salvador'da bir kadın hamileyken çocuğunu doğurmayı başaramazsa, 30 yıla kadar ceza alıyor. Yani, 30 yaşında ceza almışsa, 60 yaşında doğurganlığını kaybetmiş bir kadın olarak cezaevinden çıkmış oluyor.

Sağduyunun iç sesini duymamak mümkün değil, "eğer amaç nüfusu artırmak ve kadınlara daha çok çocuk doğurtmaksa, bir kadını en doğurgan zamanında ceza evine göndermenin mantığı nedir?"

Bir diğer mantıksızlık ise hamileliğin hangi koşullarda oluştuğuna bakılmadan,  süreci sonlandırmanın yasak oluşu. Buna ensest ilişkiler, kadının tecavüz sonucu hamile kalmış olması ya da yaşının küçük olması da dahil.

Ensest bir ilişkide yahut tecavüz sonucu hamilelik durumunda, ne annenin ne de çocuğun sağlıklı olabileceği iddia edilemez. Her koşulda kadını doğum yapmaya mecbur bırakan devletin, bu cezalar ile amacının sağlıklı nesiller yetiştirmek olmadığı da çok açık.

KADINLARI NEDEN CADILIK İLE SUÇLUYORLAR?



Peki ne oluyor da, bebeğini sağlık sebepleri ile kaybeden kadın, kendi elinde olmayan böylesi bir durumda bile, yüzde yüz suçlu bulunarak, onlarca yıllık hapis cezasına mahkûm ediliyor? 

El Salvador, Katolik ve evangelist köktendincilerin politika üzerinde çok etkili olduğu konzervatif bir ülke; ülkenin yarısını Katolik nüfus oluştururken, yüzde 33'ünü evangelistler oluşturuyor. Ayrıca, sözde yaşamı koruma hareketinin takipçileri ve anti-abort lobisi de parlamentoda geniş bir şekilde temsil ediliyor.

Katolik inancının etkisi ile ataerkil dindar devlet erkânı, anne karnındaki bir bebeğin doğal yollar ile ölebileceğine inanmıyor.

Kadının çocuğunu kaybetmesinin tek sebebinin şeytan  ile yapılan bir işbirliği olduğuna iman ediliyor. Kadın böyle bir şey yapabildiyse mutlaka cadı olması ve şeytanla işbirliği yapmış olması gerekiyor.

Aslında mahkemede yargılanan fenomen, çocuğunu kaybeden kadının şahsında, Tanrı'nın gönderdiği bebeği şeytanla işbirliği yaparak öldüren bir cadı. Dolayısı ile sapkın beyinlerinde kurdukları engizisyon mahkemesinde, ölü doğan fetusu maktül olarak görüyor.

Zavallı genç kadını ise cinayet işleyen bir cadı olarak yargılıyorlar. Vicdanlarının hastalıklı muhâkemesinde, pusulanın doğru yönü göstermesi asla mümkün değil.

Bu dehşet verici uygulamaların dayandığı kitâbi bir kaynak, elbette var: Malleus Maleficarum.

Yaklaşık 500 yıl önce yazılmış olan ve yazıldığı karanlık çağa şiddet ve felaket saçmış olan bu kitabın içerisinde yazan cümleler, 500 yıl sonra bile, hem El Salvador'daki kadınların hem de dünyanın birçok yerinde, aynı mentaliteye maruz kalan kadınların hayatını mahvediyor.

CADILAR İÇİN KANUN KİTABI 

Engizisyon mahkemelerinde, cadılık proseslerinin kanun kitabı olarak kabul gören kitap, kadın düşmanı, kötücül ve sapkın teorileri ile birçok kadının yakılarak öldürülmesine sebep olmuştur. Ayrıca, kitabın ebelik yapan kadınları düşman ilan etmesi, birçok kadının doğum yaparken yardım alamadıkları için, hem kendilerinin hem de çocuklarının ölmesine sebebiyet vermiştir.

"Malleus" Latince'de "çekiç" anlamına geliyor. Kelime, fiziksel bir alet olan çekiçten türetilmişse de, mecazi olarak, bir düşmanı veya problemi "vurmak" veya "yok etmek" anlamına geliyor.

Maleficarum kelimenin çoğul hali, Maleficus'a kökünden türemiştir ve "kötülük yapan" veya "zarar veren" anlamına gelir. "Maleficarum" ise genellikle cadılar veya büyü yoluyla kötülük yapan kadınlar için kullanılır.

Kitabın ismi Almanca'ya Hexenhammer, yani "Cadı Çekici" olarak çevrilmiş olsa da, taşıdığı asıl ürkütücü anlam, cadılara indirilecek olan ölümcül darbeler demektir.

Dominikan tarikatı üyesi Heinrich Institoris ve Jakob Sprenger adında iki engizisyon yargıcı alman papaz tarafından yazılan kitabın ilk baskısı 1486 yılında yapılmıştır.

Kitabın ortaçağ karanlığında, kadınların sistematik olarak cadılık ile suçlanıp cezalandırılmalarında kaynak olarak kabul edilmesinin en önemli nedeni, kitabın önsözünün, dönemin Papa‘sı VIII. Innocenz tarafından,  Apostolische Bulle  onayı ile mühürlenmiş olmasıdır.

Heinrich Kramer (Institoris) daha da ileri giderek, kendisinden daha önce yaşamış olan, hurafeleri reddeden, dinde akılcılığı ön plana çıkaran Thomas von Aquin ile Augustinus'un kitaplarından alıntılar yaparak, onların yazdıklarını kendi çıkarları doğrultusunda manipüle etmiştir. Yaptığı hileler işe yaramış olacak ki, matbaanın tesiri ve papalığın onayı ile 30.000 adet basılan kadın düşmanı kitap, günümüzde bile, genç kadınların hayatlarını karartmaya devam etmektedir.



MALLEUS MALEFICARUM

Malleus Maleficarum'u biraz yakından incelersek durum daha da netleşecektir. Kitabın onbirinci bölümünün başlığı şöyle: "Rahimdeki döllenmeyi çeşitli yollarla engelleyen, kadınların düşük yapmalarına sebep olan ve bütün bu yöntemlerde başarısız olursa, yeni doğan bebekleri şeytanlara kurban veren cadı-ebelerin varlığına dair kanıtlar.

Şeytan bu uygulamalarında erkekleri değil kadınları tercih eder, çünkü kadınları kendine daha yakın görür. 

Bu Cadılar;

• Erkeğin karısı ile birlikte olmasına engel olurlar.

• Erkek birlikte olsa bile, kadının hamile kalmasına engel olurlar.

• Hamilelik gerçekleşmesi halinde düşük yaptırırlar.

• Bebek doğsa bile, hayatta olan bebeği yerler ya da şeytana kurban verirler.

İlk iki durumun bitkiler aracılığıyla yapılmasının büyü olmadan da sağlanması mümkün olabilir; ancak kesin olarak biliyoruz ki, son iki eylemin şeytanın yardımı olmadan hiçbir bitki ile gerçekleştirilmesi mümkün değildir, şeytan ile anlaşmaya varılmadan kadının düşük yapmasına sebep olunması olanaksızdır. "

Kitapta bu konu ile ilgili akla hayale sığmayacak örnekler verildikten sonra, yaptıklarından dolayı pişman olan cadıların imzalı ifadelerine yer veriliyor.

Bu ifadelere göre, Katolik inancına, ebeler kadar zarar veren bir başka insan grubu daha yoktur. Çünkü ebeler Tanrı'nın işine müdahale ederler. Ve bu müdahaleyi gerçekleştirebiliyor olmalarının arkasında üç esas güç vardır: şeytan, cadılar ve ilahi izin.

(ilahi izin problemi (Theodizee) kitabın yedinci bölümünde izah edilmektedir)

KİLİSE FETVA VERİRSE CEMAAT YAKAR

Heinrich Böll Vakfı'nın yaptığı araştırmaya göre El Salvador'da 2000 ile 2019 yılları arasında 181 kadın, hangi sebeple olursa olsun, doğmadan evvel kaybettiği bebeği yüzünden tutuklanarak mahkemeye çıkarılmış ve ceza almış.

Katolik Kilisesi'nin resmi belge ve öğretilerinde, "Hamileliğin herhangi bir aşamasında sonlandırılması kabul edilemez" deniyor.

Bu ibare, köktendinci halkın nezdinde, Malleus Maleficarum kitabının uygulamalarının kilise tarafından onaylandığı anlamına geliyor. Ki bu da ortaçag karanlığını günümüz modern dünyasında yaşayan kadınların ayaklarına hâlâ pranga olarak vuruyor. 

Dogmatik cehâlete teslim olan az gelişmiş ülkelerin sayısı her geçen gün biraz daha artarken, meseleye atalet ile yaklaşmanın vakti geçmiştir. Daha çok, daha ciddi, daha kararlı yazmak ve anlatmak gereklidir.

Aksi halde istikbalimizi, kadının sesine, siluetine, hatta gölgesine bile tahammülü olmayan canavarlarla dolu bir erkek gürûhuna teslim etmek zorunda kalacağız.