Masumiyeti suçlu bulunmuş Medusayım ben...
parçalarken bedenimi,
altın yaldızlı tanrısal kılıçlarla kendi kanımdan oğullar,
katillerim tarihe,
cesur savaşçılar, güneşten parlak krallar olarak yazıldılar.
Göğsünde eril evlatlar emziren erkekleşmiş analar,
adımı lanetli muskalarının ilk satırına yazarken,
ben, öz hanesinde tecavüze uğrayan,
ölürken bile anasını utandıran,yılan saçlı canavar.
Karanlık davullar, kan kızıl tokmaklarla vurulsunlar,
bilinsin... üç bin yıldır çözülmemiş cinayetimi,
kanatlı bir atın sırtına vurup yıldızlara taşıdılar...
Masumların yargılandığı bir mahkemeye çıkarılmış,
Masum olduğu için, suçlu bulunmuştur Medusa.
Mitolojik anlatıların en popüler karakterlerinden biridir Medusa. Tanrılar onun hikayesini, sonsuza kadar yaşasın diye yıldızlar ile gökyüzüne işlemişlerdir. Kesilmiş başı, binlerce yıldır Perseus'un elindedir, asılı durur gök kubbede. Erkek dünyası, Perseus'un anasını ve sevdiği kadını kurtarmak için sergilediği kahramanlığa odaklanır. Ancak hikayenin baş kahramanı Medusadır.
YUNAN MİTOLOJİSİNDE MEDUSA
Yunan mitolojisinde kullanılan şablonlar, toplumda sık karşılaşılan ve çözülmesi mümkün olmayan kaotik bir durumu tasvir eder. Hikaye yazıcılar, dramatik bir çözümleme ile, toplumu eğitmeyi ve bu tür hadiselerin tekrarlanmamasını amaçlar. Zamanlar öncesi yazılmış hikayenin yorumunu, bu olaydan çıkaracağı dersi, toplumun halet-i ruhiyesine bırakır.
Hikayelerdeki metaforları gerçek zanneden ve bu çıkarımları kendi menfaati için şekillendiren ataerkil anlayış, hikayeyi binlerce yıldır kendi iktidarını güçlendirmek için manipüle etmiş olsa da, yunan mitolojisi, topluluğun kendini sürekli yineleyen ürkütücü bir sorununu günümüze kadar aktarmayı başarmıştır.
Bize düşen, hikayeyi insani bir bakış açısı ile yeniden yorumlamak ve Medusa'nın insanın kanını donduracak türden hikayesini yeniden anlatmaktır. Hikayede esas rahatsız edici unsur; Medusa'nın hikayesinde anlatılan, gelenek ve kültür kaynaklı psikososyolojik çarpıklığın, ülkemiz topraklarında hala, 3000 yıl öncesindeki dramatikliği ile birebir yaşanmaya devam ediyor olmasıdır.
PEKİ KİMDİR MEDUSA?
Çok iyi bilinen versiyonuyla, insanların korktuğu, çıplak sırtına dökülen dağınık dalgalı saçlarının her bir buklesi zehirli birer yılan olan, yaban domuzu dişleriyle avını parçalayan, çığlığı kulakları sağır eden, bir bakışıyla erkekleri taşa çevirebilen, zehirli okları ile kendisini öldürmeye gelenleri katleden, korkunç bir canavar mıdır?
Yoksa, ailesi tarafından, Athena'nın tapınağına, hizmet etmek üzere verilen, Poseidon tarafından tecavüze uğrayan, vücuduna aldığı darbeler sebebiyle tanınmaz hale getirilen, Athena ve Zeus tarafından suçlu bulunarak lanetlenen ve sürülen, çok zeki, dünyalar güzeli masum bir genç kız mıdır?
Medusa, güçlü bir ailenin üç kızından biri olarak dünyaya gelir, ailesi yılanlara ve canavarlara hükmeden, onların dilinden anlayan tanrılar olarak bilinen Gorgonlardır. Mitolojide, yılan emareleri taşıyan canavarlar olarak tasvir edilseler de, hikayenin metaforları, mantıkla yorumlandığında, bulgular, yılan zehirlerinin ve antidotların bilgisine sahip olan güçlü bir aileye işaret ediyor. Ve bu durum, Medusa'nın yılanlar ile ilgili yeteneklerine ve ailesinden aldığı eğitime işaret ediyor.
İlaçların aşıların ağrı kesicilerin ve panzehirlerin olmadığı bir dünyada, böylesi bir bilgiye sahip olan bir aileden, hem fazlasıyla korkuluyor hem de saygı duyuluyordu. Çünkü hayat kurtarmak için panzehir yapabildikleri gibi, birini öldürmek için de bu zehirleri kullanabiliyorlardı.
Medusa çok küçük yaşlarından itibaren yılanlar ile iletişim kurabilen, ayrıca mantarların, bitkilerin ve diğer zehirli canlıların etkilerine meraklı olan ve öğrenen, çok zeki bir kız çocuğuydu. Bu sebeple, aile bilgisi olan toksikolojide mesafe kat etmesi zor olmamıştı. Çocukluğundan beri yanından yöresinden ayrılmayan devasa büyüklükte iki tane beyaz ve çok zehirli yılanı vardı.
Genç kız olma yaşlarına girdiğinde, güzelliği ve sahip olduğu bilgiler dilden dile dolaşmaya başlamıştı. Ancak bu zeki kızın yılanların ve bitkilerin hem zehirlerini hem de panzehirlerini kullanabiliyor olması, onu içerisinde yaşadığı dünyada, köleliği kabullenebilecek ideal bir eş adayı yapmıyordu. Dolayısıyla ailesi Medusa'ya bekaret yemini ettirerek, onu Athena'nın tapınağına rahibe olarak göndermişti.
Medusa zehirlerin öldüren taraflarından çok, iyileştirici güçlerini önemsiyordu, bilgisini ve görgüsünü artırmak, tapınağın bilgilerini kendi bilgisi ile birleştirmek için Athena'nın tapınak rahibelerinden biri olmayı kabul etmişti. Evlenmek çocuk doğurmak gibi isteklerini bir kenara bırakıp, kendini insanlara yardıma adayabilecekti. Tapınağa giderken beyaz yılanları ile vedalaşmak zorunda kalmıştı. Medusa yanındaki yılanların ona verdiği bilginin ve koruma etkisinin ne kadar güçlü olduğunun farkında değildi.
Birkaç yıllık bir eğitimden sonra isminden söz edilen bir rahibeye dönüşmüştü. Zekası, hitabetteki ustalığı, şifacılığı ve de büyüleyici derecedeki güzelliği ile insanların çok uzak yerlerden akın akın tapınağa gelmesine sebep oluyordu. Uzun ipeksi dalgalı saçlarının güzelliği ise dilden dile dolaşıyordu.
Kentin soyluları, askerler, Medusa ile evlenip onun bu gücünü kontrol altına almak için can atıyordu. Ancak genç kızın bekaret mührü tanrıça Athena'nın elindeydi. Athena ve Zeus izin vermeden, Medusa'nın evlenmesi mümkün değildi. İnsanların Athena'yı kutsamak yerine, Medusa'yı görmek için tapınağa geliyor olmaları, Athena'yı hayli rahatsız etmeye başlamıştı. Bu kıskançlık hali deniz tanrısı Poseidon'un kulağına kadar gitmişti.
ATHENA VE POSEİDON’UN KAVGASI
Athena ve Poseidon bölgenin iki önemli gücüydü, bir tarafta Zeus'un çok akıllı ve savaşçı olan kızı Athena, diğer tarafta Zeus'un kardeşi denizlerin tanrısı Poseidon, ikisi de bu kenti istiyordu. Athena, bölge halkına yönetici olarak kendisini seçmeleri için zeytin ağaçları vermişti, bu meyveler size acı gelebilir, ancak işlediğiniz zaman hem yiyebilecek, hem de altın değerinde bir sıvı elde edeceksiniz demişti. Poseidon ise şehrin kıyılarına kadar gelen, içinde balıkların olduğu tuzlu deniz suları vererek, bu balıklar ile hem beslenip hem de satabilirsiniz demişti. Athena'yı seçen halk, şehre Athena adını vermiş, tanrıçayı kutsamak için şehirde tapınaklar inşa etmişlerdi.
RAPE OF MEDUSA
Poseidon, Athena'nın Medusa'yı kıskandığını bildiği için, Medusa'yı her yerde izlemeye başlar, bir gün deniz kıyısında dolaşan Medusa'nın ismini fısıldayarak yanına çağırır, sese doğru giden Medusa'ya saldırır, amacı Medusa'nın bekaretini alarak Athena'nın itibarına leke düşürmektir. Ancak Medusa Poseidon'un elinden kurtulmayı başarıp tapınağa doğru koşmaya başlar. Medusa bu saldırıdan kendisini kurtarabilecek tek gücün Athena olduğunu biliyordu. Koşarak kendini tapınağa atmayı başaran Medusa, tapınaktaki devasa Athena heykelinin ayaklarına kapanarak, gözyaşları içerisinde yalvarır, ancak olup biteni izleyen Athena ve Zeus, zavallı genç kıza yardım etmezler. Athena'nın kıskançlığı sebebiyle, genç kızın Poseidon'a kurban olarak sunulduğu çok açıktır.
Poseidon kızın tapınağa girmesini daha büyük bir fırsat bilerek, tapınağın bakire rahibesi Medusa'ya tecavüz eder. Tapınağın saflığını bozarak Athena'dan intikam almıştır.
Zavallı Medusa'nın hayatı dakikalar içerisinde altüst olmuştur. Kendisi için planlanan saldırıyı kabul etmemiş, Poseidon'a var gücüyle direnmiştir. Tapınağın orta yerinde beyaz mermerlerin üzerinde kanlar içerisinde tanınmaz haldeyken, kaşlarında açılan kesiklerden, hiç durmamacasına akan kanlar, hem saçlarını kan içerisinde bırakmış, hem de bembeyaz, tüllerden yapılmış elbisesini kana bulamıştır, ön dişleri kırılmış, yüzü, gözleri morluklar ve şişkinlikler içerisinde kalmış, bacakları kolları tutmaz hale gelmiştir. Poseidon Medusa'nın bedenine, Athena'ya olan öfkesini kusmuş, var gücüyle Medusa'ya saldırmıştır.
Tecavüz sözcüğü kavramlaştırıldığında tek başına, nasıl bir etki uyandırıyor insanların aklında. Bu sözcük kaçımızın zihninde vücudu parçalanmış, yüzü tanınmaz hale gelmiş, kaburgaları kırılmış, soluk alamayan, hayatı bir daha asla eskisi gibi olamayacak, genç bir kadının ıstırabına denk geliyor. Olayları kavramlaştırmak, hadisenin esas yüzünü ve etkilerini, adli vicdan muhakemesinin uzağına atıyor ve zihinlerimizi bulandırıyor olabilir mi?
Aksi halde bütün bunları yaşayan bir kurbanın, mahkeme salonunda dava bittikten sonra, toplum tarafından çirkinleştirilip izole edileceği bir kadere terkedilmesini, ya da suçlunun takım elbise giyinip, pişmanım dediği için iyi hal indirimi almasını, ya da daha önce böyle bir suç işlemediği için, yatarı olmadan salıverilmesini anlamak mümkün değil.
SÜRGÜN VE CEZA
Hikayenin bu kısmında, kurban seçilen Medusa'ya herkesin acımasını, Medusa'nın yerden kaldırılıp yaralarına bakılmasını, yardım edilmesini, ve Medusa'nın intikamının alınmasını umuyoruz değil mi? Maalesef, öyle olmuyor.
Tanrıça-Ana, Athena büyük bir öfkeyle, tapınağının saflığını yani namusunu kirlettiği için, yılan gibi kıvrılan saçlarınla, sesinle, kelimelerinle, Poseidon'u sen baştan çıkardın diyerek, Medusa'yı suçlar. Evin tanrı erkeğini baştan çıkaracak kadar şeytansı bir canavarsın sen! Suçlamasıyla, masum genç kızı, şeytan ilan ederek tapınaktan kovar.
Mitolojik hikaye, Athena'nın, Medusa'yı yılan saçlı bir canavara dönüştürmek suretiyle lanetlediğini söyler. Ataerkil bir tavır sergileyen, Athena hem kendisine rakip gördüğü genç ve güzel bir kadından kurtulmuş, hem de evindeki genç kıza tecavüz eden amcası, aile büyüğü, tanrı erkeğe, bu tecavüzün onun hakkı olduğu ve suçlu olmadığı mesajını vermiştir.
Bu durum aile içi bir tecavüz vakasından başka bir şey değildir, evin erkeği mi daha değerlidir, yoksa evde köle olarak görülen aynı evin kızı mı, ya da gelin olarak alınan genç kadın mı daha değerlidir?
Evin içerisinde bulunup tecavüze göz yuman anne ya da kayınvalide, olay açığa çıktığında var gücüyle, kocamı ya da oğlumu sen baştan çıkardın, şeytansın sen, yılansın diye haykırır. Athena da evin erkeğini korumak için, genç kadına iftira atarak, genç kadını canavar, şeytan ve cadı ilan eder ve onu tamamen savunmasız kalacağı dış dünyaya sürgüne yollar.
Peki ya kızcağızın güçlü olan öz ailesi, onların kucak açmasını ve korumasını bekliyoruz değil mi? En nihayetinde güçlü bir ailenin kızıdır Medusa, mitolojik hikayedeki tanımlarıyla, deniz tanrıları olarak bilinen, birçok korkunç canavarın yaratıcısı olan, güç ve korku sembolleri olarak bilinen tanrıların, Phorcys ve Ceto'nun kızıdır. Ancak durum burada da umulduğu gibi olmaz. Kızlarını tanrıça Athena'nın tapınağına, köle ve hizmetkar olarak veren öz ailesi, Medusa'ya kapılarını kapatır.
Kurbanların suçlu ilan edildiği bir mahkemede, kadınlığı yargılanan Medusa'nın, hiçbir yerde beraat etmesi mümkün değildir artık. Bakire bir rahibeyken, hayranlık duyan, elde etmek için bütün varlıklarını feda etmek isteyen erkekler, şimdi vahşi birer sırtlan gibi peşine düşmüştür Medusa'nın.
Kimsesiz ve evsiz kalan Medusa, başka erkeklerin tecavüzünden korunmak için, çocukken oyunlar oynadıkları, eski bir tapınak harabesine sığınır, dalgalı saçlarında kuruyan kanlar, zaten incecik olan toz toprak içerisinde kalan vücudu, yüzündeki yaralar, güneşten kuruyan cildi ve kırılmış dişleri ile Medusa, gerçekten de Athena'nın kendisine atfettiği lanetli canavara dönüşmüştür. Henüz hamile olduğunun farkında değildir üstelik. Çocukluğundan beri yanında olan yılanlar, Medusa'nın ağlamalarını ve çığlıklarını duyup, bu harabede de Medusa'yı yalnız bırakmamışlardır. Yılanları izleyerek su kaynaklarını bulur, ve küçük av hayvanlarını yakalayıp yiyerek hayatta kalmayı başarır.
KATİLİ AKLAMAK
Bir gün avlanırken, yıkıntıların arasında kırılmış bir heykel bulur Medusa, insan psikolojisinin amansız karmaşası Medusa'nın da peşini bırakmamıştır, bulduğu kırık heykel başı, Athena'ya aittir. Medusa bu heykeli temizleyip tapınağın baş köşesine yerleştirir. Etrafına çiçekler dizerek, kendisine bütün bu kötülükleri yapan tanrıça annesine dualar etmeye başlar ve onu sevmeye devam eder.
Medusa zeki bir kadındır, bu davranışıyla etrafında, Athena'nın ve Zeus'un gücünü de arkasına aldığı, korunaklı bir alan, yani yeni bir tapınak oluşturmuştur. Ancak işin psikolojik boyutu biraz daha karmaşıktır. Medusa, bu durumdaki bir çok çocuğun yaptığı gibi, annesini aklamayı, onun da en az kendisi kadar çaresiz olduğunu düşünmeyi istemiştir. Annem, hayatta kalabildiğim için kesin seviniyordur varsayımıyla, bilinç altının kendisine oyun oynamasına izin vermiş, zihin dünyasında biraz da olsa sakin kalabilmek için, hayatı boyunca tapındığı, anne tanrıça Athena'nın heykelini baş köşeye bırakarak, onunla olan bağını koparmamayı tercih etmiştir.
KURBAN OLMAMAYI SEÇMEK
Gerçek hayatta, bizim ülkemizde yaşandığı şekliyle, Medusa'nın durumundaki kadınlar, ya öldürülür, ya intihar ettirilerek toplumun vicdanı rahatlatılır, ya da hayat kadını olarak, kendisine diş bileyen erkeklerin kurbanı olur. Ancak Medusa kendisine hazırlanan bu kalıpların hiçbirine sığmamıştır. Ne tecavüzü kabullenip susmuş, ne intihar edip öz annesinin ve babasının sözde namusunu temizlemiş, ne de uğradığı tecavüzden sonra, erkeklerin ona bir hayat kadını gibi davranmasına izin vermiştir. Medusa bütün bu beklentilere ve denemelere karşı koyacak kadar güçlü bir kadına dönüşmüştür.
Antik Yunan'da ki sağlık ve şifa tanrısı Asklepios'un sembollerinden biri, yılanlı bir değnektir. Halk arasında yılan zehri toplayabilen ve bunlardan ilaç yapabilen, "pharmakeus" veya "herbalist" denilen kişilerden hem korkulur hem de bu kabiliyette olan insanlara saygı duyulurdu. Medusa da bu insanlardan biriydi. Bir mesleği vardır Medusa'nın, zehirlerin ve de panzehirlerin bilgisine hakimdir.
Medusa bu bilgi ve yeteneği ile etrafında güçlü bir yapı oluşturmuş, zaman içerisinde kendisine yapılan bütün saldırıları savuşturacak kadar güçlü bir tapınak kurmuştur. Öyle ki, hikayeye göre, Medusa'nın bahçesi kendisine saldırmak ve tecavüz etmek isteyen erkeklerin taşlaşmış heykelleri ile doludur.
İlginç olan şu ki Medusa'nın halk arasındaki lakabı koruyucudur. Kadınlar, Medusa'yı çocuklarının koruyucusu olarak görürler, ocaklarının önüne Medusa'nın başının olduğu bir koruma demiri bırakırlar, amaç çocukları Medusa'dan korkutmak değil, onları ateşten korumaktır. Ya da Medusa'nın hikayesi özellikle genç kızlara anlatılırken, amaç Medusa'yı şeytan olarak anlatmak değil, kendi kızlarını böyle bir sondan korumaktır. Medusa'nın hikayesi hiç kimsenin kendi evladı için dileyeceği türden bir hikaye değildir. En çok da, Medusa'nın açık dalgalı saçları bir tehdit olarak görülür, ve kız çocuklarına saçlarını saklamaları salık verilir.
TRİCHOPHOBİA VE POTENZ (ERKEKLİK GÜCÜ) ENDİŞESİ
Baskıcı ataerkil kültürler, kadının saçlarını kontrol altına almayı, onun dişil enerjisini, cinselliğini ve dolayısıyla varlık gösterme çabasını kontrol etmek ile eşdeğer görürler. Öyle ki kadının saçları, ataerkil dünyada, fobi boyutunda bir huzursuzluğa sebep olur. Bu korkunun literatürdeki adı trikofobidir (Trichophobia). Genç kadının dişil enerjisi karşısında, özgüveni düşük olan yaşlı ataerk, ‘potenz’ini tehdit altında hisseder. Dolayısıyla 3000 yıl önce de, tıpkı bugün olduğu gibi, kadının saçlarının nasıl örtüleceği, erkek cemaatlerinin ve geleneksel kural koyucuların en büyük problemidir.
MEDUSA'NIN ÇOCUKLARI VE KATİLLERİ
Poseidon'un tecavüzünden sonra, terkedilmiş bir tapınak harabesinde hayatta kalmaya çalışan genç Medusa, bir başına iki tane oğlan çocuğu doğurmuştur. Ancak henüz gücü yerinde olmayan Medusa, çocuklarını Zeus'un kaçırmasına engel olamamıştır. İkiz olan çocuklardan birinin adı Pegasus'tur, yani şu çok iyi bildiğimiz kanatlı beyaz at. Diğeri ise, ismi altın kılıç anlamına gelen savaşçı dev Chrysaor'dur.
Mitolojide olayların metaforik bir sistem ile işlendiğini, insanlığın dimağında trajik izler bırakan şablon hikayelerin, bu usuller ile halka aktarıldığını artık bilen ve anlayan aklımız, Hesiod'un ‘Theogony’ ve Apollodorusun ‘Bibliotheca’ kitabında anlatıldığının aksine, bu iki çocuğun, Medusa ölürken boynundan akan kanlardan oluşmadığını tahmin etmekte zorlanmayacaktır. Çünkü Medusa’nın tecavüz sonucundaki hamileliği hikayenin başlangıcıdır.
Ne büyük rastlantıdır ki, Medusa'yı öldürmek üzere gönderilen Perseus'un en büyük yardımcılarından biri, kanatlı bir attır, diğeri ise altın bir kılıçtır. Bu hediyeler Perseus'a babası Zeus tarafından verilir. Perseus'a verilen parlak kalkan ise bizzat Athena tarafından verilmiştir, kalkanın üzerinde Athena'nın arması vardır.
Gücünü ve iktidarını, dramatik eylemler, tecavüzler ve entrikalar ile sürekli tazeleyen tanrı baba Zeus, Perseus'un yanında, öz annelerini öldürmeleri için, Medusa'nın tecavüzünden doğan öz çocuklarını göndermiştir.
Yeterince güçlenmiş olan Medusa'nın, ergenliğini henüz atlatmış, tecrübesiz genç bir oğlan çocuğu olan Perseus’u yenmesi elbette zor olmayacaktı. Ancak Medusa'yı ölmeye ikna eden şey, karşısında kendi evlatlarını ve hayatı boyunca iyiliği için dua ettiği tanrıça annesi Athena'nın, kalkanını görmekti. Onu öldürmeye gelenler, hayatı boyunca kızmayı başaramadığı ve tapınmaktan vazgeçemediği ailesidir.
EVE DÖNÜŞ
Kalbi kırılır Medusa'nın, savaşmaktan yorulmuştur, vazgeçer. Perseus'un kendisini öldürmesine izin verir. Çünkü ancak ölünce, ana ocağına geri dönebilecektir. Medusa trajik bir zafer ile, hayatı pahasına olsa bile, kendisini Athena'nın evine köle olarak veren, hiçbir surette sahip çıkmayan, tecavüze uğradığında sessiz kalan annesi Ceto’dan, ancak kendi ölümü ile hesap soracaktır.
Mitolojik hikaye hadiseyi bu olay örgüsü ile anlatmaz, ancak Medusa'nın bakışları kullanılarak öldürülen deniz canavarının adı Ceto'dur.
Medusa'nın, yaşadıklarından sonra hayatta kalması, güçlü bir kadına dönüşmüş olması öz ailesi için hiçbir şey ifade etmez. Medusa'yı evlerine kabul etmezler. Çünkü onlar için artık evlerinde yaşayan genç bir kız değil, tecavüze uğramış, bekareti alınmış, namusu kirletilmiş bir kadındır. Evlatları bile olsa, sözde namuslu olan temiz evlerinin kapısından içeriye kabul etmezler. Medusa'nın baba ocağına dönmesinin tek bir yolu vardır. Artık savaşmaktan yorulduğu hayatından vazgeçip, ölmek.
Kızının kesik başıyla karşılaşan canavar annesi Ceto, taş kesilerek denizin derinliklerine gömülür.
ATHENA’NIN KANLI ZAFERİ
Perseus Medusa'nın kesilmiş başını Athena'ya götürür, Athena, tıpkı attığı iftiradaki gibi çirkin tasvir ettirdiği yılan saçlı bir canavar resmini, meşhur kalkanının üzerine işletir. Savaşın kazananı ataerkil yasanın uygulayıcısı, tanrıça ana Athena gibi görünür.
PEKİ YA 3000 YIL SONRA GÜNÜMÜZDE?
Kendini hiç bıkmadan tekrar eden bu hikayeyi, mağdur olan genç kadınların kazandığından söz edebilir miyiz? Gelişmiş ülkelerde belki kısmen evet.
Ancak ülkemizdeki tecavüzlerin çoğu aile içerisinde yaşanmıyor mu?
Susup katlanan kadın, ev kölesi olarak hayatına devam ederken, direnen ve karşı koyan kadın ya kendi çocukları, ya kocası, ya kardeşleri, ya da babası tarafından öldürülmüyor mu?
Sokağa atılan kadın, kendi ailesi dahil olmak üzere herkes tarafından itilip yalnızlaştırılıp, eğer kendi başına ayakta durmayı başaramazsa, devlet tarafından da kafi derecede desteklenmediği için, eninde sonunda vahşi erkeklerin kullanımına terkedilmiyor mu?
Doğurduğu ve bakamadığı çocuklara kocasının ailesi tarafından el konulmuyor mu?
Şeytanlaştırılan özgür genç kadının, bakışından, konuşmasından, başarılarından, saçlarından, gülüşünden, yürüyüşünden, okuma isteğinden, hala rahatsız olunan bir ülkede yaşamıyor muyuz?
Özgür, serbest kadın kavramı, Anadolu'da başına buyruk, sahipsiz kadın tanımlamasına karşılık gelmiyor mu hala?
Hikayesi yıldızlara işlenen Medusa, bizim topraklarımızın kadını.
Zekası, güzel saçları, sesi, başarısı tehdit olarak görülen kadın. Bu kadın hala karanlık örtülerin arkasına hapsedilip, mesleksizleştirilip, vasıfsızlaştırılıp, sesi çalınıp, evlerin içerisinde tutulmaya çalışılmıyor mu?
HİKAYEYİ YAZAN KALEM
Tanrıça anayı, tanrı babayı ve onların şahsındaki ataerk'i en çok delirten şey, Medusa'nın çığlığını susturamamış olmalarıdır, kendi başına bir hayat kurabilmiş olması, güçlenmesi ve onlara duyduğu hastalıklı sevgiye rağmen hayatta kalmasıdır.
Ancak kadının hikayesini yazan kalem hala ata-erklerin elinde, dolayısıyla egemen tarih, egemenlerin tarihi oluyor... Tecavüze uğrayan kadının hikayesini, tecavüz eden ataerk yazdığı müddetçe, genç kadın, şeytan, yılan saçlı, yılan dilli, korkulması gereken bir canavar olarak anlatılmaya devam ediliyor.
Medusa'nın erkekler tarafından yazılan 3000 yıllık tarihi, başka başka kadınların suretinde ve isminde, adalet saraylarında, divanlarda, mahkeme duvarlarında hala yankılanıyor. Nedense masumiyet hala suçlu bulunup, katillerin iyi halden ceza indirimi alarak, erkeklik bahanesi ile, doğal ortamlarında yaşamaya devam ettikleri bir tarih binlerce yıldır tekrarlanıyor.
Kadın Medusa, tecavüze uğramış, masumiyeti çalınmış, anası babası tarafından kirli bulunup kapılardan kovulmuş, cezalandırılmış, sürülmüş, yalnızlaştırılmış, öldürülmüştür. Bu çağlar üzeri, ağır bir insanlık suçudur.
YUNAN TRAGEDYASINDAKi ŞABLONLAR
Yunan tragedyasındaki karakterlerin her biri aslında birer şablondur. Zeus ve Poseidon, teokratik ya da otokratik yönetici sınıfına denk gelir; bu ataerklerin her zaman kral olmaları gerekmez. Bu adamlar bazen bir eyaletin valisidir, bazen bir aşiret reisi, bazen de sadece evin içerisindeki baba ya da dededir.
Athena, erkeğin oluşturduğu düzeni kabul etmiş kadın tiplemesine denk gelir. Bu şablonun içerisine giren kadınlar, ataerkil düzenin, kadın üzerindeki baskısını en az erkekler kadar onaylayıp devamını sağlarlar. Hatta evin içerisindeki durumlara hakim oldukları için daha zalimce davranırlar. En nihayetinde, Medusa'yı öldürmesi için Perseus’un eline silah olarak kalkan tutuşturan kadın Athena'dır.
Perseus ise, genellikle güç sahibi olan ataerk tarafından eline silah tutuşturularak cinayet işlettirilen genç delikanlıdır. Geleneklerin ve törelerin ikna ediciliği ve ataerk’in genç delikan-lı üzerindeki tesiri o kadar yüksektir ki, genç delikanlı eline tutuşturulan silahla, tanımadığı ve husumetinin bulunmadığı genç kadını hiç düşünmeden katleder, ve karşılığında babasının, hanesinin hatta külliyen erkekliğin namusunu temizlediği için kahraman ilan edilir.
Bu şablonların içini dolduran karakterlere ve bu şablonun ana hatlarını belirleyen gelenekle-re, özellikle ülkemizde yoğunlukla rastlanıyor. Öyle ki her yıl işlenen kadın cinayetlerinin sayısı şiddetle artıyor. Yani atası tarafından eline silah tutuşturulmuş katil Perseus, ataerkil dünyanın 3000 yıllık zafer çığlığı gibi, Medusa’nın kanını, masumiyetin suçlu bulunduğu mahkeme koridorlarına akıtmaya devam ediyor.
Üç bin yıl önce gürleyen ataerk’in, gelişmiş ülkeler için hiçbir anlamı olmayan geleneklerini ülkemizin kültür olarak benimseyip yaşatmaya devam ettikçe, ne kadın cinayetlerinin sonu gelecek ne de gelişmiş medeniyetlerin nezdinde, az gelişmiş, ilkel, zorba canavarlar olarak yargılanmaktan kurtulmak mümkün olacaktır.
Çok Okunanlar
Gelinim Mutfakta kim elendi? 10 bileziği kim aldı? 22 Kasım 2024 puan durumu
22 Kasım 2024 burç yorumları
Fenerbahçe En-Nesyri için Al-Nassr'den gelen rekor bonservisi reddetti
BEDAŞ 22 Kasım'da İstanbul'da elektrik kesintisi yaşanacak mahalleleri açıkladı
Netenyahu'yu tutuklayacak ülkeler belli oldu!
Lüks araba markası Jaguar logosunu neden değiştirdi? Yeni logosu ne oldu?
Bakan Yusuf Tekin'den Teğmen Ebru Eroğlu ve diğer teğmenleri kurtaracak karar!
21 Kasım 2024 reyting sonuçları: Perşembe günü hangi yapım birinci oldu?
Mauro Icardi’nin Greeicy ile kulis paylaşımı Nara’yı çileden çıkardı
İsmi Fenerbahçe ile anılıyordu: Al Nassr'da flaş Talisca gelişmesi