Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
ve ve
ve ve
ve ve
Temizle
Euro
Arrow
34,9385
Dolar
Arrow
32,5064
İngiliz Sterlini
Arrow
40,8451
Altın
Arrow
2441,0000
BIST
Arrow
10.087

Zephyrus, peri kızı Flora ve kırmızı gül paradoksu

İnsanların çiçekler ile duygularını ifade etmeleri kapitalizmin uydurduğu bir tüketim hilesi mi, yoksa on binlerce yıl evvelinden, bilinçaltımıza çiçek kokuları ile işlenmiş, içgüdüsel bir ihtiyaç mı? Yeryüzünün, nev-i revnak ve türlü tesirlere muktedir olan bitkileri, çiçekçi dükkânlarına hapsedilmeden önce, insanların gündelik hayatlarının bir parçasıydı.

On binlerce yıl evvel yaşayan kadınlar için çiçeklerin önemi, günümüzün modern kadınları için olduğundan çok daha fazlaydı.

Peki, çiçekleri kadınlar için bu kadar önemli yapan neydi?

Dünyanın her yerinde, dini ve kültürel farklılıklara rağmen, her bahar ekinoksu'nda, festivaller yapılır. Paskalya, Easter, Ostern, Pascua, Pesach gibi birbirine benzeyen isimler ile adlandırılan bu festivallerin amacı, baharın gelişini, üremeyi, cinselliği, doğurganlığı ve, yenilenmeyi kutsamaktır.

İnsanların doğa ile iç içe olduğu zamanlarda, devamlılığın olmazsa olmazı olan bu festivallerin en önemli aktörleri ise başlarında rengarenk çiçeklerden yapılmış taçlar taşıyan, gencecik, hayat dolu kadınlar ile genç delikanlılardı.

Bu festivallerde, ilkbahar tanrıçası Flora'ya adaklar sunulur, nev-baharı,  çiçekleri ve yemişleri yeniden oluşturduğu için teşekkür edilirdi.


(Resim, ünlü ingiliz ressam John William Waterhouse tarafindan 1916 yılında yapılmıştır.Klasik mitoloji, edebiyat ve tarihi konuları çağdaş bir estetikle birleştirerek kendi döneminin ötesinde bir etki bırakan Waterhouse’un bu eseri, İtalyan Rönesansı'nın öncülerinden biri olarak kabul edilen Giovanni Boccaccio’nun 'Decameron' adlı hikâye koleksiyonuna dayanmaktadır. Üstte)

Batı rüzgârı tanrısı Zephyrus bir gün orman gezintisi yaparken, kıyısından pırıl pırıl nehir geçen, bir ağacın üzerinde dinlenmek ister. Tam o sırada, ağacın altında, topladığı çiçekler ile saçlarını süsleyen, güzeller güzeli peri kızı Chloris ile karşılaşır. Rüzgâr tanrısı, kahverengi saçlarını kızıl çiçekler ile süsleyen peri kızına ilk bakışta âşık olur. İsmi, 'baharda yeni filizlenen yeşil' anlamına gelen Chloris de, kendisine beyaz çiçekler hediye eden Zephyrus'un cazibesine kapılır.

Çok geçmeden evlenmeye karar verirler. Evlendikten sonra Chloris ilkbahar tanrıçası olur, Zephyrus ile birlikte gittikleri her yerde doğa yenilenir, ağaçlar yeşillenir ve rengarenk türlü türlü çiçekler açar her yerde. Bu sebepledir ki ilkbahar tanrıçası Chloris, Flora ismini alır; Flora'nın Roma mitolojisindeki sembolü ise çiçektir. 

Genellikle aşk, sevgi gibi kavramlar ile sembolize edilen çiçek, söz konusu tanrıça Flora olduğunda yeniden oluşumun ve hamileliğin sembolüdür. Çiçek, biyolojik fonksiyonu itibarıyla bitkilerin üreme organıdır. Üremek için gerekli olan, erkek üreme organı stamenler ve dişi üreme organı pistilleri kendinde barındırır.

Çiçeğin döllenmesi, yeni hayatın başlangıcı olan tohumların oluşumuna yol açar, ki yeni tohumlar doğanın çeşitliliğinin artması ve yeni bitkiler demektir. Dolayısıyla çiçekler birçok kültürde, yaşam döngüsünün başlangıcını, ilkbaharı ve yenilenmeyi simgeler; tıpkı hamileliğin, döllenmeden doğuma kadar olan süreçte, dünya üzerindeki yaşamın sürekli yenilenmesini simgeliyor olması gibi.

 

Bu nedenle genç kızlar bahar festivalinde saçlarına, özel çiçeklerden yapılmış taçlar takarak, en güzel elbiseleri ile, o gün için hazırlanmış yiyecekler ve içecekler arasında, genç yaşlı çoluk çocuk hep birlikte neşeyle dans ederler. Sadece, zorluklarla dolu kış mevsimini atlatıp doğanın bereketli kapısını bir kez daha aralamış olmak bile, kutlama yapmak için harika bir sebeptir. 



(Charles Daniel Ward, The Progress of Spring, 1905)


Sonbaharda, belki de hasat festivali sırasında, hamilelik süreci başlamış olan kadınların, dokuz ay sonra yani ilkbahar aylarında doğum yapmaları beklenir. İşte çiçeklerin asıl önemi burada karşımıza çıkar; anneler, kızkardeşler, başlarına taç yaptıkları çiçekler ile, aslında hamile genç kadının hayatını kurtarırlar.

Henüz tıbbi yardımın, ilaçların, doktorların esamesinin bile geçmediği zamanlarda, hamile bir kadının doğum sırasında hayatını kaybetme riski, günümüze göre çok yüksekti. Bu risklerin azaltılmasının tek yolu ise çiçeklerin, otların, köklerin ve mantarların dilini anlamaktan geçiyordu. Kadınların bahar festivallerinde tanrıça Flora‘ya hediyeler verip onun için dans etmelerinin sebebi bu olsa gerekti.

Flora, sevgilisi Zephyrus ile birlikte, kadınlara hayatlarının en zor zamanlarında onlara  çiçek hediye ediyordu. Genç kadınların saçlarını süsleyen, başlarına taç ettikleri çiçeklerin faydası neydi, ne için kullanılıyorlardı bu bitkiler?

Zannettiğimizden çok daha tesirli, hatta bazıları zehirli olan bu bitkilerin isimlerini direkt vermeyi doğru bulmadığımdan, bu bitkileri kendi bulduğum isimler ile yazmayı tercih ettim. 

Küpeli Yakut Dalı: Bu bitki ile yapılan çayın, rahmi doğum için güçlendiriyor; bu da daha verimli bir doğum sancısı aktivitesine yol açıyordu. 

Gün Yanığı Otu: Doğum sonrası rahim iyileşmesini desteklemek ve doğum sonrasında menstrüasyonun düzenlenmek için kullanılıyordu. Dalinciten otu ise doğum sonrasında anne sütünü artırmak için kullanılıyordu.

Kara Göl Otu: Güçlü zehirli özelliklerine rağmen, geçmişte doğum ağrılarının hafifletilmesi için, kontrol altında ve çok küçük dozlar halinde kullanılıyordu. Sadece doğumun tehlikeli olduğu durumlarda, doğum kanalı kaslarının rahatlaması için, kas gevşetici olarak kullanılmıştı.

Tehlikeli doğumlarda ya da  düşüklerde bu bitkiler riskli olmalarına rağmen  hayati öneme sahipti. Ağrı kesicilerin, antibiyotiklerin ve etkili doğum kontrol yöntemlerinin henüz olmadığı bir dünyada, hayatının büyük bir kısmını hamileliklerle geçiren bir kadın için bu çiçeklerin, köklerin ve yemişlerin ne anlama geldiğini, neden bu kadar kutsandığını anlamak sanırım hiç zor değil. Kaldı ki yakın geçmişimize kadar tıbbi imkânlardan mahrum olan bölgelerde, riskli olmasına rağmen bu  bitkilerin kullanılmasına devam ediliyordu.

Aslında bir erkek sevdiği kadına çiçek aldığında, eşinin binlerce yıllık bilinçaltı öğrenmelerine ve korkularına seslenir. Ona, hamilelik sürecinin ne kadar tehlikeli olabileceğini anladığını, korkmamasını ve yanında olacağını ifade eder aslında.

Bahar mevsiminde sevdiğiniz kadına hediye edeceğiniz bir demet  kır çiçeğinin, huzur veren mutluluğuna bir de bilinçaltımızın bu penceresinden bakmak ilginç olabilir.