SEÇİMLERİN DEMOKRATİKLİĞİ MESELESİ
Çok partili siyasal hayata geçildikten sonra Türkiye'de defalarca genel ve yerel seçim yapılmıştır. Bu elbette son derece önemlidir. Bununla birlikte, bir ülkede seçimlerin yapılıyor olması, tek başına demokratik toplumun varlığını kanıtlamaz. Başka önemli unsurlarla desteklenmeyen oylama (seçim) plebisite dayanan bir otoriter rejim anlamına da gelebilir.
Demokratik siyasal hayatın en önemli güvencesi muhalefet partilerinin iktidar ile eşit koşullarda seçimlere katılabilmesi olmalıdır. Bunu sağlayabilecek en önemli unsur, devlet aygıtının iktidar tarafından baskı aracı olarak kullanılmamasıdır.
Propaganda sürecinde kamu kaynaklarının, kamu gücünün iktidar partisi lehine kullanılamaması-bununla ilgili ciddi hukuk güvencelerinin var olması gerekir. Seçim yargısının gerçekten şeffaf, tarafsız, kararlarının adil olduğundan kuşku duyulmaması eşit derecede önemlidir.
Şimdi 1957 seçimlerinde bu kriterlerin ne ölçüde geçerli olduğunu inceleyelim.
İKTİDARIN SEÇİM İTTİFAKINI ENGELLEMESİ
Bu seçimler öncesinde muhalif siyasi partiler arasında seçim ittifakı teşebbüsünde bulunmuştu. Fakat Demokrat Parti iktidarı, seçim ittifakını engelleyecek bir yasa çıkarmıştır. Bu nedenle bütün siyasi partiler kendi listeleriyle seçimlere girmek zorunda kaldılar. Bununla birlikte, yasal olarak ittifak yapması engellenen muhalefet partileri arasında fiilen işbirliği yapılan seçim bölgeleri oldu. Partilerin birbirleri lehine feragat ettikleri seçim bölgeleri oldu.
ORD. PROF. FUAT KÖPRÜLÜ’NÜN ADAYLIĞININ ENGELLENMESİ
Fuat Köprülü, Demokrat Parti’nin en önemli kurucularından biriydi. 6-7 Eylül olayları ve İspat Hakkı tartışmaları sırasında partiden kopan grubun düşüncelerinde haklı olduğunu düşünüyordu. Partinin başlangıçta ortaya koyduğu liberal demokratik yapıyı terkettiğini düşünen bu kesim Hürriyet Partisini kurmuştu. Fuat Köprülü de Demokrat Parti’den istifa ederek Hürriyet Partisine katıldı. 1957 erken genel seçim kararı ilan edildikten sonra Köprülü’nün Hürriyet Partisinden milletvekili adayı olması Demokrat Parti önderleri açısından çok ciddi bir siyasi tehdit oluşturuyordu. İktidar Köprülü'nün aday olmasını engellemek için seçim kanununda değişiklik yaptı.
Yapılan değişikliğe göre, bir kimsenin partisinden istifa ettikten sonra altı ay geçmedikçe başka bir partiden aday olması mümkün olmayacaktı. Köprülü, DP’den 6 Eylül 1957'de istifa etmişti. Erken genel seçim tarihi: 27 Ekim 1957 idi. Bu suretle iktidar, Demokrat Parti kurucuları arasında yer alan Fuat Köprülü’nün Hürriyet Partisinden aday olmasını engellemiş oldu.
SEÇMEN KÜTÜKLERİ SAHTEKARLIĞI
İktidarın başvurduğu başka bir yöntem seçmen kütükleri üzerinde yapılan tahrifattı. Muhtarlıklar büyük bir ekseriyetle iktidar yanlısı olduğu için seçmen listeleri üzerinde ciddi tahrifatlar yapıldı.
Muhtarlıklar marifetiyle, CHP'li seçmenler kütüklerden yok edilmişler, yerlerine Demokrat partililer yazılmıştı. Hem de birkaç sandıkta.
DP’nin seyyar seçim kazandırma ekipleri, mükerrer yazdırılmış kendi partizanlarını sandık sandık taşımışlardı. Yani iktidar organize bir seçim harekatı yürüttü. Daha doğrusu, sandık sonuçlarını lehine çevirecek her türlü tedbiri daha baştan almıştı. Daha sonra Türkiye bunlara benzer hatta çok daha organize seçim sahtekarlıkları yapan iktidarlar görecektir.
Özetle, 1957 seçimlerinde, CHP’ye oy vermesi muhtemel seçmenler isimlerini seçmen kütüklerinde göremediler, kendileri yerine Demokrat Parti’nin mükerrer kaydedilmiş partizanları oy kullandılar. Hem de birkaç yerde. Seçmenlerin seçim yargısı yoluyla başvuruları sonuçlanana kadar “atı alan Üsküdarı geçmiş oldu”
İktidarın en önemli müttefiki muhtarlar aracılığıyla sahtecilik yapılabiliyordu. Pek az CHP li seçmen durumu düzeltmek için il/ilçe seçim kurullarına başvurma yoluna gitmişti.
O zamanki seçim kanununa göre itiraz süreci muhtarlıklarda başlıyordu. Usulsüz kayıt, mükerrer kayıt bazı seçim bölgelerinde fahiş oranlara ulaşıyordu.
Ulus Gazetesinin 28 Eylül 1957 tarihli manşet haberi şöyleydi: “seçmen kütükleri bir kelimeyle facia”
BÖLÜKBAŞI’NIN DOKUNULMAZLIĞININ KALDIRILMASI- TUTUKLANMASI VE YENİDEN MİLLETVEKİLİ SEÇİLMESİ
1957 seçimleri sırasında Cumhuriyetçi Millet Partisi Genel Başkanı Osman Bölükbaşı hapisteydi. Seçimler öncesinde Temmuz başında yasama dokunulmazlığı kaldırılmış, tutuklanmıştı. Bölükbaşı Kırşehir’den yeniden milletvekili seçildiği için Ankara Merkez Cezaevi 10 numaralı koğuşunda iktidarı mahcup etmek için mahkumlar önünde milletvekili andı içti. İktidar Bölükbaşının yeniden yasama dokunulmazlığı kazandığını dikkate almaksızın “tahliye edilmemesi” konusunda epey diretti. Fakat mahkeme seçilmiş milletvekilinin yasama dokunulmazlığı olduğu gerekçesi ile birkaç ay sonra Osman Bölükbaşıyı tahliye etti. Bölükbaşı’nın dokunulmazlığının kaldırılması, tutuklanması, milletvekili seçildikten sonra iktidarın isteksizliğine rağmen yargı yerinin seçilmiş milletvekilini tahliye etmesi üzerine bir inceleme yazısı yerinde olur.
YASALARDA İKİ ÖNEMLİ DEĞİŞİKLİK
Fatih Yaşlı’nın “Menderes düşerken tekerrür eden tarih” başlıklı makalesinde işaret ettiği gibi, erken genel seçim kararından önce iktidar iki kritik yasal düzenleme yapmıştı. Bunlardan biri basın kanununda kolayca istismar edilebilecek “ devletin siyasi ve mali itibarını sarsabilecek yayın” ibaresi idi.
İkinci düzenleme Toplantı ve Gösteri Yürüyüşü Kanununda yapıldı. Düzenlemeye göre siyasi partilerin açık hava faaliyetleri sadece seçim dönemi ile sınırlandırılıyordu. Bununla muhalefetin siyaset yapması fiilen yasaklanmış oldu. Merkez örgütü dışında il ve ilçe kongreleri bile yapılamıyor, toplantı ve gösteri yürüyüşü kanununa aykırı toplantı gerekçesiyle polis baskınına uğruyordu.
BASIN ÖZGÜRLÜĞÜ - TOPLANTI VE GÖSTERİ YÜRÜYÜŞÜ KANUNU
DP, basını kontrol altına almak için yeni kanunlar çıkardı. Metin Toker 1957 Şubat'ında tutuklandı. Hükümet tüm gösterileri yasakladı. Toplantı ve gösteri yürüyüşü kanununda değişiklik yapıldı. Siyasi partiler faaliyetlerini yapamaz hale geldiler. Siyasi toplantılar ve gösteriler neredeyse imkansız hale getirildi. Hatta muhalif partilerin yerel kongrelerinin yapılması dahi engellendi. Cumhuriyet Halk Partisi il ve ilçe yöneticileri parti adına herhangi bir faaliyette bulunduklarında kovuşturmaya uğradılar. Başvurulan kanun toplantı ve gösteri yürüyüşü kanunu idi. Parti faaliyetleri kanuna aykırı toplantı olduğu gerekçesiyle polis tarafından basılıyordu.
Bu kanunun ilk uygulandığı siyasetçi CHP Genel Sekreteri Kasım Gülek oldu. Gülek’in attığı her adım polis tarafından takip ediliyordu. Gülek 1956 Haziran'ında Karadeniz gezisine çıkmıştı.
İktidara göre Gülek’in vapurda gazetecilerle basın toplantısı yapması kanunsuz bir toplanma eylemi idi. Gülek, bu gezisi sırasında toplantı ve gösteri yürüyüşü kanununa muhalefetten defalarca gözaltına alındı. Yani ana muhalefet partisinin genel sekreteri vapurda basın toplantısı yaptığı için toplantı ve gösteri yürüyüşü yasasına muhalefetten gözaltına alınabiliyor, tutuklanıyor ve yargılanabiliyordu. Gülek, 1956 Ağustos'unda Rize Asliye Ceza Mahkemesinde 6 ay hapse mahkum oldu.
30 Ağustos 1956'da Anıtkabir'e çelenk koymak isteyen Hürriyet Partililerin Anıtkabir'e girmesi engellendi. Aynı yılın Haziran'ında yüksek yargıya yönelik geniş çaplı bir operasyon yapıldı. Menderes Hükümeti Yargıtay Birinci Başkanı dahil olmak üzere yüksek yargıçları emekliye sevk etti. Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Dekanı Prof.Dr. Turhan Feyzioğlu görevinden alındı. 1957’de CHP’den milletvekili seçildi.
Bir taraftan da anti komünizm rüzgarları estirilmeye devam ediyordu. Hikmet Kıvılcımlı’nın Vatan Partisi bu atmosferden nasibini aldı. Vatan Partisi, 1957’nin sonlarına doğru komünist şahıslar tarafından sevk ve idare olunuyor gerekçesiyle kapatıldı
RADYONUN SADECE İKTİDAR ADINA YAYIN YAPMASI
Devlet Radyosu DP iktidara geldikten sonra muhalefete tamamen kapatılmıştır. Radyo sadece iktidar partisinin propaganda aracına dönüştürülmüştür. Bu nedenle ülke çapında Radyo Dinlemeyenler Cemiyeti kuruluyor. Yani iktidarın denetimindeki radyo yayınlarına göre “bir Türkiye” var. Bir de radyo ile hiçbir şekilde sesini duyuramayan muhalif Türkiye vardı. DP iktidarı yıllarında.
İktidarın bu uygulamayı meşrulaştırma gerekçesi de inanılır gibi değildi. İktidara göre, radyoda iktidar veya muhalefet partilerinin propagandası yapılmıyordu. Sadece devlet icraatına ilişkin haberler yapılıyordu. Menderes veya bir bakan radyoda konuşurken Demokrat Partili olarak değil , başbakan veya bakan olarak icraatını açıklıyordu. Bir partili olarak değil. Komik sayılabilecek bu açıklama modeli yıllarda devam eden partizan radyoculuğun resmi gerekçesi oldu.
Menderes'e göre bu uygulama son derece demokratikti. Partiler arasında eşitliği sağlıyordu.
İKTİDARIN PROPAGANDA YÖNTEMLERİ
1950’ler boyunca, Türkiye’nin popülist sağ hegemonya partilerinin klasikleşmiş dört propaganda kartı vardı: hamaset milliyetçiliği, din istismarı, milli irade klişesi ve icraatçılık.
Bu arada gericilikle temas daima korunuyordu. Said Nursi bazı temel atma törenlerine davet ediliyor, temellere harç koyuyor, dualar ediliyordu. Kendisine hediye edilen otomobille Demokrat Parti adına propaganda faaliyetlerine katılıyordu. Celal Bayar bunları görmezden gelirken, Menderes irticayı- seçimlerde yararlanmak koşulu ile- okşamaktan kaçınmıyordu.
MUHALEFET MİTİNGLERİNİN ENGELLENMESİ
20 Ekim'de İsmet Paşa'nın miting yapacağı Taksim Meydanında elektrikler kesildi. Yüzbin kişinin toplandığı alanda muhalefet kendi kitlesine ulaşamadı. Cumhuriyetçi Millet Partisinin genel başkanı Osman Bölükbaşı adaydı. Ama hapisteydi. CMPlilerin mitinglerinde hapisteki genel başkanlarının fotoğraflarını taşımaları polis tarafından engelleniyordu.
Ankara Kızılay Meydanı'nda ellerinde Atatürk resimleri ile miting yapmak isteyen gençler polis tarafından engelleniyor, emniyete götürülüyorlardı.
MENDERES’E GÖRE İSMET PAŞA HASTA
Başbakan Menderes, İsmet Paşa’nın “memlekette siyasi buhran vardır” sözlerini şöyle değerlendiriyor: “Buhran İsmet Paşa'nın kendi kafasındadır, Sevgili vatandaşlar, İsmet Paşa hastadır. İsmet Paşa, Malta Humması gibi, Asya Gribi gibi bir nevi hastalığa müpteladır. O hastalığın adı da daüliktidar yani iktidar hastalığıdır.
Menderes devamla şöyle diyor: “54 seçimlerinde meclise 30 kişi ile geldiler. 30 kişinin fitnesi bütün vatanı sardı. 30 tane de bizim içimizden hıyanet eden çıktı. (Burada Hürriyet Partisi kurucularını kastediyor) Eğer bu memlekette siyasi istikrar istiyorsak DP’yi kahir bir ekseriyetle iktidara getirmek lazımdır.”
Görüldüğü üzere Menderes, 30 milletvekilinden oluşan bir muhalefetin varlığına bile tahammül edemiyor. Muhalefeti fitne olarak yorumluyor ve daha büyük bir çoğunluk istiyor.
MENDERES’İN RADYO YAYINI İLE SEÇİM KANUNUNU İHLAL ETMESİ
Daha oy verme işlemleri ve yasaklar devam ederken, saat 14.00 civarında Menderes’in talimatıyla tamamen iktidarın denetiminde olan Devlet Radyosu seçim sonuçlarını açıklamaya başladı. Radyoya göre, Demokrat Parti seçimi kazanmıştı. Hatta CHP lideri yenilgiyi kabul etmişti.
Bu kuşkusuz iktidarın muhalif parti seçmenlerine yönelik bir manüplasyonu idi. Menderes açıkça seçim kanunu ihlal ediyordu.
Yapılan kanunsuzluğu engellemek için İsmet Paşa, Fatin Rüştü Zorlu’yu aradı. O da bir süre oyaladıktan sonra Adnan Menderes ile görüştüğünü gereğinin yapılacağını söyledi. Tahmin edileceği gibi,Menderes seçimi kazanma hırsıyla radyo yayınını devam ettirdi. Yapılan anayasaya, yasalara, seçim kanununa aykırıydı. CHP, yapılan kanunsuz eylemi Yüksek Seçim Kurulu’na bildirmişti. İktidar, seçim kanununa aykırı bir şekilde radyo yayına devam ederken YSK karar vermek üzere toplandı. Bu arada Demokrat Partinin seçimi kazandığına dair yayınlarına devam edildi.
AJANS PRESS’E YALAN HABER SERVİS ETME
Bu arada, Menderes, büyük kanunsuzluğa hatta siyasi ahlaka aykırı bir işe daha imza attı. Sanki İnönü'nün vermiş olduğu bir demeç Ajans Press’e servis edildi. Habere göre, İnönü seçimi kaybettiğini itiraf ediyor ve en fazla 120 milletvekili çıkarabiliyoruz diyordu. Bu İnönü’nün ağzından verilmiş gerçek dışı demeç haberi BBC’de de yayınlandı. Görüldüğü gibi DP, iktidarı kaybetmemek için her çeşit seçim sahtekarlığına başvurdu.
ANTEP MERSİN VE BAŞKA ŞEHİRLERDE OLAYLAR
1957’de Antep seçimleri çok olaylı geçmiştir. Antep’te ilk başta, CHP’nin 700 oy farkla vilayeti kazandığı ilan edilmişti. Bu ifadeyi kullanıyorum çünkü bir vilayette (ki aynı zamanda seçim bölgesi) seçimi önde bitiren bütün milletvekilliklerini kazanıyordu.
Fakat Demokrat Partililer itiraz ettiler. Bu defa 1000 oy farkla Demokrat Parti’nin kazandığı ilan edildi. İddiaya göre, köylerde sayılmamış oylar vardı. Bunun üzerine, CHP tekrar İl Seçim Kuruluna itiraz etti. İtiraz başvurusu kabul edildi. Seçime ilişkin bütün tutanaklar-belgeler Antep Adliyesine götürüldü. Ertesi gün tutanaklar tekrar incelenecek ve kesin sonuç alınacaktı. Fakat o gece Adliye binasında yangın çıktı. İlginç bir tesadüfle. CHP’yi kazandırmamak isteyenlerin bir tertibi olmalı. Neticede en son seçim tutanağı geçerli sayıldı ve ve DP Antep’i kazanmış oldu. Bunun üzerine Antep'te olaylar çıktı.
Başka vilayetlerde de benzer olaylar var. Başbakan Menderes olayları bastırmak için Hava Kuvvetlerini kullanıyor. Jetleri şehir merkezlerinin üzerinden alçaktan uçuş yaptırıyor. Olaylar bastırıldıktan sonra CHP’li adaylar dahil geniş bir cadı avı başlatılıyor. Milletvekili adayları tutuklanıyorlar. Ali İhsan Göğüş ve Mehmet Barlas’ın babası eski bakan Cemil Sait Barlas dahil olmak üzere. 6 ay Yozgat cezaevinde tutuklu yargılanıyorlar. Sonunda beraat ediyorlar. “Nabza göre şerbet vermeyin” sözüyle tanıdığımız Prof.Dr. Turhan Feyzioğlu tutuklu CHP’lileri mahkemede savunuyor.
Mersin'de de benzer olaylar oluyor. Demokratların oy sahtekarlığı yaptıkları gerekçesiyle ortam geriliyor. CHP'li Mahmut Boytunç öldürülüyor. Başka şehirlerde de olaylar çıkıyor. İstanbul-Ankara-Sivas-Giresun-Kütahya-Kayseri-Çanakkale’de hükümet geniş güvenlik tedbirleri alarak olayları bastırabiliyor. Hükümet, sadece Antep’te değil, olayların denetim altına alınamadığı birçok vilayettte askeri uçakları alçaktan uçuş yaptırarak olaylara müdahale ediyor; Bu demokratik hukuk devleti ilkelerine tamamen aykırı bir uygulama. CHP lideri İsmet Paşa “savaşta bile askeri uçaklar sivil halkın üzerine dalış yapmaz” diyerek Demokrat Parti'yi eleştiriyor.
ÖNCESİ VE SONRASI İLE 1957 SEÇİMLERİ VE SİYASİ ORTAM
1957 seçim sonuçları değerlendirildiğinde, Demokrat Parti%47.9 oy alıyor. Seçim sistemi sayesinde 424 milletvekili çıkarıyor. CHP ise %41.1 oy almasına rağmen 178 milletvekili ile meclise giriyor.
Hürriyet Partisi ve Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi’nin oyları dikkate alındığında, Demokrat Parti genel oy düzeyinde çoğunluğu kaybetmiş oldu. İktidarın devamını sağlayan adaletsiz seçim sistemi idi. Cumhuriyet Halk Partisi 18 ilde çoğunluğu sağlayarak bu seçim bölgelerinde kazanıyor. CHP, 1954'te 31 milletvekili çıkarabilmişti. ana muhalefet partisi mecliste küçük bir grup kurabilmişti. %35 oy oranına rağmen. 1957’de ise 178 milletvekilliğine ulaştı. Oy oranı ise, %35'ten %41'e çıktı. Muhalefetin ağır baskı altında tutulduğu bir seçim ortamına rağmen.
İktidar bu koşullarda çoğunluğu sağladığı için kamu düzenini korumakta zorlanıyordu. Meclisin yeni yasama döneminin açılışında fiili sıkıyönetim koşulları vardı.
1 Kasım 1957'de TBMM açıldı. Meclisin açılışı sırasında caddelerde tanklar vardı. TBMM’ye giden yol asker kordonu altında tutuluyordu. İktidar, Güven Park’a kadar askeri birlikleri yığarak muhtemel bir gösteriyi baştan engellemeye çalıştı. Bu koşullar altında Demokrat Parti çoğunluğu Celal Bayar’ı cumhurbaşkanı seçti. Oylamaya katılan 413 DP’li milletvekilinin oybirliğiyle Bayar cumhurbaşkanı oldu. TBMM üye tam sayısı 630. Muhalefet partileri cumhurbaşkanlığı seçimine katılmadılar.
DEĞERLENDİRMELER
1950'lerden bu yana iktidar partilerinin açık toplum karnelerinin pek parlak olmadığını biliyoruz.
1961 demokrasisi dönemi bu düşüncemize istisna teşkil eder . Bunu sağlayan iktidar partilerinin demokratik iyi niyeti değildir. 1961 Anayasasının meclis çoğunluğuna ve yürütmeye karşı kuşkucu tutumudur.
Anayasa ve seçim yargısı güvenceleri altında siyasi partiler iktidarların partizan uygulamalarına karşı etkili bir şekilde korunmuşlardır.
Bu haklı kuşkunun nedeni 1950'den sonra iktidara gelen partinin siyasi rekabeti temsil adaleti ve açık rejime dayandırma konusunda hiçbir adım atmamasıdır.
1954'ten sonra iktidar konumunu daha da pekiştiren Demokrat Parti milli irade ve demokrasiyi dar bir mantıkla ele almıştır.
Bir sonraki seçimleri kaybetme endişesiyle, başta ana muhalefet partisi CHP olmak üzere siyasi parti faaliyetlerinin yasal muhalefet güvenceleri altında iktidarla rekabet edebilme koşullarını ortadan kaldırmıştır.
Milletvekillerinin meclis için konuşma ve beyanlarının yasama sorumsuzluğu ve dokunulmazlığı kapsamında olmasına rağmen bu güvence görmezden gelinmiş, muhalif milletvekilleri yargılanmış ve mahkum edilmiştir.
Basın özgürlüğü alabildiğince kısıtlanmış, muhalif basın iktidar kuşatması altına alınmıştır. Radyo tamamen iktidar tarafından kullanılmış, çok sayıda gazeteci tutuklanmış ve mahkum edilmiştir. Hüseyin Cahit Yalçın, Ahmet Emin Yalman. Yakup Kadri Karaosmanoğlu ilk aklıma gelen isimlerdir.
Toplantı ve gösteri yürüyüşü kanununda yapılan değişiklikle ana muhalefet partisi dahil basın toplantısı yapmayı bile neredeyse imkansız hale getirmiştir.
Ana muhalefet partisinin genel sekreteri, Cumhuriyetçi Millet Partisi’nin genel başkanı tutuklanmış ve mahkum edilmiştir.
Seçmen listelerinde ciddi tahrifat yapılmış, muhalif seçmenler kütüklerden silinmiş iktidar yanlıları farklı seçim bölgelerinde mükerrer yazılmıştır.
Antep seçimlerinden sonra Adliye binasında yangın çıkarılarak tutanakların tekrar incelenmesi imkansız hale getirilmiştir.
İktidarın ağır baskılara tepki gösteren halka karşı Hava Kuvvetleri dahil Devletin bütün baskı araçları kullanılmıştır. Milletvekili adayları tutuklanmış ve ve mahkum edilmiştir.
TBMM XI. Dönemi fiili sıkı yönetim koşullarında ve Meclisi saran tankların gölgesinde açılmıştır. Cumhurbaşkanlığı seçimi (1 Kasım 1957) muhalefetin boykot ettiği bir ortamda yapılmıştır.
Bütün bu somut olgular değerlendirildiğinde, bir şekilde seçim yapılıyor olması dışında, bütün demokratik kurumları tasfiye eden bir rejimin milli iradeyi temsil ettiği iddiası kabul edilemez. DP’nin 1957 seçimlerini kazanma biçimi meşruiyet açısından ağır kusurludur.
Çok Okunanlar
Türkiye'nin en lezzetli yemeği belli oldu
Fenerbahçe - Athletic Bilbao maçı ne zaman? Saat kaçta?
BEDAŞ 11 Aralık'ta İstanbul'da elektrik kesintisi yaşanacak mahalleleri açıkladı
Özlem Cankurtaran kimdir?
Günlük burç yorumu: 11 Aralık Çarşamba günü hangi burçlar için güzel geçecek?
'Batı Kürdistan' kimin olacak? - I
Meslek meslek 2025 maaş artışı: Öğretmen, doktor ve polis ne kadar alacak?
Bir köfte markası daha ifşa edildi
Japon deprem uzmanı Türkiye’deki 4 tehlikeli bölgeyi açıkladı!
Gazeteler Suriye'deki son gelişmeleri nasıl değerlendirdi?