GENELKURMAY BAŞKANLIĞI’NIN KÖKENİ
Bab-ı Seraskeri, Osmanlı modernleşmesi ile birlikte Harbiye Nezareti olmuştu. Erkanı Harp Riyaseti de (GKB) onun altında örgütlenen bir daire idi.
Milli Kurtuluş Savaşı önderliği, idareye el koyduktan sonra, İcra Vekilleri Heyeti içinde, Milli Müdafaa Vekaleti dışında Erkanı Harbiye-yi Umumiye Vekaleti adı altında bir bakanlık kurulmasını istedi. TBMM Başkanı Mustafa Kemal Paşa’nın talebi ile Albay İsmet Bey bu vekaletin başına getirildi.
Binbaşı Salih Omurtak (40’larda GKB) bir bakanlık olarak örgütlenen genelkurmay karargahını kurmakla görevlendirildi. 5 Ağustos 1921 tarihli Başkomutanlık Kanunundan sonra Fevzi Paşa Genelkurmay Başkanlığına getirildi. Cephe Komutanlığı İsmet Paşa’nın uhdesinde kaldı. Fevzi Paşa, bu görevine 3 Mart devrim kanunlarına (1924) kadar hükümetin içinde devam etti. Bakanlık, hükümet dışında bir yüksek komuta görevine dönüşüldü. Mareşal Çakmak, 1944’te yaş haddinden emekli oluncaya kadar Türkiye’nin ilk genelkurmay başkanı olma sıfatını korudu.
Mareşalin komutası altında, Türk Ordusunun örgütlenme biçimi, Birinci Dünya Savaşı ve Milli Mücadele yıllarından kalan ilkelere bağlı olarak devam ettirildi.
GKB’nın doğrudan cumhurbaşkanlığına bağlı statüsü, tek parti yıllarında korundu. Çok partili hayata geçiş arefesinde bu statü değiştirildi. GKB, önce, Başbakanlığa sonra Milli Savunma Bakanlığına bağlandı.
1944’den 1950’ye kadar milli kurtuluş savaşına albay ve altı rütbede fiilen katılmış olan isimler GKB’na getirildiler. Sırasıyla, Kazım Orbay, Salih Omurtak, kısa bir süre Nuri Yamut vekalet bu görevi yaptıktan sonra, Org. Abdurrahman Nafiz Gürman Genelkurmay Başkanlığına atandılar.
ORDUDA PARADİGMA DEĞİŞİKLİĞİ
Türk Ordusunun cumhuriyet devriminin muhafızı, vatan ordusu olma özelliği 1946’dan sonra dış etkiler altında kaldı. Erezyona uğradı. Önemli iç değişikliler de geçirdi. Pentagon’un bu konuda epey çaba sarfettiğini söylemek pek yanlış olmaz.
Bu anlamda, USS Missouri uçak gemisinin 5-9 Nisan 1946 Türkiye ziyareti önemli bir dönüm noktası teşkil eder. Türkiye bu ziyaretten sonra, hızla ABD yörüngesine girdi. Türk ordusu da.
USS Missouri’nin İstanbul Limanına gelişinin resmi gerekçesi büyükelçimiz Münir Ertegün’ün cenazesini getirmekti. Büyükelçimiz savaş yıllarında ABD’de hayatını kaybetmiş, geçici olarak Arlington Devlet mezarlığına defnedilmişti.
Missouri Türkiye’ye geldiğinde Demokrat Parti yeni kurulmuştu. Çok partili seçimler bir kaç ay sonra yapılacaktı.
Savaş yıllarında Türk yöneticilerinin Balkanlardan cephe açmak konusundaki isteksizliği müttefikler arasında hoşnutsuzlukla karşılanmıştı. Ama başka şeyler devreye girince dengeler değişti. Türkiye’ye karşı sürdürülen olumsuz tutum ABD’nin öncülüğünde dağıldı.
Berlin ablukası ile (1948-1949) soğuk savaşın beklenenden hızlı başlaması Türk yöneticileri ABD öncülüğündeki cephede yer almaya sevk etti.
Türkiye, Hasan Saka’nın San Fransisko Konferasında Birleşmiş Milletler Kuruluş senedine imza koyması ile yeni dünya düzeninin bir parçası olmuştu. Tercihini Batı Blokundan yana kullandı.
Türkiye müttefik taleplerini savaşta karşılamasa da, büyük bir ordusu vardı. Eski silahlarla teçhiz edilmiş olması ABD tarafından önemsenmiyordu. Önemli olan beşeri kaynaktı. Silahları modernize etmek zor değildi. Kuzey Atlantik ittifakına girişle (1952) sonuçlanacak olan yakınlaşma CHP döneminde (1946) başladı. 1949’dan sonra yoğunlaştı.
Bu yakınlaşmanın derinliği ve genişliği Milli Mücadeleden gelen kurmay kadrolarının “millici kuşkuları” nedeniyle Amerikan dışişleri ve savunma bakanlıklarını yeterince tatmin etmiyordu. Fakat bu amaçları gerçekleştirecek yeterince iştiyaklı kadrolar (siyasi ve askeri) mevcuttu.
(Org. Abdurrahman Nafiz Gürman, Malta’da ABD uçak gemisinde. 1944)
ABD’NİN TÜRK ORDUSUNA İLGİSİ
1949’da Türkiye’ye gelen General Lawton Collins Ankara’da İnönü ve Savunma Bakanı Hüsnü Çakır ile görüşmüştü. Görüşmeye ABD Büyükelçi Wadworth, askeri yardım heyeti başkanı Horace Mac Bride da katılmıştı.
Raporlardan , Amerikalıların Türk genelkurmayından memnun olmadıkları görülüyor.
ABD Dışişleri Bakanı Mc Gee, Türkiye, Yunanistan, Suudi Arabistan İran ve Mısır dahil olmak üzere bir dizi inceleme gezisi yaptıktan sonra Türk generalleri fazla milliyetçi bulduğunu rapor etti. ABD, İsmet Paşa’nın Savunma Bakanını, Genelkurmay Başkanını ve ordunun teşkilatlanma yapısını beğenmedi.
DP iktidara gelince ilk işi, Org.Gürman’ın yerine Org. Yamut’u atamak oldu. Genelkurmay İkinci Başkanlığına Org. Aksalur’un yerine Korg, Şahap Gürler getirildi.
Salih Omurtak ve Kazım Orbay emekli edildiler. 1, 2, 3. Ordu komutanları Yüksek Askeri Şura üyesi yapıldılar. Bir süre sonra emekliye sevk edildiler. Bu kararlar, komutanları, kıtaya kumandadan ayırarak pasif göreve atamak anlamına geliyordu. Bu sekilde aktif görevden alınan komutanlar Tınaztepe, Tuğsavul, Berkay idi.
Deniz Kuvvetleri ve Hava kuvvetleri komutanları da merkeze alındılar. Yerlerine yeni isimler getirildi.
ORDU’DA ABD’YE YAKIN KADROLARIN ÖNE ÇIKMASI VE NURİ YAMUT
Fevzi Paşa’nın aşırı tutucu teşkilatlanma, atama ve yükseltme kriterleri orduda aslında iyi karşılanmıyordu. O’nun emekliliğinin alt kadrolarda sevinçle karşılandığından eminim.
Fevzi Paşa’nın ordudan ayrılması hemen altındaki kademelerde öne çıkma istekliliğini tahrik etti. Daha açık hale getirdi. Yüksek komuta kademeleri için rekabet görünür hale geldi. Genelkurmay başkanlığı, ordu komutanlıkları ve diğer önemli askeri konumlar için istekli sayısında artış oldu.
(Org. Nuri Yamut)
Türk sağında Nuri Yamut, milli irade ve demokrasiye bağlılığı ile kutsanan bir portredir. Son zamanlarda dinci sağda epey geniş bir literatüre tesadüf ettim. Sanki kendilerinin savunduğu şey demokratik toplum düzeni, hukuk devleti imiş gibi.
Nuri Yamut’un başına gelenler Türk ordusunda yetişmiş bir general için elbette üzüntü vericidir. Yamut İstiklal Savaşına katılan kuşaktandır. Ancak hakkındaki yorumlar sığ ve çarpıtılmış bir sağ senaryoya dayanmaktadır.
Sondan başlarsak, 27 Mayıs ihtilali, emekli orgeneral ve Demokrat Parti milletvekili Nuri Yamut’u tutukladı. Onur kırıcı muamele gördü. Yassıada yargılamaları devam ederken 1961 yılında Askeri Deniz Hastanesinde vefat etti. Yaşasa idi, güçlü bir ihtimalle Rüştü Erdelhun gibi mahkum olurdu.
Orgeneral Nuri Yamut, İkinci Dünya Savaşından sonra Türk genelkurmayında paradigma değişikliğinin simgesidir bana göre.
Onun ordunun başında bulunduğu dönemde, Atatürk ve İnönü’nün milli savunma ve askeri hiyerarşi anlayışı terk edilmiştir.
Org. Yamut’un genelkurmay başkanlığı görevine getirilişi, görevi devralma tarzı Türk ordusunun teamüllerine aykırı olduğu gibi şık da olmamıştır.
Bakanlar Kurulu Kararı daha Resmi Gazetede yayınlanmadan, İnönücü olarak görülen GKB Abdurrahman Nafiz Gürman’a bir emir subayının getirdiği ıslak imzalı bir evrakla adeta darbe yapılmıştır. Tebliğ evrakı takdim edilirken Gürman’ın kapısında Org. Yamut belirivermiş, Gürman şaşkınlık içinde kalmış, üzüntü ile makamını terk etmiştir. Ben bu olayı, Org. Yamut’un siyasi iktidar marifetiyle Gürman’a darbesi olarak yorumluyorum. Neden?
Olayı şöyle açayım dilerseniz: Yamut, Gürman’dan önce, Omurtak’tan sonra vekaleten kısa bir süre GKB yapmıştı. Omurtak hasta idi. Herhalde asaleten atama bekliyordu. İsmet İnönü, Gürman’ı atadı. Bu kapıda iktidarın evrakıyla zuhur etme halini, tarihi bir öfkenin yeni siyasi ortamın sağladığı imkanla dışa vurumu olarak yorumluyorum.
Org. Yamut’tan ABD’nin fevkalade memnun olduğu zamanın raporlarından anlaşılıyor. Yamut, 1950 yazında , Türk ordusunun Kore savaşına katılma kararında aktif rol oynadı. NATO’ya girişinde de. Org. Yamut, ABD’nin yanında, Demokrat Parti iktidarının yandaşı bir general profili veriyordu. Benim değerlendirmem budur.
Kore savaşında Türk Tugayının başarısı Demokrat Parti iktidarı ve ABD nezdinde Yamut’un kredisini arttırdı. TBMM’nin X., XI. döneminde DP’den milletvekili seçildi.
VEKALETEN GENELKURMAY BAŞKANLIĞI
1954’te Nuri Yamut milletvekili olunca, Org. Şükrü Kanatlı , genelkurmaya bir süre vekalet etti. Org. Nurettin Baransel asaleten atandı. Baransel bir süre sonra görevden alındı. Org. Abdülkadir Seven vekaleten bu göreve getirildi. Demokrat Parti 1956’ya kadar hiçbir generali asaleten Genelkurmay Başkanlığı görevine getirmedi. 6 Haziran 1956’da İsmail Hakkı Tunaboylu bu göreve atandı.
Demokratlar, genelkurmay başkanlığına vekaleten görevlendirmeyi bir siyaset olarak benimsediler. Vekaleten atanan kişinin ordunun gerçek komutanı olmadığını vurgulamak istiyorlardı. Bu elbette görevdeki kişinin kendisini iktidar karşısında güçsüz hissetmesine neden oluyordu.
(Org. İsmail Hakkı Tunaboylu)
MUSTAFA RÜŞTÜ ERDELHUN’UN GENELKURMAY BAŞKANLIĞI
6-7 Eylül olaylarında (1955) ordu iç güvenlik aparatı olarak kullanıldı. Bu olaylardan sonra bu eğilim artarak devam etti. Bundan sonra ordu ülkenin değil, iktidarının ordusu gibi kullanılmaya başlandı. Bir baskı aygıtı olarak pek çok olayda öne sürüldü.
Hatta 1957 seçimlerinde , Hava kuvvetleri bile kullanıldı halkın galeyanına karşı. Antep seçimlerindeki usulsüzlüklere karşı yapılan gösterileri Menderes, jetlere alçak uçuş emri vererek bastırabildi.
Özellikle cumhurbaşkanı Celal Bayar’ın İttihatçılıktan gelen bir sezgiyle iktidardan özerk davranabilecek bir kurmay heyeti istemediği anlaşılıyor. Bayar herhalde özerkliğin karşı olma potansiyelini içinde taşıdığını görüyordu.
Bu nedenle, Mustafa Rüştü Erdelhun’a çeşitli manevralarla yol açıldı. Erdelhun, asaleten atandıktan sonra , DP önderleri kendilerini daha rahat hissetmiş olmalıdırlar.
Askeri teamüllere göre, 1960 yılında Erdelhun’un emekliye ayrılması ve Kara Kuvvetleri Komutanı Cemal Gürsel’in Genelkurmay Başkanlığına atanması olağan olurdu.
Ancak, Erdelhun’un görev süresini uzatan Bakanlar Kurulu Kararı, 30 Ağustos’ta Gürsel’in emekliliği sonucunu doğuruyordu. Bu nedenle Ethem Menderes’e yazdığı samimi mektuptan sonra izinli olarak İzmir’e gitti.
Sonuçta Gürsel, bilgisinin olduğu ama fiilen iştirak etmediği 27 Mayıs 1960 ihtilalinden sonra Mili Birlik Komitesinin başına getirildi. Devlet Başkanı ve başkomutanlık yetkilerini kuşanarak bildiri ve kararlar yayınlamaya başladı. Anayasa yapım süreci ve 1961 demokrasinin kuruluş sürecinin belirleyici aktörlerinden biri oldu.
BAYAR VE MENDERES’İN ORDUYA GÜVENSİZLİĞİNİN NEDENİ
Demokrat Parti önderlerinin, orduya karşı güvensizliğinin nedeni yakın coğrafyada askeri darbeler olmasıdır. Mısır’da 1952’de, Irak’ta 1958’de askeri darbeler olmuştu. 1949-1954 arasında Suriye’de, Baas Partisi yanlısı subaylar 5 kez darbe yaptılar. Bu gelişmeler, NATO üyesi olmamıza, ABD’ye , istihbarata rağmen darbe ihtimaline karşı DP iktidarını teyakkuz halinde tutuyordu.
(Org. Mustafa Rüştü Erdelhun)
27 MAYISTAN SONRA
27 Mayıs ihtilali başarıya ulaştıktan sonra, DP’den siyasete atılan veya iktidara yakın askeri kadrolar tutuklandılar. Yassıada’da yargılandılar. Bazı isimleri burada anmakta yarar var.
Örneğin, Kemal Çakın, Kayseri Yeşilhisar olaylarında garnizon komutanı idi. Org. Tekin Arıburun, Hava kuvvetleri komutanıydı. Seyfi Kutbek, orduda yeni bir Nizamı Cedid devri başlatacağı iddiasıyla siyasete girmişti. Rütbesi Albaydı. IX ve X. Dönem Ankara milletvekili oldu. 1950’de Milli Savunma Bakanlığı görevine getirilmişti. Sonradan Menderes ile araları bozuldu. Org. Nuri Yamut, eski genelkurmay başkanıydı. X., XI dönemde milletvekili seçilmişti. Org. Nurettin Aknoz, 6-7 Eylül olaylarında İstanbul Sıkıyönetim komutanı olarak görev yapmış, azınlıkları yağmalayan vandalardan ziyade sol eğilimli aydınları hedef almıştı. Aziz Nesin, Kemal Tahir, Vedat Günyol altı ay sıkıyönetim tarafından, göz altında tutuldular. Aylarca hapis yattılar. Mahkeme tarafından serbest bırakıldılar. Aknoz, XI. Dönem Tekirdağ milletvekili seçilmişti. Org. İshak Avni Akdağ, X. Ve XI. Dönem milletvekiliydi. Tümgeneral Tahsin Yazıcı, Kore Tugayı komutanıydı. X. ve XI dönemde milletvekili yapılmıştı. Korg. Yümni Üresin, X., XI. Dönem milletvekili, Org. Mustafa Rüştü Erdelhun, DP’nin son genelkurmay başkanı, Korg. Namık Argüç, Ankara Sıkıyönetim Komutanı, Tümgeneral Kemal Binatlı, İstanbul Merkez Komutanıydı. Hakim Tümgeneral Arif Onat Milli Savunma Bakanlığı Adalet İşleri Başkanlığı görevini yürütüyordu. Org. Fevzi Uçaner, XI. Dönemde İzmir milletvekili seçilmişti. Org. Nazmi Ateş de milletvekili seçilmişti.
(Org. Nurettin Aknoz, 6-7 Eylül olaylarında sıkıyönetim komutanı- sonra DP milletvekili)
Bu isimlerin dışında değişik rütbelerde orduda muvazzaf subaylık yapmış, çoğu askeri tabip bir çok DP’li milletvekili tutuklandılar. Bunların bir kısmı bir süre sonra salıverilirken, bir kısmı da Yassıada’da yargılandılar ve mahkum oldular. Mahkumiyet kararlarından sonra “ordudan çıkarıldılar”. Rütbeleri ellerinden alındı. Daha sonra çıkarılan af kanunları ile özlük hakları iade edildi.
Son olarak , DP’nin iktidara geldikten sonra tasfiye ettiği Kazım Orbay ve Abdurrahman Nafiz Gürman’ın Milli Birlik Komitesi tarafından 1961 Kurucu Meclisine üye olarak atandığını hatırlatmak isterdim.
Çok Okunanlar
Gelinim Mutfakta kim elendi? 10 bileziği kim aldı? 22 Kasım 2024 puan durumu
Netenyahu'yu tutuklayacak ülkeler belli oldu!
Lüks araba markası Jaguar logosunu neden değiştirdi? Yeni logosu ne oldu?
21 Kasım 2024 reyting sonuçları: Perşembe günü hangi yapım birinci oldu?
Mauro Icardi’nin Greeicy ile kulis paylaşımı Nara’yı çileden çıkardı
İsmi Fenerbahçe ile anılıyordu: Al Nassr'da flaş Talisca gelişmesi
Ağır hasarlı araçlar trafikten çekilecek
23 Kasım 2024 günlük burç yorumu
BEDAŞ açıkladı... İstanbul'da elektrik kesintisi
Samsun’da intihar eden Kavaklı ile aynı mülakata giren genç 12punto’ya konuştu