BAYAR'IN BAŞBAKAN OLMADAN ÖNCEKİ BAKANLIKLARI
Celal Bayar, başbakan olmadan önce, Mübadele ve İskân ve iki kez İktisat Vekilliği yapmıştı. Birincisi milli mücadele yıllarında gerçekleşmişti. Bayar’ın ikinci İktisat Vekilliği 1932’den sonradır. Bu ikincisi, Türkiye’de ve dünyada değişen iktisadi şartlar dikkate alınarak anlaşılabilir.
MİLLİ MÜCADELEDE İKTİSAT VEKİLLİĞİ
Bayar’ın ilk İktisat Vekilliği 1920-1922 arasında gerçekleşmişti. TBMM Hükümetinin ilk İktisat Vekili Yusuf Kemal Tengirşenk idi. Onun Dışişleri Bakanı Bekir Sami Beyle birlikte 11 Mayıs 1920’de Moskova’ya gidişinden sonra, Meclis, Celal Bey’i İktisat Vekilliği’ne vekâleten getirilmişti. Bu vekalet vekilliği epey uzun sürdü. Kendisini meşgul eden ilk işlerden biri Zonguldak Kömür Havzası işçilerinin hak ve güvenceleri meselesi oldu. Bayar, bu görevi sırasında, Mustafa Kemal Paşa’nın güvenini kazanmıştı. Yusuf Kemal Bey’in yurda döndükten sonra istifası üzerine 27 Şubat 1921’de İktisat Vekilliği’ne bu kez asaleten seçildi. 1922’ye kadar görevde kaldı.
MÜBADELE VE İSKAN VEKİLLİĞİ
Lozan’da Türk ve Yunan hükümetleri arasında aktedilen mübadele anlaşmasını uygulamak üzere, 1923’te Mübadele ve İskân Vekaleti kuruldu. Bayar bir süre bu bakanlığı yürüttü. Bu bakanlık daha sonra Dahiliye Vekâleti’ne bağlı ‘İskân Müdüriyeti Umumiyesi’ne dönüştürülecektir.
BAYAR İŞ BANKASINI MERKEZ BANKASI YAPMAK İSTEMİŞTİ
İş Bankası 26 Ağustos 1924 tarihinde kuruldu. Kurucu Müdür cumhurbaşkanının talimatıyla Celal Bey oldu. Banka yönetimi, kuruluştan itibaren gerek ekonomi gerekse siyasi alanda söz sahibi olma eğilimi içinde olmuştur. Bunun somut örneklerinden biri Bayar Merkez Bankası işlevlerinin İş Bankası eliyle yürütülmesini sağlamaya çalışmış, İnönü buna onay vermemişti.
1929 YILININ TÜRKİYE İKTİSADİ AÇISINDAN ÖNEMİ
Bu tarih Osmanlı kamu borçlarının taksit ödemelerinin başladığı tarihtir. Ödemeler, 1954’e kadar sürecektir. Aynı yıl, gümrük rejimi üstündeki tahditler kalkacaktır. Bu gelişmeler, Dünya ekonomik bunalımının patlak vermesi ile zamansal olarak örtüşmüş ve iktisadi durum daha karmaşık hale gelmiştir. “ İktisadi Vaziyetimize Dair” başlıklı bir rapor 1930 Martında başbakanlığa sunulmuştu. Türkiye’de devlet girişimciliği ve planlı ekonomi politikası ön plana çıkmıştır.
ATATÜRK'ÜN ÇIKIŞ ARAYIŞI: AHMET HAMDİ BAŞARLA BİRLİKTE YURT GEZİSİ
Serbest fırka deneyimi partinin kendini feshetmesi ile sonuçlanmasından sonra Atatürk meselenin temelinde izlenen iktisat siyaseti olduğunu düşünmüş olmalı ki Ahmet Hamdi Başar’ı da yanına alarak uzun bir yurt gezisine çıkmıştı. Başar, liberal iktisadın savunucularından biriydi. Sorunların iktidarın izlediği iktisat siyasetinin yanlışlığından kaynaklandığını düşünüyordu.
1932'DEN SONRA İNÖNÜ'YE RAĞMEN EKONOMİ YÖNETİMİ BAYAR'DA
1932-1938 döneminde, ekonomi politikası üzerinde en çok etkili olan kişinin- İnönü değil- Celal Bayar olduğunu söylemek doğru olur. Bunun nedeni Atatürk’ün varlığıdır.
Mustafa Şeref Özkan’ın iktisat vekilliği döneminde devletçiliğin kollektivizme kaydığını gören sermaye çevreleri tedirgin olmuşlardı. 1932’de Bayarla başlatılan piyasa öncelikli yeni devletçilik anlayışı endişelerini giderdi.
Bayar, 1932 Eylül’ünden itibaren beş yıl İktisat Vekilliği, 1937 sonbaharından 1939’un başına kadar da başbakanlık yapmıştır. Onun anladığı anlamda Devletçilik bizzat onun tarafından savunulmuş; plan metinleri onun imzasıyla yürütülmüştür. iktisadi kanunların gerekçeleri ve metinleri onun kaleminden çıkmıştır.
Bu nedenle Celal Bayar için hakim devletçilik anlayışının kurucusu demek yanlış olmaz. Ama kendi meşrebince doğal olarak Bayar’a göre devletçilik; ekonomik ve siyasi konjonktürün zorunlu bir sonucu olarak ortaya çıkmıştı, ülkenin hızlı sanayileşmesinde kaldıraç görevi görecekti.
HİMAYECİLİKTEN DEVLETÇİLİĞE GEÇİŞ: 1929-1932
Lozan’da kabul edilen gümrük ve maliyeye ilişkin kısıtlamalar 1929’da kalkıyordu. Türk hükümeti yerli sermayeyi himaye eden iktisat politikasını başlattı. Bu politika değişikliklere uğrayarak 1932’de devletçiliğe ulaştı. Bu nasıl bir devletçilik olacaktı?
Bayar’ın bu tarihte İktisat Vekilliği’ne getirilmesi tesadüf değildir. Sermaye çevrelerini ferahlatan, devletçi gidişin sınırlarını belirleyen bir atamaydı bu. Devletçilik sosyalizm anlamına gelmeyecekti. Bayar’ın vekalete atanmasının anlamı budur. Bir süre sonra Kadro’nun yayına son vermesi ve Yakup Kadri’nin Tiran’a büyükelçi atanmasının nedeni budur. Dergiye katkıda bulunan diğer isimler de kamuda başka görevler verilerek devlete “veçhe verme” konumundan uzaklaştırıldılar.
SOVYET ETKİSİNDE PLANLI EKONOMİ
Erken cumhuriyet döneminde Dışişleri Bakanı Tevfik Rüştü Aras üç kez (1926, 1930, 1937) Başbakan İnönü de bir kez Sovyetler Birliğine gitti. 1932’de. Hatta İnönü 1 Mayıs törenlerinde şeref locasındaydı. İnönü seyahatini geniş bir heyetle birlikte gerçekleştirmişti. Dışişleri Bakanı Tevfik Rüştü Aras’ın yanısıra, Recep Peker, Ali Çetinkaya, Yunus Nadi, Mahmut Soydan, Yakup Kadri, Falih Rıfkı, Kazım Özalp ve bazı Kamu İktisadi teşebbüslerinin yöneticileri heyette yer aldılar.
30’larda bir çok düşünce ve sanat adamı da Sovyetlere gittiler . İnönü, Sovyetlerde bir şeyden etkilendi: Planlama. Bu sosyalist olmak anlamına gelmiyordu. Devlet iktisadi hayatın öncüsü olabilirdi. Sovyetlerin iktisadi başarıları, Türk yöneticilerin planlamaya sempatiyle yaklaşmalarına yol açtı. Fakat planlamacı yaklaşımlar devlet kapitalizminden sosyalist kamu işletmeciliğine kadar farklılıklar gösteriyordu.
SOVYETLERDEN SONRA PLANLI EKONOMİYİ İLK UYGULAYAN ÜLKE TÜRKİYE'DİR
Sovyetler’den sonra planlı ekonomiyi ilk uygulayan ülke Türkiye olmuştur. Bu uygulama beraberinde devlet müdahalesinin ve teşebbüs hürriyeti sınırları tartışmalarını beraberinde getirmiştir.
SOVYET PLANLAMACILAR PROF. ORLOF BAŞKANLIĞINDA TÜRKİYE'DE (1932)
1932 yılında bir Rus planlama kurulu Türkiye’ye geldi. Kurul başkanı Prof. Orlof’tu. Kurul Rusya’da beş yıllık sanayi planında çalışan uzmanlardan oluşuyordu. Türkiye’nin sanayileşmesi için düzenlenecek programda çalışmak üzere davet edilmişlerdi. Orlof ve ekibi, kurulması gerekli sanayi tesisleri ile ilgili bir rapor hazırlayıp aynı yıl içerisinde İktisat Vekilliği’ne verdiler. İktisat Vekili Bayar da kendi görüşünü de ekleyerek Başvekalete raporu sundu. Hükümet , raporları 16 Aralık 1933’de görüşmeye başladı.
BAYAR'IN SÜMERBANK'I KURMASININ NEDENİ
İktisat Vekâleti’nin sunduğu Sınaı Tesisat ve İşletme Raporu 17 Nisan 1934’de Birinci Beş Yıllık Sanayi Planı adı altında kabul edilerek planı uygulayacak olan Sümerbank’a tebliğ edildi. Banka Celal Bayar tarafından 11 Temmuz 1933’de kurulmuştu.
DEVLETÇİLİK NASIL TANIMLANMALI?
Devletçilik; kamu eliyle ekonomiye mal ve hizmet üreten işletmeler işletmeciliğidir. Şu halde devletçilik, “devletin kendisinin işletmecilik yaparak ekonomik yaşama müdahale etmesidir” şeklinde tanımlanabilir.
CHP'DE KAÇ ÇEŞİT DEVLETÇİLİK ANLAYIŞI VARDIR?
Türkiye’de devletçilik anlayışlarını şöyle özetlemek mümkündür. İsmet Paşa ve ekibinin Sovyet etkisindeki planlamacı devletçiliği ( Bolşeviklikten değil planlama fikrinden etkilendiler) ikinci olarak, Kadrocuların savunduğu-geçici olmayan- sürekli devletçilik gelir. Bu seçenek üçüncü dünyacı Marksçılıktır. Sonuncusu, Bayar’ın savunduğu görüştür. Buna piyasa devletçiliği deniliyor. Bu anlayışa göre, bireysel teşebbüs gücüne ulaşıncaya kadar devlet piyasada bulunacaktır. Özel teşebbüse desteğini sürdürecektir.
1935 yılının 22 Ağustos’unda V. İzmir Fuarı’nın açış konuşmasında Bayar bağlı olduğu devletçilik anlayışını açıklamıştır. 1930’lar öncesinde uygulanan serbest piyasacı politikanın devamı niteliğindeki araçlarla (teşvik, iştirak ve kredi) sermaye kesimine genişleme olanağı sağlanmıştır.
Bayar ülkenin sanayileşmesi-sadece-özel girişime bırakılırsa “en az daha iki yüzyıl bekleme devresi geçirilmesi gerekir” derken sermaye birikimine ve devletin öncü rolüne işaret etmekteydi.
İsmet Paşa ve ekibinin devletçiliği daha çok bürokratik ve otoriter bir nitelik gösterirken Bayar’ın devletçiliği, o dönemde ekonomik şartların zorladığı pratik bir yöntem olarak kabul edilmiştir.
CHP’de piyasa devletçiliğini savunan grupla katı planlı devletçiliği savunanlar arasında sürekli çatışma olagelmişti. Bu çatışmalarda zaman zaman iki gruptan birinin öne çıktığı görülür. İnönü’nün başını çektiği planlı devletçilik fraksiyonun baskın görünmesinin nedeni parti-devletten kaynaklanıyordu. Ama bu mutlak bir hegemonya anlamına gelmiyordu. Atatürk’ün müdahaleleri çoğunlukla Bayar ekibinin lehine oluyordu. Alınan kararlar ve uygulamalar bunu kanıtlar niteliktedir.
İNÖNÜ'NÜN KADRO DERGİSİNİN İLK SAYISINA BAŞYAZI İLE KATILMASININ ANLAMI
Kadro Dergisi, inkılabın ideooljini yapmak üzere kurulmuştu. Bunun içinde elbette iktisadi yönde vardı. Kadrocular da devletçiliği savunuyorlardı. Kemalizme soldan bir yaklaşımdı bu. Kadro hareketini Marksist kavramlarla üçüncü dünyacı kalkınma yolu olarak yorumlayabiliriz.
Adı geçen derginin çıkışını Başvekil İsmet Paşa bir yazı ile desteklemişti. İnönü yazısında başvekilden ziyade iktisat siyasetine muhalif bir tavır sergiliyordu.
“En serbest nice müesseseleri sert fırtınalara karşı tutunduran devlettir…. yapacağımız şeyler o kadar çok ki, bunlarda efradın yapabileceği kısmına vesaitimizi dağıtmamak elbette en makul şeydir” diye yazmıştı. Bayar devletçiliği serbest teşebbüsü esas almıştır. O; “fert yapabiliyorsa fert yapacak, yapamayacağı yerde devlet himayesi ve teşviki gelecek” diyecektir.
ATATÜRK BİRKAÇ AY İSTİSNASI İLE HEP İNÖNÜ İLE ÇALIŞMIŞTI
Atatürk 103 günlük Fethi Okyar başvekaleti istisnası ile 14 yıl 8 ay süreyle hep İnönü ile birlikte çalışmıştı. 20 Eylül 1937’de izinli sayılıncaya kadar. 25 Ekim’de de istifa ederek görevi bıraktı. İsmet Paşa’nın daha sonra “Defterler” adı ile yayınlanacak olan günlüğünün 18 Eylül 1937 tarihli sayfasında “ Çekilme Kararı” yazmaktadır.
ATATÜRK BAYAR'I HANGİ NEDENLERLE BAŞBAKAN YAPTI?
Celal Bayar, Mehmet Saray’a verdiği mülakatta başbakanlığa tayinini şöyle anlatır. Bu kendisi ile yapılan son mülakattır aynı zamanda: “Atatürk beni Ankara’dan İstanbul’a çağırdı. Florya Köşkü’nde kabul etti. İsmet Paşa’nın başvekaleti bıraktığını, benim bu vazifeyi üstlenmemi istedi. Ülkenin kalkınması ile ilgili çalışmalarımdan memnun kaldığını söyledi. ‘Şimdi başvekil olarak Türkiye’yi kalkındırmanı istiyorum dedi”
Bayar başvekalete getirilişi üzerine bir de yorumda bulunur. Atatürk ile İsmet Paşa arasında ne yaşanmış olursa olsun en belirleyici konu devletçilik konusundaki fikir ayrılıklarıydı. Ben de Bayar’a- bu konuda- katılıyorum. Fakat şöyle bir şerhim var: Atatürk ile İnönü uzun süre birlikte çalışmışlardı. Bu bir ilişki yorgunluğunu da beraberinde getirmişti. Aralarında zaman zaman gerginlikler yaşanıyordu. İktisat siyaseti bardağı taşıran damla oldu.
BAYAR'IN İNÖNÜ HAKKINDA GÖRÜŞÜ
Celal Bayar’ın başvekillik süresi on beş ay gibi kısa bir süredir. Bu süre zarfında iki kere bu göreve getirilmiştir. Atatürk ve İnönü tarafından. 1932-1937 yılları arasında İktisat Vekilliği yapmıştır. Bayar aynı zamanda Atatürk’ün ilk ve son sivil başbakanıdır.
Bayar’ın ilginç bir yargısını burada anmadan geçemeyeceğim: Bayar’a göre İnönü ekonomiden ne kadar anlıyordu sorusuna cevap niteliğinde olacak. Bayar’a göre “İnönü bir asker olarak yalnızca levazım dairesinin kendisine verdiği kadar işlerden anlayacak ekonomi bilgisine sahipti.” Bu yüzden ‘dar’ bir çerçeveden ekonomiye bakıyordu.
ATATÜRK'ÜN BAKANLAR KURULUNA BAŞKANLIK ETMESİ
İzmir Mebusu Celal Bayar’ın “Başvekâlete tayin ve kabineyi teşkile memur” edildiği bildirilmiş, aynı gün arz olunan İcra Vekilleri heyetinin tasdik edildiği açıklanmıştı. Akabinde Reisicumhur Mustafa Kemal Atatürk başkanlığında toplanan İcra Vekilleri Heyeti yeni dönem çalışmaları hakkında görüşmeler yapmıştır.
Bayar, 10 Kasım 1937 akşamı evinde küçük bir davet vermişti. Atatürk ve yeni bakanlar kurulu üyeleri davet edilmişti. Bu davete ilişkin ayrıntılar basında yer almış, Atatürk’ün “Millete yepyeni bir program bildirdiniz. Bu program benim millete vadettiğim hususlardır. Dediği özenle vurgulanmıştı. Bu sözlerden Atatürk’ün Bayar iktisadiyatından çok şey beklediği anlaşılmaktadır.
BAYAR HÜKÜMETİNDE DR. REFİK SAYDAM YER ALMIYOR
Bayar hükümetinde, bir çok bakan yerini korurken, . Celal Bayar’dan boşalan İktisat Vekilliğine Şakir Kesebir getirildi. Kabinede yer almak istemeyen Dr. Refik Saydam sağlık gerekçesiyle görevden çekildi. Saydam’ın yerine Sıhhiye Vekili olarak Dr. Hulusi Alataş getirildi. Dr. Saydam, ilerde-1939’da - İnönü tarafından Bayar’ın yerine başbakanlığa atanacaktır. Saydam’ın tutumu, İnönü yoksa ben de yokum anlamına geliyordu.
BAYAR DÖNEMİNDE EKONOMİK GELİŞME VE KURUMLAR
Bayar’ın İktisat Vekili ve Başvekil olduğu yıllarda Türkiye Ekonomisi’nin büyüme oranı %10 civarında olmuştur.
Bu dönemde yatırımların yanı sıra önemli millileştirme de yapılmıştı. Bunlar, Mudanya-Bursa Demiryolu, Türk Anonim Su Şirketi, İzmir Rıhtım Şirketi, İzmir-Afyon-Manisa-Bandırma Hattı, İstanbul Rıhtım Dokuma ve Antrepo TAŞ, Aydın Demiryolu, İstanbul Telefon Şirketi Ereğli Limanı, Zonguldak-Çatalağzı Demiryolu ve Kömür Madeni İşletmeleri, Şark Demiryolları, İzmir Telefon TAŞ ve İstanbul Anonim Elektrik Şirketi’dir.
Bu millileştirmeler yabancı sermaye girişine engel teşkil etmemiş, 1934-1938 arasında Türkiye’de 32 yeni yabancı firma faaliyete geçmiştir. Bu yapılanlar “Millileşme mi? Devletleştirme mi? Kamulaştırma mı?” , tartışmalarını da beraberinde getirmişti.
BAYAR'IN KURDUĞU İKİ KURUM: DENİZBANK VE TOPRAK MAHSULLERİ OFİSİ
Bayar’ın başvekil olmasından sonra kurulan kamu bankalarından ilki Denizbank’tır. Denizbank 1937’de kabul edilen bir yasa ile “İktisat Vekilliği’ne bağlı ve tüzel kişiliğe sahip” olarak kurulmuştur. Bayar tarafından kurulan diğer önemli bir kurum ise Toprak Mahsulleri Ofisi’dir. Ofis, 24 Haziran 1938 tarihli “Toprak Mahsulleri Ofisi Kanunu” ile kurulmuştur. Kanunun ilk maddesinde ofisin “İktisadi Devlet Teşekkülleri teşkilatı ile idare ve murakebeleri hakkında kanun hükümlerine tabii bulunacağı” belirtilmiştir.
1937 DERSİM İSYANI BÖLGESİNE BAŞVEKİL İLE BİRLİKTE GİDİŞ
Celal Bayar’ın Başvekil olarak yaptığı ilk çalışmalardan biri Atatürk ile birlikte bir Doğu Anadolu seyahatine çıkmak olmuştur. 12 Kasım 1937 tarihinde başlayan ve dokuz gün süren seyahat boyunca Reisicumhur ve Başvekilin içinde bulunduğu ekip on bir vilayette incelemelerde bulunmuşlardır. Tunceli Pertek’te Singeç köprüsü üzerinde çekilen resim cumhuriyet tarihi açısından önemli ve anlamlı bir belgedir.
1938 GENEL AF KANUNU
1938’de Bayar hükümeti bir genel af kanunu çıkarmıştır. Bu kanun ile yüz ellilikler, haklarında Heyet-i Mahsusa kararı alınmış olanlar ve İstiklal Mahkemelerinde mahkûm olanlar affedilmişlerdir. Bu önemli bir gelişmedir. Rejim, kendi muhaliflerini affetmiştir. Affedilenlerden bazıları yurtdışında yaşıyorlardı. Lübnan’da yaşayan Refik Halit Karay, Fransa’da yaşayan Refii Cevat Ulunay dönerken, Ürdün’de yaşayan Çerkes Ethem dönmemiştir. Dönemin Adliye Vekili Şükrü Saraçoğlu, kanunun kapsamını şöyle açıklamıştı: “Bunlardan birinci kısım, sıkı kayıtlar ve şartlar altında affediliyor. İkinci kısım, ufak tefek kayıtlardan sonra normal vatandaşların haiz olduğu hakları iktisab ediyorlar.” Genel Af Kanunu 29 Haziran 1938 tarihinde TBMM’de kabul Edildi. 16 Temmuz 1938’de Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe girdi.
BAYAR'IN CUMHURBAŞKANI İNÖNÜ TARAFINDAN BAŞVEKALETE ATANMASI
İnönü, cumhurbaşkanı seçildikten sonra istifasını veren Bayar’a hükümeti kurma görevini yeniden verdi. Memleket meselelerine yaklaşımlarında birbirinden epey farklı düşünmelerine rağmen İnönü’nün görevi Bayar’a vermesi bence bir jestti. Atatürk’ün vefatı sonrasındaki süreci iyi yönettiği için. Bayar aslında bu görevi kabul etmek istemedi. Ama gene de kabul etti. Daha sonra görevi kabul etme nedenini hem yakışık almaması, hem de İsmet Paşa ile arasının açık olmasını isteyenlere fırsat vermeyi doğru bulmaması olarak açıklamıştır.
Celal Bayar’ın II. Hükümeti’nde ilk hükümette olmayan bazı isimler yer aldı. Bazıları İnönü’nün talebi üzerine. Kabinenin yeni üyeleri Adliye Vekili Hilmi Uran, Dahiliye Vekili Refik Saydam ve Hariciye Vekili Şükrü Saraçoğlu oldular. Şükrü Kaya ve Tevfik Rüştü Aras hükümete alınmadılar. Bayar’ın bu hükümeti 74 gün görevde kaldı.
CELAL BAYAR'I NASIL DEĞERLENDİRMELİYİZ?
Celal Bayar, Türkiye’nin üçüncü cumhurbaşkanı ve Atatürk’ün son başbakanıdır. Hatırlayalım ki, 14 yıl süreyle hükümetin başında İnönü olmuştu. Bütün devrim hareketleri sürecinde başbakan İnönü idi. Atatürk devlet aygıtının başında İnönü’yü görmekten hoşnuttu.
Bununla birlikte milli mücadele döneminden itibaren yakından tanıdığı Celal Bayar’ı bir iktisat adamı olarak takdir ediyordu. Celal Bey’e cumhuriyetin ilk zamanlarından itibaren önemli görevler vermişti. Cumhuriyet bankacılığının ilk kurumu Türkiye İş Bankası’dır. Banka faaliyetlerinin Gazi’nin buyruğu ve Bayar’ın kurucu müdürlüğü ile başlatılmış olması son derece anlamlıdır.
30’larda Türkiye, 1929 Dünya ekonomik bunalımının sonuçlarıyla karşılaştı. Aynı yıl Osmanlı kamu borçlarının taksit ödemeleri de başlıyordu.
Ekonomik durum pek parlak değildi. Türkiye kırsal ve fakirdi. Kaynaklar kısıtlıydı. Atatürk’ün Fethi Okyar’ı Paris büyükelçiliğinden çağırarak Serbest Fırkayı kurdurmasının arkasında bu gerçek vardır. Serbest Fırka, CHP içinde göreli güçsüz bir şekilde temsil edilen “liberal iktisadın” bir muhalefet partisi kimliğiyle örgütlenmesine onay vermek demekti.
Burada, 30’lardaki iktisadi ve siyasi konjonktürle örtüşen iki noktaya dikkat çekmek isterim. Birincisi, CHP III. Kurultayında (1931) devrimcilik ve devletçilik ilkelerinin parti umdeleri arasına girmesidir. Bu suretle altı ok tamamlanmış oldu. Parti amblemi de kabul edildi. Hatırlayalım ki 1927 ‘de CHP, laik, cumhuriyetçi, milliyetçi ve halkçı bir parti idi. 1931’de kabul edilen bu iki ilkenin ne anlama geldiği o tarihten beri tartışılmaktadır.
30’lardaki bir başka önemli gelişme, Türk-Sovyet ilişkilerindeki yakınlaşmadır. İki ülke peşpeşe Milletler Cemiyetine üye oldular. Başbakan İnönü, Rusya’ya uzun bir ziyaret yaptı. Petrograd’a (Leningrad) kadar gitti. Arkasından planlama uzmanlarından oluşan bir ekip Türkiye’ye geldi. 1933’de Mareşal Voroşilov, Cumhuriyetin 10. Yıl törenlerinde Şeref Locasında Türk devlet erkanının yanındaydı.
İnönü, Sovyetlerde ekonominin planlanması fikrinden etkilendi. Bu biz de sosyalist olalım anlamına gelmiyordu. 1931’de parti umdeleri arasına giren devletçilik, planlı ekonomik büyüme olarak anlaşılmaya başladı.
Bu arada, çok önemli bir gelişme, İktisat Vekaletine Celal Bayar’ın atanması oldu. Bu Cumhurbaşkanının isteğiydi. Bu tercih, ilk bakışta hükümetin iktisadi bakışına aykırı bir atama olarak değerlendirilebilir.
Bayar, kurtuluştan beri liberal iktisadı temsil ediyordu. Kurucu önder nazarında çok başarılı bir iktisat adamıydı. 1932’den itibaren hükümette Bayar’ın iktisat vekili olarak bulunuşu, bürokratik devletçiliğe karşı Atatürk’ün koyduğu bir denge unsuruydu. Gazi’nin parti önderi ve cumhurbaşkanı olması , Başbakan İnönü- İktisat Vekili Bayar ilişkilerindeki gerginlikleri kısmen gideriyordu.
Kanımca, Atatürk-İnönü birlikteliğinin kopma noktasına gelmesinde temel amil iktisat siyasetiydi. Hükümetin içinde bir adım geride bekleyen İktisat Vekili Bayar’ın başvekalete getirilmesini bu şekilde yorumlamak doğru olur.
Bayar, burjuva ekonomi politiği benimseyen bir siyaset adamıydı. Ama İttihat ve Terakki’den geliyordu. Bu devlet demekti. Meşrutiyetten beri “Milli iktisadın” yönetilmesinde burjuvazinin gelişmesine önem verilmişti. Bayar bu çevrenin içinden geliyordu. Milli İktisat, milli burjuvazi. Ancak toplumun kendi iç dinamikleriyle, kısa zamanda netice almak neredeyse imkansızdı.
Devletçiliğin diğer iki versiyonu bürokratik müdahalecilik ve Marksizmden esinlenen kesintisiz devletçilik idi: Aydemir’in Kadro çevresi. Bu seçenekleri devre dışı bırakan Celal Bayar’ın başını çektiği “piyasacı devletçilik” oldu.
Kurucu önderin, 1932’de Bayar’a İktisat vekili olarak sağladığı konum, 1937’de başvekalete atamasıyla pekiştirilmiş oldu. Devletçiliğin resmi yorumu artık piyasacı devletçilik; uygulayıcısı da Bayar olacaktı.
İnönü’nün cumhurbaşkanı seçilmesi ve savaş yılları nedeniyle kesintiye uğrayan bu seçenek 46 demokrasisinin kuruluşu ile yeniden canlandı . 50’li yıllar boyunca “kamunun gücü” daima varlığını hissettirdi.
Çok Okunanlar
BEDAŞ açıkladı... İstanbul'da elektrik kesintisi
Netenyahu'yu tutuklayacak ülkeler belli oldu!
23 Kasım 2024 günlük burç yorumu
İsmi Fenerbahçe ile anılıyordu: Al Nassr'da flaş Talisca gelişmesi
Yalı Çapkını dizisinde ayrılık
Al-Nassr'da kadroya alınmayan Talisca'nın gitmesine bu formülle izin verecek!
Av. Turan Karakaş hayatını kaybetti
22 Kasım 2024 Cuma yayın akışı: Bugün TV'de neler var?
Gazeteler Kılıçdaroğlu'nun davasını nasıl gördü?
Ankara'nın en beğenilen milletvekilleri belli oldu