Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
ve ve
ve ve
ve ve
Temizle
Euro
Arrow
37,3535
Dolar
Arrow
35,9326
İngiliz Sterlini
Arrow
44,9148
Altın
Arrow
3286,0000
BIST
Arrow
9.660

Cemil Meriç’in Maxime Rodinson çevirisi

 

MAXIME RODINSON  KİMDİR?  

MaximeRodinson Polonya yahudisi mülteci bir ailenin çocuğudur. 1915 Paris doğumludur. Anne ve babasını Auschwitz Toplama kampında kaybetmiştir. 

Kendisinin kurtulmasını sağlayan İkinci Dünya Savaşı’nın  başında Fransız ordusunda askere alınmış olmasıdır. 1939'dan itibaren Suriye ve Lübnan’da bulunmuştur. Beyrut, Şam, Halep’te. Bunun nedeni  Doğu Dilleri  ve tarihi ile ilgili üniversite eğitimi görmesidir. Çoğunlukla eğitim -  öğretim işlerinde  görevlendirilmiştir. 

1948'de Fransa’ya  dönmüştür.  Paris  Milli Kütüphanede (BibliothequeNationale)  İslami Eserler bölümünde çalışmaya başlamıştır. Rodinson gençlik çağlarından itibaren Fransız Komünist Partisi’nin üyesiydi. Kruşev’in  Stalin mirasından  arınma döneminde,1958’de Stalinist  çizgideki FKP  tarafından  partiden atıldı. Ya da ayrıldı. Ortodoks Marksizme karşı  çıktığı gerekçesiyle.  Yeni  siyasi  pozisyonunu  şöyle tanımladı: Bir partiye bağlanmakla bir dine bağlanmak arasında bir fark görmüyorum. 

Rodinson kendisini bir Şarkiyatçı (doğubilimci)  olarak tanımlamıyordu. Tarih  ve sosyolojiden  yararlanan bir sosyal tarihçiydi kendisine göre. 

Analiz araçları temelde Marksist  olmakla  birlikte; ekonomi ve sosyal tarihten  beslenen  birikimi önemsiyordu. Sonuç itibariyle, analizlerini Marksist kavramlarla yapan bir sosyal  tarihçiydi. Kitap  ve makalelerini dikkatle incelediğimizde bu  yargısını haklı  kılan  ürünlerle karşılaşıyoruz.

Kitaplarının  Türkçe  çevirileri  şunlardır. İslam ve Kapitalizm (Orhan Suda, 1969) Muhammed, (Atilla Tokatlı, 1998), ve Cemil Meriç’in “Batıyı Büyüleyen İslam”  başlığı  altında  1983’te yayınladığı  kitap.  

RODINSON’UN TARİH VE TOPLUMA  BAKIŞI

Hemen   başta ifade edelim ki Rodinson tarihi maddeci bir araştırmacıdır. Fransız Komünist Partisi’nin uzun süreli bir üyesi olduğunu da unutmayalım. 50’lerde partiden ayrılma nedeni düşünce adamının kiliseye ihtiyacı yoktur diye düşünmesiydi.Burada bahsedilen kilise tahmin edileceği gibi Dogmatik Marksizm idi. 

Şöyle diyordu MaximeRodinson: “iyi bir çalışma için olağan üstü kavramlara ihtiyaç yoktur. Sosyoloji,demografi,  antropoloji,  iktisat ve ve tarih gibi bilimleryeterlidir. Bu disiplinleri kullanarak dünya tarihi ve İslam toplumları anlaşılabilir. Çözümlenebilir. 

Rodinson'un itirazı Marx'a değildi.  O’nun  düşünce ürünleri her zaman müracaat ettiği  kaynaklardı zaten.  Onun problemi çoğunlukla Marksist çevrelerle olacaktı. Bu  kişiler   partide olduğu gibi akademide de vardı. 

MaximeRodinson, Marx'ın yaptığı tetkikleri  vardığı sonuçları çoğunlukla isabetli buluyordu. Ama ona tamamen angaje olmayı  doğru görmüyordu. Rodinson : “ eğer  öyle yaparsak, tenkit ettiğimiz meşhur mitlere benzeyen bir yere doğru sürüklenebiliriz”  diye düşünüyordu. 

RODINSON’A GÖRE  NE YAPMAMALI? 

Rodinson’un şu sözü düşünsel duruşunu anlamlandırıyor: “liberal burjuva toplumun hakim ideolojilerine karşı çıkarken bunu önlemek için karşı ideolojilere  tamamen  bağlanmak da bir çare değildir. Marx, birçok tetkikinde çok yerinde tespitler yapmış olmasına rağmen, müesseseleşmiş   Marksizm  çare  değildir.  

ORHAN  SUDA’NIN İSLAM VE KAPİTALİZM  ÇEVİRİSİ 

Rodinson’un önemli  kitaplarından  biri İslam ve Kapitalizm. Orhan Suda  tarafından çevirilmiştir. Kitapta özetle kapitalizmin   gelişmesi karşısında  İslamiyetin durumu irdeleniyor. Yanıt aslında  olumlu. İslam'da mülkiyet ve kar olduğuna göre kapitalizmi engelleyen bir şey yoktur  sonucuna varılıyor. İslam dünyasında temel mesele kapitalizmin kendi iç dinamikleri ile gelişmemiş olmasıdır. Kapitalizm, Batı’da endüstri devriminden sonra  gelişmiş ve  kurumsallaşmıştır.  İslam dünyasına  kapitalizmithal edilmiştir. Daha doğrusu  nüfuz etmiştir. Yayılmıştır.  İslam'ın kapitalizme girişi bir bağımlılık ilişkisi biçiminde  olmuştur.  İslam'da kapitalizm ithal ve  gecikmiş bir kapitalizmdir.

RODINSON’DA HZ  MUHAMMED’İN PEYGAMBERLİĞİ  

Maxime Rodinson'un Muhammed başlıklı  çalışmasında, Hz. Muhammed’i  Allah'a yakın olduğuna inanan bir mistik olarak görüyoruz. Rodinson  bu durumun-vahye değil- onun davasına bağlılığından kaynaklandığını  söylüyordu

CEMİL MERİÇ’İN KİŞİSEL HİKAYESİ 

Cemil Meriç'in kişisel hikayesine  gelirsek, öncelikle Balkanlardan Antakya Reyhanlı'ya göç etmiş bir ailenin çocuğudur. Rodinson  gibi bir bir muhacirdir.O da Birinci Dünya Savaşı  yıllarında  doğmuş: 1916’da.

Antakya’da, Fransız sömürge yönetimi altında iyi bir eğitim almış;  milliyetçi direnişe katılmış, tutuklanmış idam cezası ile yargılanmıştır. Bunlar kişilik gelişimde  önemli  kırılma  noktalarıdır. 

Dücane Cündioğlu iki temel korkusundan bahsediyor: birincisi, tutuklanma ve takip edilme korkusu. Kökeninde  gençlik yıllarında geçirdiği  tecrübe vardır. İkincisi  ise, işsiz, aşsız   kalma korkusudur. Cündioğlu bu korkuyu, “Aç kalma korkusu” olarak tanımlıyor. Çoluk çocuğuna bakamama endişesi. Okutman olmadan önceki öğretmenlik yıllarında ekonomik olarak çok sıkıntılı günler yaşamış Cemil Meriç; özellikle Elazığ'daki öğretmenlik yıllarında. İstanbul'a yeniden döndüğünde, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Fransızca okutmanlığına atanmasına tavassut eden kişi Prof.Sabri Esat Siyavuşgil olmuş. Okutmanlığı  sırasında  felsefe doktora  programına kaydolmuş, herhalde şartlar  müsaade etmemiş  doktora  yapmasına. 

Cemil Meriç, İstanbul Üniversitesi'nde emekliliğine kadar Fransızca okutmanlığı yapmıştır. Entelektüel birikimi ile daima hürmet gören birisi  olmuş akademik camiada. ama  emekliliğine kadar genellikle tedirgin yaşamış, yazdıklarının geniş çapta tanınması emekliliğinden  sonradır. (80’lerin başı) 

GÖZLERİNİ  KAYBETMESİ

Cemil  Meriç’in çok genç yaştan itibaren  görme sorunları  var.  Bu  durum  ilerleyerek  had safhaya  ulaşmış 50’lerde. 1955'te Paris'te geçirdiği bir dizi göz ameliyatına rağmen  görme duyusunu  yitiyor. Paris’te altı ay kadar şifa bulmak umuduyla  kalıyor. Ama  olumlu  sonuç alınamıyor. 

Bu durum bütün  hayatı okuma-yazma  ile geçen  bir insan için  çok ciddi bir yoksunluk hali olmalı.  Bu travma  Cemil Meriç’in hayatında çok önemli  bir yer tutuyor  çok fazla  zikredilmese de. Bu durum  haleti ruhiyesinin temelini oluşturuyor bence. 

BİR AŞK -NEFRET İLİŞKİSİ :  BATI

Cemil Meriç hakkında büyük ölçüde katıldığın bir yorum Tanıl  Bora’ya  aittir. Bora, Cereyanlar kitabında özetle şöyle yazıyor: Cemil Meriç'in bütün davasını etrafında döndürdüğü iki kavram vardır.  İrfan ve Umran.Bütün  edimi, düşünsel özerklik ve itibar görmeye dayanır Cemil Meriç’in.  Bütün yazılarında bu özlem hissedilir diyor. 

Erken dönem yazılarında Cemil Meriç ütopik bir sosyalisttir. Batıya karşı rezervsizdir. Batıcıdır. Herhangi bir şerhi yoktur. sonradan“muhteşem mazinin remzi sayacağı Osmanlı” tefekkürü”nden şikayetçidir. 

Yazarın isabetli bir şekilde belirttiği  üzere Batılılaşmanın yol açtığı manevi buhran onu muhafazakar muhite yakınlaştıran takıntı olmuştur

Cemil Meriç’in Batıyla olan ilişkisi zamanla  habişleşmiş marazi bir aşk nefret ilişkisine dönüşmüştür. 

Çok önemli bir nokta daha var burada  ifade edilmesi gereken; Cemil Meriç Avrupa'ya (Batı’ya) yarı omuz çevirmiştir. Sırt değil. Ondan vazgeçmiş değildir.Cemil Meriç  düşüncesinde Batı’ya  karşı mütevekkil bir sitem  sezilir. 

Belki garipgelebilir  ama,  Cemil Meriç'in hikayesi bence tezatlarla, iniş çıkışlarla doludur. Osmanlı aleyhinde epey söz etmiş bir Osmanlı savunucusu olmuştur  sonunda. Bence  onu anlamak için  halet-i ruhiyesini anlamak  gerekir. 

TÜRK AYDINI 

Meriç, Türk aydınını zayıf ve mecalsiz, kendi kültür kökenlerinden  uzaklaşmış buluyor. Yer yer  öfkeli  bir dille, Tanzimattan beri Batı karşısında duyduğu aşağılık kompleksi ile çırpınan bir aydın tipinden  söz ediyor. 

DÜCANE CÜNDİOĞLU’NUN CEMİL MERİÇ İLGİSİ 

Sürekli yazan biri olarak Cemil Meriç’in  tam külliyatını ortaya çıkarma işini ciddi bir şekilde ele alan Dücane Cündioğlu olmuştur. Çalışmalarının  sonunda bir üçleme  yayınlamış Cündioğlu.  Kitapların başlıkları  şöyle: Bir Mabed Bekçisi, Bir Mabedİşçişi, Bir MabedSavaşçışı.  Ahmet Turan Alkan da Cemil Meriç ile ilgili yayınlar yapmıştır. Burada tesadüfi olmayan bir şey var:  Her iki yazarı da muhafazakar şarkiyatçılığa (isterseniz Türkiyat  diyebiliriz)   özgünlük katmaya çalışan simalar olarak tanıyoruz . 

Cündioğlu, Cemil Meriç üzerine Paris’te yazmaya  başlamış: 2005-2006 yıllarında. Biraz da mahrumiyet koşullarında 20 metrekarelik bir stüdyo dairede yaşarken.Orada Cemil Meriç üzerine yayınlarının ilk cildini  bitirmiş.  

Dücane Cünioğlu'nun Cemil Meriç araştırmalarında  temel amacı  yazarın  70-80 öncesindeki erken dönemini ortaya çıkarmak olmuş. O dönemde Cemil Meriç çok tanınan-bilinen bir  yazar değildir.Sadece belli çevrelerde kim olduğu nelerle meşgul olduğu biliniyordu.

Cündioğlu,  Cemil Meriçkimliğini üç katmanlı olarak tanımlıyor: 1. Mütercim 2.Müdekkit 3.Mütefekkir. İnişler ve çıkışlarla dolu halet-i ruhiyesinin imkan verdiği nispette itidali  arayan ve nadiren de olsa sonunda bulan bir adam olarak görüyor  yazarı. 

Ne ilginçtir ki, Cemil Meriç'in entelektüel birikiminin kaynağı sağ Türkiye değildir. Tersine laik-sekülerve  Batılıdır. Özellikle Fransız kültür ve edebiyatıdır. Berke Vardar ve Server Tanilliile ahbaplığını bu yazıyı yazarken öğrendim.  Neticede Cemil Meriç,  Türkiye sağının el üstünde tuttuğu ama birikimi  sağdan olan biri değildir.

CEMİL MERİÇ YAYINLARINA  GENEL BİR BAKIŞ 

Cemil Meriç'in yayınladığı  ilk kitap,  Saint Simon,  ilk sosyolog, ilk sosyalist   başlığı  ile çıkmış. Kendi hayatının bir dönemini de böyle tanımlıyor.  Bu dönemde Nazım Hikmet ve Kerim Sadi  ile  tanışmış. 

60’lardan sonra, düşünceleri ve yazdıklarıyla sağ yayıncılar tarafından itibar edilen  bir entelektüel olmuş;   Örneğin Uriel Heyd’denyaptığı Ziya Gökalp:  Türk Milliyetçiliğin Kökenleri  başlıklı çevirisi  ile Rodinson’dan yaptığı “Batıyı büyüleyen İslam” çevirisi  milliyetçi- muhafazakar yayın organları tarafından basılmıştır.

Vefatından sonra mirasçılarının  onayı ile bütün yazılarının  telif  hakkı İletişim Yayınları'na verilmiş; 80’lerden sonra  yazdıkları ile daha çok dikkat çeken bir entelektüel olmuş. 

Eserlerinin belli başlılarına bir göz atalım dilerseniz: Umran'dan Uygarlığa, BuÜlke, Mağaradakiler, Kırk Ambar,  Işık Doğudan Gelir, Kültürden İrfana ve   diğerleri. 1990'lardan sonra da Günlükleri (Jurnalleri) yayınlanmıştır. 

MAXIME  RODINSON  ÇEVİRİSİNİN SAĞDA ANLAMI 

Bu çevirinin  Cemil Meriç'in hayatının sonuna doğru yayınlandığını  hemen  ifade edelim.  Bence bu kitabı Pınar Yayınevi sağ kesimde piyasa şansı olan bir yayın olarak düşünmüş olmalı. Elbette tek saik bu değil.

Yayının, İslam'ı Batı medeniyeti karşısında güçlü kılmak,  kendini ezdirmemek,  Müslümanlığı Batı karşısında tahkim etmek gibi bir amacı olduğu  da seziliyor. 

Sağın  sol karşısında   daima entelektüel bir kompleksi olageldiğini de hatırlatmak isterim. 

60'lardan itibaren her çeşit entelektüel faaliyette sol düşünce zenginliği ve üstünlüğü vardı. Buna hegemonya bile  demek mümkündür. Seksenler de  sağdabenim de bizzat   gözlemlediğim Batıyı ve sol literatürü öğrenme seferberliği başlamıştı. Özellikle İslamcı sağda. Ülkücüler bu konuda çok istekli değillerdi.

Necip Fazıl'dan başka “Ortalama Sağı”  motive edecek  bir fikir adamının ortalıkta olmadığını görüyoruz. Cemil Meriç'e pek de anlamadan bu kadar sıkı yapışmaların nedenlerinden  biri bu olmalıdır. 

Meriç’in yaptığı çeviriye  yazdığı önsözden  1966'dan beri Rodinson’u tanıdığını anlıyoruz. Kanımca Rodinson’un başyapıtı Muhammed'dir. diğer önemli eserleri İslamve Kapitalizm ile  Marksizm ve Müslüman Dünyasıdır.

Gelelim Cemil Meriç'in Maxime Rodinson çevirisine. Kitap toplama  bir yayın. Rodinson’un başta Leidenve Berlin Şarkiyatçılar toplantılarında yaptığı konuşmalara  eklenmiş makalelerden oluşmakta. 

Çevirisinin  başlığı  da  biraz sorunlu bence. “Batının İslam'la Büyülenmesi” epey  abartılı bir başlık.  Hatta yanlış. Hele  Rodinson gibi materyalist  birinin kitabının böyle bir başlıkta yayınlanmasından pek de hoşnut olacağını sanmıyorum. 

Kitabın Fransızca  özgün adı  “La fascination de l’islam” İngilizceye “Europe and the Mystique of İslam başlığı ile çevrilmiş; her halükarda çeviri kapağın   tam karşılığı  değil. Kitap, 1983'te çıkmış olan “Legacy of İslam”ın biraz değiştirilmiş bir versiyonu aslında. 

İçeriğine  bakıldığında, Batının İslam'la karşılaşması, Orta Çağda çatışması, ilerleyen yüzyıllarda bir arada yaşama fikrinin-özellikle ekonomik koşullar nedeniyle-ortaya çıkması. Diğer bölümler orientalizm ve 19 yüzyıldan sonra egzotizm ve emperyalizm. 

 CEMİL  MERİÇ’İN MAXIME  RODINSON’U  ÖVMESİ 

Tuhaf  karşılanabilir bir durum: Rodinson,  partiden ayrıldıktan/atıldıktan 60’ların  başında yazdığı ve  Atilla Tokatlı tarafından Türkçeye çevrilecek olan  Muhammed kitabının yazarıdır. 

MaximeRodinson'un başyapıtı Muhammed’dir.  Bence  diğerçalışmalarında olduğu gibi    bu kitabında da temel analiz enstrümanları Marksist tarihi maddeciliktir.

Tanınmış   siyasetçi Kasım Küfrevi “Hazreti Peygambere  Dil uzatanlar”  başlığı  altında   Rodinson’a bir reddiye  yayınlamıştı. (1969) Rodinson,  eserinde Hz. Muhammed'in peygamberlik iddiası ile ortaya çıkışını, inançlarını stratejik  silahlı bir mücadele ile devletleşme  sürecini ele alıyordu. RodinsonHz. Muhammed’i “tutkulu bir Orta Çağ önderi  olarak  görüyor. Kafasındaki kurguya uygun bir siyasal düzen kurmayı   başarmış bir kimlik olarak  değerlendiriyordu. Hz. Muhammed misyonunun (vahiy yoluyla)  Allah tarafından kendisine tebliğ edildiğine inanmaktaydı. Ve mümin bir kitle yaratmayı başarmıştı. 

Öğretileri, Emeviler ile birlikte İslam devletinin resmi  ideolojisi olmuştu. 

Buna rağmen Cemil Meriç  tarafından  Türkçeye çevrilmiş ve  övülmüştür. (1983)  Meriç'in Batılı Marksist bir entelektüeli  övgüsünün nedenini şu sözlerden anlayabiliriz. 

“Türkiye’de sol genellikle Rodinson’u okumaz.  Çünkü kilisenin (ortodoksMaksizmi kastediyor) dogmalarına baş kaldırmış birMarksisttir.İslamiyet gibi çağ dışı konularla uğraşmaktadır.  Sağ da  okumaz.  Çünkü genellikle onu anlayacak seviyede değildir.” 

Bence Rodinson kimliğinde materyalist  bir  Şarkiyatçının (doğubilimci, orientalist)  Türk  sağının gündemine düşmesinin-Cemil Meriç  çevirisi yoluyla- nedeni zincirleme bir süreç ile açıklanabilir.

Cemil MeriçRodinson’da kendisine benzer  bir  özellik  bulmuştu. Partiden ayrılarak özerkleşmesi ve yazılarındaki bilgi yoğun çalışma tekniği.

Anadolu'daki ülkü ocaklarından, ilim   yayma cemiyetlerinden  yükselen Cemil Meriç ilgisinin nedeni  ise; kıtlığı çekilen fikri ortamda kökeninde kendilerinden olmayan bir entelektüel bulup yüceltme ihtiyacını gideren bir özne olmasıdır.   

MERİÇ VE RODINSON  ARASINDA ORTAK BİR YÖN  VAR MI? 

Düşünceme  göre,  Maxime Rodinson ile  Cemil Meriç’i   buluşturan   şey başkaldırı  halidir.  Kimliklerinin temel belirleyici  etkeni  bence budur. 

Rodinson, Paris'te bir Yahudi göçmen ailenin çocuğu olarak doğmuştu. Ailesini toplama kampında kaybetti.  İslam toplumlarının dil ve tarihlerinin  dışında, mevcut sosyal ekonomik durumlarıyla da ilgileniyordu.  Aynı zamanda partili bir komünistti. Bizde muhafazakar camiaya-O arada Meriç’e- iyi gelen şey komünistlere baş kaldırışıdır. Dikkatten kaçırılmaması  gereken  bir nokta var: Onun başkaldırısı bilimsel ve siyasal özerklik  ilanı temelinde olmuştu. Düşünce ve tahlillerinde  bir değişiklik yoktu. İslamtoplumlarının  incelenmesindemateryalist bir  sosyal tarihçi olmaya  devam  etti. O, partiden  ayrıldıktan  sonra da Marksistti. 

Cemil Meriç'in onda kendisine yakın bulduğu şey, Dogmatik Maksizmemeydan okumasıydı.  Meriç, Türk modernleşmesinin ideolojisine, kurumlarına, kadrosuna  ve batılılaşmaya   karşı kendi itirazı ile Rodinson’ “arti-parti” tavrını  duygudaşlık  zemininde  görmüştür. Bu nedenle Rodinson'a empati ile yaklaşmıştır.

Daha açık söylemek  gerekirse. Cemil Meriç'in kendi düşünce dünyasıyla Rodinson arasında kurduğu bağlantı bana göre hissidir. Çalışma alanları dışında bir ara kesit bulmak zordur.  Bence bu yakınlaşmanın  sorunlu tarafı,  kitabın çevirisinde  kullanılan abartılı başlığa   yansımaktadır:“Batıyı  Büyüleyen  İslam”   

Bu başlık,  muhafazakar muhiti  iyi hissettiren bir  başlık olmuştur. Ama doğru değil.