Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
ve ve
ve ve
ve ve
Temizle
Euro
Arrow
36,6287
Dolar
Arrow
34,8925
İngiliz Sterlini
Arrow
44,3362
Altın
Arrow
3006,0000
BIST
Arrow
10.125

CHP’nin birinci parti olduğu seçimler ve sonrası

Son seçimlerden  sonra CHP’ye hakim olan   coşkulu ruh hali   bana 1973 ve 1977 seçimlerini hatırlattı. CHP  tabanı, örgütü ve  önderliği  ile iktidarı almak, hükümet  mevkiine geçmek için son derece istekliydi. Uzun muhalefet yıllarından  sonra.  

Hatırlanacağı üzere.  1961 seçimlerinde  de CHP birinci  parti olarak çıkmıştı.  Parti örgütü  bu seçimlerde  tek  başına iktidara  gelmeyi umuyordu. Beklentilerine uygun bir sonuç  alamadı. CHP’nin seçimi  birinci bitirmesinin  gerçek nedeni, DP tabanının  Adalet Partisi ve Yeni Türkiye Partisi  arasında ikiye bölünmesiydi. Seçimi  önde bitiren CHP’nin oyu %36.7  idi.  Parti-gerçekte-bu oy oranı ile 1957’deki %42’nin   gerisine düşmüştü.  Adalet Partisi   %34.8  oy oranı ile onu takip ediyordu.  Her iki parti sırasıyla  3.7  ve 3.5 milyon oy almışlardı. CHP’nin, 1961’deki  birinciliği  bu koşullarda gerçekleşmişti. 

CHP’NİN 1961-1965 ARASINDA KURDUĞU HÜKÜMETLER 

CHP’nin   kurduğu  I. Koalisyondan,  bağımsızlarla  kurduğu III. Koalisyona kadar   kendi gücünü, dinamizmini  yitirme pahasına  hükümette kaldığını söylemek   doğru olur.  İsmet Paşa, kurduğu koalisyon  hükümetleriyle müdahaleci ve rövanşist eğilimler arasında, ulusal ve uluslar  arası  pek çok sorunla mücadele ederek  yeni demokrasinin  partilerini ve  kurumlarını konsolide etmeyi başardı. Rejimin tökezlemesini  önledi.  Ama bu süreç, CHP’nin en çok  yıpranan  parti  olmasına neden  olacaktı.  Tahmin edileceği üzere, İnönü’nün rejimi  ayakta tutma gayretleri  seçmen nezdinde pek bir şey ifade etmiyordu. Düzen İnönü tarafından stabil hale getirildikten sonra, Demirel başkanlığındaki Adalet Partisi,  1965’ten itibaren, DP’nin bıraktığı   boşluğu doldurdu. Hükümet mevkiine geldi. 

Ecevit’in genel başkan seçildiği   1972 kurultayına kadar CHP,  temsili  açıdan en durgun,  seçim sonuçları açısından  en  başarısız  dönemini  yaşadı.   İsmet Paşa’nın tarihi kişiliğine rağmen, 1965 ve 1969 seçimleri CHP’nin  iktidar partisi  karşısında   çok gerilerde kaldığı seçimler olmuştu. 

ECEVİT'İN SEÇİM BAŞARILARI VE BAŞARISIZ HÜKÜMETLERİ

CHP’de  iktidara  gelme dinamizmi 12 Mart ara rejimi  döneminde  gerçekleşti.  Parti’de  1968’den beri devam eden  “Ortanın Solu” tartışması Ecevitçiler lehine çözüldü. Bülent Ecevit Kurultay’da genel başkan seçildi.  Ortanın solu söylemi ve Ecevit’in “Karaoğlan  karizması”   partiyi 1973 ve 1977’de   birinci parti  yaptı. 

Burada dikkatlerden kaçmaması  gereken bir nokta var.  12 Mart  ara rejimi  öncesinde sağda, 50’lerde DP içinde temsil edilen eğilimler,  kendi partilerini  kurdular. Ferruh Bozbeyli’nin Demokratik Partisi ve Erbakan’ın Milli Selamet Partisi.  Bu partiler, taşra ticaret ve küçük sanayi burjuvazisinin  partileri oldular, bu  gelişme, geçmişte DP ve AP’de  toplanan  sağ seçmen  kitlesini böldü. Bu açıdan, CHP’nin 1973’teki  birinciliği, 1961’dekine benzer. Sağda oylar, AP, DP ve MSP arasında bölünmüştür.  Bu seçimlerde CHP’yi  birinci  sıraya  yerleştiren % 33.3 oya karşılık, Demirel’in Adalet  Partisi % 30 oyla hemen arkasından  ikinci partiydi. Onu  Demokratik  Parti, %11,  ve Milli Selamet Partisi  %11  ile  küçük farklarla izliyordu.  

Bu da toplamda, Adalet Partisi’nin  1965’teki  %52’lik oyuna tekabül ediyordu. Görüldüğü üzere, CHP’nin başarısı  siyasi konjonktüre bağlı olarak ortaya çıkmış,  göreceli  bir başarı  idi.

Doğrudur. Ecevit’in kurultay sonrası halkçı söylemi  toplumda bir heyecan yaratmıştı.  1969’a göre, %6’lık oy artışı  bunu gösteriyordu. Diğer  gerçek  ise şuydu.  Toplumun %67’si, CHP’nin karşısında konumlanmış sağ partilerden oluşuyordu. 

CHP, 1977’de de benzer bir başarı yakaladı: %42.  Adalet Partisi gene ikinci sırada idi: %36.  Onları MSP %8.5, MHP % 6.5 ile üçüncü  ve  dördüncü  sırada izliyorlardı. Bu seçimde benzer bir tablo ortaya çıkmıştı. CHP’ye birinciliği sağlayan  gene sağdaki bölünme olmuştu. Toplamda baktığımızda, Türkiye seçmeninin %58’i CHP’nin karşısındaki partilere oy vermişti. 

CHP’nin  üçüncü genel başkanı  Bülent Ecevit, 1974-1979 arasında, biri güvenoyu alamayan azınlık  hükümeti olmak üzere  üç hükümet  kurmuştur.  İlki 1973 seçimlerinden  sonra  MSP ile, diğerleri 1977  seçimlerinden sonradır. Hemen belirtmeliyim ki- kendisine defalarca oy vermiş biri olarak- Ecevit’in kurduğu bütün hükümetler tam bir  başarısızlıkla iktidardan çekilmek zorunda kalmıştır. 

Bunun nedenleri  üzerinde  burada uzun tahliller yapmaya   teşebbüs etmeyeceğim. Dileyen  okurlarım,  kitaplarıma, makalelerime  bir  göz atabilirler.  Ancak, Ecevit hükümetlerinin  parlamentodaki temsil gücünün  zayıflığı, içinde  sağ partilerin bulunduğu  koalisyon  hükümetleri olduğuna  dikkat  çekmek isterim. 

Hatırlayalım:  Ecevit’in 1977  seçimlerinden sonra- sonuçlar netleşmeden- genel merkez balkonundan  tek başına iktidara geldiklerini   müjdelemesi  tam bir fiyasko idi.  CHP,   seçimlerden  birinci  parti olarak çıkmıştı. Ama tek başına iktidarı sağlayacak 226  milletvekilliği   kazanamamış, 213’te kalmıştı. Partinin lideri iktidarın sınırında bekleyen milyonlarca CHP’liyi  hayal kırıklığına uğratmıştı.  Seçimi  kazanmış gibi ilan etmişti. Bu çok büyük bir hataydı.  Arkasından  güvenoyu alamayacağı belli olan  bir hükümeti  cumhurbaşkanı Korutürk’e onaylatarak, güvensizlik  oyu ile düşürülmesi daha fahiş bir siyasi fiyasko  olacaktı. 

1978 başında, AP’den ayrılan 11 milletvekili, CGP ve DP ile   bakanlar kurulu üye sayısı olarak cumhuriyet  tarihinin  en geniş,  parlamento desteği olarak   en zayıf  hükümetlerinden  birini kurmayı başardı. 

Hükümetin kurulmasından hemen sonra 16 Mart 1978’de İstanbul Üniversitesi katliamı oldu. Süreç, siyasal cinayetler, Kahramanmaraş ve Çorum olayları  ile devam  etti. Muhtemelen  kontrgerillanın dahlinin   olduğu bir dizi şiddet eylemi sonucu  ülkeyi   yönetemez hale geldi. 22 ay sonunda,  1979 ara  seçimlerinde CHP, Adalet Partisinin yarısı   nispetinde oy alabildi. Başbakan Ecevit, Demirel’e CHP desteğinde azınlık hükümeti  kurmasını önererek  istifa etti. Demirel azınlık hükümeti kurdu; ama, CHP’nin desteği ile değil.  Erbakan ve Türkeş’in  desteğiyle. 

Özetle CHP , 1973 ve 1977’de birinci parti  oldu.  12 Eylül’e kadar hükümetler de kurdu. Bunlar zayıf kurulmuş  hükümetlerdi. Ecevit, ağır sorunlar karşısında  yönetme iktidarını  kaybetti. Ya istifa etti ya da güvensizlik oyu ile düşürüldü. Ecevit’in DSP  genel başkanı olarak -1999’dan sonra  kurduğu-  koalisyon hükümetinin de akıbeti aynı oldu.

31 MART 2024 YEREL SEÇİMLERİ VE SONUÇLARI   

Covid  salgını,  AKP politikalarının neden olduğu çevre felaketleri,  ekonomik bunalım, enflasyonun dayanılmaz boyutlara ulaşması,  döviz ve altın fiyatlarının fırlaması,  kamu kaynaklarının   tarihte görülmemiş ölçüde partizanca  kullanılması,  anayasanın   yok sayılması,  yargı karalarının  uygulanmaması, cumhuriyetin  temel niteliklerinin   fiilen yürürlükten kaldırılmasına rağmen iktidar  korunumu  korumuştur. Gerçek bir demokraside  böylesine  bir   bilanço ile  seçmen   karşısına çıkan  bir iktidar  genel oy tarafından  azledilirdi. Öyle olmadı. Bunun üzerinde önemle durmak gerekir. 

En son  yapılan genel yerel seçimler,  sadece CHP açısından  değil, genel Türk siyaseti açısından üzerinde   söz etmeye değer  sonuçları  beraberinde getirdi.  Önce sonuçları  ele alalım:

Birinci parti CHP, %37.7 (17.3  m), AKP % 35.4 (16.3 m ) oy ile  ikinci sırada yer aldı.   İlginç bir gelişme, Yeniden  Refah Partisi’nin seçimlerden   üçüncü  parti olarak çıkmasıdır: %6,1 (2.8 m) DEM %5.7 (2.6 m) ile dördüncü, beşinci  sırada MHP %4.9 (2.2 m),en sonda İYİP %3.7 (1.7 m). Oyların dağılımı böyle olmuştur. 31 Mart 2024  genel  yerel seçimlerinde. 

Bu sonuçlar üzerine yorum yapmak gerekirse, seçimlerin   birinci ve ikinci partileri, CHP  ve AKP arasında  %2 oy farkı vardır.  Yukarda anılan  bütün etmenlere  rağmen  CHP’nin başarısı- bana göre- göreli bir  başarıdır.  Önemli olan sağdaki hareketliliktir. Türkiye’nin  üçüncü partisi  artık  Yeniden Refah Partisi. CHP ile AKP arasındaki oy  farkı 1 milyon oy. Ama tutucu sünni kesime hitap eden,  kadim Milli Görüşü devam ettirdiğini söyleyen YRP’nin başarısı  anlamlı. Kanımca seçim sonucunun ana belirleyicilerinden biri bu.  YRP önderliği, örgütü ve tabanı açısından AKP,  milli  görüş  hareketine,  tarihi  önderine, ihanet ile kurulmuş,  kapitalizm ve siyonizm ile örtülü   uzlaşma zemininde   iktidara getirilmiş bir siyasi parti. 

YRP’nin  cumhurbaşkanlığı ve  milletvekili genel seçiminde AKP ile ittifakı  taktik nedenlere  dayanıyordu.  Parti genel başkanı Dr. Erbakan’ın nihai hedefi, AKP’yi bölerek  Erdoğan’ı tahtından  indirmektir. 

CHP’ye gelince, aldığı sonuç, elbette bir başarıdır.  Partinin  son 20 yıllık  seçim sonuçları  düşünüldüğünde.    Alınan  sonuç biraz irdelendiğinde;  parti örgütünün gerçek başarısı, İstanbul ve Ankara  sonuçları  ayrı değerlendirilerek ölçülebilir kanısındayım. Şu nedenle:  Bu iki büyükşehirde alınan sonuç, adayların    kendi  siyasal kimlikleri/karizmaları  ile ilgilidir. Ekrem  İmamoğlu  ve Mansur Yavaş’ın halk nezdinde yaratığı algı, iktidarın   hukuk ve etik dışı bütün engellemelerine rağmen başarılı  belediye başkanları olduğudur. 

 Halk ,  merkezi  idarenin (siyasi iktidarın)   idari, mali ağır kuşatmasına rağmen, bu iki belediye başkanını   başarılı ve ülke geleceği açısından umut verici bulmaktadır. Bu önemlidir. Seçmen iktidarın tutumuna tepki oyu ile cevap vermiştir. 

Bu nedenle İmamoğlu’nun İstanbul’da %51 ile aldığı  4.4 milyon oy ve Mansur Yavaş’ın Ankara’da %60  ile aldığı 2 milyon oy  başkanların kendi çabalarının ve kimliklerinin ürünüdür.  İmamoğlu ve Yavaş  ikilisinin  arkasında toplanan  6.4  milyonluk  seçmen iradesi  CHP  örgütünün performansı ile açıklanamaz. 

ANALİZLER

12 Eylül öncesinde CHP iktidarları  hızla erezyona uğramış,  ilk seçimlerde  dramatik  oy kayıpları ile karşılaşmıştır. 

Bence  bu  üzerinde  durulması, etüt edilmesi gereken bir husustur.  Kanımca, seçmen, CHP’ye gerçek  siyasal bağlar kurarak  yönelmiyor.  İktidardan memnuniyetsizliğini  CHP’ye oy vererek gösteriyor. CHP bir çeşit katalizör işlevi görüyor. 

Bu davranışın, temel hak ve özgürlüklerle,  uzun  tutukluluklarla, yargının idarenin bir şubesi haline gelmesine veya  laiklik ilkesinin  yok  sayılmasına tepki ile bir ilgisi  yok.  Bu tip seçmen soldan  ziyade   sağa yakın.  CHP’nin  1979’da,  %42’den % 29’a ,   Ecevit’in  DSP’sinin %22’den %1.2 ye  düşmesinin  sebebi  bu. 

Maddeler halinde  somutlaştırmak  istersek; 

1.  CHP, 1961 anayasası  yürürlüğe girdikten sonra, İsmet İnönü’nün genel başkanlığında  1961 seçimlerinde, 1973 ve 1977’de Bülent Ecevit’in  önderliğinde olmak üzere  seçimlerden üç kez    birinci parti olarak  çıkmıştır.  1973 ve 1977  mahalli idareler  seçimlerinde de aynı sonuç  tekrarlanmıştır. 

2.  CHP’nin aldığı  oy oranı daima tek başına  iktidarın altında  kalmıştır. Hükümetler  kurmuştur. Ancak  koalisyon ortakları Türkiye’nin küçük  sağ partileridir. Bu partiler, kendi tabanlarının  farklı  sınıfsal/siyasal beklentileri  nedeniyle  CHP başkanlığında  hükümete girmeyi kabul etmişlerdir . 

3.  CHP hükümetleri ülkeyi iyi yönetememiş, sorunlara  çözüm bulamamış,  başarısız olmuştur. 

4. CHP iktidara  sınırda  bir  çoğunlukla zar zor gelebilmiş;   Türkiye’nin  hegemonya  güçleri karşısında  tutunamamıştır. Ecevit gerçek  Türkiye’yi doğru teşhis edememiştir. Ecevit Halkçılığının   söylemde  hoş şeyler çağrıştıran,  realitede  ayakları  yere basmayan bir yönü olmuştur.  

5. Seçmenin  CHP’ye hiçbir zaman  tek başına hükümet kuracak bir çoğunluk  vermemesinin nedeni,  Türkiye’nin   toplumsal, siyasal, sınıfsal   yapısından kaynaklanmaktadır. 

Bu bilançodan  düne,  bugüne ve yakın  geleceğe dair çıkarılacak   neticeler   olmalıdır.    

SON GELİŞMELER HAKKINDA 

AKP  iktidarı  diğer sağ  parti iktidarlarına benzemedi.  Partinin  ideolojik, politik, sınıfsal niteliği  nedeniyle.  CHP’nin , AKP karşısındaki  konumu da  Demokrat Parti,  Adalet Partisi ve Anavatan Partisinden farklı oldu.  İktidarın 20 yılda oluşturduğu toplumsal  zemin, tahkimat,  diğer sağ iktidardan  farklı,  derin ve daha güçlü olduğu görülüyor. 

  Bu  nedenle  Ecevit’i 1979’da ve 2002’de  yere seren  milli  irade (genel oy), iktidarın ülkeyi  2001 koşullarından  daha kötü  bir ekonomik batağa sürüklemiş olmasına rağmen  radikal bir değişikliğe  uğramadı.   Sağ seçmen, partisini ikinci  sıraya  yerleştirerek uyardı.  

Devletin   bütün operasyon aygıtları  iktidarın elindedir.  AKP, 2015  ve 2019’da geçirdiği  travmaları atlatmasını sağlayan  stratejisinin  2024  versiyonunu  piyasaya sürmek niyetindedir. İktidarın  hedefi yeni  bir “istikşafi” gündem  yaratmaktır. Bu nedenle CHP-geçmişi de  düşünerek-atacağı adımlarda  daha dikkatli olmak  zorundadır.