İşmen’in evrakı ile nerede karşılaştım?
Amsterdam'da bir Sosyal Tarih Enstitüsü (IISH) vardır. Avrupa'nın en büyük araştırma enstitülerinden biridir. Türkiye arşivleri şaşırtıcı bir şekilde zengindir. Satın alma veya bağışlar yoluyla envanter genişlemiştir. Oraya İsmail Arar evrakı üzerinde çalışmaya gitmiştim. Muazzam bir Türkiye sol tarihi arşivi ile karşılaştım. Birkaç örnek vermek gerekirse, TİP evrakı, Nazım Hikmet, TKP, Dr. Hikmet Kıvılcımlı, Vala Nurettin, Kemal Sülker evrakları oradadır.
Zamanım elverdiğince merak ettiğim her dosya ile ilgilendim. Fatma Hikmet İşmen evrakı bunlar arasındadır. Geride bıraktığı hususi evrakı çok ilgi çekiciydi. Babası Hüseyin Hüsnü Bey'in özenli not defterlerinden, ders çalışma defterlerine, mesleki ve siyasi yaşamına dair aşağı yukarı her şey kutuların içindeydi. Arşivinden çıkardığım sonuç şu oldu. Fatma Hikmet Hanım hayatı boyunca hiçbir şeyi atmamıştı. Bütün diplomaları, yurt dışı tecrübeleri, çalışma hayatı, aleyhinde yürütülen soruşturma dosyaları, mesleki dergilere abonelikleri bile kayıtlıydı.
Onlardan burada söz etmeyeceğim. Hakkında burada anılması gereken başka şeyler var. İşmen, Ankara Yüksek Ziraat Enstitüsünden mezun olmuş ilk kadın mühendistir. Şevkle bağlı olduğunu mesleğinde bitki virüs hastalıkları alanında uzmanlaşmıştı. Mezun olduğu 1937'den parlamentoya girdiği 1966’ya kadar Ankara, İzmir, İstanbul Zirai Mücadele enstitülerinde çalışmıştı. Kazandığı bir bursla Kanada’da yüksek lisans öğrenimi gördü. 1959'da geri döndü. Diplomasını ve Kanada’ya 15 Ekim 1956 ‘da giriş yaptığını gösteren pasaportunu gördüm.
Gördüğüm belgelerden biri, 1965 seçimlerinde milletvekili adayı olduğu ve ön seçime katıldığını, 3. sırada seçime girdiğini gösteriyor. Evrakın içinde ilgili Seçim Kurulu tutanağı var. Kocaeli’den TİP senatörü seçildiğini gösteren 7. 6.1966 tarihli belge, milli seçim çevresinden seçilmiş olanlara verilen tutanak başlığını taşıyor. YSK başkan ve üyelerinin imzaları var. Açıklamada milli seçim çevresinde yapılan işlemler sonucunda seçildiği ifadesi geçiyor.
İşmen’in TİP’le ilgisi sıra neferi olarak başlamış, köylerde, kasabalarda dolaşmış, bir siyasi kariyer istekliliği içinde olmamıştı. Senatör seçildiğinde Demirel başbakandı, Adalet Partisi yeni iktidar olmuştu. Millet Meclisi ve Senato'da çoğunluğu elinde bulunduruyordu.
TEMSİLDE ADALET İLKESİ
1961 Demokrasisi “temsilde adalet ilkesini” önemsemişti. Çarpık temsilin hakim olduğu DP’li yıllara bir tepki olarak . Kurucu Meclis milletvekili seçimleri, seçimlerin temel hükümleri ve Senato seçimleri ile ilgili kanunları çıkarmıştı. Bu kanunlar hakkaniyete uygun bir temsili benimsiyordu.
Siyasi Partiler Kanunu ise, İnönü'nün başbakan olduğu, Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin XII. döneminde kabul edilecektir. 1961 seçimlerinde, Millet Meclisi için seçim çevresi barajlı D’Hondt sistemi, Cumhuriyet Senatosu seçimlerinde çoğunluk sistemi uygulanacaktı.
Bu nedenle, Senato seçimleri enteresan sonuçlar verdi. Oy yüzdesi itibariyle, birinci olan CHP'nin , ikinci parti Adalet Partisi karşısında neredeyse yarısı kadar senatörlük kazanması tuhaftı. Cumhuriyet Halk Partisi CHP %37 oyla 36 senatörlük kazanırken, Adalet Partisi %35 oyla 71 senatörlük elde etti. Diğer siyasi partiler, Yeni Türkiye Partisi 27, Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi 16 senatörlük kazandılar.
Bunun nedeni, Adalet Partisi'nin Anadolu vilayetlerinde az oyla bütün senatörlükleri kazanmasıydı. Böylece Cumhuriyet Senatosu, 150 seçilmiş üye, 23 tabii senatör ve Cumhurbaşkanı Gürsel'in seçip atadığı 15 kontenjan senatörü ile çalışmalarına başladı.
Malum olduğu üzere, Kurucu Meclis Cumhuriyet Senatosunu, bir Seçkinler Meclisi olarak tasarlamış, yürütme karşısında yasamaya aklı selim telkin eden, süreci yavaşlatan bir kurum olarak öngörmüştü.
Millet Meclisi üyelerinin yasama vekaleti süresi dört yıldı. Senatörler altı yıl için seçileceklerdi. Ancak, Senatonun Millet Meclisinden önemli farkı, iki yılda bir 1/3 oranında yenilenmesi ilkesiydi.
Bunun için Senato üyeleri A, B, C şeklinde-kur’a ile- üç gruba ayrıldı. Bu Seçim bölgelerinde, dönüşümlü olarak iki yılda bir seçim yapılacaktı. Bazen senato seçimleri mahalli idareler seçimleri ve boşalmış milletvekililikleri için yapılan ara seçimlerle birlikte yapıldı. 1968’de olduğu gibi.
1963 mahalli idareler seçimlerinden itibaren dikkat çeken gelişme Adalet Partisi'nin seçmen nezdinde yükselen bir çekim merkezi olduğu gerçeğiydi. O yıl yapılması gereken Senato yenileme seçimleri Meclis kararıyla, 1 yıl sonraya ertelendi. 1964'te yapıldı. 1961 seçimlerindeki çarpık temsil nedeniyle seçim kanunu değiştirildi, nispi temsil usulüne geçildi.
SENATO 1/3 YENİLEME SEÇİMLERİ
İlk 1/3 yenileme seçimlerinin tarihi 7 Haziran 1964’tür. Seçim, çekilen kur’a uyarınca C grubu illerinde yapıldı. Bu illerin ilk seçilen senatörleri sadece 3 yıl görev yaptığı anlamına gelir. Bunu B Grubu (1966) ve A grubu (1968) illeri takip etti.
Seçimler, AP Genel Başkanı Ragıp Gümüşpala'nın Ortaköy Lido Otelinde ani vefatından sonraya tesadüf etmişti. Bu nedenle Adalet Partisi’nin kurultayca seçilmiş bir Genel Başkanı henüz yoktu. Saadettin Bilgiç başkanlığa vekalet ediyordu.
Bu koşullara rağmen Adalet Partisi Cumhuriyet Halk Partisi'nin önüne geçti. %50,3 oyla AP, 31 senatör kazandı. CHP ise, %41 oyla 19 senatörlükte kaldı. Türkiye'nin yakın gelecekteki siyasal yönü bu sonuçlarla aşağı yukarı belli oldu. Seçimlerden sonra yapılan Kurultayda Süleyman Demirel genel başkan seçildi. Bir yıl sonra da tek başına iktidara geldi.
MİLLİ BAKİYE SİSTEMİNE NEDEN GEÇİLDİ?
Adalet Partisi'nin hızla güç kazanması üzerine telaşa kapılan Yeni Türkiye Partisi, Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi ve Millet Partisi CHP ile işbirliği yaparak seçim sistemini değiştirdiler. Milli bakiye sistemi kabul edildi. Buna en büyük itiraz tahmin edileceği gibi Adalet Partisinden gelecekti.
AP’nin bütün itirazlarına rağmen diğer partilerin işbirliği ile kabul edilen milli bakiye sistemi ile yapılan ilk seçim 1965 seçimleridir. Bu bir milletvekili seçimiydi. Adalet Partisi'nin bu sisteme rağmen tek başına iktidara gelişi son derece de anlamlıdır.
TİP MECLİS’TE
Türkiye İşçi Partisi 1961 Şubat'ında kurulmuştu. Adalet Partisi ile aynı günlerde. 15 ilde örgütünü tamamlayamadığı için 1961 seçimlerine katılamadı. 1963 mahalli idareler seçimi- Mehmet Ali Aybar’ın başkanlığında- partinin katıldığı ilk seçimdir. Bu seçimlerde %0.4 oy alabilmişti. TİP, daha hiç seçimlere girmeden parlamentoda temsil edilmeye başlamıştı. CKMP’den Kayseri senatörü seçilen Niyazi Ağırnaslı ile Kontenjan Senatörü Esat Çağa Türkiye İşçi Partisine katılmışlardı.
Parti, milli bakiye sisteminin uygulandığı 1965 seçimlerinde 15 milletvekili ile parlamentoya girmeyi başardı. Meclise giren TİP’nin sınıf söylemi Demirel başkanlığındaki Adalet Partisi hükümetini çok rahatsız etmeye başladı. Çok partili siyasal hayata geçildiğinden bu yana söylenmeyen sözler; mecliste, seçim meydanlarında söylenmeye; artık özerk bir kurum olan TRT'den yayınlanmaya başladı. AP ‘liler TİP’e parlamento içinde ve dışında sert muamele etmeye, parti kongreleri, toplantıları basılmaya başladı.
SENATO SEÇİMLERİNDE MİLLİ BAKİYE
Milli bakiye sistemi 1966 senato 1/3 yenileme seçimlerinde de kullanılacaktı. Sistem kısaca şöyle uygulanıyordu: Senatörlükler her seçim bölgesinde önce basit nispi temsil ilkesine göre dağıtılıyordu. Doğal olarak, her seçim bölgesinden artık oylar ve henüz hangi partinin kazandığı belli olmayan açıkta senatörlükler kalıyordu. Artık oylar tek bir milli havuzda toplanıyor; henüz temsil edilmemiş senatörlük sayısına bölünerek milli bakiye sayısı tespit ediliyordu. Sonuçta, boşta kalan üyelikler büyüklük sırasına göre partilere dağıtılıyor, hiçbir oy ziyan olmuyordu.
Bu suretle, milli bakiye bölgesinden CHP 5, Adalet Partisi 4 senatörlük kazandı. Basit nispi temsil sistemi uygulansaydı senatörlük kazanamayacak olan küçük partiler-milli bakiye sayesinde-temsil edilme imkanına kavuştular. YTP, MP, CKMP ve Türkiye İşçi Partisi birer senatörlük kazandılar. TİP’den seçilen bu isim Fatma Hikmet İşmen’di. İşmen Kocaeli’den aday gösterilmişti.
Şimdi İşmen’i Cumhuriyet Senatosu üyesi yapan sistemin nasıl çalıştığını inceleyelim. TİP bu seçim bölgesinde sadece 2195 oy almıştı. Bu da %2.8’e tekabül ediyordu. Türkiye genelinde ise toplam 116.375 oy almıştı. %3.8 oy oranı ile hiç senatörlük kazanamamıştı. Fakat milli bakiye havuzunda oylar toplanınca açıkta kalan 13 senatörlükten biri de Türkiye İşçi Partisi tarafından kazanıldı. Bu İşmen’di.
Ziraat Yüksek mühendisi Fatma Hikmet İşmen'in Senato’ya girişi böyle oldu. İki senatörlükle temsil edilen Kocaeli’de ilk seçilen Adalet Partisi'ndendi. İkinci üyelik TİP’e düştü.
Bu seçimi 1968’de A grubu illeri takip etti. 12 Mart rejimi araya girince Ecevit'i Başbakan yapacak 1973 seçimlerine kadar hiç seçim yapılamadı. B Grubu senatörlükleri İstanbul ve Kocaeli dahil-ancak- 1975'te yenilenebildi. İşmen’in dokuz yıl süren parlamenterliğinin nedeni budur. Oysa ki, 1961’de ilk seçilen C grubu illerinin senatörleri (1961-1964) yılları arasında sadece üç yıl görevde kalabildiler.
PARTİDE BÖLÜNME- KAPATILMA VE İŞMEN’İN DURUMU
Adalet Partisi iktidarı, küçülmekte olan diğer sağ partileri tasfiye ederek seçmeni kendisine bağlamak niyetindeydi. Bir başka amacı da Türkiye İşçi Partisini parlamento dışında bırakmaktı. Bunun için seçim sistemi yine değiştirilecekti. Yeni kanun Barajlı D’Hondt sistemini öngörüyordu. Fakat Anayasa Mahkemesi TİP ve CHP'nin başvurusunu kabul etti. Kanununun baraj hükmünü “temsilde adalet ilkesine “ aykırı bularak iptal etti.
Bu nedenle, 1969’dan 12 Eylül'e kadar seçimler barajsız D’Hondt yapıldı. AYM’nin iptal kararı, iktidar tarafından milli iradenin öngörmediği bir sistemle seçim yapılmasına yol açtığı gerekçesiyle şiddetle eleştirildi. Adalet Partisine göre anayasa yargısı kendisini yasama meclisi yerine koymuştu. Sonuçta-yine de- milli bakiye kaldırıldığı için TİP, 1969’da sadece iki milletvekilliği kazanabildi. (Mehmet Ali Aybar ve Rıza Kuas) Senato'da ise tek bir sandalye ile temsil ediliyordu: Fatma Hikmet İşmen.
Sovyetler Birliği'nin 1968 Prag müdahalesine karşı takınılacak tutum ve Meclis’te iki milletvekilliğine düşmüş olmanın hayal kırıklığı içinde parti içi hesaplaşma başladı. İzlenecek strateji konusunda bir tartışma başladı. Bu tartışmanın sonunda parti bölündü. Mehmet Ali Aybar parti başkanlığından istifa etti. TİP, Aren-Boran ikilisinin yönetimine geçti. 12 Mart döneminde kapatıldı. 1973 seçimlerinden sonra parlamentonun Millet Meclisi kanadında sosyalist üye kalmadı. 1975'e kadar Fatma Hikmet İşmen Senato’da sosyalist düşünceyi tek başına temsil etmeye devam etti.
BİYOGRAFİSİNE DAİR DÜŞÜNCELERİM
Bu yazı yazılırken, gerici bir sitede onunla ilgili olarak küçümseyici bir üslupla “Yanya Sultanı’nın Sosyalist Senatör torunu” ifadesinin geçtiği bir yazıya tesadüf ettim. Yanya Sultanının torunu değildi. Tepedelenli Ali Paşa soyundan gelen kişi Nizamettin Nazif Tepedelenlioğluydu. O değil.
1918’de Yanya’da doğmuştu. Büyük bir ihtimalle mütarekede muhacir olarak İstanbul’a gelmişlerdi. Yani mübadeleden önce. Çocuklarını eşini kaybettikten sonra tek başına büyütmüş bir subayın kızıydı. İstanbul’da ve Anadolu’nun bir çok şehrinde öğrenimine devam etti. Parasız yatılı okuyabilmek için Yüksek Ziraat Enstitüsüne kaydoldu. Orada çok iyi bir eğitim aldı. Yurt dışına gitti. Mesleki birikimini geliştirdi. Arşivinde onunla ilgili yazılarda hiç bahsedilmeyen bir diplomaya daha rastladım. Belge, Yüksek iktisat ve Ticaret Okulundan (İİTİA) mezuniyetini gösteriyordu. Demek ki İstanbul Ziraat Enstitüsünde çalışırken bir yandan da bu okula devam etmiş ve mezun olmuştu.
1966’da Senatör seçildi. Parlamenterlik yaşamında azgın çoğunluklara karşı onurlu bir mücadele verdi. Egemen güçlerin sıklıkla nezaket sınırlarını aşan bütün engellemelerine rağmen insan emeğinin ve sömürüsüz bir dünyanın savunuculuğunu yaptı. Sadece işçi sorunlarıyla değil, köy, köylülük, tarım sorunları ile son derece yakından ilgilendi. Amsterdamdaki arşivde İşmen’e köylülerden gönderilmiş bazı mektuplar gördüm.
İşmen, Anayasa Mahkemesi’nin TİP’i kapatmasından sonra bağımsız üye olarak görevine devam etti. Tarım, Bayındırlık, Sosyal Hizmetler, İmar İskan komisyonlarında görev aldı. Bakanlar hakkında 28 soru önergesi verdi. Senatoda 115 kez söz aldı.
Ben onun birinci davasının eşitlik (kadın-erkek eşitliği) olduğu kanaatindeyim. Hususi hayatı, geliştirdiği söylem bunu gösteriyor. İşmen’in sosyalistliğini bilim insanı ve feminist kimliğiyle birlikte anlamlı buluyorum.
Çok Okunanlar
BEDAŞ açıkladı... İstanbul'da elektrik kesintisi
23 Kasım 2024 günlük burç yorumu
Fenerbahçe-Kayserispor muhtemel 11 belli oldu
Yalı Çapkını dizisinde ayrılık
Verona- Inter maçında Hakan Çalhanoğlu oynayacak mı? 11'de yer alıyor mu?
Kenan Yıldız Milan - Juventus maçında ilk 11'de mi? Maç ne zaman, saat kaçta?
Al-Nassr'da kadroya alınmayan Talisca'nın gitmesine bu formülle izin verecek!
Av. Turan Karakaş hayatını kaybetti
Gazeteler Kılıçdaroğlu'nun davasını nasıl gördü?
Conor McGregor'a cinsel tacizden ceza