Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
ve ve
ve ve
ve ve
Temizle
Euro
Arrow
36,2401
Dolar
Arrow
34,4862
İngiliz Sterlini
Arrow
43,5545
Altın
Arrow
2962,0000
BIST
Arrow
9.549

İkinci Meclis’in ilk hükümeti

14 AĞUSTOS-27 EKİM 1923 

Bu yazıda cumhuriyet  öncesinde  kurulan son TBMM  hükümeti (İcra Vekilleri Heyeti)  ele alınacaktır. Bu hükümetin görev süresi, Lozan  Barışının TBMM   tarafından  onaylanması  ile  364 sayılı  kanunla  cumhuriyet rejimine  geçinceye kadardır. Bu da kabaca 2.5 aylık bir   süredir: 14 Ağustos-27 Ekim 1923. 

Bu  süre zarfında TBMM’nin başkanı   ve İcra Vekilleri Heyetinin doğal başkanı (1921 anayasası gereği)  Mustafa Kemal Paşa’dır.  İdeolojik ve politik mahiyeti  muğlak olsa da  arkasında büyük bir çoğunluk vardır. 

Bu   seçilmişler topluluğuna   Kemalist  partinin ilk nüvesi diyebiliriz. Mustafa Kemal Paşa’nın  etrafında  birleşen  bu   heyet  Eylül başında   Halk Fırkası  adını alacaktır. 

11 Ağustos  1923’te  Meclis’in ikinci dönemi açıldı. Türk  bağımsızlık savaşının    önderi Gazi Mustafa Kemal Paşa’yı  başkanlığa  seçti. Bu son derece  doğal, beklenen   bir  seçim kararıydı. Ülke sathında “halaskarın”  listesinden aday gösterilenler  ezici  bir çoğunlukla seçimi  kazanmışlardı.  

İcra  Vekilleri Heyeti başkanlığına ise,  Mustafa Kemal Paşa’nın Manastır Askeri Lisesinden beri  yakın  arkadaşı olan Ali Fethi Bey’in seçilmiş olması, 1921’den  beri açık (ikinci grup) , 1922’den beri  örtülü (Orbay ve çevresi)   muhalefetin,  birkaç istisna dışında    hükümetin   tamamen dışına çıkarıldığını  göstermektedir. 

İKİNCİ  DÖNEM TBMM  SEÇİMLERİ 

Lozan   barış görüşmelerinin  kesintiye uğraması  ile, seçimlerin yenilenme kararı  zamansal olarak  örtüşmüştü.  Görüşmelerin barış anlaşması ile sonuçlanması, İkinci Meclis   seçimlerinin sona ermesi  ile  aynı  zamanlarda gerçekleşti. 

Heyet-i Murahhasa (Türk delegasyonu)  barışı imzalayıp dönerken, yeni meclis  seçimleri de tamamlanmış oldu. 

II. Dönem  TBMM   barışı tasdik edecek,  1921  anayasası    uyarınca TBMM başkanını,   244 sayılı   yasa uyarınca   İcra Vekilleri Heyeti  Başkanı ve   icra vekilleri seçecekti. 

1923  seçimlerindeki havayı  1908 seçimlerine benzetebiliriz.   O tarihte   bütün adayların İttihatçı olmaları gibi  1923’te de  herkes  ilkesel olarak  “Gazi Paşa hazretlerinin adayı”  görünüyordu. 

1908’te  bütün adaylar,  hürriyetten,   Kanunu Esasiden yana idiler.  Benzer şekilde, 1923’te de   herkes “Gazi Paşa” sembolünün yanındaydı. Bu  bir araya gelişin, her anlamda bir hedef   birliği anlamına gelmediğini  malumunuzdur. 

Benzer bir yığınsal    bir araya gelişin  1950’de Demokrat  Parti  kurucuları   etrafında  gerçekleşeceğini burada  hatırlamak  yerinde olur sanırım. 

ANAYASA VE YÜRÜTME ALANINA İLİŞKİN HATIRLATMALAR 

 Burada  ele alınan   başlık çerçevesinde anayasal düzen ile ilgili bazı hususları okuyucunun   bilgisine sunmak isterim.  Öncelikle, 20.1.1921 tarihli 85 sayılı anayasanın   ikinci maddesi   uyarınca  “ icra kudreti ve teşri  salahiyetinin BMM’inde tecelli ettiğini” hatırlayalım.  Dördüncü madde    “Türkiye  Devletinin  BMM  tarafından  idare olunduğunu”   belirtmekteydi.   Rejimin   niteliğini açıklığa kavuşturan bu  iki maddeyi dikkate sunduktan  sonra;   TBMM  başkanının,  meclis namına vazı imzaya ve  Heyeti Vekile  mukarreratını   tasdike “  yetkili olduğunu   bir kez daha söyleyelim. Bu ifadeler Türkiye’nin bir  konvansiyon  rejimi ile yönetildiğini  açıkça ortaya koymaktadır.  Yürütme alanını  düzenleyen 244 sayılı  yasa  ise önemli bir değişiklik   yapmıştı.   TBMM  başkanına aday gösterme yetkisi veren 47   sayılı   Namzetlik  yasasında.  Bu değişiklikle, vekiller heyeti reisi  bir müzakere başkanlığından   çıkarılarak,  doğrudan gizli oyla meclis genel kurulunda   seçilecekti.   Bu mevkiye seçilen kişi meclis  ile hükümet arasında ilişkileri  düzenleyecekti. Bu  seçilmiş başbakan demektir. 

İKİNCİ   MECLİSİN YAPISI  HAKKINDA 

Tekrarlayalım:  Fethi  Bey’in başında bulunduğu hükümet  konvansiyon  rejiminin  son   hükümeti idi.  Bu yapının getirdiği bazı gerilimler  ve zayıflıklar vardı.  Avantaj ve üstünlükler olduğu gibi.

II. Meclis,   milli kurtuluş önderinin  arkasında  bir duruş sergilemekle birlikte, ideolojik  ortak paydanın gücü belli  değildi.  Devrimin gündemi  henüz açıkça ilan edilmemişti. 

Devrim, siyasal gelişmelere göre bir   strateji izleyecekti. Bunun yanı sıra icra vekilleri heyetine girme konusunda  milletvekilleri arasında   rekabet söz  konusu idi. 

Birinci meclis döneminden  bildiğim  bir gerçeği  paylaşmak isterim:  Taşra milletvekilleri  merkezden daha fazla kaynak transfer edebilmek için  Mebusan Meclisi tecrübesi olan    milletvekillerine, mülki ve askeri seçkinlere karşı  bir tutum içindeydiler. Daha fazla yetki, daha   fazla  imkan hatta mümkünse  icra vekilleri  heyetine girme konusunda  istekliydiler. 

Bağımsızlık  savaşı  bitmişti.  Barış imzalanmıştı. Siyasi, iktisadi, bölgesel bütün  beklentiler   yüksekti. 

FETHİ BEY NEDEN  HÜKÜMET  BAŞKANI? 

İcra Vekilleri riyaseti, 1922’ye kadar    başbakanlık muadili  bir siyasi pozisyon değildi. Heyeti Vekile’nin müzakere  başkanlığı idi. Yasama  ve yürütmenin  başkanı   TBMM başkanı idi. 

Rauf Bey’in  244 sayılı kanun gereği,  seçimle bu  konuma  getirilmesi, TBMM  başkanının siyasi otoritesine   ortak olmak  demekti. 

Rauf’un   başvekaleti sürecinde  tavrı  tamamen bu yönde  oldu.    TBMM başkanı  ve başkomutan Gazi Mustafa  Kemal Paşa’nın iktidar  zeminini zayıflatmak. 

Doğal olarak, Mustafa Kemal  Paşa’nın   Büyük Zaferden sonra  kendisine  alternatif bir iktidar odağının gelişmesine,  kafasında  tasarladığı  devrim planına engel çıkarabilecek birilerinin güç kazanmasına  izin vermesi söz konusu  olamazdı. 

Mecliste devrim hareketlerini  destekleyecek  Kemalist bir çoğunluk,   yürütmede kendisi ile uyumlu bir başvekil  ve vekiller olmalıydı. 

Bu koşullar altında II. Meclis  toplanınca,   icrai  işleri (yürütme)   delege edebileceği kişi Fethi Bey’den   başkası  olamazdı.  Manastır’da,  Hareket ordusu günlerinde  Bingazi’de, Sofya’da  birlikteydiler.   Dahası, mütarekede birlikte gazete çıkarmaya  kadar  giden  bir  “hukuk”   vardı aralarında. 

Fethi Bey, Latife Hanım, Galibe Hanım, Gazi Mustafa Kemal Paşa

Başkaları da vardı  hiç kuşkusuz. Ama böylesine  kilit öhemi haiz   siyasi  bir pozisyonda itimat edebileceği   bir  itidal  adamına ihtiyacı vardı. Bu  Ali Fethi Beydi.   Meclise giren  milletvekillerine onu işaret etmesinin sebebi  budur.

Her ne kadar  başvekil ve vekiller (bakanlar)  TBMM    genel kurulu tarafından  basit çoğunluk  ve gizli  oyla  seçiliyorlarsa da ,   seçiciler Mustafa Kemal Paşa’nın   listesinden  seçilmiş milletvekilleri idi. 

HÜKÜMET’İN YAPISI 

IV. Vekiller  Heyeti, 1922   Temmuzundan beri  görevdeydi.  Bazı  bakanlar değişmiş olsa da. Örneğin Hariciye Vekili Yusuf Kemal Tengirşenk  istifa etmiş yerine İsmet Paşa seçilmişti. Lozan’da Türk  delegasyonuna  başkanlık etmek  üzere hariciye vekili olmuştu.   

Cumhuriyete kadar  2.5 ay  süreyle görevde kalan TBMM hükümeti,   daha  doğru  bir ifadeyle,   Fethi Okyar’nın başında bulunduğu  Beşinci  İcra Vekilleri Heyetinde görev    alan isimleri  incelemek  Türkiye’nin siyasal  gelişmeleri açısından  yerinde  olacaktır.

Bu isimler,    Kemalist    elitin  oluşum sürecinde önemlidir. Öncelikle Ali Fethi Bey’i  ele alalım.  Malta  sürgününden döndükten sonra, hemen İçişleri Bakanlığına  seçilmişti.  Meclisin bu takdiri  önemlidir.   Mütarekeden sonra kurulan  artçı İttihatçı   hükümette (Müşir Ahmet İzzet Paşa  hükümeti) Dahiliye Nazırı olduğunu unutmayalım. 

Fethi, İcra Vekilleri Heyetinde  1921’den beri yerini koruyordu.  II. Meclisle birlikte hem    başvekil  hem de   dahiliye vekili oldu. Yorumum şudur: Demek ki milli kurtuluş önderinin   yeni dönemin başında   en çok itimat ettiği kişi oydu. 

O tarih itibariyle,  ikinci sırada İsmet Paşa  gelir. Daha önce,   Genelkurmay Başkanlığı, cephe  komutanlığı,   Mudanya mütarekesi   müzakereciliği  dışında bir görev tevcih edilmemişti. İsmet Paşa, Lozan’a    TBMM Hükümeti’nin  baş delegesi  (baş murahhas)  olarak gönderildi. Bu çok önemli  bir  karardı.  Türkiye Devleti   adına barışı imzaladı. 

Bunun anlamı  Gazi,  İsmet Paşayı siyasi kadrosuna almıştı. Ama henüz  Fethi’nin  önünde  değildi. Fethi  Bey  hükümetinde  Dışişleri Bakanlığını  sürdürdü. 

Önemli bir nokta, Lozanda barışı  müzakere  ve  imza eden  delegasyonun bütün üyeleri  yine vekil (bakan) seçildiler.  İsmet Paşa, Dışişleri Bakanı, Dr. Rıza Nur, Sıhhiye Vekili oldu. Hasan Saka  Eylül’den itiren  yine İktisat Vekaletine getirildi.  

İsmet Paşa Lozan dönüşü Ankara Garında karşılanıyor 

Ordunun yönetimi, 1921’den itibaren  aynı kaldı. TBMM ordunun sevk  ve idaresi  konusunda çok hassastı. Fevzi Paşa, genelkurmay başkanlığı  (Erkanı Harp  Reisi), Kazım Özalp Paşa  Milli Savunma Bakanlığı (Milli  Müdafaa  Vekili)   görevlerine yeniden seçildiler. 

Önemli bir isim,  bir  ikinci meşrutiyet eliti olan ( mebus, ayan meclisi  üyesi, Darülfunun    hukuk profesörü ) Seyit Bey’dir.  Seyit Bey, Osmanlı  parlamentosunda bulunmuştu. Ama  Birinci  Meclis’te yoktu. İkinci Meclise  İzmir milletvekili  seçildi.  Seyit Bey’in Adliye Vekili seçilmesi önemli ve anlamlıdır. Kendisini  hilafetin ilgası görüşmelerindeki  uzun   konuşmasıyla   hatırlayacağız. (1924) 

Adliye Vekili Seyit Bey (eski  Ayan ve Mebusan meclisi  üyesi, İzmir milletvekili, hukuk profesörü) 

Maliye   Bakanlığında  Birinci Meclis dönemindeki statüko korundu. Hasan Fethi Ataç  bu  görevi  sürdürdü. 

Şeriye  ve Evkaf vekaletinde    Mustafa Kemal Paşa’ya intisap etmiş  ilmiyeliler yerlerini korudular. Musa Kazım Efendi (14 Ağustos-24 Eylül), Mustafa Fevzi Efendi (24  Eylül-27 Ekim ) tarihleri  arasında görev  yaptılar. 

Halaskar Gazi Mustafa Kemal  Paşa  önderliğinde sivrilen  genç isimlerden  söz etmek gerekir. Mustafa  Necati  yeni kurulan  Mübadele,  İmar ve İskan bakanlığına  getirildi. Mahmut Esat Bozkurt iktisat vekili oldu.  Bu  isimler, tevhidi tedrisat   ve hukuk devriminde   güçlü bir şekilde  hükümetin içinde yer alacaklar.    Onlara ilerde, Vasıf  Çınar ve  Dr. Reşit Galip  de katılacaktır. 

HÜKÜMET’TEN MUHALEFETE  GEÇENLER 

Bu hükümette yer alan   bakanlar   içinde,  sadece İsmail Safa Bey, Terakkiperver muhalefetine  katıldı.  III. Dönemde   parlamento  dışı kaldı. Bir daha seçilemedi. 

Sıhhiye Vekili Dr.  Rıza Nur, örgütlü  muhalefete  katılmadı.  Tekil muhalif  bir   tavır takındı. Yurtdışına çıktı.1938 yılında sessiz  sedasız  ülkeye geri döndü.  Hiçbir koğuşturmaya  uğramadı. Daha sonra pagan  Türkçülük  hareketinin önderi rolünü üstlendi. 

Dr. Rıza Nur Lozan’da 

SON BİR  KAÇ SÖZ 

İcra Vekilleri  Heyeti başkanlığı ile  TBMM  Başkanı Mustafa Kemal Paşa  arasındaki  gerilim  İkinci  Meclis seçimlerine kadar  devam etmişti.  Nedeni 244 sayılı kanundu. Kanunun içeriği Türkiye’nin o zamanki siyasal rejimini açıklıyordu. 

 Bu kanun  Büyük  Zafer öncesinde çıkarılmıştı.  Kendi  aralarında farklılaşan ama Meclis başkanı ve başkomutan Mustafa Kemal’e muhalif  kesimin  çabalarıyla    kabul edilmişti. Amaç, onun   siyasi ve askeri  karizmasını   zayıflatmaktı. 

Bu  alttan alta süren  gerilime rağmen, Mustafa Kemal Paşa,  tevhid-i kuva  (kuvvetler birliği)  ilkesi gereği   bütün  devlet erklerinin tecelli  ve temerküz  ettiği TBMM’nin başkanı  idi.   Önemli bir nokta: Yürütmenin kararlarının tekemmülü için   onun  imzası gerekliydi. 

Bununla birlikte,   İcra Vekilleri Heyeti üyelerinin ve  başvekilin seçimi  onun iradesinden özerk kılınmıştı. Bu sonuca ulaşılmasını sağlayan, Rauf Bey’in arkasındaki   Mustafa Kemal  karşıtı   cephedir.  Bu cephe İkinci Grup   ve diğer  dağınık   muhaliflerden oluşuyordu. 

Rauf Bey  bu cephenin üyesi olmamakla birlikte, Mustafa Kemal   muarızlarının üzerinde oydaştığı isimdi. 

Rauf,  bir taraftan   Müdafaa-ı Hukuk  grubunun  saygın bir üyesi  rolünü oynarken öte yandan Sivas Kongresi ve IV. Dönem Osmanlı  Mebusan Meclisi günlerinden beri Anadolu ihtilali fikrinin  inançlı bir  savunucusu değildi. Gelecekte uygulanacak  siyasal  rejim konusunda  örtülü şerhleri olan  bir  simaydı. Karizması  “Hamidiye kahramanlığı”  mitosuna dayanıyordu. Onun da  tam  olarak  neye tekabül ettiğini anlayabilmiş  değilim. 

Muhalefet  cephesinin    desteği ile, IV. İcra Vekilleri Heyetinin   başkanlığına  seçildikten sonra, Gazinin   önderliğine karşı,  seçilmiş  başbakan  rolünü oynamaya kalktı.  Lozan delegasyonunun  seçiminden  müzakerelerin  içeriğine  kadar  her şeye müdahale ediyordu.  Lozan’a aslında kendisi  gitmek istemişti. Mondros’un  imzacısı  olmak  mahcubiyetinden  kurtulmak istiyordu.  

Rauf için, meclisin yenilenmesinden   sonra, Halaskar gazi karşısında  benzer bir iktidar   arayışı  söz  konusu olamazdı. 

Mustafa Kemal Paşa’nın Meclis  başkanlığına,  Fethi Bey’in   hükümet  başkanlığına seçilmesinden  sonra açık muhalif   kimse kalmamıştı. Muhalefet hoşnutsuz olduğu  konuları basın  yoluyla   paylaşıyordu. 

Dr. Adnan, Ali Fuat Paşa, Kazım Karabekir Paşa, Rauf Bey, Refet Bele 

1924 sonbaharında Terakkiperver Partiyi   kuracak olan  örtülü muhalifler “Gazi Paşa kontenjanından”  seçilmişlerdi.  Bu  isimlerin listeye alınmasının sebebi  “milli kurtuluş savaşının hatırı“ idi.  Yollar 1923 yazında değil,  bir yıl sonra ayrılacak. O tarihten   sonra saflar belirlenecektir.