JOHNSON’UN BAŞKAN YARDIMCISI İKEN TÜRKİYE’YE GELİŞİ
İnönü, Lyndon B. Johnson’la 1962, 1963 ve 1964’de olmak üzere üç kez görüşmüştür.
Birincisinde Johnson başkan yardımcısı sıfatıyla Türkiye’ye gelmişti. Cumhurbaşkanı Gürsel ve Başbakan İnönü ile görüşmüştü. (26-30 Ağustos 1962) İkincisi, John F. Kennedy’nin cenaze törenine katılma, üçüncüsünde ise Kıbrıs meselesini görüşmek üzere ABD başkanı tarafından davet edilmişti.
1961-1965 arası bu dönemde İnönü Türkiye’nin başbakanıdır. Görüşmeler 1962-1964 yılları arasında oldu. İlkinde Johnson Türkiye’ye geldiği zaman İnönü, Talat Aydemir’in birinci darbe girişimini halletmiş, Anayasa Mahkemesinin kuruluş yasasını çıkarmış, yeni anayasal düzeni kurma sıkıntılarının-bir ölçüde- üstesinden gelmişti. Fakat af meselesi yüzünden Adalet Partisi koalisyonu bozmuştu: 25 Haziran 1962.
İnönü ikinci koalisyon hükümetini (Yeni Türkiye Partisi (YTP) ve Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi (CKMP) ile kurmuştu. Bu koalisyon CKMP’de bölünmeye yol açmıştı. Partili milletvekillerinin hükümete girmeye istekli olmalarına içerleyen parti lideri CHP ile koalisyona şiddetle karşı idi.
Osman Bölükbaşı yeminli bir İnönü düşmanıydı. Tarihi ve kişisel nedenlerle. Parti çoğunluğu koalisyona girme yanlısı olduğu için partisinden istifa etti. 50’lerdeki partisini aynı adla yeniden kurdu: Millet Partisi.
İşte Johnson geldiğinde, görevde olan hükümet buydu. İnönü başkanlığında II. Koalisyon hükümeti.
İnönü üçlü koalisyonun başındaydı. İçerde DP’lilerin affı meselesi gerginliği sıcaklığını koruyordu. Bu çoğulculuk aslına bakılırsa hükümetin zayıflığına da işaret etmekteydi.
ZİYARETİN AYRINTILARI : 26-30 AĞUSTOS 1962
Johnson Türkiye’yi 1962’de dört gün süreyle ziyaret etti. Başkan yardımcısı sıfatıyla. adeta şenliklerle karşılandı. Bu nitelikte bir ABD sempatisi üçüncü kez tekrarlanıyordu. Birincisi 1946’da Missouri uçak gemisinin İstanbul limanına gelişi idi. Resmi gerekçe büyükelçimiz Münir Ertegün’ün cenazesinin getirilmesi idi. Gerçek gerekçe ise Türkiye’yi anti-komünist bloka dahil etmekti. Türkiye de zaten bu yola çoktan girmişti.
İkinci “seni seviyoruz Amerika Şenlikleri” Demokrat Parti iktidarında oldu. 1959’de Başkan Eisenhower Ankara’ya geldi.
Johnson’un gelişi üçüncüydü. Ziyaretin asıl amacı, Kennedy’in Berlin konuşmasında vurguladığı “ Ich bin ein Berliner” sözlerinin atyapısını oluşturmaktı. Bu amaç, anti komünist cepheyi tahkim etmekti.
Bu gezi sırasında Türkiye ve Yunanistan arasında tırmanmakta olan Kıbrıs gerilimini düşürmek, iki müttefik ülkeyi silah ve para yardımı ile tatmin etmek ve Türkiye’nin komşusu olan iki ülkede (Suriye ve Irak) Sovyet yanlısı BAAS rejimlerini tecrit etmekti.
Johnson’un bu gezisi sadece Türkiye için planlanmış değildi. İran, Lübnan, Kıbrıs Cumhuriyeti ve Yunanistan da programa dahildi. Yunanistan ‘da Karamanlis başbakandı.
Johnson gezisini İzmir ve İstanbul’a giderek tamamladı. Coşkulu bir şekilde karşılandı. Türkiye’den Kıbrıs’a geçti. Kıbrıs Cumuhuriyeti cumhurbaşkanı Makarios ile görüştü.
(Johnson Ankara’da 1962)
Bu ziyaretlerin amacı, hür dünyada safları sıklaştırmak, Sovyetler’in transfer ettiği Küba, Mısır, Suriye ve Irak’ı da komşularından tecrit etmek amacını güdüyordu.
Johnson’un Doğu Akdeniz ve Ortadoğu gezininin ABD açısından başarılı geçtiğini söylemek doğru olur. ABD hür dünyanın patronu olduğunu tescil ettirmiş oldu.
ABD’DE DEMOKRATLAR İKTİDARDA: KENNEDY BAŞKAN
ABD İkinci Dünya Savaşından Başkan Harry S. Truman ile çıkmıştı. Truman 30’lardan beri devam eden Demokrat başkanlar döneminin sonuncusu olmuştu.
Soğuk savaş tırmanırken ABD’de iktidar Cumhuriyetçi partiye geçti. Bu değişiklik Amerikan siyasetinde muhafazarlık demektir. Alman kökenli bir Amerikalı olan Eisenhower iki dönem başkanlık yaptı.
Soğuk savaşın tırmanışını Türkiye, Demokrat Parti ile ABD ise Cumhuriyetçi parti ile karşıladı. 1960 başkanlık seçiminde durum tersine döndü. Demokrat John F. Kennedy, Cumhuriyetçi aday Richard Nixon karşısında seçimi kazandı.
Kennedy senatörlüğünden itibaren yetenekleri ile dikkat çeken bir politikacıydı. Fırtınalı hususi hayatı, hitabeti ile karizmatik lider tipinin iyi bir örneğiydi.
Kennedy Berlin duvarı önünde, yaptığı konuşmayla hür dünyanın sözcülüğünü üstlenmişti. Bu aynı zamanda önderlik demekti. Bu tarihi konuşmada yanında Hür Berlin’in belediye başkanı Willy Brant da vardı. Brant daha sonra SPD’den başbakan olacak. 26 Haziran 1963 tarihli konuşmadan şu ünlü söz zihinlerde kalmıştır: “Ich bin ein Berliner”
Suikast aynı yılın sonunda gerçekleşti. Başkanlık makamı boşaldı. Kennedy başkan seçilirken, başkan yardımcısı olarak Johnson’u göstermişti. O tarihte hiç kimse başkanın bir suikaste kurban gideceğini ve anayasa gereği Johnson’un başkan olacağını kimse tahmin edemezdi.
KENNEDY’NİN CENAZE TÖRENİ VE İNÖNÜ’NÜN ABD’YE GİTMESİ
ABD’nin 35. Başkanı John F. Kennedy 22 Kasım 1963’te Dallas’ta öldürüldü. Suikast uluslar arası toplumda şok edici bir etki yarattı. Cenaze törenine birçok ülke en üst düzeyde katıldı.
Cumhurbaşkanı Gürsel’in sağlık durumunun iyi olmaması ( kısmi felç) siyasi sorumluluk makamında İnönü’nün bulunması gibi nedenlerle başbakanın dışişleri bakanı ile birlikte törene katılması kararlaştırıldı. Dışişleri Bakanı uzun yıllar ABD’de Büyükelçilik yapmış olan Feridun Cemal Erkin idi. İnönü eşi Mevhibe Hanımı da yanında götürdü cenazeye.
ABD anayasasına göre başkan yardımcısı Johnson hemen başkanlık yetkilerini kuşandı. Johnson’un- iki saat içinde-uçakta yeminle hızla göreve başlaması yürütmenin kesintisizliği kadar nükleer silahların şifrelerinin yeni sahibine hemen devri ile ilgili olduğunu sanırım.
İnönü-malum- Johnson’u 1962’den tanıyordu. Başkan yardımcısı olarak. Uzun sayılabilecek o ziyarette bu iri cüsseli Texaslıdan pek hoşlanmadığı söylenir. Hükümetinin düşürülmesi üzerine ABD ziyaretini uzatmadan ülkeye döndü. Cumhurbaşkanına istifasını sundu.
Cenaze töreni 25 Kasım 1963’de yapıldı. Kennedy Arlington Devlet Mezarlığına defnedildi. 28 Kasım’da Baltimore’a, 29 Kasım’da New York’a uğrayarak Türkiye’ye döndü.
JOHN F. KENNEDY SUİKASTİ VE BAZI KUŞKU VERİCİ HALLER
Suikastçi olarak teşhis edilen kişinin (Lee Harvey Oswald) herkesin gözünün önünde öldürülmesi, Oswald’ı öldüren Jack Ruby’nin Marilyn Monroe ile yakın ilişkiler içinde olması, karanlık ilişkilerinin olması, suikastte kullanı silahtan çıkan mermi sayısı ile Kennedy’i işaret eden toplam mermi sayısının çok farklı olması (3’e 8) görgü tanıklarının beyanlarının kuşku verici olması gibi.
Veriler olayın birden fazla kişinin içinde bulunduğu örgütlü bir eylemi gösterirken, Başkan Kennedy’nin daha önce Rusya’ya kaçmış oradan bir Rus sevgili ile geri dönmüş bir deniz piyadesi tarafından tek başına yapılan bir eylemle öldürülmüş olduğunun resmen kabul edilmesi tuhaftır.
Otopsi raporunda, soruşturma komisyonunda ve yargı kararlarında suikastin tek kişi tarafından planlandığı ve gerçekleştirildiği konusunda ittifak olması beni kuşkulandırıyor. Bunlar yazımız açısından tali konular elbette.
(Johnson uçakta yemin ediyor)
KENNEDY’NİN CENAZESİNDE İKEN İNÖNÜ’NÜN DÜŞÜRÜLMESİ
İnönü, Kennedy’nin cenazesi için ABD’ye gitmeden kısa bir süre önce, yerel seçimler yapılmıştı. 17 Kasım 1963. CHP gerilemiş, oy oranı düşmüştü. Ama seçimlerin asıl büyük kaybedeni YTP ve CKMP idi. Onların seçmen tabanı erimişti. Seçimlerin galibi Adalet Partisiydi.
Seçim sonuçlarının muhasebesi yapılırken, Kennedy Suikasti gerçekleşti. 22 Kasım 1963. Başbakan İnönü cenaze törenine katılmak üzere ABD’ye gitti. Kendisine Dışişleri Bakanı Feridun Cemal Erkin ve eşi Mevhibe Hanım eşlik etti.
Seçim sonuçlarından paniğe kapılan YTP- Başbakan’ın dönüşünü beklemeden- koalisyondan çekilme kararı aldı. II. İnönü hükümeti düştü. Yani İnönü, Başkan Johnson ile görüşürken düşürülmüş bir hükümetin başbakanı idi. Bu nedenle görüşme, siyaseten karşılığı olmayan bir görüşme oldu.
İnönü, seçimlerde güç kaybetmiş ve Adalet Partisi’nin arkasına düşmüş bir partinin genel başkanıydı artık. Parti yönetimi hükümette kalmanın muhalefetteki Adalet Partisine yaradığını düşünüyordu. Bu nedenle yeni hükümetin kurulmasına CHP’nin katkıda bulunmamasını savunuyordu. İnönü de bu düşüncede idi.
Cemal Gürsel, İnönü’nün istifasından sonra, hükümeti kurma görevini Adalet Partisi Genel Başkanı Ragıp Gümüşpala’ya verdi. O da hükümeti kurma konusunda pek istekli değildi.
CHP’yi dışarda bırakacak bir koalisyon fikir olarak iyiydi. Ama muhtemel partnerler umut verici değildi. Rakip partilerdi. Neticede Gümüşpala zaten kerhen yürüttüğü hükümeti kurma görevini iade etti.
Bu arada Kıbrıs meselesi büsbütün alevlenmişti. Kanlı Noel ile başlayan Türklere yönelik etnik temizlik uluslar arası kamu oyunun gözleri önünde pervasızca devam ediyordu: 20 Aralık 1963. Adadaki Türk birliği ve Birleşmiş Milletler gücü süreci durduracak askeri kapasiteye sahip değildi.
ÜÇÜNCÜ KEZ İNÖNÜ HÜKÜMETİ
Böylesi bir ortamda hiçbir parti hükümet sorumluluğunu almak istemiyordu. Gene iş başa düşmüştü. İnönü, ülkeyi hükümetsiz bırakmamak için 33 bağımsız milletvekili ile birlikte hükümeti kurdu. Bu bir azınlık hükümeti idi. Arkasında yeterli sayıda milletvekili desteği yoktu.
İnönü, hükümet programını okudu ve meclise seslendi. “eğer bu hükümet güvenoyu alamazsa bundan sonra beni zor bulursunuz” İnönü şunu demek istemişti. Hiçbir parti sorumluluk almak istemiyor. Ben ülkemiz için bu sorumluluğu alıyorum. Eğer güvenoyu vermezseniz bunun vebali altında kalırsınız.
Yeni Türkiye Partisi İnönü’nün resti karşısında olumlu oy verme kararı aldı ve III. İnönü hükümeti 225 oyla güvenoyu aldı.
İnönü ikinci koalisyonda Aydemir’in ikinci başkaldırısı ile zor başa çıkabilmişti. (20-21 Mayıs 1963) Sonbaharda yerel seçimler yapıldı. CHP için durum hiç parlak değildi. Ciddi sorunlarla başa çıkmaya çalışılıyor ama seçmen desteği artacağına azalıyordu.
Gerçekte bir azınlık hükümeti olan koalisyonu ayakta tutan Kıbrıs meselesinin tırmanmasıydı.
Aydemir başkaldırısı bastırılmış olmasına rağmen darbeci fraksiyonlar varlığını sürdürüyordu.
İnönü’nün Türk İstiklal Savaşı ve Lozan’dan gelen tarihi kişiliği bu eğilimleri frenliyordu.
İnönü biyografisini şöyle özetlemek mümkün: 1925-1937 arasında başbakanlık yaptı. 1938-1950 arasında cumhurbaşkanıydı. 1950’den sonra 10 yıl süreyle CHP genel başkanı ve ana muhalefet partisi lideriydi. 25 yıl sonra tekrar başbakan oldu. 1961’den 1965’e kadar koalisyon hükümetlerinin başındaydı.
60’larda, İnönü’nün önderliği ve tarihi kişiliği olmasaydı, 61 demokrasisinin yaşaması çok zor olurdu. Belki de mümkün olmayabilir, Türkiye başka mecralara savrulabilirdi. İnönü bütün badireleri atlatarak Türkiye’yi 1965’e kadar getirdi.
JOHNSON MEKTUBU VE ABD’YE DAVET
Johnson Mektubu Türk siyasi tarihinde önemli bir belgedir . ABD başkanı Johnson tarafından Türk Başbakanı İsmet İnönü’ye hitaben yazılmıştı. Mektubu Soğuk savaş koşullarında Trump Mektubu olarak tanımlayabiliriz. Sonuçları farklı olsa da.
Johnson, mektubunda Türk hükümetinden Kuzey Atlantik ittifakı içinde çatışmaya yol açacak söylemlerden vazgeçmelerini istedi. İttifak sistemi içinde Türkiye’ye hibe edilen silahların Kıbrıs meselesinde kullanılamayacağını sert bir şekilde ihtar etti.
Mektup Türkiye’de, Kore savaşı menkıbelerinin coşkusuyla 50’li yıllar boyunca abartılı bir şekilde devam eden Amerikan hayranlığına ağır bir darbe indirdi. ABD’nin Türklerle değil, Amerikan çıkarları ile ilgili olduğu açık bir şekilde anlaşıldı.
Kamuoyu mektuptan haberdar olmakla birlikte tam içeriği Hürriyet Gazetesinde 1966’da yayınlanacaktı.
İnönü’nün yanıtı üzerine Johnson, görüşmelerde bulunmak üzere kendisini ABD’ye davet etti. Başkanlık uçağı ile aldırdı. Konu: Kıbrıs meselesini NATO ittifakı içinde krize yol açmadan çözülmesinin sağlanması idi doğal olarak.
Bu görüşmelerin genel havası sanırım “bizi yanlış anladınız. Ya da maksadımı aşan bir şekilde anlaşıldım” olmalıdır.
(İnönü ABD’de Başkan Johnson’la 1964)
Bu arada Yunanistan’da başbakan Papandreu olmuştu. O da davet edildi eş zamanlı olarak. Başkan her iki tarafla da görüştü. İnönü- Papandreu görüşmesi de oldu. Johnson’un Türkiye’nin kırılan gururunu onarma teşebbüsü kısmen başarılı olsa da bir süre sonra adadaki gelişmeler işin yönünü değiştirecekti.
Ünlü Johnson mektubu 5 Haziran 1964 tarihliydi. İnönü’nün ABD’ye gidişi 22 Hazirandı. Görüşmeler bittikten sonra 28 Haziran’da Londra’ya, 30 Haziran’da Paris’e uğradı. De Gaulle ile görüştü. Sonra Türkiye’ye döndü.
Neticede görüşmelerdeki olumlu havaya rağmen Kıbrıs’ta gerilim arttı. Hatta Türkiye adaya çıkarma yapmanın sınırından döndü.
İnönü hükümeti Cengiz Topel olayından sonra (8 Ağustos 1964) Türkiye’de yaşayan Yunan uyrukluları sınır dışı etti. Bu konuda “İstanbullu Ressam İvi Stangali’nin başına gelenler ” başlıklı yazımı hatırlatmak isterim.
JOHNSON’UN BAŞKANLIK UÇAĞI JESTLERİ
Johnson 1962’de Türkiye’de büyük bir sempati ile karşılanmıştı. 1964’te mektup olayından sonra bu hisssiyat antipatiye hatta öfkeye dönüştü. Bununla birlikte, Johnson Türkiye’ye önem veriyor, yöneticileri yatıştırmaya çalışıyordu. Gururlarını okşama siyaseti izliyordu.
1964’te müttefik Türkiye başbakanına başkanlık uçağını göndererek misafirini aldırıyordu. Benzer bir jest Cemal Gürsel’in ABD’de tedavisi gündeme gelince onun için de bir uçak gönderildi. Gürsel, Walter Reed Hastanesinde tedavi altına alındı. 2 Şubat 1966. Tedaviler sonuç vermedi. ABD’de komaya girdi. 26 Martta Ankara’ya getirildi.
60’LARDA DÜNYA VE TÜRKİYE
60’ların başında önemli bir olay Türkiye’den kalkan (İncirlik Üssünden) bir casus uçağının (U-2) Rusya’da düşürülmesidir. İkinci bir husus, Türkiye’de Ruslara karşı Jüpiter füzeleri konuşlandırılmıştı. Nükleer başlıklı bu füzelerden İtalya’da da vardı. ABD üslerinde Dünya savaşı çıkarabilecek füzelerin bulunması ilerde TİP Başkanı Mehmet Ali Aybar tarafından eleştirilince zamanın başbakanı Demirel “üs yok ortak savunma tesisi var” diyecektir.
ABD Castro-Guevara yönetimi devirmek için Küba’da işbirlikçi güçlerle birlikte bir operasyon denedi: Domuzlar Körfezi çıkartması. Harekat başarısızlığa uğratıldı. Bu gelişme üzerine Küba Sovyetlerden yardım istedi. Sovyet nükleer başlıklı füzeleri Florida’nın birkaç yüz mil açığına konuşlandırıldı. Nükleer terör dengesinde bir basamak daha yukarı çıkılmış oldu.
Türkiye’ye gelince, Türkiye’de de Sovyet Rusya’ya yönelik hazır bekleyen füzeler vardı. Doğan Avcıoğlu Türkiye’nin Düzeninde Türkiye’nin topraklarında konuşlandırılan füzeler nedeniyle muhtemel bir savaşta ilk elden feda edilecek ülke olduğunu vurgulamıştı.
Türkiye bu “bol füzeli ortamda” ABD’nin müttefiki ve NATO üyesiydi.
GÜMÜŞPALA’NIN ANİ ÖLÜMÜ DEMİREL’İN SAHNEYE ÇIKIŞI
1964 yılında yaşanan iki başka gelişme üzerinde durulmalıdır.
Adalet Partisi genel başkanı emekli Orgeneral Ragıp Gümüşpala Ortaköy Lido Otelinde aniden öldü. 5 Haziran 1964. Gümüşpala, İstanbul’a Senato seçimleri için gelmişti. Raporlar kalp krizi olduğunu söylüyordu. Benim Gümüşpala’nın ölümüyle ile ilgili kuşkularım var. Nedenlerini sonra ayrı bir yazıda ele alacağım.
7 Haziran’da yapılan Senato 1/3 yenileme seçimlerinde Adalet Partisi gücünü arttırdı.
Ragıp Paşa’dan boşalan AP genel başkanlığı için parti büyük Kurultayı toplandı. Kurultay’da burjuvazinin ve ABD’nin desteklediği eski DSİ genel müdürü İnşaat Yüksek Mühendisi Süleyman Demirel genel başkan seçildi.
Demirel kurultay öncesinde iki şey yapmıştı: Mason locasından mason olmadığına dair bir belge aldı. Halbuki Masondu. Sadettin Bilgiç yanlıları mason olduğunu el altından yayıyorlardı. Masonluk sağda dinsizlikle eş anlamlı idi.
İkincisi ise, Johnson ile birlikte çektirdiği resmi servis etmesiydi. Demirel o tarihte genel idare kurulu üyesiydi. Kennedy tarafından kurulan Uluslararası Kalkınma Ajansı (U.S. Agency for international Development) görüşmeleri sırasında çekilmişti: 28 Ağustos 1962.
(Demirel Başkan Yardımcısı Johnson ile 1962)
Bir kardeş kuruluş daha var o tarihlerde : Amerikan Barış Gönüllüleri Derneği. 50’lerde Demokratlar, 60’larda Adalet Partililer Amerikan kurumlarına çok yakın ilgi gösteriyorlardı. Demirel de bunlardan biriydi.
Demirel fotoğraftaki diğer simaları kırparak delegeleri etkilemek istedi. Başarılı da oldu Demirel’in kurultay başarısı elbette sadece fotoğrafa ve malum belgeye (masonluk temiz kağıdı) bağlanamaz.
Rakibi Dr. Sadettin Bilgiç’i zekası ve belagatiyle ezdi. Dr. Bilgiç kurultaya MDP lideri emekli Org. Turgut Sunalp’ın beni seçmeye mecbursunuz havasıyla girmişti. Sonuç açık ara Demirel kazandı. Sağda yeni bir önder doğmuştu. ABD’nin desteklediği genç ve umut verici bir yüksek mühendis: Isparta İslamköylü Süleyman Demirel.
Üçgen tamamlanmıştı. Gümüşpala -bence kuşku verici bir şekilde aniden vefat etmişti. Kurultayı Demirel kazanmıştı- birlikte poz verilen Lyndon Johnson ABD başkanıydı. Türk siyasi tarihinde Demirel devri başlıyordu.
Çok Okunanlar
BEDAŞ açıkladı... İstanbul'da elektrik kesintisi
23 Kasım 2024 günlük burç yorumu
Yalı Çapkını dizisinde ayrılık
Al-Nassr'da kadroya alınmayan Talisca'nın gitmesine bu formülle izin verecek!
Av. Turan Karakaş hayatını kaybetti
Gazeteler Kılıçdaroğlu'nun davasını nasıl gördü?
22 Kasım 2024 Cuma yayın akışı: Bugün TV'de neler var?
22 Kasım Cuma reyting sonuçları: Zirvede hangi program yer aldı
Conor McGregor'a cinsel tacizden ceza
Davada 6. gün: Yenidoğan Çetesi elebaşı Fırat Sarı savunma yapacak