Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
ve ve
ve ve
ve ve
Temizle
Euro
Arrow
36,6287
Dolar
Arrow
34,8925
İngiliz Sterlini
Arrow
44,3362
Altın
Arrow
3006,0000
BIST
Arrow
10.125

İsmet Paşa’nın kurduğu birinci cumhuriyet hükümeti

BAŞVEKİL NEDEN İSMET PAŞA?

Türk İstiklal Savaşının başlangıcından itibaren Türkiye Büyük Millet Meclisi ülkenin  en önemli  kurumu idi. Bunun nedeni milli hakimiyetin tecelli ettiği yer olmasındandır.  Anadolu İhtilali buradan yönetildi. Bütün  eylem, işlem ve  kararların   meşruiyet kaynağı TBMM  idi. Kurtuluş Savaşı kuvvetler birliği ve meclis üstünlüğü ilkesi temelinde   başarıya  ulaştırıldı. 

Bu nedenle TBMM  Başkanı Mustafa Kemal Paşa fiilen devlet başkanıydı. Yasama meclisinin  başkanı ve yürütmenin doğal başkanıydı. 1923’te seçimler yenilendi. İkinci Meclis  toplandı. Bu kez İcra Vekilleri Heyeti’nin başına Fethi Bey getirildi. 

 Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Mustafa Kemal 1923 Ağustos'undan 29 Ekim'e kadar fiilen devlet başkanı ve yasama meclisinin  birinci  başkanıydı. Türkiye'de en güçlü otorite, karizmatik  lider, Gazi ve  halaskardı. İcra Vekilleri heyetinin başkanlığına  Fethi Bey’in  getirilmesi Gazi'nin  partisinin  iktidarda olması, hükümeti kurması demekti.

Lozan Barışını  müzakere etmiş bütün heyet  bakan olarak bu hükümette yer almıştır. 85 sayılı Teşkilat Esasiye Kanununu (1921  Anayasası)  değiştiren 364 sayılı kanun Türkiye'nin siyasal rejimini; Türkiye Devleti’nin Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından idare edildiğini, hükümet şeklinin cumhuriyet olarak  tanımladı.  TBMM Başkanı Gazi Mustafa Kemal Paşa, cumhurbaşkanı  seçilince, boşalan en önemli makam Meclis Başkanlığı oldu. Atatürk, kurucusu olduğu Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin başkanlığına en çok itimat ettiği yakın arkadaşı Fethi Bey’i seçtirdi. Bu çok anlamlı ve önemli bir karardır. 

İcra Vekilleri Heyeti’nin başkanı artık başvekil sıfatını taşıyacaktı. Başvekil reisicumhur tarafından  görevlendirilecek, hükümet  TBMM’nin onayına sunulacaktı Bu  önemli  makama kim  getirilebilirdi? 

Öncelikle baş vekaletin siyasi işlevini ve başvekil kimliğini irdelemek gerekir. Başvekil İcra Vekilleri heyetinin ortak siyasal sorumluluğunu alan yetkili ve sorumlu bir  siyasi aktördü. İcra vekilleri heyeti reisi gibi müzakere moderatörü değildi. Siyasi programı TBMM  takdim edildikten sonra güven oylaması ile  görevine devam edebilirdi.

 Bu kişi İsmet Paşa  olacaktır. Bu seçimin nedenlerini inceleyelim. 

 Atatürk'ün önderlik sürecini dikkate aldığımızda, yürütmede itimat edebileceği kişinin İsmet Paşa  olabileceğini gösteren gelişme Lozan sürecinde olmuştur. İsmet Paşa, Heyet-i murahhasanın başkanı olarak Lozan'a gönderilmiştir. 

Bu manevra ile, Rauf’un Türkiye Büyük Millet Meclisi başkanını zayıflatma  hamlesi  açık düşmüş, boşa çıkarılmış oldu. Rauf Bey İsmet Paşa'nın Lozan'a gönderilmesiyle  kanımca fiilen tasfiye edilmiştir. Bu durum, İkinci Meclisle  netleşti. 

Yeni dönemde rejimin çatısının nasıl kurulacağına dair ilk işaret  bu oldu. Reisi Cumhur Mustafa Kemal Paşa, aynı zamanda ekseriyet partisinin önderidir. En önemli  husus  budur.  Hükümet başkanlığına (yürütme  alanından  sorumluluk) İsmet Paşa getirildi. 1924'teki hükümet değişikliğinde  Fethi  Bey,  icranın başına geçince,  TBMM başkanlığına Kazım Özalp Paşa getirildi. 

(Gazi Mustafa Kemal Paşa,  Reisi cumhur, İsmet Paşa, başvekil) 

Bu yer değiştirmelerden çıkardığım sonuç şudur:  Atatürk'ün önderliğinde siyasal seçkinler havuzundaki aktörler önem sırasına göre şöyle sıralanıyordu.  1. Fethi Bey (Okyar)    2. İsmet Paşa  (İnönü)   3. Kazım Paşa (Özalp) 

Erken cumhuriyet döneminde İcra Vekilleri heyetinin TBMM karşısında konumu parlamenter hükümet modelini andırmakla birlikte bu şekli bir benzerliktir. Çünkü çoğunluk partisinin önderi Başvekil değil reisi cumhurdur.  Atatürk Cumhurbaşkanı seçildikten sonra fırka başkan vekilliğini İsmet Paşa'ya bırakmıştır.  Bunu  günlük siyasete  göreli bir mesafe koyma hali olarak tanımlayabiliriz. 

Böylece Türkiye'nin siyasal rejimi ve ana aktörler belirginleşti.  Gazi, devlet başkanı  (reisi cumhur) ve  parti önderi, İsmet Paşa  başvekil  ve parti başkan vekili, Fethi Bey Türkiye Büyük Millet Meclisi başkanı oldu.

İSTANBUL’A İSTİKLAL  MAHKEMESİ 

Cumhuriyet hükümetinin  halletmesi gereken bazı meseleler  oldu.  Bunlar  rejime ilişkindi. Gücünü pekiştiren Kemalist  otoriteye karşı  birkaç kaynaktan beslenen muhalefet ortaya çıktı Muhalefetin etrafından toplandığı  sembolik kurum   hilafetti. 

İstanbul basınının bir kısmı  ve İstanbul Barosu Başkanı Lütfi Fikri Bey, bu devrimci atılımı  hoşnutsuzlukla karşılamış, yayınlanan  makale ve risaleler  genç cumhuriyetin başını  ağrıtmaya başlamıştı. 

Bu gelişmelere   Ağa Han Mektubu olayı eklendi. Cumhuriyet hükümeti bu gelişmeleri bir karşı devrim odağı   olarak   değerlendirdi. İstanbul’a bir İstiklal Mahkemesi gönderildi. Açılan davalarda temel  konu hilafeti  cumhuriyete karşı kullanmaktı.  

İstanbul İstiklal  Mahkemesinin  kuruluşu ve  yargılamaları, hilafetin  kaldırılmasına kadar hükümetin  en önemli gündem maddesi oldu. Şunu da not edelim ki bu yargılamalarda ağır cezalar verilmedi. Yeni rejim, eğer muhalefet  karşı devrim   rengine   bürünürse    “gereğinin yapılacağı”   mesajını vermiş oldu.  Örneğin İstanbul Barosu Başkanı Lütfi Fikri Bey’e verilen ceza (5 yıl)  bir süre sonra  affedildi. 

HÜKÜMETE  DAİR 

Cumhuriyet  hükümeti devrimci bir atılımla  kuruldu.  Sistem içindeki sorunlu  alanlar  tedrici adımlarla çözüme bağlandı. 1924 Devrim Kanunları, 1924  Anayasası cumhuriyet   rejimin  temellerini  sağlamlaştırdı. 

Hükümette görev alan bakanlar (vekiller) Türk  bağımsızlık savaşında, Gazi Mustafa Kemal Paşa  ekibine dahil olmuş, onun itimadını kazanmış, isimler arasından  seçilmiştir. 

Bu arada, parlamentoya  ikinci meclisle giren bazı  isimler de hükümete alındılar. Örneğin Batı   Anadolu  kongrelerini örgütleyen, Mustafa Necati,  Vasıf Çınar ve  Mahmut Esat Bozkurt   devrim  sürecinde  yürütme organında  yer buldular. 

İSMET PAŞA  BAŞVEKİL VE DIŞİŞLERİ  BAKANI 

Fethi Bey tarafından kurulan İkinci Meclisin ilk hükümetinde yer alan bakanlar büyük ölçüde Cumhuriyet hükümetinde de yer aldılar. Lozan'da Dışişleri Bakanı ve baş delege olan İsmet Paşa,  Fethi Bey kabilesinde yine Dışişleri Bakanı idi. Cumhuriyet devriminden sonra başvekili olarak hükümeti kurduğunda Dışişleri Bakanlığı  yine üzerinde kaldı.  

(Lozan delegelerimiz Hasan Saka, İsmet Paşa ve Dr. ABD temsilcisi Joseph Grew ile birlikte)  

MUSTAFA FEVZİ SARHAN ŞERİYE VEKİLİ 

Önemli bir konu, hükümette   Evkaf ve Şeriye Vekaleti’nin   muhafaza edilmesiydi.  Vekalet 3 Mart 1924’e kadar varlığını sürdürdü.  Cumhuriyetin ilk ve  son Şeriye Vekili Mustafa Fevzi Sarhan’dır. Mustafa Fevzi Bey,  IV ve   V.  Dönemde  Mebusan Meclisinde üyesi olmuştu. Saruhan  livasından  seçilmişti. Hukuk ve din eğitimi almış bir İttihatçı idi. I. Meclis’e katılmamış,  II. Meclis’e seçilmişti. Hukukçu, mecelle  uzmanı,   din bilgini  eski bir  İttihatçının  cumhuriyet  devrimi ile  Şeriye  Vekili  seçilmesini dikkatinize sunmak isterim. 

Şeriye Vekaletinin  Ankara  Konvansiyonunun  kurulmasından itibaren  hükümette yer almasının  nedeni   bence Osmanlı yönetim mantığıdır.  Babı Meşihat  meşrutiyetten  itibaren Vükela Meclisi üyesiydi. Vükela  Meclisi  veya Heyet-i Vükela   meşrutiyetin  Bakanlar Kurulu  idi. Şeyhülislam klasik asırlarda  Divanı Hümayun  üyesi  olduğu gibi, meşrutiyette de  devletin en yüksek icra organında temsil ediliyordu. Devlete  dinsel  meşruiyet meşihat  üzerinden  sağlanıyordu.  Aynı yapı,  Anadolu hükümeti  tarafından da korundu. Bu tercih, Anadolu hükümetinde de  dinin  devlet  içinde temsil edilmesi anlamına geliyordu. 

(Cumhuriyetin ilk ve tek  Şeriye Vekili Mustafa Fevzi Sarhan)

ANKARA’DA REİSİ CUMHUR İSTANBUL’DA HALİFE 

Değinilmesi  gereken bir  başka nokta, cumhuriyet devrimine rağmen, hilafetin korunmasıydı. Halife, 1922’den  sonra meşruiyetini TBMM tarafından  yapılan  bir seçimden alıyordu. Saltanatın kaldırılmıştı ama hilafet bırakılmıştı.    

 Sonuç itibariyle, Ankara’da  TBMM,  Türkiye Reisicumhuru (cumhurbaşkanı)  başvekil ve Şeriye Vekaletini de barındıran vekiller heyeti (bakanlar  kurulu) vardı. İstanbul’da hilafetle  eş zamanlı sürecektir. (1924  Martına kadar) Abdülmecid Efendi,  saltanat kaldırıldıktan sonraki  içeriği ile  “halife-i  müslimin”  sıfatıyla İstanbul’da Cuma selamlığına çıkıyordu. Geçmiş asırların  görkemli  törenlerini  çağrıştırır bir tarzda cumaya gidiyordu.  Beyaz atının  üzerinde  Osmanlı  sultanları  gibi. Oysa ki TBMM tarafından  seçilmiş  biriydi ve  hiçbir siyasi yetkisi olmadığı kendisine  ihtar edilmişti.  

Daha açık bir ifade ile, 29 Ekim 1923’ten  3 Mart 1924’e kadar Türkiye’de Cumhuriyet hükümeti, hilafet  makamı ile birlikte varlığını  sürdürdü. Bu  ilginç ve çelişkili bir aradalık Türkiye’nin  siyasal gelişmeleri  tarihinde önemsenmesi gereken bir noktadır. 

SEYİT BEY  ADLİYE VEKİLİ 

Seyit Bey (Seyyid ) İkinci meclisle birlikte parlamentoya giren önemli  isimlerden biridir. Darülfünunda Hukuk Profesörüydü. İttihat ve Terakki  hükümeti tarafından  bu göreve getirilmişti. II. Meclise İzmir milletvekili  olarak girdi. Fethi Bey kabinesinde Adliye Vekaletine atandı. İsmet Paşa’nın  kurduğu  hükümette  Adalet Bakanlığını devam ettirdi. Hilafetin lağvında çok önemli rol oynadı. Darülfünun   hocalığına  geri  döndü. Yerine Mustafa Necati Adliye vekaletine getirildi. 1925’te vefat  etti. 

DR.REFİK  (SAYDAM) SAĞLIK  BAKANI 

İsmet Paşa’nın ilk  hükümetinde  yer alan önemli isim Dr. Refik Saydam’dır. Dr. Refik Bey’in   hükümete  girişi   dikkat  çeken bir  tercihtir. Bilindiği  gibi,  Dr. Refik Bey, tabip binbaşı olarak Gazi’nin   müfettişlik karargahında bulunmuştu.  Karargahın  sıhhiye  kurulunda idi. Diğer isim, Tabip  İbrahim Tali Bey’dir. Atatürk’le birlikte Samsun’a çıkanlar arasındaydı. 

Dr Refik,  milli  kurtuluş savaşı  boyunca sağlık  örgütünde  hep görev aldı.  Ama  bakan değildi.  Dr. Adnan Adıvar ve   Dr. Rıza Nur sağlık  bakanlığı yaptılar.  Dr. Rıza Nur, bakanlık görevi ile Moskova Anlaşması ve Lozan  müzakerelerinde bulundu. Fethi Bey  hükümetinde,  tekrar Sıhhıye ve İçtimai  Muavenet  Vekilliği (Sağlık  bakanı)  yaptı.  

Dr. Rıza Nur,  İnönü’nün  ilk hükümetinden itibaren  cumhuriyet devrimi  kadrolarından koptu. Muhalefete geçti. Halbuki saltanatın kaldırılmasında  aktif  rol alan  milletvekillerinden  biriydi. İkircikli  bir şekilde sürdürdüğü muhalif tavrını cumhuriyetten sonra netleştirdi. Müdafaa-Hukuk  elitinden koptu. Muhalefetinin temel hedefi  rejimden ziyade bence kişiseldi. Mustafa Kemal ve İsmet Paşalara karşı dozu gittikçe artan bir husumet içindeydi.  Bunun nedenlerinin psiko-patolojik  olduğunu düşürüyorum. Bir yazıya konu olabilecek  bir ruh hali içindeydi. Şöyle  bir başlık hiç fena değil  kanımca: Dr. Rıza Nur’un muhalif tavrının  ruhsal  nedenleri.

Dr. Rıza Nur, meşrutiyet devriminden sonra milletvekili  seçilmişti. Ünlü  bir  hekim ve cerrahtı. İttihat ve Terakki  ile  ilişkileri  daima gerilimli olmuştu. Muhalif Hürriyet ve  İtilaf  fırkasının kuruluşuna  katılmıştı. Babıali baskınından sonra  yurtdışına çıkmış,   dışarda hekimlik  yapmıştı. Mütareke ile ülkeye  döndü. Sinop milletvekili olarak TBMM’ne   katıldı. Meclis onu  Maarif  vekili  seçti. 

Dr.Rıza Nur’un, Mustafa Kemal elitinden tamamen kopuşu ile, sağlık bakanlığına  Dr. Refik Bey (Saydam)  getirildi. Kısa  aralıklarlarla  görevden  ayrılmalar  istisna edilirse, Atatürk döneminin  sağlık bakanı Dr. Refik Saydam’dır. Hatta  onun için Türk Sağlık Devriminin  öncüsüdür  diyebiliriz.

(Dr.Refik Saydam cumhuriyetin sağlık  bakanı)  

AHMET FERİT  TEK  İÇİŞLERİ - HASAN SAKA  İKTİSAT VEKİLİ 

Önceki hükümette Fethi Bey’in uhdesinde kalan  Dahiliye vekilliğine (İçişleri Bakanlığı)  cumhuriyetle birlikte  Ahmet Ferit Bey (Tek)  getirildi. İstiklal  Savaşı  boyunca Paris’te Anadolu hükümetinin  temsilcisiydi. Ferit Bey,  tanınmış bir  Jön Türk  ve Türk Ocaklarının  kurucusudur. Hariciye  görevi alana kadar  İçişleri  Bakanlığında kaldı. Londra, Varşova ve Tokyo’da  büyükelçilik yaptı. 

(Ahmet Ferit Tek, İçişleri  Bakanı; sonra  Londra, Varşova ve Tokyo büyükelçisi)

Ahmet Ferit Tek, mütareke hükümetlerinde  (Damat Ferit Kabinesinde Nafıa   nazırı) görev kabul ettiği  gerekçesiyle TBMM’de epey taarruza uğrayınca  bakanlıktan çekildi ve dış görev talep etti. 

Lozan  müzakerecisi Trabzon milletvekili Hasan Saka, ( 1948’den sonra  iki kez başbakan) bu hükümette İktisat  Vekili oldu. Hasan Bey, Fransa’da  iktisat, maliye  eğitimi almış ve imparatorluk  Sayıştayında  önemli  görevlere  getirilmişti. Bu uzmanlığı nedeniyle, özellikle Lozan temsilcisi  seçildi. Osmanlı  kamu  borçları  ve  kapitülasyonlar  konusunda  bilgi ve  tecrübesinden yaralanmak üzere TBMM  kararıyla  heyeti  murahhasaya alındı.  

ABDÜLHALİK  RENDA’NIN   BAKANLIK GÖREVLERİ 

Maliye bakanlığına gelince, Hasan Fehmi Ataç, Milli  Mücadele  yıllarında  uzun süre Maliye Bakanlığı yapmıştı. Cumhuriyet  maliyesini de bir süre  yönetti. Ondan sonra  Maliye   Bakanlığa   Abdülhalik Renda getirildi.  Renda, meşrutiyet ve İttihat ve Terakki  kadrolarından geliyordu.  Mülki  idare  yöneticiliği    yapmıştı.  Mütarekeye  geçerken,  Ermeni  tehciri  yapılan  vilayetlerden birinde vali idi. İngilizler  Abdülhalik Renda’yı yargılanmak üzere Malta’ya götürdüler.  Onu savaş  suçlusu olarak  itham ediyorlardı. Malta  dönüşü,  milli  hükümette görev aldı. İkinci Meclis’e girdikten sonra  yeni rejimin  kadrolarında   hızla yükseldi. 

Cumhuriyet döneminde aktif bir siyasetçi gibi görünmeyen Abdülhalik Renda önemli bir isimdir. Renda, bakanlık  ve TBMM  Başkanlığı  yaptı. Atatürk’ün vefatında Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı  ve cumhurbaşkanı vekili  sıfatıyla Meclisi cumhurbaşkanı seçimi (Reisi Cumhur intihabı)   gündemiyle toplantıya çağıran oydu.  

Türk Devrimi tarihi açısından önemli bir isim  Mustafa Necati’dir.  Lozan sonrası önemli bir mesele olan mübadele ve  mübadillerin  iskanı işleriyle ilgili bakanlık  ona verildi. Bakanlığın adı Mübadele ve İmar İskan Bakanlığıdır. Mustafa Necati  Tevhidi Tedrisat  ve Türk hukuk  devriminin öncüsüdür. 

FEVZİ PAŞA  -KAZIM  ÖZALP PAŞA 

Kurtuluş Savaşı'nın askeri yönetimi  değişmedi.  Genelkurmay Başkanı ve Milli Savunma Bakanı görevlerinde kaldılar.  Anadolu ihtilaline geç katılan Fevzi Paşa İstanbul hükümetinde Harbiye nazırıydı.  Ankara'ya iltihak  ettikten  sonra Kozan milletvekili ve bakan oldu.  Fevzi Paşa  önce Milli Savunma  Bakanı idi. Milli Müdafaa Vekili.   1921 Anayasasının kabul  edilmesinden  244 sayılı yasaya kadar (Temmuz 1922)  aynı zamanda İcra vekilleri heyetine riyaset etmekteydi.

İsmet Paşa'nın ayrılmasından sonra başlayan Genelkurmay Başkanlığı görevi milli Kurtuluş Savaşı'nın sonuna kadar hükümet içinde devam etti.  Erkan-ı Harp Riyaseti (Bakanlığı) görevini Cumhuriyetin ilk hükümetinde korudu.  Şeriye Vekaletinde olduğu gibi. 4 Mart 1924 Devrim kanunlarıyla  Genelkurmay Başkanlığı hükümet dışına çıkarıldı.  Genelkurmay Başkanı Cumhurbaşkanlığına bağlandı.  Fevzi Paşa, genelkurmay başkanlığı görevini 1944'te yaş haddinden emekli oluncaya kadar sürdürdü.   

(Kazım Özalp Paşa daima  yanında) 

Kazım Özalp,  Karesi Milletvekili ve Milli Savunma Bakanlığı  yapmıştı. Fethi Bey’in Türkiye Büyük Millet Meclisi başkanlığından ayrılarak (1924 sonbaharında)  başvekil atanması üzerine TBMM Başkanı oldu. Görüleceği  üzere Atatürk' ün önemli görev değişikliklerinde “İtimat edilen  sağlam adamlar  listesinde”  Kazım Özalp  Paşa’nın daima özel bir yeri vardı.  Fethi Bey örneğinde olduğu gibi.  İkisi  de  Manastır Askeri lisesinden arkadaşlarıydı. 

MUHALEFETE GEÇEN   VEKİLLER 

Bu hükümette yer aldıktan sonra  muhalefe geçen vekiller de oldu.  Maarif Vekili iİsmail Safa Bey (Özler)  ve Ahmet Muhtar Çilli (Nafıa vekili)  Terakkiperver hareketine katılarak Kemalist çevreden uzaklaştılar. 1927’den sonra  Meclis’e giremediler. 

İLK CUMHURİYET  HÜKÜMETİNİN GÖREV SÜRESİ 

Birinci  Cumhuriyet hükümeti hilafetin  lağvı ve  devrim kanunlarının çıkarılmasına kadar görevde kaldı. 30 Ekim 1923-6 Mart 1924.  Bu düzenlemelerden sonra İnönü yeni koşullarda ikinci hükümetini kurdu. Yaklaşık 4 ay  süren  bu  zaman  dilimi içinde cumhuriyetin yeni anayasal düzeni  teşekkül etti.

Cumhuriyet rejimine geçilirken bulanık kalan alanlar (yasama-  yürütme- reisicumhur) büyük ölçüde giderildi.  Cumhurbaşkanının TBMM genel kurulu ile olan ilişkileri daha belirgin bir şekilde tanımlandı. Cumhurbaşkanının yürütmenin neresinde olduğu tartışmaya  yer bırakmayacak hale getirildi.