SAVARONA’NIN ÖZELLİKLERİ
Atatürk’ün 55 gün geçirdiği yat, Hamburg tersanelerinde, BlohmundVoss tezgahlarında 29 Temmuz 1930-28 Şubat 1931 tarihleri arasında inşa edilmişti. Yat, İnce işçilik işlerinin bitmesinden sonra 1931 Temmuzunda denize indirildi. Yatın 10.4 milyon dolara mal olduğu ifade edilmektedir.
Savarona’nın ilk sahibinin adı: Emily Roebling Cadwalader idi. (1879-1941) Bu hanımefendi milyarder bir ailenin kızıdır. Yattaki görkemli şöminenin bayan Cadwalader tarafından Portekiz’de bir şatoda görüldüğü ve şato ile birlikte satın alındığı söylenir. Sonra gemiye monte edilmiş. Yemek takımı, salondaki mobilyalar, kullanılan kristalleri ile göz kamaştırıcı bir mekan olduğunu açık.
SAVARONA NASIL ALINDI?
Başvekil Celal Bayar, 1929 ekonomik bunalımının etkilerinin ABD’de hala devam etmesi, Almanya’da Adolf Hitler’in Nasyonal Sosyalist Partisi’nin iktidara gelmesi, ABD-Almanya ilişkilerindeki gerilimden yararlanarak Savarona'yı maliyetinin çok altında bir fiyata satın almayı başardı. Yatın maliyet fiyatının 10.4 milyon dolar olduğu aşağı yukarı kesindir. Türk hükümetine kaça mal olduğuna dair farklı rakamlar gördüm. 1.2 milyon dolar- 2 milyon dolar arası rakamladır bunlar. Kesin olarak bildiğim ise şu. Hükümet Savarona'nın cumhurbaşkanlığı yatı olarak alınması için TBMM’den bir yasa çıkarmış. Bayar’ın beyanı böyle.
Savarona’nın alınmasında II. Abdülhamid devrinde satın alınan Ertuğrul ve Söğütlü yatlarının eski teknolojiye sahip olmalarının yanı sıra asıl mesele cumhurbaşkanının hastalığının vahamet arz etmeye başlaması idi. Küçük bir not: Abdülhamid bu yatları neredeyse hiç kullanmadı.
Başvekil Celal Bayar, Moda Deniz Kulübünden tanıdığı Zeki Rıza Sporel ve Mahmut Baler’den Savarona’nın şatışa çıkarıldığı haberini almıştı. Hemen harekete geçti. Atatürk’ün para işlerinde en becerikli adamı olarak çok iyi bir alışveriş gerçekleştirdi. Gemiyi çok ucuza aldı.
GEMİNİN SATIN ALMA İŞLEMLERİ
Geminin satın alınma işlemleri 1 Mart 1938’de tamamlandı. İngiltere’nin Southampton Limanında Londra büyükelçimiz Ali Fethi Okyar tarafından bayrağımız çekildi. Türk sancağı ile Hamburg’a tadilat ve tamir işleri için tekrar geri gönderildi. Bu işler iki ay kadar sürdü.
Savarona’yı getirmek üzere, Ege vapurunun süvarisi kaptan Sait Özege görevlendirildi. Özege, 45 kişilik mürettebatı ile birlikte, Savarona'yı getirdi. Atatürk, başvekil Celal Bayar, Kılıç Ali, Cevat Abbas, Salih Bozok ile birlikte ilk defa Savarona’ya çıktılar.
(Kaptan Sait Özege)
DENİZ HAVASI İYİ GELECEK BEKLENTİSİ
1930’larda karaciğer yetmezliğine iyi gelebilecek kesin bir tedavi yoktu. Hastalığın seyrinin yavaşlatılması tedbirlerle mümkün olabilir diye düşünülüyordu. Tedavi, doğru beslenme (diyet) istirahat ve destek tedavisinden ibaretti.
30’larda zaten, ağır hastalıklarla ilgili standart tavsiye aşağı yukarı aynıydı. Örneğin verem tedavisinde. Antibiyotiklerin keşfi öncesinde Çam ormanları içinde sanatoryum ve temiz hava. Bedeni güçlendirecek iyi beslenme. Latife Hanım ve Yakup Kadri’nin bu nedenlerle Avrupa’ya gittiğini hatırlayınız.
Tedaviye deniz üstünde konforlu bir ortamda devam edilmesine çok bel bağlanmıştı. En fazla da Atatürk’ün kendisi.
Bana burada tuhaf gelen bir şey var. Yazmadan edemeyeceğim. Muhteşem bir zeka sahibi, kavrayışı yüksek, uzak görüşlü bir devlet ve siyaset adamı olan büyük Atatürk’ün, deniz havası alarak iyileşebileceğine ciddi ciddi inanması bana tuhaf geliyor. Bir yandan da normal karşılıyorum böyle bir beklentiyi.
ATATÜRK’ÜN TEDAVİSİ VE PROF. FIESSINGER
Atatürk’ün hastalığının bir karaciğer arazı olduğunu Prof. Dr. Nihat Reşat Belger, Yalova’da teşhis etmişti. (1938 başı) Belger’in verdiği diyet ve istirahat tedavisini kısmen uygulayan Atatürk kendini biraz iyi hissedince tedavi rejimini terketti.
Bursa Merinos fabrikası açılışından sonra bedeni mukavemetini kaybetti. Hastalandı. Atatürk’ün fiziki görünümü, 1937’den itibaren resimlerden de anlaşılacağı üzere, ciddi bir sağlık sorunu ile karşı karşıya olduğunu zaten gösteriyordu.
1937 Kasımında başvekalete getirilen Celal Bayar, alanında çok tanınmış bir dahiliye mütehassısı olan Prof.Noel Fiessinger’in konsültasyon için getirilmesine, Atatürk’ü ikna etti. Fiessinger, Paris Tıp Fakültesinde ünlü bir dahiliyeci idi. Adı bir çok yerde Dr.Fissenger diye geçer.
Fiessinger, Gazi’nin hastalığı boyunca, üç kez Türkiye’ye geldi. Herhalde Orient Express ile. Sırasıyla Mart, Haziran ve Eylül aylarında.
Atatürk’ün karnındaki ödem iyice belirgin bir hale gelmişti. Fiessinger’in ilk gelişindeki tavsiyelerine uyuyormuş gibi göründü. Karaciğer fonksiyonları tamamen bozulmamış olduğundan, küçük iyileşme belirtilerini, büyük bir dinamizmle karşılayarak aktif hayata dönmek istiyor, hastalık yine hızla kötüleşme seyrine giriyordu.
KILIÇ ALİ’NİN CEMAL GRANDA’YI UYARMASI
Gemiyi almak üzere Hamburg’a gönderilen mürettebatın içinde Cemal Granda da vardı. Belki gemiye alışsın diye. Granda, malunuz Atatürk’e sofra hizmeti vermiş bir simadır. Hatıraları 1973’te tuhaf bir başlıkla yayınlanmıştır: “Atatürk’ün uşağı idim” Granda, Savarona ile dönüşünde izine gönderilmişti. İzinden gelince Atatürk’ün karnındaki şişliğin daha da arttığını şaşkın bakışlarla izlerken, Kılıç Ali tarafından “Çelebi, dışarda sakın ağzından bir şey kaçırma ha…” diye uyarılmıştı.
AFET İNAN’A YAZILAN MEKTUP
Afet İnan o sıralarda Eugene Pittard’ın yanında doktora tezi yazmaktaydı. Bir yandan da Atatürk ile yazışmaktadır. Gazi, Savarona’da yapılan Bakanlar Kurulu toplantısında söylediği gibi, “gemiyi nasıl çocuklar gibi beklediğini” Afet Hanım’a da yazmıştı.
İlginç bir noktayı da not etmek isterim: Atatürk, heyete dönerek, “keşke şu gemiyi birkaç yıl önce alabilseydik der” bu sözlerde ben Savarona’nın gelişi ile kesin salah bulacağına iyice inandığını anlıyorum.
Afet İnan’a yazdığı 14 Haziran tarihli mektupta: “tamamen iadeyi afiyet ümit ve vaadi kuvvetlidir” diye yazmıştı. Bu sözler düşüncemi destekler nitelikte.
SAVARONA GÜNLERİ
Cumhurbaşkanı Atatürk’ün Savarona’da geçirdiği toplam zaman altı haftadır. 1 Haziran- 25 Temmuz günleri arasında.
Geminin gelişini büyük bir heyecanla beklemiş, Ankara’dan aynı gün başvekil Celal Bayar da gelmiş, 15.30 gibi Savarona’ya geçilmişti.
Atatürk’ün umudu çok yüksektir. Tıbbi gerçekler tam tersini göstermekte olsa da. Savarona’ya geçildikten sonra Atatürk’ün hastalığının seyri daha da kötüleşti. Karında toplanan sıvının artması, akciğer ve kalp fonksiyonlarını bozmaya başladı.
Savarona’da Dr. Nihat Reşat Belger sürekli yanında idi. Onun yanısıra, Kılıç Ali, Salih Bozok, küçük Ülkü ve annesi VasfiyeHanım için de birer kamara tahsis edilmişti.
Bu arada, 1938 yazı, mevsim normallerinin çok üstünde seyretmektedir. Hava aşırı sıcaktır. Dolmabahçe açığında demir atmış olan Savarona, daha fazla ısı çekmektedir. Gemi iç yüzeylerine ve taban kenarlarına buz blokları konularak serinlik sağlanmaya çalışılmaktadır.
Büyük bir ihtimalle ateşi de yükseliyordu. Biraz ferahlık sağlayabilmek için Bazen Boğaz’a, bazenMarmara’ya açılarak Atatürk’ün sıkıntıları giderilmeye çalışılıyordu. Bir gün Erdek’e kadar gidildi.
Dr. Fiessinger, daha önce 28 Mart’ta Ankara gelmiş, Atatürk’ü muayene etmiş, dönüşünde İstanbul Tıp Fakültesinde geniş ilgi uyandıran bir de konferans vermişti. Davet üzerine 8 Haziran ‘da bir kez daha çağırıldı. Savarona’da Atatürk’ü muayene etti. Atatürk’ün ricasıyla Ankara’ya hasta olan İsmet Paşa’ya gitti. 10 Haziran’da Türkiye’den ayrıldı. Bu ikinci gelişinde yanında eşi de vardı. Üçüncü gelişi 6 Eylüldür.Bu kez yanında kızı olacaktı.
7 Eylül’de Mim Kemal Öke’nin yaptığı riskli müdahalede yanında bulunmuştur. Oysa ki ikinci gelişinde batına müdahalede bulunulmamasını-riskli olduğunu- ödemin ilaçla dağıtılmaya çalışılmasını önermişti.
Atatürk’ün bedeni durumundaki gerileme, akıbeti gösteriyordu. Bu nedenle Atatürk, Fiessenger’in ikinci gelişinde, İçişleri Bakanı Şükrü Kaya’ya “ Doktoru bu akşam Florya’da misafir et ve her şeyi konuşun..” demişti. Buradaki “her şey”den neyin kastedildiği malumdu. Atatürk, Dr.Fiessenger’in son gelişinden sonra kendi el yazısı ile vasiyetini yazacaktır.
Günün imkanları dahilinde , tıbben yapılabilecek her şey yapılmaya devam edilmiştir. Geminin büyüklüğü, mekanlar arasında mesafelerin uzunluğu, Atatürk’ün hareketlerinin gittikçe daha zorlaşması hakikati karşısında, tedavisine Dolmabahçe Sarayında devamına karar verildi.
Büyük Atatürk, 25/26 Temmuz gecesi İstanbul motörü ile saraya geçirildi. Sedyeye alınmak istenince öfkelendi. Bunun üzerine Acar motorundaki hasır koltuklardan biri getirilerek, oturtuldu. Salih Bozok ve Kılıç Ali’nin omuzlarına tutunarak motora geçirildi.
Saray’ın harem bölümündeki 71 numaralı odaya götürüldü. Burada kendini biraz daha rahat hisssettiğini söyledi.
ROMANYA KRALI KAROL’U KABÜLÜ
Savarona’ya yeni geçildiği, henüz sıhhi durumun çok bozulmadığı günlerde Romanya Kralı Nahalin yatı ile Boğaz’dan geçişi sırasında-resmi bir protokol ile -güvertede kabul edildi. Nahalin, İngiliz kraliyet yatıydı. Hatta VIII. Edward Türkiye’ye onunla gelmişti. Belki de İngiliz Kralı Karol’ü aldırtmak için yatı göndermiş olabilir.
ATATÜRK’ÜN HASTALIĞI SIRASINDA İNÖNÜ İLE İLİŞKİLER
Bu konuda epey spekülasyon vardır. Gerçek şudur. Araları elbette eski günlerdeki gibi değildi. Ama ikisi de hiçbir şey olmamış gibi davranmaya gayret ediyorlardı. Karşılıklı hürmet devam ediyordu. İsmet Paşa da hastaydı. Safra kesesinden muzdaripti. Dr. Fiessinger Paris’ten geldiğinde Atatürk onu Ankara’ya İsmet Paşayı da muayene etmesi için gönderdi. İnönü diyabetliydi. Bu nedenle cerrahi müdahale riskli görülüyordu. Dr. Fiessinger tıbbi tedavi vererek İstanbul üzerinden Paris’e döndü.
Bu arada İsmet Paşa’nın Atatürk’e düzenli aralıklarla bej renkli zarflar içinde mektuplar gönderdiği biliniyor. Atatürk’ün vefatından sonra yedi emin tayin edilen Nafi Atuf Kansu, bu mektupların tamamını İsmet Paşa’ya iade etmiştir.
SAVARONA’DA SON TOPLANTI
Atatürk’ün başkanlığında Savarona’da yapılan son Bakanlar Kurulu toplantısı (Heyeti Vekile) 9 Temmuz günü yapılabildi. Gündem Hatay meselesi idi. Ondan sonra sağlığı daha da kötüye gittiğinden onun başkanlığında toplantı yapılamadı.
BATINDAKİ ÖDEMİN ALINMASININ ZORUNLU HALE GELMESİ
Fiessinger’in ikinci gelişindeki tedavi protokolunda karında biriken sıvının tıbbi tedavi ile dağıtılması vardı. Sonuç alınamadı. Atatürk’ün ısrarı üzerine, Prof.Dr. Mim Kemal Öke , sıvıyı batın ponksiyonu ile almayı başardı. 7 Eylül’deki operasyon sırasında Fiesserger de hazır bulundu. Alınan sıvının 10.5 litre olması Atamızın nasıl bir sıkıntı içinde olduğunu gösteriyordu. Birkaç rahat gün geçirdikten sonra vücut tekrar sıvı toplamaya başlayacak, bu kez geri dönülmez süreç hızlanacaktır. Bu arada Atatürk’ün birincisi hafif olmak üzere üç kez komaya girdiğini de not düşelim.
ATATÜRK’ÜN CENAZE TÖRENİ: YAVUZ ZIRHLISI VE SAVARONA
Atatürk’ü sadece 55 gün misafir etmiş olan Savarona, Yavuz Zırhlısı Ata’nın cenazesini-İzmit’e kadar- güvertesinde taşırken arkasından refakat etti. İkinci Dünya savaşı yıllarında muhtemel bir hava taarruzuna karşı Kanlıca Körfezinde koruma altına alındı.
GEMİNİN LİMANA TESCİL EDİLMESİ
Savarona Büyük Atatürk’ün vefatı sonrasında Münakalat Vekili’nin (ulaştırma bakanı) emri ile hazine adına İstanbul limanı gemi sicil dosyasına 2051 numara ile kaydedildi.
1946’DAN SONRA SAVARONA TARTIŞMALARI
Çok partili siyasi hayata geçildikten, özellikle 1946 seçimlerinden sonra, Savarona yatı, tek parti dönemi eleştirilerinin standart konularından biriydi. Bazı Demokrat Parti milletvekillerine göre, Savarona CHP saltanatının simgesiydi ve batırılmalıydı.
Bazıları ise, geminin ülke bütçesi için büyük bir yük olduğunu söylüyorlar ve satılmasını istiyorlardı. Geminin her seferinin 500.000 liraya mal olduğu İsmet Paşa’nın safa sürdüğü de eleştiriler arasındadır. Oysa ki İnönü gemiyi en az kullanmış olan siyasidir. Geminin satılmasını ilk gündeme getiren de oydu.
O yılların gazetelerinde İnönü ve Savarona ile ilgili tek bir haber gördüm. O da cumhurbaşkanı, Zonguldak Kömür Havzası, Demir Çelik Tesisleri ve Küre Bakır madeni işletmelerini denetlemek için deniz yoluyla gitmişti. Sanırım Zonguldak ve İnebolu’ya. Savarona’yı o zaman kullanmıştı.
Savarona’yı satın alan, Atatürk’ün son başbakanı Celal Bayar’dı. Ve artık Demokrat Partinin genel başkanıydı. Geminin alınış maliyet ve anlamı ile ilgili olarak TBMM’ne geniş bir açıklama yaptı. Ben Bayar’ın açıklamalarının kendi partisinin milletvekillerini tatmin etmiş olduğunu pek tahmin etmiyorum.
Demokrat Parti Başkanı Celal Bayar, kendi grubunun öfkelilerini teskin edebilmek için “şu anda sadece içindekileri satsak satın alma bedelini karşılar” diyecektir. Aslında bir yerde kendi başvekilliğinde aldığı kararı savunacaktır.
Eski Milli Müdafaa Vekillerinden emekli general Naci Tınaz da, İsmet Paşa’nın geminin Deniz Harp Filosu Hastanesi olarak kullanılma ihtimalini etüt etmesini istediğini söylemiştir.
SAVARONA’YI EN ÇOK DEMOKRAT PARTİLİ YÖNETİCİLER KULLANDI
1950’de Demokratlar iktidara gelince, Celal Bayar, 2 Temmuz 1951 tarihi itibariyle gemiyi Deniz Kuvvetleri Komutanlığına devretme kararı aldı. Deniz Harp Okuluöğrecilerinin staj gemisi olarak kullanılmak üzere.
Gemi okul gemisi olarak kullanılmak için tadilattan geçirildi. Bahriye öğrencileri için yeni kamaralar yapıldı.
Deniz Harp Okuluna verilmesine rağmen Savarona bir çok kez başka nedenlerle kullanılmıştır. Örneğin Yabancı devlet adamları misafir edilmişlerdir. Menderes ve Bayar da Savaronayı kullanmışlardır. Başka örnekleri de hatırlatmak isterim. Irak Kralı II. Faysal, Savarona’yı çok beğeniyordu. DP’li önderlerden rica etti. Savarona, Kralı İtalya’ya götürdü. Capri’ye. Bahriye öğrencileri de hizmetine verildi.
Merhum başbakanımız Adnan Menderes’in Savarona ile Boğaz’da mehtap gezilerinden hoşlandığı-arada bu maksatla kullanıldığı- söylentisini de ekleyelim.
Celal Bayar ise, 1952’de Yunanistan’a, 1954’te Yugoslavya’ya, 1955’te Lübnan, Bahreyn, Basra güzergahı ile Pakistan’a Savarona ile gittiğini biliyoruz. Türkiye’nin üçüncü cumhurbaşkanı Savarona’yı en çok kullanan oldu.
PRENSES SÜREYYA SAVARONA’DA
Savarona’nın bir de Prenses Süreyya ile ilgili bir hikayesi vardır. 1956’da Şah Rıza Pehlevi o zamanki eşi Süreyya İsfendiyari ile birlikte İstanbul’a gelmişti. Savarona’da misafir edildiler. Süreyya’nın hanedana bir erkek çocuk veremediği bütün dünya kamuoyunun gündemindeydi. Türkiye’de kenar mahallelerde bile- komşu gezmelerinin- gündeminde olan bir mesele idi bu.
(Süreyya)
Şah ve eşi Savarona’da ağırlanırken Yalova’da Fatma Bacı’nın ( meşhur bir şifacı) yaptığı bir ilaçla dertlere derman olduğu Süreyya’ya duyuruldu. Fatma Bacı, Savarona’ya getirildi. Süreyya ve Fatma Bacı-kadın kadına- uzun uzun görüştüler. Tedaviler yapıldı. Hatta Savarona ile Yalova’ya gidildi. Bir süre de kaplıca tedavisi alındı. Ama heyhat. Sonuç alınamadı.
BAYAR’IN SAVARONA İLE YUNANİSTAN GEZİSİ
Cumhurbaşkanı Celal Bayar, 25 Kasım 1952’de Dolmabahçe önünden Deniz Harp Okulu öğrencilerinin refakatinde Savarona gemisi ile Yunanistan’a gitti. Yunan Kralı Paul, 7-12 Haziran günlerinde Türkiye’yi ziyaret etmişti. Bayar iade-i ziyaret için Yunanistan’a gidiyordu. Cumhurbaşkanına Sultanhisar veDemirhisar muhripleri de eşlik etti.
Yunan Kralı Paul (I. Paulus) Türk cumhurbaşkanını Pire limanında karşıladı. Bayar, Kavala ve Selanik üzerinden 3.12 1952 tarihinde İstanbul’a geri döndü.
DENİZ HARP OKULU EĞİTİM GEMİSİ VE YANGIN
Savarona 1976 yılına kadar Deniz Harp Okul öğrencilerinin ilk açık deniz tecrübelerini yaptıkları gemi olmuştur. Gemi, 3 Ekim 1979günü bir yangın geçirdi. Büyük bir ihtimalle sabotajdı. Ciddi bir şekilde hasar gördü.
HURDAYA ÇIKARILMA VE KAHRAMAN SADIKOĞLU’NUN GEMİYİ KİRALAMASI
Savarona, 27 Temmuz 1986’da hurdaya çıkarıldı. Söylenildiğine göre 6000 dolar karşılığında gemi sökülecekti. Turgut Özal’ın ANAP’ı iktidarda idi. Tersane işletmecisi ve armatör Kahraman Sadıkoğlu gemiye talip oldu. Sadıkoğlu, 2035 yılına kadar kullanmak şartıyla Savarona’yı Maliye Bakanlığından kiraladı. Gemi tadil edilerek turistik amaçla kullanılmaya başlandı, Geminin boyu 124 metre, eni 15.8 metre idi. Makine aksamı değiştirilerek motorin ile çalışır hale getirildi.
SAVARONA’NIN BENİM İÇİN ANLAMI
Demokrat Parti-Adalet Partisi çizgisindeki eski merkez sağ partiler, gemiyi bir taraftan masrafları dolayısıyla eleştirirken pek güzel de kullanmışlardır. Savarona üzerinden İsmet Paşa’yı yıpratmak için epey ağır sözler söylenilmiştir. Oysa ki yatı en az kullanan İsmet Paşa idi. Satın alan başvekilin Celal Bayar olması nedeniyle DP’liler, diledikleri kadar agressif olamamışlar, spekülasyonlarla yıpratma savaşına devam etmişlerdir.
Demokrat Parti iktidara gelince, Savarona, DP önderleri tarafından -resmi hizmet görüntüsü altında-epey keyifli bir şekilde kullanılmıştır. Buna Pehlevi hanedanı da dahildir.
Atatürk’e gelince, büyük umutlarla beklediği Savarona'da hayatının en sıkıntılı günlerini geçirmiş, sonunda Dolmabahçe’deki dairesine nakledilmek zorunda kalınmıştı.
Benim için Savarona’nın anlamı iki resimde saklıdır: Birincisi, geminin kaptan Sait Özege yönetiminde Marmara açıklarında kuğu gibi süzülerek gelişini gören Büyük Atatürk’ün yüzünde beliren tebessümdür. İkincisi de, 55 gün misafir ettiği büyük misafirine vefatından sonra, Yavuz Zırhlısının arkasından refakat etmesidir.
Savarona, vatanımızın kurtarıcısından bizlere kalan bir hatıradır. Onun emanetidir
Çok Okunanlar
Gelinim Mutfakta kim elendi? 10 bileziği kim aldı? 22 Kasım 2024 puan durumu
Netenyahu'yu tutuklayacak ülkeler belli oldu!
Lüks araba markası Jaguar logosunu neden değiştirdi? Yeni logosu ne oldu?
21 Kasım 2024 reyting sonuçları: Perşembe günü hangi yapım birinci oldu?
Mauro Icardi’nin Greeicy ile kulis paylaşımı Nara’yı çileden çıkardı
İsmi Fenerbahçe ile anılıyordu: Al Nassr'da flaş Talisca gelişmesi
23 Kasım 2024 günlük burç yorumu
Ağır hasarlı araçlar trafikten çekilecek
BEDAŞ açıkladı... İstanbul'da elektrik kesintisi
Samsun’da intihar eden Kavaklı ile aynı mülakata giren genç 12punto’ya konuştu