Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
ve ve
ve ve
ve ve
Temizle
Euro
Arrow
43,6004
Dolar
Arrow
38,7611
İngiliz Sterlini
Arrow
51,6343
Altın
Arrow
4143,0000
BIST
Arrow
9.390

Süleyman Demirel siyasette nasıl öne çıktı?

1961  DEMOKRASİSİ DÖNEMİNİN  BAŞAT SİYASİ AKTÖRÜ: DEMİREL 

Bu yazımda  10 Ekim 1965’den 12 Mart   1971 muhtırasına   kadar  Süleyman Demirel’in  siyaset serüvenine değinmek istiyorum. Türk siyasetinde  Demirel’i 1971-1975  arasında başka  rollerde görürüz.  Yeniden başbakan olması ancak  1975’te gerçekleşecektir.   Adalet Partisi , 1975-78 arasındaki Milliyetçi Cephe   hükümetlerinde  artık koalisyon  ortağıdır. 1979-1980  arasında ise azınlık hükümeti  kurmuştur.  Bu nedenle  Demirel’in iktidarı sınırlıdır. Koşullu başbakandır. 

DEMİREL’İN ÖNÜNÜ  AÇAN İKİ OLAY 

Demirel’in siyasette  iki  şansı oldu.  Biri 1964’de, diğeri 1993’te.   Birincisinde  Adalet Partisi  Genel Başkanı emekli orgeneral Ragıp Gümüşpala İstanbul Lido Otel’de aniden   öldü. Ortaköy’de. Gümüşpala  İstanbul’a  Senato  1/3 yenileme seçimleri nedeniyle gelmişti.  O’nun ölümü parti başkanlığının  boşalması demekti. 

İkincisinde ise  Özal öldü. Cumhurbaşkanlığı  boşaldı. Hatırlanacağı üzere, 1989’da epey olaylı  bir şekilde  Çankaya’ya çıkmıştı.  ANAP’ın oyları 1/5 e (%21.80) düşmüş olmasına rağmen kendi  meclis  grubuna dayanarak cumhurbaşkanı  seçilmişti.  O da uzun bir uçak  yolculuğundan sonra  aniden öldü. Her iki vakada da boşalan  makamlar Demirel   tarafından  doldurulacaktı. 

ADALET PARTİSİNİN İLK SEÇİM  BAŞARISI : 1963  MAHALLİ İDARELER 

Ragıp Gümüşpala’nın genel  başkanlığı  sırasında parti, genel yerel seçimlerde  başarılı olmuş,  CHP ikinci sıraya  düşmüştü. Türkiye  tarihinde   belediye başkanlarının ilk defa  genel oyla  belirlendiği bu seçimde İstanbul’u gerçekte AP adayı kazanmıştı. AP adayı  kamu görevinden  zamanında çekilmeden aday olmuştu.  Bu  hukuki bir  hataydı. Seçim  hukukuna aykırıydı.  CHP’nin  İl Seçim Kurulu’na  itirazı  haklıydı.  Hukuka uygundu. Ama seçim sonuçları  ilan edildikten sonra Adalet Partisi adayının mazbatasının iptali siyasi etik açıdan  doğru değildi. CHP bu nedenle seçmen nezdinde  seçimi  kazanmış adayın mazbatasını -bir ayak oyunu  ile-  elinden almış  duruma düştü.  İl  Seçim Kurulu  Belediye Başkanlığı  mazbatasını  seçimi  ikinci bitiren  CHP adayı Haşim İşcan’a verdi. İşçan tanınmış eski  bir valiydi. Çok sevilen ve sayılan  bir belediye başkanı oldu.  Ama  göreve getiriliş biçimi AP’lilerin  sürekli gündemde tuttuğu  bir  konu oldu. O aslında  seçilememişti. 

1961 seçimlerinden sonra yapılan  bu ilk genel  yerel seçimde  diğer illerde  benzer sonuçlar alınmıştı.  AP’nin  en büyük  parti olduğu, CHP’nin  gerilediği daha bu ilk seçimde   belli olmuştu. (1963) 

1964  SENATO  1/3  YENİLEME  SEÇİMİ 

Bu seçimde de Adalet Partisinin  Yeni Türkiye Partisi  ve  Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi aleyhine büyüdüğü  belli oldu.(7 Haziran  1964)  Parti Lideri Gümüşpala’nın  Ortaköy Lido Otelinde ölümünden  hemen sonra  yapılan seçimlerde Adalet Partisi gene başarılı oldu. %50  civarında oy aldı.  1.38 milyon.  Örgütten sorumlu genel başkan vekili Bilgiç, parti  başkanlığına  vekalet etmeye başladı. Adalet Partisi 31   senatör kazanırken, CHP  19  senatörlük  sınırında  kaldı. Seçim  C grubu illerde yapılmıştı. 

BİR KOALİSYON: 1965  SEÇİM  HÜKÜMETİ  

Demirel  1965’te İsmet Paşa karşısında  diğer partilerin   hepsini  bir araya getirerek seçime gitti. Kendisi  sadece AP’nin  genel başkanıydı.  Henüz  parlamentoda bile değildi. Suat  Hayri Ürgüplü başkanlığında  hükümet aslında Demirel tarafından kurulmuştu.  Bu  bir seçim hükümeti olacaktı. Başbakan  Ürgüplü Kayseri Senatörüydü.  Eğer  Demirel parlamento üyesi olsaydı. Hükümet Demirel başkanlığında  kurulurdu. Milletvekili veya senatör olmadığından Koalisyonun   en büyük partneri sıfatıyla Başbakan Yardımcılığına  getirildi. 10 Ekim 1965’e kadar Türkiye CHP’nin dışarda bırakıldığı   bu hükümet tarafından yönetildi.  Seçimler Demirel’in zaferi ile sonuçlandı.  Demirel Başbakan  oldu. Aynı günlerde ben Anadoluhisarı  Yenimahalle’de  Defterdar Mehmet Bey  İlkokulu’na başladım. 

DEMİREL-CEMAL GÜRSEL  İLİŞKİSİ

Demirel, Adalet Partisine genel başkan seçildikten sonra son derece itidalli   bir  politika izledi. Cumhurbaşkanı Cemal Gürsel’in güvenini   kazandı.  1964 Kasımında (Kurultayda)  partiye başkan seçilmesiyle  Suat Hayri Ürgüplü  hükümetinde  parlamento  dışından başbakan yardımcığına getirilmesi arasında çok  fazla bir zaman geçmemişti. 

Benim için çok önemli bir görsel Ürgüplü’nün  Demirel’i Gürsel’e takdim edişidir. Bu genç mühendis pek yakında Türkiye’nin başbakanı  olacaktır. 1965’te  Adalet Partisi  seçimi  kazandığında Cemal  Gürsel onu  büyük bir iç  rahatlığıyla   başbakanlığa  atayacaktır 

Gürsel  siyaseten epey çalkantılı  geçen yıllardan  sonra  şundan emindi: O dar görüşlü “sabık” Demokratlardan biri değildi. Rövanş peşinde olmadığı  belliydi.  İktidar peşindeydi. Demokrat Partili  seçmen tabanının 1957’de kaldığı  yerden devam  edeceği anlaşılmıştı. 50’lerde  Menderes’in arkasında  birleşen kitlenin istikrarlı bir  şekilde çizgisini  koruyacağı anlaşılmıştı.  Türkiye’nin en geniş  seçmen topluluğu anayasa  oylamasından mahalli idareler seçimlerine    kadar  (1961-1963)  nasıl  davranacağını belli etmişti. 

Demirel’in gençliği,  hitabeti,  mühendis zekası, Cemal Gürsel  kimliğinde  somutlaşan “devlet iktidarı” alanını dikkate alması olumlu  yorumlandı. Bu kredi  başbakanlıkkoltuğununa  oturmasını kolaylaştırdı.  

Demirel’in 27 Mayıs’ı, Senato’daki Milli Birlik Grubunu, ordudaki  duyarlılıları dikkate alan tutumu, Gürsel’in hastalığı   ve ABD’ye gönderilmesi sırasında  daha da netleşti.  Yeni cumhurbaşkanı  seçiminde  Demirel  statüko ile uzlaşma  yolunu  tercih etti. Sunay’ı Çankaya’ya çıkarmak,  aslında 27 Mayıs   kadrolarını “sandık” karşısında  nötralize etmek için bulunmuş akıllıca bir yoldu. 

Demirel  İsmet Paşa’nın da onayını alarak  12 Mart’a kadar  kendine  rahat çalışma imkanı sağlayacak olan Cevdet Sunay’ı Çankaya köşküne çıkardı. 

1965 MİLLETVEKİLİ GENEL SEÇİMİ 

1964  Kasımında yapılan  AP  Kurultayında gündem partiye yeni  genel başkan  seçimiydi. İnşaat Yüksek Mühendisi-Eski DSİ genel müdürü -Süleyman Demirel  Sadettin Bilgiç karşısında açık ara seçimi  kazandı. Zayıf başka adaylar da vardı.  Ord. Prof. Ali Fuat Başgil ve Tekin Arıburun.   Arıburun, 27 Mayısçıların görevden aldığı DP’ye  yakın  Hava Kuvvetleri Komutanı  idi. Süleyman Demirel   rakiplerini  ezdi geçti. Demirel’e  siyasi  hayatının ilerleyen dönemlerinde Prof.Aydın Yalçın, Prof. Orhan Oğuz ve Kamran İnan da rakip oldular. Ama karşısında bir varlık gösteremediler. 

1964 Kongresinin  sonucu hiç şaşırtıcı değildi. 1965 seçimleri içinde aynı  şeyi söyleyebiliriz. Nasıl Özal 1983 seçimlerini  kazanmışsa, Demirel de  1965’i öyle kazandı. Demirel’in üstünlüğü  şuradaydı. Örgütlü sermaye,  büyük burjuvazi, ABD onu destekliyordu. 80’lerde Özal’ı desteklediği gibi. 

Daha önemlisi, Kongrede performansı ile  rakibi Bilgiç karşısında açık ara üstündü. Delegeleri etkiledi. Partiyi  iktidara getirecek bir önder profili çizdi.  Diğer aday    milliyetçi  mukaddesatçıların  adayı olarak  takdim ediliyordu. Sadettin Bilgiç, teşkilatçıydı ama tutuktu. Demirel’in dinamizmi karşısında  yenilmeye mahkumdu. 

MİLLİ BAKİYE SİSTEMİ  VE AP İKTİDARI (1965) 

1965’te, Milli Bakiye sistemi (ulusal artık)küçük partilerin parlamentoya girmesine  yaradı. Türkiye İşçi Partisi,  Yeni Türkiye Partisi, Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi, Millet Partisi aldıkları oylarla orantılı bir sekilde Mecliste temsil edilme olanağı  buldular.  Bu küçük partiler birbirine yakın sayıda milletvekili çıkardılar. Çıkarılan   milletvekilliklerinin çoğu milli  bakiye bölgesindendi.  AP  240, CHP 134, MP 31, YTP 19, TİP 14, CKMP 11 milletvekili çıkardı. İlk iki  partinin oy oranı AP %52, CHP %28 idi.  Adalet Partisi  226’nın  üstünde  bir temsille (hükümetin güvenoyu almasını  sağlanan   asgari sayıdır)  tek başına hükümeti kuracak çoğunluğa erişmiş oldu. 

1965 seçimlerinde alınan sonuç - uygulanan   seçim  sisteminin dezavantajlarına rağmen- Demirel için büyük başarı idi. Menderes’in mirası  ona kalmıştı. Oy oranı da artmıştı.  Gençti. Dinamikti. Sağda diğer partileri açık ara geride bırakmıştı. 12 Eylül’e  kadar sağ popülizmin  başat siyasi aktörü artık Demirel olacaktı. 

DEMİREL’İN İLK SEÇİM BAŞARISININ ANLAMI 

Adalet Partisi  Demirel genel başkan  olduktan sonra  katıldığı  ilk seçimlerde büyük  bir ekseriyetle tek  başına iktidar olmuştur.  Bu başarı Demirel’in siyasi hayatında çok önemli  bir eşiği atlaması anlamına gelir. 

Bir AP zaferinin çok yakın olduğunu kanıtlayan iki  somut  belirti zaten ortaya çıkmıştı. 1963 mahalli idareler seçimleri   ve 1964  Senato  1/3  yenileme seçimleri.   AP sürekli yükselişteydi. Demirel’in genel başkanlığı partiyi şahlandırdı. Tek başına  iktidara  getirdi.

1966  SENATO1/3  YENİLEME SEÇİMİ  ÜZERİNE 

1965 seçimleri öncesinde (1964’te)  AP dışındaki   bütün partilerin işbirliği ile  seçim sistemi değiştirilmişti.  Nispi   temsilin bir versiyonu  olan D’Hondt  sistemi kaldırıldı.  Milli Bakiye sistemine geçilmişti.  1966  Cumhuriyet Senatosu  1/3 yenileme  seçimleri de bu yöntemle  yapıldı. 

1961 Anayasası yapılırken, kurucu   irade Cumhuriyet   Senatosuna özel  önem vermişti. Senato bir elit  (seçkinler)  meclisi olacaktı.  Milllet Meclisini denetleyecekti. Senato  bir suhulet, denge, itidal  meclisi, bir üst  kamara  olarak  düşünülmüştü. Bu model pek başarılı olmadı.  Anayasa koyucu güzel bir düşünceyle  Senato kompozisyonunu sürekli yenileyen bir usul  öngörmüştü.  Senato’nun seçimli üyeleri  (150 üye) üç gruba ayrılacaktı: A, B, C  grubu iller. Ve sırasıyla  iki yılda bir  senato  üçte bir  yenilenecekti  1966’da B grubu  illeri  yenilendi.  1961’de yapılan ilk seçimde   basit  çoğunluk sistemi uygulanmıştı.  Bu sayede Adalet Partisi  Türkiye genelinde  daha  az oy almasına rağmen daha çok senatör çıkarmıştı.  7 Haziran 1964   seçimleri C grubu illerinde yapıldı. Bu seçimlerde 17 Nisan 1964’de yapılan  değişiklik ile nispi temsil sistemi uygulandı. 

1966’da  Senato seçimlerinde milli  bakiye uygulanmasına rağmen AP gene en başarılı partiydi. Bu seçimde beni en  çok ilgilendiren Ziraat Yüksek Mühendisi Fatma Hikmet İşmen’inKocaeli’den senatör (TİP   listesinden  bağımsız)  seçilmesiydi.  TİP,  seçim  yapılan illerde  116.375 oy almıştı. (%3.8) Bu oylar Kocaeli vilayetine devredilerek İşmen  senatör seçilmişti. 

CHP yine yerinde sayıyordu. %29.  12 Mart ara rejimi  nedeniyle  Senato seçimleri gecikti. B grubu  illerine  sıra  gelmedi. Bu nedenle İşmen 1975’e kadar Senato’da kaldı. TİP kapatılmış olmasına rağmen. 

1968  MAHALLİ  İDARELER SEÇİMLERİ  (BELEDİYE  VE İL GENEL MECLİSİ) 

CHP   bu seçimlerde gerilemeye   devam etti.  1966’da yapılan  18. Kurultay’dan itibaren yükselen Ortanın Solu tartışması Feyzioğlu’nun tutucu Atatürkçülük yorumunun partiden kopması ile sonuçlandı.  

1968 seçimlerinde beni ilgilendiren iki   şey vardır:  Birincisi Op.Dr. Fahri Atabey’in (Bebek Davası   sanıklarından) Adalet Partisinden  İstanbul Belediye  Başkanı seçilmesidir. Dr.Atabey, Zeynep Kamil Hastanesinin başhekimiydi. Beni  kişisel olarak  ilgilendiren   doğum  kağıdımda Başhekim sıfatıyla onun imzasının olmasıdır. 

İkinci husus ise, Belediye Meclisi seçiminde  CHP’nin itirazı üzerine 14 ilçede AP’lilerin  üyeliklerinin  iptalidir.  Bu nedenle CHP Belediye Meclisinde  çoğunluk grubu olmuş ve TİP  de  ikinci  sıraya  yükselmiştir.  Bunu öğrenince  doğrusu şaşırdım. Bu işin  nasıl gerçekleştiğini  tam olarak  tetkik   edecek  zamanım olmadı. Ama çok merak ediyorum. Araştıracağım. Yani AP  İstanbul’da belediye başkanlığını kazandı ama  belediye meclisinde   çoğunluğu sağlayamadı. 

Bir de şunu hatırlamakta yarar var: O  zamanlar İstanbul’da büyükşehir  belediyesi yoktu. 1984’te kuruldu.  Ve belediyenin sınırları  vilayet sınırları ile  örtüşmüyordu. Vilayetin tamamını kapsayan mahalli idare  İl  Genel Meclisi idi. İstanbul Belediyesi dışında bir çok küçük belde belediyeleri vardı. 

Atabey’in belediye başkanı seçilmesinin önemi Yassıada’da yargılanmış ve beraat  etmişti.  Menderes’e yakın olmuş  bir hekimdi. Kadın Doğum uzmanı idi. İstanbul seçmeni onu belediye  başkanı  seçti.  Bu seçimde CHP’nin adayı Orhan Eyüboğlu idi. O seçilemedi.  Bu sonuç, 1950’den beri  DP’yi  destekleyen İstanbul’un  27 Mayıs’a rağmen aynı çizgiyi devam ettirdiğini  gösterir. 

1969 MİLLETVEKİLİ GENEL SEÇİMLERİ 

Bu seçime ilişkin  söylenecek ön önemli şey herhalde  sandığa  ilginin azalmasıdır.  Demirel’in Adalet Partisi  seçimi  gene önde bitirmiştir.  Burada anılması  gereken  nokta seçim sisteminin  değişmiş olduğu  gerçeğidir. Bu seçimlerde Anayasa Mahkemesi  barajlı D’hondt sistemini iptal ettiğinden  12 Eylül’e kadar bütün seçimler  barajsız dhont ile  yapıldı. 1983’ten sonra yapılan seçimlerde  baraj uygulandı. 1969’da CHP seçmenin  bir kısmı Feyzioğlu’nun  Güven Partisine- Atatürkçülüğün  solculuk olamayacağı mülahazası ile-oy verdi. Adalet Partisinin  seçimi  kazanması kolaylaştı. Demirel, muhafazakarlığı ve  anti-komünizmi  arkasına  alarak  kolay  bir seçim başarısı elde etti. 

1969’da milletvekili dağılımı şöyleydi:  Adalet Partisi  256 (tek başına iktidar), CHP  143,  Feyzioğlu’nun Güven Partisi 15, Birlik Partisi  8 (Alevilere hitap eden bir parti ), TİP 2 (Mehmet Ali Aybar ve Rıza Kuas)  MHP 1 (Sadece Türkeş) ve önemli bir olay: Necmettin Erbakan  Konya’dan bağımsız milletvekili olarak Meclise girdi.   

Bu seçimlerde TBP, 254.000 oyla sekiz milletvekilliği  kazanırken, TİP 243.000 oyla Meclise sadece iki üye gönderebildi.  

ESKİ  DEMOKRATLAR MESELESİ 

Demirel  devrik Demokrat Parti’nin  siyasi mirasına konmuştu. Bu herkesin malumu idi. Bayar Kayseri  Cezaevinde  iken  kendisini  ziyarete gitmişti.  İlerde bunu  bir icazete dönüştürmek niyetinde olduğu  belliydi. 

Demirel DP pastasını  başka siyaset adamları, başka  partiler, hatta eski  DP’liler ile   paylaşmak istemiyordu. Davranışları bunu gösteriyordu.  Bunda   çeşitli  manevralarla başarılı olduğu  söylenebilir.  

DP’lilerin  tahliye, af ve siyasi haklarının  iadesi  konusunda  İsmet Paşa  samimiyetle  affa önderlik etmek isterken, Demirel,  orduyu,  ordu içindeki bazı  fraksiyonları   bir engel olarak  göstermiştir. Daima  işi ağırdan almayı  yeğlemiştir. Eski DP’li seçkinlerin  siyaset alanı  dışında kalmalarından  azami yararlanmıştır.  İlerde Özal’ın kendisine  yapacağı gibi. 

Sanırım Bayar, Demirel’in bu siyaset kurnazlığını  gayet iyi  farketti.  Bir süre sonra Demirel’den vazgeçti. Ona karşı  bir pozisyon aldı. Zaten DP’liler 60’ların ortasından  itibaren  cezaevinde değillerdi. Sadece kamu  haklarından kısıtlı idiler. 

Bir süre sonra  Demirel’i samimiyetsiz bulan  bir kısım eski DP’li eski Demokratlar Klübünü kurdular. Klübün adı Bizim Ev’di.  Bu anti-Demirel blok anlamına geliyordu.  Bayarla birlikte hareket  ettiler. Bayar’ın kızı Nilüfer Gürsoy,  Samet Ağaoğlu’nun  eşi  Neriman Ağaoğlu AP’den  milletvekili seçilmişlerdi.  Demirel’in   tutumu nedeniyle  partiden  istifa ettiler.   Bu grup Demokratik Parti ile   olumlu ilişkiler kuracaktı. 

Bayar’ın Demirelle bu soğuk-mesafeli ilişkisi  1975’te Milliyetçi Cephe  kurulana kadar  devam etti. Buzların  çözülmesini sağlayan Bayar’ın Demokratik Partililere “Süleyman’a yardımcı olun”  talimatı oldu. Bu sağda çok önemli  bir karardı.  Demirel’in  sağı toparlayarak iktidara gelmesini sağlayan Bayar’ın bu sözlerle  başlattığı süreç  oldu.  Demokratik Parti  sonunda çözüldü. Dağıldı. 

Ama  benim kanaatim, Bayar’ın Demirel hakkındaki  görüşü   hiçbir zaman tam müspet olmadı. Ondan  “bizim  su müdürü (DSİ)  diye söz ederdi. Sadakatinden  her zaman şüpheliydi. Demirel’in  siyasi manevraları dikkate alındığında  Bayar  haklıydı.  Buna rağmen merkez sağı Demirel etrafında  birleştiren  gene Bayar’ın tarihi kararı oldu. Burada   temel saik  iktidarı CHP’ye  vermemekti. 

SEÇİMLERDE ADALET PARTİSİ’NİN CAZİBE MERKEZİ OLMASI 

1965 seçimlerinde   Demirel  1961’de dağılan  Demokrat Parti tabanını  büyük ölçüde bir araya  getirdi.  YTP,  CKMP, ve MP’nin küçülmesinin neden sağda yeni bir önderin doğuşudur: Süleyman Demirel. 

1969’dan sonra bu  durumu değiştiren  bazı   gelişmeler olacaktı. Ama  Demirel’in AP’si sağda öncü konumunu  hiçbir zaman  kaybetmedi. 

1970’lerde  o zamana kadar   AP’de temsil edilen taşra sermayesi ve  din  duyarlılığı partiden uzaklaştı. Kendi örgütlerini kurdu. Bu gelişme AP’nin 1973 seçimini  ikinci   bitirmesine  neden  oldu. Ama Demirel  sağ  kanatta   cazibe merkezi olma  becerisini 1977  seçimde  yine   gösterecekti. Demokratik Parti dağıldı.  MSP   küçüldü. Güven Partisi  tabela partisine dönüştü.  12 Eylül 1980’de  Adalet Partisi genel  seçim yapılsa  iktidara  gelebilecek bir  partiydi. 

Eğer 12 Eylül olmasaydı,  Demirel’in 1965 başarısını  1981’de göstermesi  mümkündü. Ecevit’in   başbakanlıktan istifa ettiği 1979 ara  seçimleri   bunu gösteriyor.  1970’lerin başında büyük bir ivme kazanan  CHP,  1978 başında geniş bir  koalisyon  hükümeti  kurmayı tecrübe etti. Demirel’in İkinci Milliyetçi Cephe Hükümetini  devirerek. 22 aylık  bu tecrübe derin bir hayal kırıklığı  ve  ağır  bir  seçim  yenilgisi ile sona erdi.  Sağda  ibre   yine Demirel’e dönmüştü.  Eğer 1979 ara seçimi  erken  bir genel seçim olsaydı. Demirel tek başına  iktidaragelebilirdi.  Projeksiyonunuzu ileriye yönelik olarak  şöyle  de yapabiliriz. Özal’ın  ANAP’ı  yerine  (1983) Demirel’in AP’si (1981)  iktidara gelebilirdi. 

SEÇİM  SİSTEMİ VE TEMSİL MEŞRUİYETİ AÇISINDAN DEMİREL 

Demirel’in   seçimlere ilişkin  tutumutürk sağının  genel özelliklerini taşır.  Kökeni Bayar-Menderes ikilisinin çoğunlukçu milli iradeciliğidir.  

Fakat artık devir  değişmişti. Demirel’in   bu düşünce tarzını  sınırlayan  önemle bir etmen vardı: 1961  Anayasası. Ve bu anayasaya göre yeniden  tanımlanmış  devlet  erkleri. Unutmayalım ki 1961 demokrasisi çoğulculuğu çok önemsemiş, anayasal güvence altına  almıştır. Sadece Anayasa  Mahkemesinin  kurulmuş olması  bile  muhalefete  bir çok imkanlar sunmuştur. 

1964’de  AP’nin bütün itirazlarına  rağmen  diğer bütün partilerin  işbirliği ile kabul edilen “Milli Bakiye sistemi”  çoğunlukçu  siyaset  mantığına  ağır bir darbe daha indirmişti.   Demirel bu  sistemi kaldırmak    niyetinde olduğunu  daha 1965 seçimleri  öncesinde  beyan  etmişti. AP  açısından Türkiye İşçi Partisi  en  tehlikeli  partiydi.  AP, TİP’in örgütünün   eksik  olduğu gerekçesiyle YSK’ya başvurdu. Seçim mevzuatına  göre  örgütlenmesini tamamlamayan parti seçime giremezdi. YSK  başvuruyu  reddetti. 

Buradan da anlaşılacağı üzere Demirel,  TİP’in parlamentoda temsilini  daha baştan engellemeye çalışmıştır. TİP  herhangi  bir parti değildi. Sınıf  temelinde Adalet Partisine  karşı  mücadele  ediyordu. 

Buna rağmen TİP,  siyasi  partiler kanunu, seçim kanunu ve AYM  güvencesi  altında  Meclise girmeyi başardı. TİP’nin  siyaset performansı Demirel’i  ve AP  grubunu  epey   tedirgin etti.  1965-1969  arasında. 

Demirel’in  amacı TİP ve benzeri  partilerin (Birlik Partisi dahil)   parlamentoya girmesini engellemekti. AP, rahat bir çoğunlukla  tek başına  iktidar  olmak istiyordu.   Sosyalist solun  temsilinden rahatsız oluyordu. 

Demirel, amacına kısmen ulaştı. Türk Anayasa Mahkemesi,  barajlıD’hondt getiren  seçim yasasının  baraj hükmünü iptal etti. Bu gerçekte kısmi  bir iptaldi. Seçim  yineD’hondt ile yapıldı. Ama barajsız. Bu da fiilen seçim bölgesi baraji  demekti. İktidar partisi (AP)  seçim öncesi başka  bir düzenleme  yapabilirdi. Ama buna teşebbüs etmedi.  

Demirel, yargı  kendini yasamanın  yerine koydu gibi argümanlarla mahkeme kararını eleştirdi. Aynı durumda Özal olsa hukukun arkasına   dolanacak   bütün    manevraları  yapardı. Yaptı da. ANAP iktidarı  dönemi  seçim  kanunu değişiklikleri ile tarihe  geçmiştir. Turgut Özal, Neredeyse %20 ile  tek başına  iktidarda kalmanın     yollarını  aramıştı. Demirel için iktidarda kalmak  kadar  meşruiyet de önemliydi. 

2002’den beri   iktidarda olan AKP’nin de temsil meşruiyeti -iktidar   bağını  artık  önemsemediğini söyleyebiliriz.  Bir karşılaştırma  yapmak gerekirse, Demirel, Menderes ve Özal’a göre,   duracağı yeri  doğru  tayin etmiş bir siyaset  adamıydı. Kendisine koyduğu sınır  temsil meşruiyetiydi.