1961 DEMOKRASİSİ DÖNEMİNİN BAŞAT SİYASİ AKTÖRÜ: DEMİREL
Bu yazımda 10 Ekim 1965’den 12 Mart 1971 muhtırasına kadar Süleyman Demirel’in siyaset serüvenine değinmek istiyorum. Türk siyasetinde Demirel’i 1971-1975 arasında başka rollerde görürüz. Yeniden başbakan olması ancak 1975’te gerçekleşecektir. Adalet Partisi , 1975-78 arasındaki Milliyetçi Cephe hükümetlerinde artık koalisyon ortağıdır. 1979-1980 arasında ise azınlık hükümeti kurmuştur. Bu nedenle Demirel’in iktidarı sınırlıdır. Koşullu başbakandır.
DEMİREL’İN ÖNÜNÜ AÇAN İKİ OLAY
Demirel’in siyasette iki şansı oldu. Biri 1964’de, diğeri 1993’te. Birincisinde Adalet Partisi Genel Başkanı emekli orgeneral Ragıp Gümüşpala İstanbul Lido Otel’de aniden öldü. Ortaköy’de. Gümüşpala İstanbul’a Senato 1/3 yenileme seçimleri nedeniyle gelmişti. O’nun ölümü parti başkanlığının boşalması demekti.
İkincisinde ise Özal öldü. Cumhurbaşkanlığı boşaldı. Hatırlanacağı üzere, 1989’da epey olaylı bir şekilde Çankaya’ya çıkmıştı. ANAP’ın oyları 1/5 e (%21.80) düşmüş olmasına rağmen kendi meclis grubuna dayanarak cumhurbaşkanı seçilmişti. O da uzun bir uçak yolculuğundan sonra aniden öldü. Her iki vakada da boşalan makamlar Demirel tarafından doldurulacaktı.
ADALET PARTİSİNİN İLK SEÇİM BAŞARISI : 1963 MAHALLİ İDARELER
Ragıp Gümüşpala’nın genel başkanlığı sırasında parti, genel yerel seçimlerde başarılı olmuş, CHP ikinci sıraya düşmüştü. Türkiye tarihinde belediye başkanlarının ilk defa genel oyla belirlendiği bu seçimde İstanbul’u gerçekte AP adayı kazanmıştı. AP adayı kamu görevinden zamanında çekilmeden aday olmuştu. Bu hukuki bir hataydı. Seçim hukukuna aykırıydı. CHP’nin İl Seçim Kurulu’na itirazı haklıydı. Hukuka uygundu. Ama seçim sonuçları ilan edildikten sonra Adalet Partisi adayının mazbatasının iptali siyasi etik açıdan doğru değildi. CHP bu nedenle seçmen nezdinde seçimi kazanmış adayın mazbatasını -bir ayak oyunu ile- elinden almış duruma düştü. İl Seçim Kurulu Belediye Başkanlığı mazbatasını seçimi ikinci bitiren CHP adayı Haşim İşcan’a verdi. İşçan tanınmış eski bir valiydi. Çok sevilen ve sayılan bir belediye başkanı oldu. Ama göreve getiriliş biçimi AP’lilerin sürekli gündemde tuttuğu bir konu oldu. O aslında seçilememişti.
1961 seçimlerinden sonra yapılan bu ilk genel yerel seçimde diğer illerde benzer sonuçlar alınmıştı. AP’nin en büyük parti olduğu, CHP’nin gerilediği daha bu ilk seçimde belli olmuştu. (1963)
1964 SENATO 1/3 YENİLEME SEÇİMİ
Bu seçimde de Adalet Partisinin Yeni Türkiye Partisi ve Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi aleyhine büyüdüğü belli oldu.(7 Haziran 1964) Parti Lideri Gümüşpala’nın Ortaköy Lido Otelinde ölümünden hemen sonra yapılan seçimlerde Adalet Partisi gene başarılı oldu. %50 civarında oy aldı. 1.38 milyon. Örgütten sorumlu genel başkan vekili Bilgiç, parti başkanlığına vekalet etmeye başladı. Adalet Partisi 31 senatör kazanırken, CHP 19 senatörlük sınırında kaldı. Seçim C grubu illerde yapılmıştı.
BİR KOALİSYON: 1965 SEÇİM HÜKÜMETİ
Demirel 1965’te İsmet Paşa karşısında diğer partilerin hepsini bir araya getirerek seçime gitti. Kendisi sadece AP’nin genel başkanıydı. Henüz parlamentoda bile değildi. Suat Hayri Ürgüplü başkanlığında hükümet aslında Demirel tarafından kurulmuştu. Bu bir seçim hükümeti olacaktı. Başbakan Ürgüplü Kayseri Senatörüydü. Eğer Demirel parlamento üyesi olsaydı. Hükümet Demirel başkanlığında kurulurdu. Milletvekili veya senatör olmadığından Koalisyonun en büyük partneri sıfatıyla Başbakan Yardımcılığına getirildi. 10 Ekim 1965’e kadar Türkiye CHP’nin dışarda bırakıldığı bu hükümet tarafından yönetildi. Seçimler Demirel’in zaferi ile sonuçlandı. Demirel Başbakan oldu. Aynı günlerde ben Anadoluhisarı Yenimahalle’de Defterdar Mehmet Bey İlkokulu’na başladım.
DEMİREL-CEMAL GÜRSEL İLİŞKİSİ
Demirel, Adalet Partisine genel başkan seçildikten sonra son derece itidalli bir politika izledi. Cumhurbaşkanı Cemal Gürsel’in güvenini kazandı. 1964 Kasımında (Kurultayda) partiye başkan seçilmesiyle Suat Hayri Ürgüplü hükümetinde parlamento dışından başbakan yardımcığına getirilmesi arasında çok fazla bir zaman geçmemişti.
Benim için çok önemli bir görsel Ürgüplü’nün Demirel’i Gürsel’e takdim edişidir. Bu genç mühendis pek yakında Türkiye’nin başbakanı olacaktır. 1965’te Adalet Partisi seçimi kazandığında Cemal Gürsel onu büyük bir iç rahatlığıyla başbakanlığa atayacaktır
Gürsel siyaseten epey çalkantılı geçen yıllardan sonra şundan emindi: O dar görüşlü “sabık” Demokratlardan biri değildi. Rövanş peşinde olmadığı belliydi. İktidar peşindeydi. Demokrat Partili seçmen tabanının 1957’de kaldığı yerden devam edeceği anlaşılmıştı. 50’lerde Menderes’in arkasında birleşen kitlenin istikrarlı bir şekilde çizgisini koruyacağı anlaşılmıştı. Türkiye’nin en geniş seçmen topluluğu anayasa oylamasından mahalli idareler seçimlerine kadar (1961-1963) nasıl davranacağını belli etmişti.
Demirel’in gençliği, hitabeti, mühendis zekası, Cemal Gürsel kimliğinde somutlaşan “devlet iktidarı” alanını dikkate alması olumlu yorumlandı. Bu kredi başbakanlıkkoltuğununa oturmasını kolaylaştırdı.
Demirel’in 27 Mayıs’ı, Senato’daki Milli Birlik Grubunu, ordudaki duyarlılıları dikkate alan tutumu, Gürsel’in hastalığı ve ABD’ye gönderilmesi sırasında daha da netleşti. Yeni cumhurbaşkanı seçiminde Demirel statüko ile uzlaşma yolunu tercih etti. Sunay’ı Çankaya’ya çıkarmak, aslında 27 Mayıs kadrolarını “sandık” karşısında nötralize etmek için bulunmuş akıllıca bir yoldu.
Demirel İsmet Paşa’nın da onayını alarak 12 Mart’a kadar kendine rahat çalışma imkanı sağlayacak olan Cevdet Sunay’ı Çankaya köşküne çıkardı.
1965 MİLLETVEKİLİ GENEL SEÇİMİ
1964 Kasımında yapılan AP Kurultayında gündem partiye yeni genel başkan seçimiydi. İnşaat Yüksek Mühendisi-Eski DSİ genel müdürü -Süleyman Demirel Sadettin Bilgiç karşısında açık ara seçimi kazandı. Zayıf başka adaylar da vardı. Ord. Prof. Ali Fuat Başgil ve Tekin Arıburun. Arıburun, 27 Mayısçıların görevden aldığı DP’ye yakın Hava Kuvvetleri Komutanı idi. Süleyman Demirel rakiplerini ezdi geçti. Demirel’e siyasi hayatının ilerleyen dönemlerinde Prof.Aydın Yalçın, Prof. Orhan Oğuz ve Kamran İnan da rakip oldular. Ama karşısında bir varlık gösteremediler.
1964 Kongresinin sonucu hiç şaşırtıcı değildi. 1965 seçimleri içinde aynı şeyi söyleyebiliriz. Nasıl Özal 1983 seçimlerini kazanmışsa, Demirel de 1965’i öyle kazandı. Demirel’in üstünlüğü şuradaydı. Örgütlü sermaye, büyük burjuvazi, ABD onu destekliyordu. 80’lerde Özal’ı desteklediği gibi.
Daha önemlisi, Kongrede performansı ile rakibi Bilgiç karşısında açık ara üstündü. Delegeleri etkiledi. Partiyi iktidara getirecek bir önder profili çizdi. Diğer aday milliyetçi mukaddesatçıların adayı olarak takdim ediliyordu. Sadettin Bilgiç, teşkilatçıydı ama tutuktu. Demirel’in dinamizmi karşısında yenilmeye mahkumdu.
MİLLİ BAKİYE SİSTEMİ VE AP İKTİDARI (1965)
1965’te, Milli Bakiye sistemi (ulusal artık)küçük partilerin parlamentoya girmesine yaradı. Türkiye İşçi Partisi, Yeni Türkiye Partisi, Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi, Millet Partisi aldıkları oylarla orantılı bir sekilde Mecliste temsil edilme olanağı buldular. Bu küçük partiler birbirine yakın sayıda milletvekili çıkardılar. Çıkarılan milletvekilliklerinin çoğu milli bakiye bölgesindendi. AP 240, CHP 134, MP 31, YTP 19, TİP 14, CKMP 11 milletvekili çıkardı. İlk iki partinin oy oranı AP %52, CHP %28 idi. Adalet Partisi 226’nın üstünde bir temsille (hükümetin güvenoyu almasını sağlanan asgari sayıdır) tek başına hükümeti kuracak çoğunluğa erişmiş oldu.
1965 seçimlerinde alınan sonuç - uygulanan seçim sisteminin dezavantajlarına rağmen- Demirel için büyük başarı idi. Menderes’in mirası ona kalmıştı. Oy oranı da artmıştı. Gençti. Dinamikti. Sağda diğer partileri açık ara geride bırakmıştı. 12 Eylül’e kadar sağ popülizmin başat siyasi aktörü artık Demirel olacaktı.
DEMİREL’İN İLK SEÇİM BAŞARISININ ANLAMI
Adalet Partisi Demirel genel başkan olduktan sonra katıldığı ilk seçimlerde büyük bir ekseriyetle tek başına iktidar olmuştur. Bu başarı Demirel’in siyasi hayatında çok önemli bir eşiği atlaması anlamına gelir.
Bir AP zaferinin çok yakın olduğunu kanıtlayan iki somut belirti zaten ortaya çıkmıştı. 1963 mahalli idareler seçimleri ve 1964 Senato 1/3 yenileme seçimleri. AP sürekli yükselişteydi. Demirel’in genel başkanlığı partiyi şahlandırdı. Tek başına iktidara getirdi.
1966 SENATO1/3 YENİLEME SEÇİMİ ÜZERİNE
1965 seçimleri öncesinde (1964’te) AP dışındaki bütün partilerin işbirliği ile seçim sistemi değiştirilmişti. Nispi temsilin bir versiyonu olan D’Hondt sistemi kaldırıldı. Milli Bakiye sistemine geçilmişti. 1966 Cumhuriyet Senatosu 1/3 yenileme seçimleri de bu yöntemle yapıldı.
1961 Anayasası yapılırken, kurucu irade Cumhuriyet Senatosuna özel önem vermişti. Senato bir elit (seçkinler) meclisi olacaktı. Milllet Meclisini denetleyecekti. Senato bir suhulet, denge, itidal meclisi, bir üst kamara olarak düşünülmüştü. Bu model pek başarılı olmadı. Anayasa koyucu güzel bir düşünceyle Senato kompozisyonunu sürekli yenileyen bir usul öngörmüştü. Senato’nun seçimli üyeleri (150 üye) üç gruba ayrılacaktı: A, B, C grubu iller. Ve sırasıyla iki yılda bir senato üçte bir yenilenecekti 1966’da B grubu illeri yenilendi. 1961’de yapılan ilk seçimde basit çoğunluk sistemi uygulanmıştı. Bu sayede Adalet Partisi Türkiye genelinde daha az oy almasına rağmen daha çok senatör çıkarmıştı. 7 Haziran 1964 seçimleri C grubu illerinde yapıldı. Bu seçimlerde 17 Nisan 1964’de yapılan değişiklik ile nispi temsil sistemi uygulandı.
1966’da Senato seçimlerinde milli bakiye uygulanmasına rağmen AP gene en başarılı partiydi. Bu seçimde beni en çok ilgilendiren Ziraat Yüksek Mühendisi Fatma Hikmet İşmen’inKocaeli’den senatör (TİP listesinden bağımsız) seçilmesiydi. TİP, seçim yapılan illerde 116.375 oy almıştı. (%3.8) Bu oylar Kocaeli vilayetine devredilerek İşmen senatör seçilmişti.
CHP yine yerinde sayıyordu. %29. 12 Mart ara rejimi nedeniyle Senato seçimleri gecikti. B grubu illerine sıra gelmedi. Bu nedenle İşmen 1975’e kadar Senato’da kaldı. TİP kapatılmış olmasına rağmen.
1968 MAHALLİ İDARELER SEÇİMLERİ (BELEDİYE VE İL GENEL MECLİSİ)
CHP bu seçimlerde gerilemeye devam etti. 1966’da yapılan 18. Kurultay’dan itibaren yükselen Ortanın Solu tartışması Feyzioğlu’nun tutucu Atatürkçülük yorumunun partiden kopması ile sonuçlandı.
1968 seçimlerinde beni ilgilendiren iki şey vardır: Birincisi Op.Dr. Fahri Atabey’in (Bebek Davası sanıklarından) Adalet Partisinden İstanbul Belediye Başkanı seçilmesidir. Dr.Atabey, Zeynep Kamil Hastanesinin başhekimiydi. Beni kişisel olarak ilgilendiren doğum kağıdımda Başhekim sıfatıyla onun imzasının olmasıdır.
İkinci husus ise, Belediye Meclisi seçiminde CHP’nin itirazı üzerine 14 ilçede AP’lilerin üyeliklerinin iptalidir. Bu nedenle CHP Belediye Meclisinde çoğunluk grubu olmuş ve TİP de ikinci sıraya yükselmiştir. Bunu öğrenince doğrusu şaşırdım. Bu işin nasıl gerçekleştiğini tam olarak tetkik edecek zamanım olmadı. Ama çok merak ediyorum. Araştıracağım. Yani AP İstanbul’da belediye başkanlığını kazandı ama belediye meclisinde çoğunluğu sağlayamadı.
Bir de şunu hatırlamakta yarar var: O zamanlar İstanbul’da büyükşehir belediyesi yoktu. 1984’te kuruldu. Ve belediyenin sınırları vilayet sınırları ile örtüşmüyordu. Vilayetin tamamını kapsayan mahalli idare İl Genel Meclisi idi. İstanbul Belediyesi dışında bir çok küçük belde belediyeleri vardı.
Atabey’in belediye başkanı seçilmesinin önemi Yassıada’da yargılanmış ve beraat etmişti. Menderes’e yakın olmuş bir hekimdi. Kadın Doğum uzmanı idi. İstanbul seçmeni onu belediye başkanı seçti. Bu seçimde CHP’nin adayı Orhan Eyüboğlu idi. O seçilemedi. Bu sonuç, 1950’den beri DP’yi destekleyen İstanbul’un 27 Mayıs’a rağmen aynı çizgiyi devam ettirdiğini gösterir.
1969 MİLLETVEKİLİ GENEL SEÇİMLERİ
Bu seçime ilişkin söylenecek ön önemli şey herhalde sandığa ilginin azalmasıdır. Demirel’in Adalet Partisi seçimi gene önde bitirmiştir. Burada anılması gereken nokta seçim sisteminin değişmiş olduğu gerçeğidir. Bu seçimlerde Anayasa Mahkemesi barajlı D’hondt sistemini iptal ettiğinden 12 Eylül’e kadar bütün seçimler barajsız dhont ile yapıldı. 1983’ten sonra yapılan seçimlerde baraj uygulandı. 1969’da CHP seçmenin bir kısmı Feyzioğlu’nun Güven Partisine- Atatürkçülüğün solculuk olamayacağı mülahazası ile-oy verdi. Adalet Partisinin seçimi kazanması kolaylaştı. Demirel, muhafazakarlığı ve anti-komünizmi arkasına alarak kolay bir seçim başarısı elde etti.
1969’da milletvekili dağılımı şöyleydi: Adalet Partisi 256 (tek başına iktidar), CHP 143, Feyzioğlu’nun Güven Partisi 15, Birlik Partisi 8 (Alevilere hitap eden bir parti ), TİP 2 (Mehmet Ali Aybar ve Rıza Kuas) MHP 1 (Sadece Türkeş) ve önemli bir olay: Necmettin Erbakan Konya’dan bağımsız milletvekili olarak Meclise girdi.
Bu seçimlerde TBP, 254.000 oyla sekiz milletvekilliği kazanırken, TİP 243.000 oyla Meclise sadece iki üye gönderebildi.
ESKİ DEMOKRATLAR MESELESİ
Demirel devrik Demokrat Parti’nin siyasi mirasına konmuştu. Bu herkesin malumu idi. Bayar Kayseri Cezaevinde iken kendisini ziyarete gitmişti. İlerde bunu bir icazete dönüştürmek niyetinde olduğu belliydi.
Demirel DP pastasını başka siyaset adamları, başka partiler, hatta eski DP’liler ile paylaşmak istemiyordu. Davranışları bunu gösteriyordu. Bunda çeşitli manevralarla başarılı olduğu söylenebilir.
DP’lilerin tahliye, af ve siyasi haklarının iadesi konusunda İsmet Paşa samimiyetle affa önderlik etmek isterken, Demirel, orduyu, ordu içindeki bazı fraksiyonları bir engel olarak göstermiştir. Daima işi ağırdan almayı yeğlemiştir. Eski DP’li seçkinlerin siyaset alanı dışında kalmalarından azami yararlanmıştır. İlerde Özal’ın kendisine yapacağı gibi.
Sanırım Bayar, Demirel’in bu siyaset kurnazlığını gayet iyi farketti. Bir süre sonra Demirel’den vazgeçti. Ona karşı bir pozisyon aldı. Zaten DP’liler 60’ların ortasından itibaren cezaevinde değillerdi. Sadece kamu haklarından kısıtlı idiler.
Bir süre sonra Demirel’i samimiyetsiz bulan bir kısım eski DP’li eski Demokratlar Klübünü kurdular. Klübün adı Bizim Ev’di. Bu anti-Demirel blok anlamına geliyordu. Bayarla birlikte hareket ettiler. Bayar’ın kızı Nilüfer Gürsoy, Samet Ağaoğlu’nun eşi Neriman Ağaoğlu AP’den milletvekili seçilmişlerdi. Demirel’in tutumu nedeniyle partiden istifa ettiler. Bu grup Demokratik Parti ile olumlu ilişkiler kuracaktı.
Bayar’ın Demirelle bu soğuk-mesafeli ilişkisi 1975’te Milliyetçi Cephe kurulana kadar devam etti. Buzların çözülmesini sağlayan Bayar’ın Demokratik Partililere “Süleyman’a yardımcı olun” talimatı oldu. Bu sağda çok önemli bir karardı. Demirel’in sağı toparlayarak iktidara gelmesini sağlayan Bayar’ın bu sözlerle başlattığı süreç oldu. Demokratik Parti sonunda çözüldü. Dağıldı.
Ama benim kanaatim, Bayar’ın Demirel hakkındaki görüşü hiçbir zaman tam müspet olmadı. Ondan “bizim su müdürü (DSİ) diye söz ederdi. Sadakatinden her zaman şüpheliydi. Demirel’in siyasi manevraları dikkate alındığında Bayar haklıydı. Buna rağmen merkez sağı Demirel etrafında birleştiren gene Bayar’ın tarihi kararı oldu. Burada temel saik iktidarı CHP’ye vermemekti.
SEÇİMLERDE ADALET PARTİSİ’NİN CAZİBE MERKEZİ OLMASI
1965 seçimlerinde Demirel 1961’de dağılan Demokrat Parti tabanını büyük ölçüde bir araya getirdi. YTP, CKMP, ve MP’nin küçülmesinin neden sağda yeni bir önderin doğuşudur: Süleyman Demirel.
1969’dan sonra bu durumu değiştiren bazı gelişmeler olacaktı. Ama Demirel’in AP’si sağda öncü konumunu hiçbir zaman kaybetmedi.
1970’lerde o zamana kadar AP’de temsil edilen taşra sermayesi ve din duyarlılığı partiden uzaklaştı. Kendi örgütlerini kurdu. Bu gelişme AP’nin 1973 seçimini ikinci bitirmesine neden oldu. Ama Demirel sağ kanatta cazibe merkezi olma becerisini 1977 seçimde yine gösterecekti. Demokratik Parti dağıldı. MSP küçüldü. Güven Partisi tabela partisine dönüştü. 12 Eylül 1980’de Adalet Partisi genel seçim yapılsa iktidara gelebilecek bir partiydi.
Eğer 12 Eylül olmasaydı, Demirel’in 1965 başarısını 1981’de göstermesi mümkündü. Ecevit’in başbakanlıktan istifa ettiği 1979 ara seçimleri bunu gösteriyor. 1970’lerin başında büyük bir ivme kazanan CHP, 1978 başında geniş bir koalisyon hükümeti kurmayı tecrübe etti. Demirel’in İkinci Milliyetçi Cephe Hükümetini devirerek. 22 aylık bu tecrübe derin bir hayal kırıklığı ve ağır bir seçim yenilgisi ile sona erdi. Sağda ibre yine Demirel’e dönmüştü. Eğer 1979 ara seçimi erken bir genel seçim olsaydı. Demirel tek başına iktidaragelebilirdi. Projeksiyonunuzu ileriye yönelik olarak şöyle de yapabiliriz. Özal’ın ANAP’ı yerine (1983) Demirel’in AP’si (1981) iktidara gelebilirdi.
SEÇİM SİSTEMİ VE TEMSİL MEŞRUİYETİ AÇISINDAN DEMİREL
Demirel’in seçimlere ilişkin tutumutürk sağının genel özelliklerini taşır. Kökeni Bayar-Menderes ikilisinin çoğunlukçu milli iradeciliğidir.
Fakat artık devir değişmişti. Demirel’in bu düşünce tarzını sınırlayan önemle bir etmen vardı: 1961 Anayasası. Ve bu anayasaya göre yeniden tanımlanmış devlet erkleri. Unutmayalım ki 1961 demokrasisi çoğulculuğu çok önemsemiş, anayasal güvence altına almıştır. Sadece Anayasa Mahkemesinin kurulmuş olması bile muhalefete bir çok imkanlar sunmuştur.
1964’de AP’nin bütün itirazlarına rağmen diğer bütün partilerin işbirliği ile kabul edilen “Milli Bakiye sistemi” çoğunlukçu siyaset mantığına ağır bir darbe daha indirmişti. Demirel bu sistemi kaldırmak niyetinde olduğunu daha 1965 seçimleri öncesinde beyan etmişti. AP açısından Türkiye İşçi Partisi en tehlikeli partiydi. AP, TİP’in örgütünün eksik olduğu gerekçesiyle YSK’ya başvurdu. Seçim mevzuatına göre örgütlenmesini tamamlamayan parti seçime giremezdi. YSK başvuruyu reddetti.
Buradan da anlaşılacağı üzere Demirel, TİP’in parlamentoda temsilini daha baştan engellemeye çalışmıştır. TİP herhangi bir parti değildi. Sınıf temelinde Adalet Partisine karşı mücadele ediyordu.
Buna rağmen TİP, siyasi partiler kanunu, seçim kanunu ve AYM güvencesi altında Meclise girmeyi başardı. TİP’nin siyaset performansı Demirel’i ve AP grubunu epey tedirgin etti. 1965-1969 arasında.
Demirel’in amacı TİP ve benzeri partilerin (Birlik Partisi dahil) parlamentoya girmesini engellemekti. AP, rahat bir çoğunlukla tek başına iktidar olmak istiyordu. Sosyalist solun temsilinden rahatsız oluyordu.
Demirel, amacına kısmen ulaştı. Türk Anayasa Mahkemesi, barajlıD’hondt getiren seçim yasasının baraj hükmünü iptal etti. Bu gerçekte kısmi bir iptaldi. Seçim yineD’hondt ile yapıldı. Ama barajsız. Bu da fiilen seçim bölgesi baraji demekti. İktidar partisi (AP) seçim öncesi başka bir düzenleme yapabilirdi. Ama buna teşebbüs etmedi.
Demirel, yargı kendini yasamanın yerine koydu gibi argümanlarla mahkeme kararını eleştirdi. Aynı durumda Özal olsa hukukun arkasına dolanacak bütün manevraları yapardı. Yaptı da. ANAP iktidarı dönemi seçim kanunu değişiklikleri ile tarihe geçmiştir. Turgut Özal, Neredeyse %20 ile tek başına iktidarda kalmanın yollarını aramıştı. Demirel için iktidarda kalmak kadar meşruiyet de önemliydi.
2002’den beri iktidarda olan AKP’nin de temsil meşruiyeti -iktidar bağını artık önemsemediğini söyleyebiliriz. Bir karşılaştırma yapmak gerekirse, Demirel, Menderes ve Özal’a göre, duracağı yeri doğru tayin etmiş bir siyaset adamıydı. Kendisine koyduğu sınır temsil meşruiyetiydi.
Çok Okunanlar

7 büyükşehirde yapılan genel seçim anketinde çarpıcı sonuçlar

BEDAŞ İstanbul'da bugün elektrik kesintisi yaşanacak ilçeleri sıraladı

Kılıçdaroğlu’nun 'PKK' mesajına AKP'ye yakın isimlerden destek

Bölücü örgüt PKK kongre kararlarını ne zaman açıklayacak?

Çanakkale’de 8 cana sebep olan kazanın raporu ortaya çıktı

11 Mayıs Pazar günlük burç yorumları: Bugün aşkta sürpriz var mı?

İktidarın 'Terörsüz Türkiye' dediği sürecin amacı ne?

Memur alımına yaş sınırı geliyor!

O Ses Türkiye final heyecanı! 2025 O Ses Türkiye finalistleri kim?

KFC ve Pizza Hut Türkiye’ye geri dönüyor