Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
ve ve
ve ve
ve ve
Temizle
Euro
Arrow
36,2401
Dolar
Arrow
34,4862
İngiliz Sterlini
Arrow
43,5545
Altın
Arrow
2962,0000
BIST
Arrow
9.549

Süleyman Demirel’in siyaset öncesi kariyerinin anlamı

DEMİREL’İ NEDEN YAZDIM ?

Uzun zamandır bir Süleyman Demirel  yazısı   yazmayı düşüyordum. Tanıl Bora’nın  başarılı Demirel biyografisi ve  üç  doktora  tezi beni Türk siyasetine  yarım asır  süreyle damgasını  vuran Demirel üzerine yazmaya teşvik etti.  İncelediğim doktora tezleri  şunlardır: Murat Arslan, Süleyman Demirel: A political biography, Ayşegül Komsuoğlu, Siyasal liderlik  ve Süleyman Demirel örneği, Zeynep Çağlıyan İçener, ideas and praxis of Süleyman Demirel.  Hemen  belirteyim ki bu yazımda Demirel’in hayatı   sadece  siyaset  öncesi  mühendislik  kariyeri ekseninde  ele alınacaktır. Başbakan Demirel ve cumhurbaşkanı Demirel’i   iki   makalede  ayrı ayrı  ele almayı  düşünüyorum. 

İLKOKUL VE ORTAOKUL YILLARI 

Süleyman Demirel, Isparta’nın, Atabey  ilçesine bağlı İslamköy’de doğduğunda cumhuriyet daha  bir yaşında idi. Altında hayvanların  barındığı tek  derslikli ilkokulda öğrenimine  başladı. Öğretmeni  Sadık Doğan-ondan- en önde oturan  ve vücuduna göre  büyükçe başı  ile dikkat çeken zeki, çalışkan, çocuk olarak  söz ediyor. Çocuk oyunlarına  pek itibar etmeyen, kavgalara girmeyen  bir çocuk Dolaksızoğlu Süleyman Sami.  Köy Isparta il merkezine 21, ilçe merkezine 3 km  uzaktaydı.  İlçe merkezinde ortaokul  yoktu. Isparta’da vardı. Bu da köyden epey uzakta bir yerde okumak anlamına geliyordu. Kalabilecek bir yer yoktu.  Babası İstiklal savaşı  gazisi Yahya Çavuş’un kiraladığı evde annanesinin  himayesinde dayısının oğlu ile birlikte ortaokula   devam etti. 

CUMHURİYETİN PARASIZ YATILI OKULLARI 

Erken cumhuriyet döneminden  yakın zamanlara  kadar-Anadolu çocukları için- devlette  kariyer yapmanın  yolu,   parasız  yatılı  sınavını kazanmaktı. Bu aynı zamanda  iyi bir eğitim alarak  yüksek öğrenim  kapısını aralamak  anlamına gelirdi. 

Ortaokul müdürü Hilmi Dilmen’in teşviki ile parasız  yatılı  sınavına girdi. Sınavı kazanan dört öğrenciden biriydi. Onları 1936’da tamamlanan ve başvekil İsmet Paşa  tarafından açılışı yapılan  tren istasyonundan  törenle  uğurladılar. 

Başta gönderildikleri okul Muğladaydı. 3 ay sonra gelen müfettiş çocukların yatakhane koşullarını yetersiz buldu. Demirel’in de içinde bulunduğu bir grubu Afyon Lisesi’ne gönderdi.  Afyon Lisesi  çok iyi  bir  okuldu. 10 cumhurbaşkanımız Sezer de o okulun  mezunudur. Yüksek Mühendis Mektebini  leyli meccani (parasız yatılı devlet burslusu) olarak kazandı. Bir süre makine  mühendisliği şubesinde okudu. Sonra İnşaata geçti. 

Standart  üniversite öğrencisi sosyalleşmelerine pek itibar  etmiyordu. Beyoğlu’na eğlenmeye  gitmiyor,  kağıt oyunlarına katılmıyordu. Haftada üç gün Berlitz dil kursuna gidiyordu. Kendi beyanına bakılırsa, Hasan Ali Yücel’in öncülük ettiği Batı Klasikleri çevirilerinin  pek çoğunu  kütüphanede okumuştu. Demirel’in öğrenci iken bu 691 çeviriden bir kısmını bile okuması Türk Aydınlanma devriminin  başarısına  işaret eder. 1948’de daha mezun  olmadan  Nazmiye Şener ile evlendirildi. 

KAMU HİZMETİNE GİRİŞ 

Demirel  mezuniyetinden  sonra, İstanbul Sular idaresinde (İSİ/ İSKi değil) bir süre çalışmış,  sonra devlet burslusu olarak tahsil gördüğünden Elektrik İşleri Etüt İdaresinde  istihdam  edilmiş. Bu daire kariyerinin başlangıç  noktası. 1949  baharında Gediz Havzasının  su kaynaklarının düzenlemesi projesinde ilk kez ABD’li mühendislerle birlikte çalışma imkanı bulmuştur. CHP iktidarının sonuna  doğru.  Aynı yılın  sonbaharında Enerji  ve su kaynakları eğitimi görmek üzere,  küçük bir ABD  bursu ile Bureeau of Reclaimation  nezdinde ABD’de görevlendirildi. 1949-1950.  Emsallerinden önemli bir üstünlüğü  İngilizce bilmesiydi. Gediz  projesi sürecinde Amerikalılarla temasta başarılı olması ilk gidişinde  anahtar rol oynamıştı.  

DEMİREL’İN ABD’YE GÖNDERİLMESİ 

Demirel   ABD’ye ilk kez  DP iktidara  gelmeden gitmişti.  Gediz havzası sularını ıslah etme (amenajman)  programı çerçevesinde CEA bursu  ve görevlendirme ile ilk kez ABD’ye gittiğinde yıl 1949 idi.   İktidarda  CHP vardı. Hükümetin resmi politikası,  yeni dünya düzeninde, ABD  öncülüğündeki “hür dünyada” yer almaktı. 

Çok partili seçimler yapılmış, Missouri  uçak gemisi  İstanbul’a gelmişti. Büyükelçimiz Münir Ertegün’ün cenazesini getirmek resmi gerekçesiyle.   Türkiye’nin  safı belli olmuştu: Sovyet Rusya’nın karşısında cephe. Bu arada  Demirel, İTÜ’den yeni  mezun olmuş, parlak  bir mühendistir. ABD’ye ilk gidişinde   bursunun  yetersiz  oluşu ( ( 8 USD/günlük ) nedeniyle-yeni evlendiği- eşi Nazmiye’yi  götürememişti yanında. Demirel ABD’ye görevlendirme ile giden ilk mühendistir  bunu da belirtelim.  Bu ilk gidiş, genç yüksek inşaat mühendisi   Demirel üzerinde kalıcı  etkiler bırakacaktır. Dünya görüşü ve  siyasi yönelimleri açısından. 

Burada,  Arizona, Nevada, Denver ofislerinde   bir yıl  çalışmış, “hür dünyanın “ mühendislerinin  yanında  büyük sulama ve elektrik üretimi  projelerinin  hayata geçirilmesini  görmüştür.  Bu ilk gidişinde ABD’de bir yıl kalıyor.  Dönüşünde Seyhan Baraji proje müdürü oluyor. 1954’te Barajlar Dairesi  Başkanlığına atanıyor. 

ABD’YE İKİNCİ GİDİŞİ   

Demirel, ABD’ye ikinci defa gittiğinde  DP’nin  gözde bir bürokratıdır.  Fulbright   bursuyla (Başkan Eisenhower dönemi) ABD’de  bulunmuştur.  New York, Washington, Boston ve San Fransisco ‘da  bu kez de  bir yıl bulunmuştur. Bu defa  yanında eşi Nazmiye Hanım da vardır. Demirel’in ABD’de gördüğü  ve kendisini  çok ilgilendiren  şeyler   şunlardı:  bilim, teknoloji, büyük  bayındırlık yatırımları,  bireyin hak ve özgürlüklerine  dayalı  bir  toplumsal düzen ve  teşebbüs-ü şahsi. 

Demirel bu değerleri  benimseyerek  ülkesine  döndü. Ona göre  bu  değerler  ayrı zamanda  kalkınmayı sağlayacak  temel motivasyonlardı. Demirel’in sıklıkla  telaffuz ettiği   hür teşebbüs sözünün  arka  planı budur. Buna soğuk   savaş  ve antikomünizm eklenecek zaman içinde. 

DEMİREL’İN YAŞAM TARZINDA DEĞİŞİKLİK 

Demirel’in  yaşam tarzında muhafazakarlık,  örfe bağlılık  düzeyindedir.  Bunun  ötesinde tercihi Batılı  gibi  yaşamaktır. Batı  onun için  özellikle ABD’de gördüğü günlük  yaşam ve tüketim  örüntüleri (pattern)  anlamına gelir.  

SD  antentli   yaptırılmış gömlek manşetleri,   kaliteli viski markaları, Havana purosu,  Gitanes sigara,  Fransız  fötr şapka  tercihleri  önemli ipuçları  sağlar. Bayram  namazlarında İslamköylü hemşehrileriyle  dizüstü oturmak ve  safa girmek bir çelişki yaratmaz.  

ABD’den döndükten sonra Bayındırlık Bakanı’nın  önerisi ile  DSİ genel müdürlüğüne atanır. Henüz 31 yaşındadır. Çok  genç bulunur, karşı çıkanlar  olur. Muhalefet  edenleri tek tek dolaşarak  ikna eder.  

Ankara’da genç genel müdür  Süleyman Demirel,  eşi ilkokul ve  Kız sanat enstitüsü mezunu  Nazmiye  Hanım ile birlikte Karpiç, sinema,  tiyatro, konser, vals, dans gibi  etkinliklerin  müdavimidirler artık.  Papyon takmaya başlar; onun desteğiyle, taşradan  merkez elitine   başarılı bir mobilizasyon örneği  oluştururlar. Bu köyden çıkmış bir çiftin cumhuriyet eliti içinde yer alma  hamlesidir. 

Bu hızlı yükselişi mason locasına bağlayanlar vardır.  Bence  tam tersi olma ihtimali daha yüksek. Zeki, başarılı, Amerika görmüş, genç DSİ genel  müdürü locanın dikkatini çekmiş olmalı. 

Nazmiye Hanım da giyim, kuşam ve gündelik hayata dair   tutumu ile  hiç   muhafazakar bir görünüm çizmez. Çevreye uyum sağlama  ve kendilerini kabul ettirme  konusunda  başarılıdırlar. 

DEMOKRAT PARTİ ÖNDERLERİNİN DESTEĞİ 

Demirel’in  parlak mühendislik kariyeri  ilerdeki siyasi  hayatının  belirleyicisi olacaktır.  Başta Başvekil Adnan Menderes olmak üzere, Kemal Zeytinoğlu,  Münif İslamoğlu, Tevfik ileri gibi  DP   siyasi eliti  tarafından,  altın çocuk  olarak  benimsenmiş, desteklenmiş ve  kollanmıştır. Bu kişiler dönemin başbakanı, bayındırlık ve  ulaştırma    bakanlarıdır.  

1956’da  Seyhan Baraji açılışında Menderes  konuşmayı ona bırakıyor. Demirel’in binlerce kişiye ilk hitabı  bu.  Ama arkasında cumhurbaşkanı  Bayar ve  Başvekil Menderes var. Buradan devrin iktidarının  bu genç genel müdüre güveninin derecesi  anlaşılıyor. 

Menderes,  Demirel’in  bakanlar kuruluna verdiği  bir brifingten çıktıkdan sonra  “bu gence  dikkat ediniz, geleceğin başvekilidir”  ifadesini kullanırken ,  Tevfik İleri, Münif   İslamoğlu’na “doktor  bu  adam  elektronik beyin gibi”  sözleri ile övmekte, Füruzan Tekil, -Şevket Süreyya Aydemir’e nazire olarak- asıl suyu  arayan adam  budur- demektedir. 

BANA GÖRE DEMİREL’İN MASONLUĞU 

Demirel’in masonluk hikayesinin başlangıç noktası bence DSİ  genel  müdürlüğü ile örtüşmüş olmalıdır. Bu benim tahminim. Bütün dünyada olduğu gibi Türkiye’de de masonluk siyasi ve iktisadi  güç elde etme  odaklıdır. Üyeler, örgüt üyeliğinden  yararlanırlar, kollanırlar. Örgüt de, üyelerinin itibarı üzerinden  gücünü  pekiştirir. 

Masonluk  mahfeli,  yetenekli, zeki beşeri kaynakları devşirir: Yüksek İnşaat Mühendisi Süleyman Sami Demirel gibi. Demirel açısından  masonluk güç  kazanma, yukarı  doğru  mobilizasyonun  bir aracı  olmuştur. İslamcı literatürde sıklıkla  yinelenen siyonizme hizmet ile  bir ilgisi  yoktur. Demirel ikinci  ABD dönüşü sonrası Mason  locasından davet almış olmalı  diye düşünüyorum. 

DİN VE TARİKAT İLİŞKİLERİ 

Demirel, , Isparta’nın Barla  köyünde sürgünde  olan  Said Nursi’nin öğrencilerinden-ilkokul öğrencisi iken-Kuran-ı Kerim  dersi aldı.  İslamköy’de nur talebelerinin  risale-i nur istinsah ettiği de biliniyor.  Nurcuların  30’lardaki çalışma biçimi  zaten bu. Demirel bunu  1955’e kadar gizlemiş, bir  gizli ajandası olduğundan değil. Devlet kariyerinde  bir nakısa yaratmasın diye.  Kuran  dersi alması da gayet normal. Anadolu Müslüman  muhafazarlığının    bir gereği bu.  

Demirel’in siyasete girdikten sonra da dinci çevrelerle çok sıkı bir ilişkisi olmamıştır. Bu  çevrelerden  kısmen yararlanmış,  birkaç kişiyi milletvekili yaparak  temsil imkanı sağlamış, seçimlerde desteklerini  almıştır.  Bu konudaki tutumunu Bayar, Menderes ikilisine benzetebiliriz. Tarikat  ileri  gelenlerine parti ve devlette  önemli mevkiler verilmemiştir. Kırmızı çizgi bu olmuştur.  İTÜ’de öğrenci  iken, Turgut Özal ve Necmettin Erbakan’ın İskenderpaşa Dergahı ile sıkı ilişkileri  varken, Demirel’in ilişkisi mesafeli bir tanışıklık düzeyinde  kalmıştır. Abdülaziz Bekkine ve Mehmet Zahit Koktu ile de yakın olmamıştır. Siyasete atıldıktan sonra da, bu çevrelerin kendisine  koyduğu sınırlar içinde  yaklaşmalarına müsaade etmiştir. MC hükümetleri devrine kadar. 

27 MAYIS VE DEMİREL 

Demirel, 27 Mayıs 1960 ihtilalinde İspanya Madrit’tedir. Suat Hayri Ürgüplü de orada  büyükelçidir.  Sadece  dört yıl sonra Ürgüplü kabinesinde başbakan  yardımcısı,  beş yıl sonra  başbakandır.  Askerliğini henüz yapmamıştır. DP iktidarı  döneminde  Bakanlar Kurulu  kararı ile sevk  tehirlidir. İhtilal  hükümeti yetkilileri-asker kaçağı muamelesiyle- onu gözaltına almak isterler. Oysa ki bir yedek subay adayının askeri   mahkemeye sev edilmesi gerekir. Sonrasında  içinde  Fahri Özdilek,   Alparslan Türkeşin de  bulunduğu  çeşitli  tavassut  senaryoları vardır.  Ben  bunlara “mason biraderler”   locasını da eklemek isterim.  Sonunda  Demirel, askere alınır. Ordonat  sınıfı (Ordu donatım) yedek subay  eğitiminden sonra, asteğmen  rütbesi ve  bakanlığın tensibi ile Devlet Planlama Teşkilatında  görevlendirilir. 

Demirel’in  terhis olduktan  sonra, Ankara’da ODTÜ kampüsü inşaatı ihalesini alan Morrison  firmasının  temsilciliğini  yürüttüğü malumdur. Kayınpederi ve  kardeşleriyle  müteahhitlik işlerine  girmiştir.  Sol  literatürde  Morrisoncu Süleyman diye eleştirilmesinin   nedeni budur.  Ayrıca ODTÜ mühendislik fakültesinde  öğretim görevlisi olarak su mühendisliği  dersleri de vermiştir

ADALET PARTİSİNE GİRİŞİ 

Demirel askerde  iken Adalet Partisi, Ragıp Gümüşpala önderliğinde kurulmuştu.  Demirel  30 Kasım 1962’de  yapılan  Birinci  Kongrede  genel idare  kuruluna  en yüksek oyla  seçilen üye oldu.  Teşkilat işlerinden sorumlu genel başkan yardımcılığına getirildi. Celal Bayar’ın  22 Mart 1963’te  tahliye  edilmesinden sonra  kendisine  geçmiş olsun ziyaretine giden GİK  heyetinde bulundu. 

Parti  kurucu  genel  başkanı Gümüşpala’nın İstanbul Ortaköy  Lido tesislerinde  ani-bana göre aynı zamanda kuşkulu  -ölümü sonrasında 29 Kasım 1964’te gerçekleştirilen  olağanüstü Kongre’de, 1697 delegeden 1072’sinin oyunu alarak  Adalet Partisi  genel başkanlığına seçildi. Bu sonuçta İstanbul burjuvazisinin, basının  amiral  gemisi Hürrriyet  Gazetesinin ve  Başkan Yardımcısı  Johnsonla -1962’de-   birlikte çekilmiş  bir fotoğrafın katkısı  büyük sanırım. En ciddi  rakibi Dr. Sadettin Bilgiç 522  oy alırken,  27 Mayısçıların  azlettiği  Hava Kuvvetleri komutanı ve geleceğin senato başkanı Tekin Arıburun 39,  1961 cumhurbaşkanlığı seçiminde    adaylığı  engellenen Ord. Prof.Dr. Ali Fuat Başgil Hoca 4 oy aldılar.  Bu gelişme Adalet Partisi için önemli  bir dönüm  noktası  oldu. Süleyman Demirel’in  Türk siyasetinde  40 yıl  sürecek baş aktörlüğü  böyle  başladı.

İşin özü şudur: Isparta’nın  İslamköyünden,  il merkezindeki  Ortaokula bazen yürüyerek giden , zeki ve çalışkan öğrenci, modernist sağ bir partinin  genel başkanı oldu. Aradan  bir yıl geçmeden  partisini iktidara getirdi ve başbakan  oldu. 

ASIL DEMİREL BANA GÖRE KİM?

Kişisel gelişim  çizgisi içinde,   pek çok Demirel  kimliğinden  söz etmek mümkündür. Ama benim için baskın  Demirel kimliği, 27 Mayıs’tan sonra- yedek subay iken-   devrik Demokrat Partinin eski bir yüksek bürokratı olarak  davet edildiği  Yüksek Soruşturma Kurulunun önünde  ifade veren   Demireldir. Erhan Bener   kurulun başkanıdır. Demirel  iki bavul evrakla dersine çalışmış olarak  kurulun önüne çıkar.   Genel müdürlük dönemini  bilgi, belge ve rakamlarla çok sağlam bir  şekilde  savunur. Eski DSİ genel müdürü,  bilim, teknoloji ve fen diliyle konuşmaktadır.  Ama çok  önemli bir nokta daha var: yeri geldiğinde  Isparta  şivesiyle konuşan ve bundan keyif alan  Demirel, soruşturma  kuruluna kusursuz  bir İstanbul Türkçesiyle  hitap etmektedir. 

Burada Demirel’i parasız yatılı  sınavlarında  başarılı olmuş çalışkan  öğrenci olarak görürüz. Bir şey daha var ama;  yönetici  seçkinler sınıfına da kendisini  kabul ettirmiştir. Kullandığı  dil ve  performansı ile.

 DEMİREL HAKKINDA YARGIMIZ NE OLMALI? 

Süleyman Demirel  kimliğinin siyaset kariyeri öncesindeki gelişim çizgisi Türk eğitim devriminin  başarılı  bir örneğini  teşkil eder. İç-batı Anadolu Türkiyesinde,  küçük toprak   sahibi ve  orta alt sınıftan sayabileceğimiz Demirel ailesinin   siyasi merkezde  tutunma  hikayesidir onunkisi.  Onun  başarısı, sadece  kişisel bir başarı değildir.  Cumhuriyetin, ulus devletin, vatandaşlık   ve  fırsat eşitliğinin en üst düzeyde bir  kanıtı olmuştur. 

Burada  bir  şey daha eklemeden geçemeyeceğim. Siyasete atılıp,  başbakan olduktan sonra çok eleştirilen Demirel’e ilişkin bir Bedii Faik vecizesi şöyle: “hayatında  tramvaya binmemiş  bizim Nadir Nadi ile, köyden kasabaya yarım pabuçla giden Demirel, ceplerinde taşlar var. Yolda köpeklerle  karşılaşabilir. Tatillerde tarlada  çalışır.  Bu  birincisi  halkçıdır. Öteki   de kompador burjuva demiyorlar mı…. “  Üstadın  son cümlesi üzerine söyleyecek sözlerim elbette var. Ama yeri bu makale değil. Cumhuriyet eliti Nadir Nadi yorumuna-galiba tebessümle- katılacağım. 

Eğer birkaç asır önce  yaşasaydı;  Sultan Süleyman Kanunnamesi’nin  “raiyyet oğlu  raiyyetir”  buyruğu gereği, yaşadığı Hamid  sancağının  dışına çıkamayacaktı. Tımarlı  sipahi  nezaretinde atasından  müdevver tarlasında  ürettiği ürünü  “şalvarı şaltak, eğeri kaltak  Osmanlıya” vergi olarak  ödeyecekti.  Cumhuriyetten bir yıl sonra doğan  Süleyman Sami, yeni rejimin eğitim kurumlarından ve yükselme imkanlarından  yararlanarak İslamköy’den Çankaya’ya çıkmıştır. Bu sadece onun kişisel başarısı değildir. Cumhuriyetin  vatandaşlık ve fırsat eşitliği ilkelerinin  başarısıdır. Demirel’in  sıklıkla telaffuz ettiği  şu  sözler çok anlamlı  “cumhuriyet nedir diye soruyorlar bana…  Cumhuriyet benim… ben…. “