Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
ve ve
ve ve
ve ve
Temizle
Euro
Arrow
36,2401
Dolar
Arrow
34,4862
İngiliz Sterlini
Arrow
43,5545
Altın
Arrow
2962,0000
BIST
Arrow
9.549

Baskıcı Ceza Hukuku izleri; “Sansür Yasası”

Anayasa Mahkemesi (AYM), Resmî Gazete’ de yayınlanan kararında, kamuoyunda sansür yasası olarak bilinen Türk Ceza Kanunu’nun 217/A maddesinde yer alan “halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma” suçuna ilişkin anayasaya uygunluk kararının gerekçesini sessizce yayınladı. Oyçokluğu ile alınan kararda, Anayasa Mahkemesi Başkanı Zühtü Arslan ile birlikte toplam altı üye karşı oy kullandı. Başkan Arslan, karşı oy yazısında “tarih boyunca düşünceyi bastıranların büyük gerekçesi hakikat” ifadesini kullanarak, yasanın kullanımının ifade özgürlüğüne karşı ciddi bir tehlike olduğunu vurguladı.

Başkan Arslan’ın da karşı oy yazısında belirttiği üzere, demokratik bir toplum düzeninden bahsedilecekse bu toplumun bir kesimi için rahatsız edici, doğru bulunmayan sözlerin de ifade özgürlüğü gereğince korunmasını gerektirmektedir. Aksi halde yaşanacak senaryolar açıktır. Bir kesim tarafından hoşa gitmeyen, rahatsız edici olan bilgilerin gerçeğe aykırı olduğu gerekçesiyle toplumda yayılmasının ve paylaşılmasının engellenmesine yol açabilecektir. 

Bu halde üzülerek belirtmek gerekir ki Anayasa’nın 13. Maddesinde yer verilen “demokratik toplum düzeni” kavramı günden güne anlamını yitirmeye devam edecektir. Farklı görüş ve düşüncelerin bir arada bulunmasına ‘gerçeklik’ veya ‘doğruluk’ iddiası ile kendileri gibi düşünmeyenleri bastırmak, yargının siyasallaşmasının en büyük sonucudur. 

Bilindiği üzere yargı, toplumsal sorunlara müdahalede ve siyasal çatışmaların kaderini belirlemede son derece etkili bir araç olarak kullanılmaya elverişli bir yapıya sahiptir. Bu nedenle siyasal iktidarlar, yargıyı kendi hedef ya da hesapları için kullanmaya her zaman çok istekli olmuşlardır.

İşte yargının araç haline getirilerek asıl hedefi olan adaletten uzaklaşıp siyasallaştığında yargıda ciddi tahrifatlar meydana gelmektedir. Yani siyasallaşan yargı; yargının, siyasal baskı ve tasfiye amacıyla kullanılması anlamına gelmektedir.

Bu sorun, ceza hukuku alanında daha gözle görülür haldedir. Çünkü ceza hukuku araçsallaştırılıp, baskıcı ceza hukuku anlayışı egemen kılındığında, toplumdaki muhalif kesimlerin veya sivil toplum örgütlerinin hedef seçilerek, onların baskılanması kolaylaşmaktadır.

İşte iktidarın "dezenformasyonla mücadele düzenlemesi" dediği, muhalefetin ise "sansür yasası" olarak adlandırdığı Türk Ceza Yasası'nın 217/A maddesine "halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma" suçunun eklenmesi ile baskıcı ceza hukuku anlayışı ile toplumun bir kesimi hedef haline gelebilecek ve baskılanabilecektir. 

Başka bir deyişle AYM, Ceza Hukuku ilkelerine aykırı olduğu apaçık belli olan ve yürürlüğe girdiği andan itibaren düşünceyi açıklama hürriyetini bastırmak amacıyla düpedüz kullanılan bir hükmün, siyasal bir kararla Anayasa’ya uygun olduğuna karar vermiştir. 

Bir ülkede yargı kurumlarının hukukun genel ilkelerine ve hukuki teamüllere göre değil de kamuoyunun kanaatlerine, siyasi referanslara, politikacıların duyarlılıklarına ve telkinlerine, siyasi eğilimlere, yöneticilerin memnuniyetlerine veya itirazlarına göre karar vermeleri kadar tehlikeli bir durum olamaz. Çünkü bu durum o ülkede hukuk güvenliğinin olmadığı, hukuk güvenliğinin sağlanamadığı anlamına gelir. Eğer hukuk güvenliği yoksa, eğer adalet hukuk ile sağlanamazsa o ülkede hiçbir şey yolunda gitmez. Bu bakımdan bir devletin nasıl bir devlet olduğunu anlamak istiyorsanız, o devlette geçerli olan hukuk kurallarının metnine ve uygulama biçimine bakmak yeterli olacaktır. 

AYM’nin son kararı Türkiye’de iktidarın yargı üzerinde bir vesayet kurduğunun açık delilidir. Şu anda bu satırların yazarının dahi TCK 217/A maddesinde yer alan “halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma” suçundan gözaltına alınması işten bile değildir. İşte bu yasak böyle bir keyfiyetin önünü açmıştır. Önümüzdeki dönem bu yasa maddesinin yine bir sopa olarak muhaliflerin tepesine ineceğinden kimsenin şüphesi olmamalıdır.