Vesayet, kanun koyucu tarafından Türk Medeni Kanunu’nda düzenlenmiştir. Genel itibariyle kısıtlıların ve velayet altında olmayan küçüklerin menfaatlerinin korunabilmesi için getirilmiş bir kurumdur. Kanun koyucu vesayet düzenlemesi ile vesayet altındaki kişinin mal varlıklarının korunması ve bununla beraber onların temsil edilmesini amaçlamaktadır. Bu husus, aslında devletin anayasal görevleri arasındadır. Zira devletin, zayıfları ve muhtaç duruma düşebilecek olanları koruma gibi bir yükümlülüğü de vardır.
Kısaca vesayet, muhtaç olan kişilere vasilik yapmaktan gelen hukuki bir terimdir. Dolayısı ile toplum kendi ayakları üzerinde duramazsa vesayet gelir. Çünkü bu bir ihtiyaç olur.
ASKERİ VESAYET
Askeri vesayet ise Türkiye’de 1961 Anayasası'yla birlikte anayasal bir hüviyet kazanmış ve bu konumunu 1982 Anayasası'nda da muhafaza etmiştir. Ordu, çok partili siyasi hayata geçişten sonra siyasetçileri denetleyen ve gerekli gördüğü yerde siyasete müdahale eden bir kuruma dönüşmüştür. Bu halde askeri vesayet; seçilmişlerin, seçilmemiş devlet organlarının denetiminde bulunmasıdır.
Diğer yandan halkın kendi kendini yönetmesi olarak bilinen demokraside belirleyici unsur halk ise, vesayetten bahsedilmesi tamamen paradoks olacaktır.
Dünya düzeni, devletler arası ilişkiler üzerine kuruludur. Ancak hiçbir devlet güçlü bir ordusu olmadan ayakta kalamaz. Askeri vesayet ise, üniformalıların üniformasızları yani sivilleri, kendi duygu düşünce ve ideolojik yaklaşımları, teorileri çerçevesinde yönetmelerini esas alır.
ASKER KENDİ ALANINDA KALMALIDIR
Demokratik sistem, askeri vesayeti engelleyebilir. Öncelikle demokratik sistem ile farklı düşüncelerden, inançlardan, ırktan, yaşam tarzından olan insanların bir arada hukuka bağlı olarak birlikte yaşamalarını kastediyoruz. Askeri vesayette ise tek biçimli, tek boyutlu, tek bakış açılı tek düşünce ve tek birey tasarımı vardır.
Vesayet sadece askeri alanda değil başka alanlarda da söz konusu olabilir. Örneğin, Üniversitenin üzerinde YÖK vesayeti yok mu veya HSK şimdiki yapısı itibari ile bir vesayet organı olarak yargıç ve savcıların başında aynı işe yaramıyor mu?
2017 TÜRKİYE ANAYASA DEĞİŞİKLİĞİ REFERANDUMU
16 Nisan 2017'de gerçekleşen referandum Türkiye’de yeni vesayet sisteminin kuruluş tarihi olarak düşünülmelidir.
Seçmenler, mevcut Anayasa'nın 18 maddesi üzerindeki değişikliklerini oyladı. Hükûmetteki AK Parti ve kurucularından Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından desteklenen madde değişiklikleriyle ilgili tartışmalar uzun süre devam ettikten sonra muhalefetteki Milliyetçi Hareket Partisi'nin (MHP) desteğiyle birlikte Meclis'ten geçerek halk oylaması kararı alınmıştır. Değişiklik paketi ile yürürlükteki parlamenter sistemin kaldırılarak yerine başkanlık sisteminin getirilmesi, başbakanlık makamının ortadan kaldırılması, meclisteki vekil sayısının 550'den 600'e çıkarılması ve Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'nun (HSYK) yapısında değişiklikler yapılmasını hedeflemekteydi.
Bu değişiklikler ile bugün daha iyi anladığımız üzere yasama organı etkisizleştirilmiş, Partili Cumhurbaşkanlığı Sistemi ile yürütme organı tek kişiye indirgenmiş HSYK üyelerinin ise büyük çoğunlukla partili Cumhurbaşkanı ve o partinin TBMM çoğunluğu tarafından seçilmesi yöntemi belirlenerek tamamen siyasallaştırılmıştır.
Bu Anayasa değişikliklerinin kabul edilmesiyle ülkemizde vesayet kalkmamış vesayetin sahipleri değişmiştir.
Peki neden toplum vesayeti tamamen ortadan kaldırıp gerçek demokratik sisteme geçememektedir?
Filozof Immanuel Kant aydınlanmayı şu şekilde tanımlamıştır, “Aydınlanma, insanın kendi suçu ile düşmüş olduğu bir ergin olmama durumundan kurtulmasıdır. Bu ergin olmayış durumu ise, insanın kendi aklını bir başkasının kılavuzluğuna başvurmaksızın kullanamayışıdır.”
Aslında Kant, insanın vasi, vekil, kayyum kullanmadan kendi adına düşünen kendi adına karar veren düşünme yeteneksizliğini eleştiriyor. Doğa, insanları yabancı bir yönlendirmeye bağlı kalmaktan çoktan kurtarmıştır. Bu nedenle suçu aklın kendisinde değil fakat aklını başkasının kılavuzluğu ve yardımı olmaksızın kullanma kararlılığı ve yürekliliğini gösteremeyen insanda aranmalıdır, diyor.
Dolaysıyla Türk toplumu henüz demokratik haklarını kullanma açısından buluğa erememiş, reşit olamamıştır. Ancak kanımca son yerel seçimleri de düşündüğümüzde tam olarak vesayet altına alınmaya da uygun değildir. Yaşadığımız süreç ve Türkiye’deki vesayetin kalkması topyekûn toplumun reşit olup vesayeti reddetmesi ile gerçekleşecektir.
Çok Okunanlar
Arda Güler, 6 gollü maçta Real Madrid tarihine geçti!
AKP'nin en düşük emekli maaşı için düşündüğü rakam kulislerden sızdı!
AKP'nin ittifak ortağı MHP'den asgari ücret ve emekli maaşı önerisi geldi
En hızlı fakirleşen ve zenginleşen illeri belli oldu
Athletic Bilbao maçındaki hatanın perde arkası ortaya çıktı!
AKP'nin asgari ücret zammı için düşündüğü oran ortaya çıktı
Şam yakınlarındaki toplu mezarlar görüntülendi!
Esad'ın Moskova'ya gitmeden önceki son çağrısı belli oldu
Diyanet’in ABD’deki külliyesinde yok yok!
Bu bütçe insan haklarına aykırı