BERGAMA’DAN SİYANÜR GÜNLÜKLERİ-3.
Altın ve gümüşün çok uzun zamanlardan beri insanların ilgisinde olan değerler olduğu biliniyor.
Osmanlı döneminde Anadolu’da pek bilinen bir altın madeni yok iken Devlet’e “akçe” denilen madeni para basmak için gerekli olan “gümüş” ihtiyacı çoğunlukla Gümüşhane-Gümüşhacıköy, Erzincan-Keban, Kütahya-Gümüşköy’deki madenlerden sağlanıyordu.
Gümüş aynı zamanda ziynet ve eşya yapımında da kullanılıyordu.
“Banknot, Kayme, Kağıt para”, 19.yüzyılın ortalarında dolaşıma sokuldu.
Cumhuriyetin ilk yıllarında metal paraya dönüşecek gümüşün elde edilebileceği madenleri işletecek düzenleme ve teknik güç, küçük çaplı işletmelerde verimlilik yoktu.
Cumhuriyetle birlikte, genç Devlet’in gözbebeklerinden “Maden Tetkik Arama Kurumu- MTA”nın girişimiyle birçok başka maden bulunmuş ve işletiliyordu.
Ancak içinde az miktarda altın ve gümüş bulunan cevher içeren madenler herhalde geleneksel yöntemlerle işletilecek durumda görülmemişti.
Anadolu’da çok kapsamlı araştırmalar yapan MTA’nın, Devlet’in bunları bilmemesi mümkün değildi.
Yine Devlet’in, neredeyse yüz yıldır Dünya’nın birçok yerinde vahşice siyanür kullanılarak, çevreyi berbat ederek altın/gümüş elde edildiğini görmemesi de düşünülemezdi.
Her yerde Elçilikler vardı: Oralarda da bu konuyla ilgilenebilecek memurlar. Ve uluslararası ilişkiler. Eğitimli elemanlar.
(Kütahya-Gümüşköy’ün Anadolu’daki yeri)
MTA, tabii ki Kütahya-Gümüşköy’deki gümüş madenini biliyordu.
Burada İ.Ö.2.binyıldan kalma maden galerileri, İ.S.1-3.yüzyılda işletilen maden yatakları bulunmuştu. Osmanlı zamanında da maden kullanılmıştı.
Maden düşük tenörlü değildi ancak topraktaki gümüş elle çıkarılacak/toplanacak kadar da fazla, yoğun değildi.
Dünya’nın birçok fakir ve ıssız ülkesi/bölgesindeki altın/gümüş madenlerinde yapıldığı gibi cevherdeki gümüş “siyanürle” elde edilmeye kalkışıldı.
Böyle bir işletmenin yöreye verilebileceği zararlar göz ardı edildi. “Çevre korunması” diye bir kavram değil Türkiye’de, daha Dünya’da bile yoktu.
Cumhuriyet’in ilk yıllarında genç Devlet, madenlerin bulunması için MTA’yı, onları işlemek için de aynı yıl ETİBANK’ı kurmuştu.
MTA tarafından bilinen Kütahya-Gümüşköy sınırları içindeki gümüş madeni 1975 yılında ETİBANK tarafından çalıştırılmaya girişildi. 1980 yılında gümüşü topraktan ayıracak işletme oluşturuldu. (https://www.etimaden.gov.tr/tarihce)
(Kütahya-Gümüşköy Siyanürlü gümüş-altın madeni)
Kurulan tesisin tanımı: “ETİ GÜMÜŞ AŞ’ye ait “Gümüş Cevher Zenginleştirme Tesisi ile Maden Ocakları ve Düzenli Depolama Tesisleri” idi.
Bu “açık hava zehir fabrikası” 1987 yılında Alman KRUPP Şirketi tarafından işletilmeye alındı. (https://www.dedeliyatirim.com.tr/tarihce.php)
KRUPP Şirketinin sahiplerinden Gustav Krupp, zalim Hitler’e silah imal ettiğinden savaş sonunda, 1945 yılında “savaş suçlusu”olarak mahkemeye verilmiş, oğlu Alfred Krupp hapse mahkum olmuştu.
Kütahya’daki “Siyanürlü Gümüş” fabrikasının işlem kapasitesinin yılda 12.000.000 ton, rezervin 100 miyon ton, topraktaki gümüş ortalamasının (tenörün) 10-180 gr/ton olduğu öngörülüyordu.
Bu miktarlar az değildi ama karşılığı ürkütücüydü!
Artık “siyanür” ve “arsenik”, “zehirli kardeşler” de devreye girmişti!
Tabii ki diğer küçük kardeşler; kadmiyum, bakır, kurşun gibi ölümcül “ağır metaller” de!
(Kütahya-Gümüşköy siyanürlü gümüş açık hava işletmesi)
***
Üstelik tesisin sahibi olan ETİ GÜMÜŞ, yani Devlet’in bir şirketi adına işleten bir Alman şirketi olan KRUPP idi.
Jeoloji Müh. Tahir Öngür’ün verdiği bilgiye göre bu işletme; “Alman teknik ve finansal yardımıyla kurulmuş, Alman madencilik iş makineleri ve başta siyanür olmak üzere hidrometallurji gereçlerine pazar olmuş, (Dünya) Metal borsalarına da ucuz gümüş olanağı sağlayan bir siyanürle gümüş işleme tesisiydi”.
Şu garip duruma bakın ki 1990’lı yıllarda Bergama ve Türkiye’de, çevreye ve insana verecebileceği zararlar nedeniyle “siyanürlü altın madenciliğine” karşı çıkan çevreciler, yerel halk; siyanürcüler tarafından “Alman Devleti Türkiye’de altın madenciliği yapılmasını istemiyor” yaygarasıyla, Alman Devleti çıkarları yönünde davranmakla suçlanmışlardı.
(Alman Krupp şirketinin 1.Dünya Savaşında yaptığı savaş makineleri)
Aslında herşey ortadaydı ama durum daha sonra anlaşılacaktı.
Türkiye’nın başına “zehirli gümüşçülüğü, altıncılığı” musallat edenler Alman şirketleri idi.
Onların ülkemizdeki yandaşları da “memleket menfaati” adına yabancı şirketlere çok meftun idiler!
Çevrecilere çamur atarken elleri hiç titremedi!
Ancak zaman zaman, “gerçeğin er ya da geç ortaya çıkmak gibi bir huyu vardır” deyişi geçerlidir.
“Pırıltılı sözlerin yaldızı çabuk dökülür ve ortada sadece yalın gerçek kalır”, ifadesi “hakikatı” tanımlar.
Anlaşılıyor ki ülkemizin başına bela olan “siyanürlü gümüş ve altın madenciliğini” Türkiye’de Kütahya’da ilk uygulayan namlı Alman KRUPP şirketiydi.
Muhtemelem siyanürü Almanya’da imal edip Türkiye’ye getiren de yine bir Alman şirketi olan DEGUSSA ya da ona benzer biri idi.
DEGUSSA, 2. Dünya Savaşında fırınlarda yakılan Yahudlerin altın dişlerini toplayıp, eritip pazarlayan şirket olarak tanınıyordu.
Bakın NAZİ usulü propagandayla, çevrecileri sindirmek için uydurulan “örgütlü yalana”, nasıl kanmıştı ilgililer. Ya da kanmaya pek istekliydiler!
Sonradan belgelerle ortaya çıkacağı gibi bu, muhtemelen zehirli emelleri gerçekleştirmek için bir hileydi.
Tekrarlaya tekrarlaya yalanı topluma gerçekmiş gibi inandıran Alman faşisti GÖBBELS’in bu tür yöntemleri nelere kadirdi!
(2.Dünya Savaşında Avrupa’yı kana bulayan faşist Nazi Partisi’nin Propaganda Bakanı Alman Göbbels)
Siyanürün ve arseniğin ne kadar faydalı olduğuna inanılmalıydı!
“Siyanürlü altın sevicileri”nin tam istediği buydu!
Anlamamak, bilmemek, susmak!
Kollarıyla tüm Dünya’yı saran “Siyanürcü Ahtapot”; “Siyanürcü Şirketler” şimdi aynı iftiraları, Anadolu’nun diğer yerlerinde, hatta Sırbistan’da yapıyor, çevrecileri karalamaya çalışıyor.
***
Böylece çalışmaya başladı Kütahya Gümüşköy’ün madeni.
Siyanürle, arsenikle, binbir çeşit zehirle haşır neşirdi ortalık!
Cevher topraktan çıkarılmaya, bir fabrika gibi kurulan tesiste gümüş “siyanür” yardımıyla ayrıştırılmaya, geri kalan zehirli atıklar, işletmeye bitişikte yapılan bir barajda biriktirilmeye başlandı.
Tonlarca, tonlarcası!
Gümüş ve altınla birlikte, doğada bulunan “siyanürlü metal bileşikler, arsenik” gibi zehirler hemen marifetlerini göstermeye başladı.
İşletmenin hemen yakınındaki, içme suyu zaten sorunlu olan Dulkadirli köyü burada yürütülen belalı işten hemen etkilendi.
(Kütahya-Tavşanlı-Dulkadir köyü)
Arseniğin içme suyuna karışmasından, arsenikli çamurla yapılan sıvaların duvarlara sürülmesinden, insanların bunu solumasından ortaya “kanser” çıktı.
Köylüler böyle bir tehdite karşı uyarılmamıştı.
Onlar da tesiste iş bulduklarından, işten çıkarılma korkusundan dolayı ses çıkaramıyorlardı.
Ah şu fakirlik!
(Kütahya-Dulkadirli köyünde, etrafa bulaşan arsenik/zehirlerin etkisi giderilmeye çalışılıyor. https://www.cnnturk.com/turkiye/siyanurden-1-kisi-daha-hastanelik-oldu-98770)
Varsa gümüş, yoksa zehir!
Kanser olayları hızla arttı.
Çünkü “arsenik”, “fare zehiri” aman dinlemiyordu.
Suya karışan miktar çoksa kısa zamanda öldürüyor, az az alındığında vücutta birikiyor, kansere yol açıyordu.
Sonuç tabii ki hastalık, ölüm!
Kütahya ilinin Dulkadirli köyü ya ölümlerle boşalıyor ya da köylüler ölümden korkup köyü terk edip kaçıyordu. (https://www.sondakika.com/yerel/haber-dulkadir-koyu-muhtari-bu-koyde-insanlar-kanser-2721118/)
Öncelikle meme ve rahim kanserine yakalanıyordu kadınlar.
“Kadir”ler “dul” kalıyordu “Dulkadirli” köyünde!
***
1985 yılında Maden Kanununun çıkarılması, yeraltı zenginliklerinimizin emperyalist şirketlere “altın tepsi” içinde sunulması yeni bir çığır açmıştı ülkede.
Devlet’in, ETİBANK’a ait ETİ GÜMÜŞ şirketinin Alman KRUPP Şirketi eliyle “siyanür” kullanarak, Kütahya’nın Dulkadirli Köyü yakınındaki Gümüş Madenini işletmesi artık yasal çerçevedeydi.
Ancak ”siyanürlü gümüş işletmeciliği” çetrefilli bir iştir. Açık havada “kimyasal işlemler” yapmak demektir.
Alman KRUPP güdümlü ETİ GÜMÜŞ şirketi buradaki çalışmaları eline yüzüne bulaştırdı.
Bu tür işletmeciliğin neden olduğu siyanürlü su sızıntıları ve arsenikli, zehirli atıklar çevreyi rezil ediyordu.
Katil siyanürün ve arseniğin oyunları bir bir ortaya çıkıyordu.
Ölen köylüler, kirlenen doğanın aldığı öcün maalesef kurbanlarıydı!
Oysa burada olan bitenden ülkede kimsenin haberi yoktu.
Üstelik ülkenin ekonomik değerleri/birikimi “özelleştirme” furyasıyla tek tek satılıyordu.
“Globalizm” adıyla emperyalist sömürü evrenselleştiriliyordu.
ETİBANK, 2 Mart 1998'de, Mesut Yılmaz Başbakanlığındaki ANA-SOL-DTP koalisyonu tarafından yapılan özelleştirme çerçevesinde Dinç Bilgin ve Cavit Çağlar tarafından satın alındı.
Ancak, Türkiye’de siyasette ve medyada etkili ve ünlü bu kişiler daha sonraları ETİBANK’ı zarara uğrattıkları gerekçesiyle yargılanacaklardı.
Yel esti, toz da kalmadı! Baki olan zehirdi!
Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu (BDDK), 27 Ekim 2000 tarihinde aldığı karar ile ETİBANK'a el koydu.
Yönetim ve denetimi Devlet’in TMSF'na (Tassaruf ve Mevduatı Sigorta Fonu) devretti.
Tabii bu süreçte ETİ GÜMÜŞ Şirketi siyanürlü gümüş (onunla birlikte bulunan altın) elde etmeye devam ediyor, çevre zehirleniyor, insanlar hastalanıyor, muhtemelen ölüyordu.
Oysa, Bergama’daki çevre olayları, “siyanürlü altına” karşı köylü, çevreci direnişi patlak verinceye kadar burada olan bitenden ülkede kimsenin haberi olmayacaktı.
Devlet bulaştığı bu kirli işten özelleştirme adıyla tesisi satarak kurtulabilecek miydi?
Yoksa daha büyük felaketler, daha ilginç allengirli oyunlar mı görünüyordu ufukta?
Siyanür ve arsenik uğursuz eller aracılığıyla Anadolu üstüne çökmeye hazırlanıyordu!
Nasıl?
(Ergun Kaptan (1983): Türkiye madencilik tarihîne ait Kütahya-Gümüşköy ve yöresini kapsayan buluntular. Maden Tetkik ve Arama Enstitüsü, Müze İcra Kurulu, Ankara /// www.mta.gov.tr/// www.etigumus.com.tr)
Sefa Taşkın
25.08.2024
Dikili/Bergama
Çok Okunanlar
BEDAŞ 21 Kasım'da İstanbul'da elektrik kesintisi yaşanacak mahalleleri açıkladı
A101 21 Kasım 2024 Perşembe aktüel ürünler kataloğu yayımlandı!
Hasan Arat'tan Fenerbahçe'ye Rafa Silva'lı 'Talisca' yanıtı
Fatih Altaylı'dan Acun Ilıcalı ve yasa dışı bahis yorumu
21 Kasım Perşembe maç programı: Bugün maç var mı, hangi maçlar var, saat kaçta?
Ebru Baki Sözcü'den ayrıldı mı?
UEFA Uluslar Ligi'nde Türkiye'nin rakibi kim olacak? Play-off maçı ne zaman?
Atatürk için 21 Kasım 1938'de yapılan resmi cenaze töreninin fotoğrafları
20 Kasım reyting sonuçları 2024: Annem Ankara, Kuruluş Osman, Leyla
Onur ve Semih arasında MasterChef'te kavga! Yeni fragmanda olay anları