Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
ve ve
ve ve
ve ve
Temizle
Euro
Arrow
37,5658
Dolar
Arrow
33,9499
İngiliz Sterlini
Arrow
44,6408
Altın
Arrow
2814,0000
BIST
Arrow
9.577

Yerel Seçimlerde Aday Belirlemek İçin Bir Yöntem Önerisi

Ege Denizi ve çevresi, Yunanistan ve Batı Anadolu, Doğu Ege toprakları demokrasinin en başlangıç ilkeleriyle ortaya çıktığı çevredir.

İlk zamanlar, çağlar önce köleler ve yabancılar dışında toplumun erkek çoğunluğunun katıldığı “doğrudan ya da seçimlerle belirlenen temsilciler” eliyle uygulanıyordu “Demokrasi”, halkın yönetimi.

Zamanla evrildi, değişik uygulamalarla günümüzün en makbul yöntem biçimi oldu.

“Doğrudan Demokrasi”, halkın tümünün doğrudan karar vermesi günümüzde referandum gibi usullerle belirli konularda uygulanabiliyor.

***

Ancak halkın tümünün, sürekli bir araya gelerek her ve güncel soruna ilişkin kararlar almasının şimdilik teknik olarak fiilen zorluğu, demokratik yönetimin “Temsilciler” eliyle gerçekleştirilmesine yol açıyor.

Bu uygulamaya “Temsili Demokrasi” adı da veriliyor.

Ülke genelinde ve yerelde, “Temsilciler”in belirlenmesinde “ideolojik birlik ya da toplumsal çıkar birliği” içinde olanların oluşturduğu “Siyasi Partiler” topluma rehber oluyor.

Tabii ki bunun gerçekleşmesi için “seçim” yapmak, seçim için ise “Temsilci adayları” gerek.

Bağımsız adaylar dışında, ülke ve yerel yönetimler için gösterilecek “Temsilci adaylarını” “Siyasi Partiler” belirliyor.

Siyasi Partilerin çoğu da kendi içinde yöneticilerini seçmek için aynı yöntemini uyguluyor.

***

Ülkemizde ve Dünyada uygulandığı yerlerde “Temsili Demokrasi”nin kapsamı ve uygulama ayrıntıları yasalarla belirlenmiştir.

Buna göre ya Parti Merkezlerinin yapacağı “atamalar” ya da “yalın üyelerin ya da üyelerin seçeceği delegeler”, halkı genel ve yerel yönetimde temsil edecek Milletvekili, Belediye Başkanı adaylarını belirliyor.

Ancak “atama” ya da “delegelerin yaptığı seçimle” “adayların” belirlenme süreçleri çok yaygın tartışmalara yol açıyor. 

Belirlenen adaylar ve yapılan sıralamalar çoğunlukla kabul görmüyor, ilgili partinin üyelerini, toplumu hoşnut etmiyor. 

“Adaylar” için yapılan belirlemelerin doğru sonuç vermediği, “toplumsal temsili” sağlamadığı düşünülüyor.

***

“Merkez”den yapılan “atama” usulünde bazı Parti Yöneticileri ya da “dar” yönetici üst kurullar çeşitli yöntemler kullanarak adayları saptıyor.

Anketlerle, mülakatlarla, sorup soruşturmalarla edinilen verilerle, değerlendirmelerle, “aday atamalarının” ince elenip sık dokunarak yapıldığı, bunun da partinin ve toplumun yararına olduğu ileri sürülüyor.

Ancak “kamuoyu araştırması, eğilim yoklaması” yapmak gibi usullerin; tanınan, adı açıklanmış, bilinen, aday olması istenen ya da beklenen kişilerin aday seçilme haklılığından çok “toplum içinde tanınırlığı, ünlü kişi olup olmadığı” ile ilgili olduğu açıktır.

Ayrıca, “aday adayı”nın “reklamcılık eliyle, sözel ve görsel etki yaratarak” sağlayacağı avantajların gerçek toplumsal gereksinmeyi karşılayacağı kuşkuludur.

 “Aday atama” yöntemine karşı çıkanlar, adayı belirleyen yöneticilerin de çoğunlukla aynı yöntemle, aynı üyelerin, delegelerin oyuyla o göreve gelmiş olduklarını vurgularlar.

Daha da ileri giderek, karar vericilik yetkilerini kaybetmeme, yönetme iktidarını koruma yoluyla, toplumun geleceğini belirlemede ısrarcı olduklarını ileri sürerler.

Merkezi düzeyde yapılan atamaların toplumun beklentilerinden çok atamayı yapan merkezin iç ve dış politik eğilimini ve duruşunu yansıttığı iddia edilir.

Merkezden yapılan “aday” seçmenin ölçütlerinin bilinmediği, nesnel olmaktan çok öznel olduğu, bu nedenle adaletli olmadığı; “atama” yoluyla aday belirlemeye yapılan ciddi eleştirilerdir.

***

“Temsili Demokrasi” yönteminin partiler içindeki işleyişinde, parti üyeleri delegeleri seçiyor, delegeler de bir üst yöneticileri belirliyor.

Milletvekili, Belediye Başkanı gibi kamu görevlileri adaylarının belirlenmesinde ise iş değişiyor.

Bu tür kamu görevlerine aday belirlemede, “merkezi atama” dışında “önseçim” ya da parti içi “temayül yoklaması” yapılması parti üyelerinin doğrudan ya da onların seçtiği delegelerin seçme yapacağı anlamına geliyor.

Bu, onların da fikri sorulacağı düşüncesiyle partilerin geniş tabanınca arzulanan, ancak bundan da yanlış tercihler çıkabileceği ileri sürülen bir yöntemdir. 

Parti “elitleri” denen il ve ilçe yöneticileri, parti delegeleri ya da tüm üyelerle ortaya sandık konularak yapılacak ön seçimle, temayül yoklaması ile belirleme “atama” yöntemine göre daha demokratik görülebilir.

Ancak, özellikle halkın geneliyle arasında belirli kopukluklar olabilecek ya da yerel grupçukların denetimindeki dar sayıdaki elitin vereceği kararın da gerçek halk eğilimini yansıtmayacağı görüşü belirli noktalarda haklılık taşıyabilir.

Bu grupçuklar profesyonel politikacılar, güdümlü bireyler, etnik, mezhepsel, hemşehri toplulukları olabilir. 

Bu gibi etkilerle adayları seçecek üyelerin ya da delegelerin toplumu tam olarak temsil etmediği/edemeyebileceği olasılığı, yapılacak seçimin demokratikliği konusunda kaygı doğurabilir.

Bireylerin ya da delege topluluklarının adayları seçmede doğru/hakkaniyetli davranmayacağı, manipülasyonlar olabileceği düşüncesi ortaya çıkabilir.

****

Bütün bu tür olumsuzlukların sonucunda belirlenen yanlış adaylarla siyasal ve toplumsal yanlışlar yapıldığı gibi birçok kişinin gelecekle ilgili umudu, parti gönüllüsü ve emekçisinin siyasal emeği boşa gidebilir.

Politik konjonktür nedeniyle seçimi kazanan yanlış adaylar olumsuz eylemlerle o partinin dünya görüşünün, programının, partinin ve partililerin saygınlığına gölge düşürebilir.

Atamalarda; yapılan kamuoyu araştırmaları, anketlerle “Aday” belirlemenin; “Önseçimlerin, Temayül Yoklamalarının” adaletli olması ve uygunluğu her yönüyle sorgulanabilir, eleştirilebilir. 

Bu durum her seçim döneminde gündeme geliyor, konuşuluyor.

Hatta bu tutum halkı demokrasiden soğutacak, sandığa gitmemeye niyetlendirecek sonuçlar bile doğurabiliyor.

Halk tepeden belirlenmiş adayları, öncesinde ve seçildikten sonra dahi kendi adayları olarak görmeyebiliyor.

Yukarıda sayılan sakıncalara karşı, daha az yanlışa yol açabilecek, halkın gerçek isteklerine yanıt verecek, toplum yararı için en doğru kararın alınmasını sağlayabilecek yöntemler konusunda arayışlar günümüzde sürüyor.

***

Peki yöneticilerin, karar vericilerin, üyelerin ve delegelerin yanlış adaylar belirlememesi için ne yapmalı? 

Tabii ki en doğru yol, “Doğrudan Demokrasi”, oldukça zor olmakla beraber parti üyelerinin, temsilcilerinin, gerekli ve yeterli bilgilenmeyle birlikte, adayı doğrudan seçmesidir.

Topluluklar kendileri hakkında karar verecek temsilcileri tabii ki doğrudan belirleyebilir. 

Bu seçimler doğru ya da yanlış olabilir.

Toplumun alabileceği bir yanlış karar, yetersiz bir yöneticinin, karar vericinin alabileceği yanlış karardan topluma muhtemelen daha az zarar verir.

Ancak her toplumsal karar, ortak yaşanmışlık bir deneyim, tecrübedir.

Umulur ki teknolojik olanaklar geliştikçe ve yaygınlaştıkça “Doğrudan Demokrasi”; nesnel bilgiye kolayca ulaşım sağlanarak “Halkın doğrudan seçim yapma, karar verme” uygulamaları gelişir, artar. 

***

(Konuyla ilgili 2013 yılında, İzmir’de yayınladığımız broşür.)

Peki “demokrasi”, “halkın iktidarı” “Temsilciler, Vekiller” eliyle gerçekleşecekse bu belirleme nasıl olmalı?

En az hatalı “aday” saptama yöntemi nasıl gerçekleşmeli?

Bu yönde tüm dünyada tartışılan ve birçok yerde uygulanan ya da uygulanmaya başlanan “Katılımcı Demokrasi” yöntemleri ilgi çekiyor.

“Katılımcı Demokrasi” seçim öncesi ve sonrası halkın büyük çoğunluğunun yönetime, genel ve yerel sorunlarla ilgili kararlara katılması anlamına geliyor.

Tabii ki burada karara katılacakların doğru bilgilenmesi, bilgilendirilmesi çok önem taşıyor.

Bakın bu konuda ilginç ve uygulanabilir bir örnek var.

***

Bu bağlamda ABD Stanford Üniversitesinden Prof James Fishkin’in geliştirdiği ve “Deliberate Democracy” bir anlamda bir “Katılımcı Demokrasi” örneği ufuk açıcı olabilir.

Bu örnek Yunanistan da 2006 yılında, Sosyalist Enternasyonal ve PASOK (Yunanistan’ın Sosyal Demokrat Partisi) Başkanı olan Yorgos Papandreu tarafından, başkent Atina’nın banliyölerinden biri olan, Olimpiyat Köyü'nün de bulunduğu “Marouisi” semtinde yapıldı.

MAOURİSİ-ATİNA

Maourisi Philips, Kodak, Bayern, Microsoft, Nestle gibi çokuluslu şirketlerin merkezlerini bulunduğu, giderek Atina’nın finans merkezine dönüşen, genellikle varlıklı kişilerin yaşadığı bir yerleşim yeri.

Yunanistan başkenti Atina’nın bir parçası. Nüfusu 2001 yılı sayımına göre 69 bin, 2011 sayımına göre 72 bin.

Maourisi’nin PASOK Belediye Başkanı adayını belirlemek için J.Fishkin’in “Katılımcı Demokrasi” yöntemi uygulandı:

Bir “Parti Kurulu” aday olmak için başvuranlardan altı kişiyi (dördü erkek, ikisi kadın) “aday adayı” olarak belirledi.

Bilimsel “rastgele örnekleme” (random sample) yöntemiyle; nüfus kütükleri, adres listeleri, internet, telefon, vs. yoluyla, toplumun farklı kesimlerini temsil eden 160 kentli yurttaş saptandı. 

Bu sayı partili partisiz, kent nüfusunun yaklaşık binde ikisi idi. (69.000*0,02<160).

Bu kişiler aday adayları arasından Belediye Başkanı adayını belirleyecek “seçimi” yapmak için, “Katılımcı” olarak bir otelde ya da bir salonda yapılacak toplantıya davet edildi.

(Kuramcı J.Fishkin farklı bölgelerde/kentlerdeki farklı uygulamalarda katılımcı sayısının farklı olabileceğini belirtiyor. Yaklaşık binde 3, binde 4 gibi).

Atina-Maourisi’deki uygulamada, bir mekânda bir araya gelen 160 katılımcı, uzmanlarca belirlenen 19 kent sorunu üzerine bilgilendirildi.

Dışa kapalı olarak yapılan toplantıda katılımcılar bir gün boyunca sırayla 6 aday adayını dinlediler, kişiliklerini tanıdılar, kent sorunlarına bakışlarını öğrendiler, insan ilişkilerini sorguladılar, değerlendirdiler.

On saatlik bir çalışmanın sonunda katılımcılar kendilerine verilen, aday adaylarının durumuna ilişkin bir anketi doldurdular, kapalı bir yerde konulan sandıkta gizli oylarını kullandılar.

Açılan sandıkta, başlangıçta aday adayları arasında en az tanınan Avukat Aleksandris’in %24 oyla birinci geldiği görüldü.

Ardından, hiçbir aday mutlak çoğunlukta oy alamadığı için ilk iki sırayı alan aday arasında ikinci bir oylama yapıldı.

Bu kez de Avukat Aleksandris birinci oldu, mutlak çoğunluğu aldı

***

Ancak bu sonuç doğru muydu?

Bunun için “Parti Kurulu” başka bir değerlendirmeye, bu sonucu sağlamaya gitti.

Yine bilimsel “rastgele örnekleme” (random samle) yöntemiyle, bu kez nitelikli (eligible) seçmenler arasından, 100 kadar bir grup insan Katılımcı olarak davet edildi.

Adayı seçecek Katılımcılar; Parti delegeleri, Parti üyeleri, Demokratik Kitle Örgütleri temsilcileri, kanaat önderleri arasından belirlendi. Bunlar, önceki katılımcılara göre politik olarak daha deneyimli kişilerdi.

Toplantıdan önce katılımcılara kent sorunlarıyla ilgili bilgilendirme anketi dağıtıldı.

Onlara önceki değerlendirme toplantısında verilen karar hakkında bilgi verilmedi.

Ardından katılımcılar yine, salon ya da salonlarda küçük gruplar halinde ya da topluca bir araya geldikleri oturumlarda uzmanlarca bilgilendirildi.

Yine bu oturumlarda katılımcılar hazırladıkları soruları huzura çağırılan adaylara yönelttiler.

Bu toplantılara parti yetkilileri de katıldı.

Görüşmeler sonunda tüm katılımcılar onlara ilk başta verilen aday adaylarına ilişkin anketi doldurdular.

Ve gizli oylamaya geçildi. Katılımcılar adaylardan biri için oy verdi.

Oylamada Avukat Aleksandris önceki değerlendirmede olduğu gibi yine birinci çıktı.

Üstelik oy oranı %24’den %39’a yükselmişti. 

Bu yine de mutlak çoğunluk değildi ancak katılımcıların kentle daha çok ilgili, kent sorunları hakkında daha çok bilgi sahibi, daha politik olması dolayısıyla Aleksandris’in oyları dramatik bir şekilde atmıştı.

Son ikiye kalan iki aday arasında yapılan ikinci gizli oylamada, fark daha da açılarak yine Aleksandris birinci çıktı.

Parti, her iki uygulamada da birinci olan Aleksandris’i seçimlerde “aday” gösterdi.

Oldukça demokratik olan, halkın katılımını sağlamada önemli bir adım, tam doğru adayı bulmada bir örnek sayılabilecek bu uygulamada, daha az tanınan adayın seçimi kazanması öğreticidir.

****

Peki bu yöntem bizim ülkemizde Belediye Başkanlık seçimlerinde uygulanabilir mi, uygulanırsa nasıl uygulanır?

Bu elbette mümkündür, gerçekten demokratik sonuçlar verebilir.

***

Bu uygulamada önce Parti Genel Merkezi, İl Örgütü, İlçe Örgütü tarafından oluşturulan özel bir Kurul, Başkanlık aday adaylığı için baş vuran kişiler içinden altı kişiyi belirler.

Bunlar arasında mutlaka kadın adaylar olmalıdır.

Bu süreçte, yine bir özel Kurul gözetiminde, örneğin üniversiteler ya da bağımsız kuruluşlarla yapılan iş birliği çerçevesinde, bilimsel “rastgele örnekleme” yöntemiyle, eğer o kentin nüfusu 50 bin ise, binde 2’si kadar, 100 kişi, toplumun tüm kesimlerini yansıtan katılımcılar saptanır.

Bu oran elbette değiştirilebilir, arttırılabilir.

Kent nüfusu daha çok ise daha çok katılımcı söz konusu olabilir. Ancak toplantı koşulları dikkate alınmalıdır.

Otel, tatil köyü, büyük salonlar gibi özel mekanlarda bir araya gelen katılımcıların yapacakları toplantılar; ”bilgilenme ve karar verme süreci” bir ya da iki gün sürebilir. 

Bu toplantılar dışa kapalıdır ve zorunu haller dışında dışarısıyla iletişim yoktur.

Geceleme (olacaksa), yeme içme, ağırlama giderleri doğaldır ki Parti tarafından karşılanacaktır.

Toplantılar bir gün sürecekse, katılımcılar günün ilk yarısında, iki gün sürecekse ilk gün uzmanlar tarafından, gruplar halinde ya da toplu olarak, tartışmalı bir toplantıyla bilgilendirilirler.

Ardından “aday adayları” tek tek ve toplu olarak katılımcıların karşısına çıkar ve kendilerini tanıtırlar. Katılımcıların sorularını yanıtlarlar.

En az on saatlik bir görüşmenin sonucunda latılımcılar düzenleyici Kurul tarafından verilen kent sorunları ve aday adayları ile ilgili bir anketi doldururlar.

Ardından gizli oyla aday adayları arasından birini adaylığa seçerler.

Aday adaylarından biri mutlak çoğunluğu sağlayamaz ise, oylamada ilk iki sırayı alanlar tekrar oylanır, %51, çoğunluğun oyunu alan Partinin “aday”ı olarak ilan edilir.

***

Partinin demokratik, doğru ya da doğruya yakın bir karar vermesini sağlamak için böyle bir uygulamanın yararları nelerdir?

Öncelikle bu proje:

Parti için, kendine güvenen herkesin aday adayı olmasının önünü açar.

Daha önceki aday belirlemelere yöneltilen demokratik olmadıklarına ilişkin eleştirilere zemin kalmaz. Çünkü seçimi gerçekten halkın birinci elden temsilcileri halk yapmıştır. 

Manipülasyon olasılığı kalmaz ya da en aza iner.

Bu düzenlemenin parti üst düzey yetkilileri eliyle oluşturulmuş bir ortak kurul tarafından şeffaf bir biçimde yapılıyor olması güvensizliği önler.

Böyle bir değerlendirmeden aday olarak çok tanınmamış kişilerin seçilme durumunun (ki halkla ilişkiler açısından bu olgu bu projenin en zayıf yanıdır) diğer partilere avantaj sağlayabilme olasılığına karşı parti örgütleri hızlı ve yoğun tanıtım ve propaganda yöntemleri uygulayabilir.

Parti Örgütü, parti üyeleri böyle açık ve net yöntemle belirlenmiş adayın etrafında kolayca kenetlenebilir. 

Bu uygulama her zaman yaratıcı yeniliklere açık olabilir.

Tabii ki eleştirilere ve düzeltmelere de.

****

Böyle bir yöntemle Belediye Başkan adayını belirlemek ütopik midir?

Uygulandığına, uygulanabilir, pratik olduğuna göre neden hayali olsun?

Üstelik bu yöntem Arjantin’de trafik, Japonya’da nükleer santral sorununun çözümünde halkın istemini belirlemek için kullanılmış ve çok yararlı olmuş.

Amaç “halkın iktidarı, halkın beklentilerini en doğu biçimde  karşılamak” olduğuna göre bu yöntem neden Türkiye’de de uygulanmasın?

Bu gibi yeni önerilerin tartışmaya açık olmasıyla beraber bu ve buna benzer yöntemlerle aday belirlemenin daha demokratik, halkın çıkarına olduğu açıktır.

“Bırakın halk konuşsun” demenin zamanı gelmemiş midir?