Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
ve ve
ve ve
ve ve
Temizle
Euro
Arrow
37,5658
Dolar
Arrow
33,9499
İngiliz Sterlini
Arrow
44,6408
Altın
Arrow
2814,0000
BIST
Arrow
9.577

Kadının mahremiyeti, toplumsal protesto hakkından değerli!

Kadının hiçbir değeri olmadığı, her erkeğe dört kadının düştüğü, şahitliğinin bile kabul edilmediği karanlık bir dönemden çıkalı henüz 7 yıl olmuştu. Takvimler 1930 yılını gösteriyordu ama yeni kurulan Türkiye Cumhuriyeti, Belçika’ya göre 1948’i, İtalya ve Japonya’ya göre 1945’i, İsviçre’ye göre 1971’i ve Suudi Arabistan’a göre 2015’i yaşıyordu…

Yıl 2023… İngiliz hükümeti kadınların hak ve özgürlükleriyle ilgili Kamu Düzeni Yasası’nın yeni düzenlemeleri için bir anket başlattı. Yeni yılla birlikte yasalaşması beklenen düzenlemede kadınlar için öyle maddeler var ki, Atatürk’ün o yıllardaki kadına bakış açısının ne denli önemli olduğunu tekrar hatırlatıyor…

Haydi zamanda kısa bir yolculuk yapalım…

Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk, Kurtuluş Savaşı’nda Halide Edip Adıvar, Halime Çavuş, Fatma Seher Erden (Kara Fatma), Halide Onbaşı, Şerife Bacı, Nezahat Onbaşı ve daha nice isimsiz Türk kadınının ülke yönetiminde olmasının ne kadar değerli olduğunu biliyordu. 

“Dünya yüzünde gördüğünüz her şey kadının eseridir” diyerek kadınlara seçme ve seçilme hakkının tanınmasını sağladı. 1930 yılında önce belediye seçimlerine katılma, daha sonra köylerde muhtar olma ve ihtiyar meclislerine seçilme hakkı tanınan kadınların, milletvekili seçme ve seçilme hakkı, 5 Aralık 1934’te Anayasa ve Seçim Kanunu’nda yapılan yasa değişikliği ile tanındı.

Türkiye Cumhuriyeti kadına seçme ve seçilme hakkı tanıyan dünyadaki dokuzuncu ülkeydi.

Bugün geldiğimiz noktada bizden sadece iki yıl önce 1928 yılında erkeklerle eşit oy hakkı kazanan İngiliz kadınları ile Türk kadınının arasındaki uçuruma bakalım. 

“Ey kahraman Türk kadını! Sen yerde sürüklenmeye değil, omuzlar üzerinde göklere yükselmeye layıksın” diyen bir lideri olan ülkenin kadınları hak ettiği değeri görüyor mu?

Her gün gazete haberlerinde hala namus cinayetine kurban giden, giydiği etek boyu yüzünden hakarete uğrayan ve toplumdaki değeri git gide eksilen Türk kadını, İngiltere’de çıkarılması için halk oylamasına sunulan yasayı duyunca muhtemelen “Ah be Atam!” serzenişinde bulunacak…

Türkiye’de kadınların yaşadıklarını anlatmaya zaman yetmez. Ancak Türkiye’de halen tartışma konusu olan İstanbul sözleşmesi ile ilgili bir hatırlatma yapmak istiyorum. Malumunuz 7 Nisan 2011 yılında Avrupa Konseyi Bakan Yardımcılarının 1111’inci toplantısında kabul edilen sözleşmeyi 11 Mayıs 2011 yılında ilk imzalayan ve parlamentosunda ilk onaylayan ülke Türkiye olunca; 1930’lu yıllardaki gibi gururlandık, heyecanlandık. 

Bu Atatürk’ün vizyonuydu… 

Sonra zaman makinesi yeniden geriye doğru seyahatine başladı. İmza tarihinden 10 yıl sonra muhafazakar kesim bir anda sözleşmeyi hedef aldı. Bazı yayın organları ve cemaatler sözleşmenin "Türk aile yapısını bozduğu" gerekçesiyle propagandaya başladı. Asıl amacı kadını korumak ve kadına karşı şiddeti önlemek olan sözleşme bir anda "eşcinselliğe yasal zemin hazırladığı" gerekçesiyle yerden yere vuruldu. 

Tam da bu tartışmalar ışığında Cumhurbaşkanı, "Halk istiyorsa kaldırın. Halkın talebi kaldırılması yönündeyse, buna göre bir karar verilsin. Halk ne derse o olur" açıklamasını yaptı. Bir halk oylaması yapılmadı ama muhafazakar kesimin tepkilerine kadınlar, kitlesel eylemlerle karşılık verdi. 

Bugün hala halk hangisini istedi bilmiyoruz ama 20 Mart 2021 tarihinde 3718 sayılı cumhurbaşkanı kararı sonucunda sözleşmenin feshedilmesine karar verildi. Türkiye bugün İstanbul Sözleşmesi’ni ilk imzalayan ve ilk ayrılan ülke olarak tarihe geçti.

Gelelim Birleşik Krallık’ta anket yöntemiyle halkın fikri alınan yeni yasal düzenlemeye…

Parlamento’da kararlaştırılan ve kürtaj hizmetleri sağlayan kurumların 150 metrelik çevresinde belirli aktiviteleri kısıtlayan yasa ile ilgili öneriler halkın görüşüne sunuldu. Şimdi diyeceksiniz ki, “Aaaa bunu bir de halka mı soruyorlar?”

İçişleri Bakanlığı “Güvenli Erişim Bölgeleri” adıyla planladığı yeni düzenlemeyi 11 Aralık 2023’ten 22 Ocak 2024 tarihine kadar halka açtı ve 6 haftalık bir anket düzenliyor. Ankete hem online olarak hem de mail üzerinden katılmak mümkün.

“Safe Access Zones” isimli düzenleme, kürtaj klinikleri ve kürtaj hizmetleri sunan hastanelerin 150 metrelik çevrelerinde belirli etkinlikleri yasaklamaya yönelik bir çalışma. Amaç kadınların kürtaj hizmetlerine özgürce ulaşma haklarını kısıtlamamak adına daha fazla korunmaları…

Birleşik Krallık protesto hakkı ve ifade özgürlüğü konusunda son derce gelişmiş bir ülke. Pandemi döneminde üzerinde Başbakan Boris Johnson’a küfür içeren sözlerin yazdığı tişörtler ile gezen vatandaşların haberlerini hatırlarsınız. İfade özgürlüğü sayıldığı için o tişörtler yüzünden kimse tutuklanmadı. 

“Bu kadar özgür bile olsanız kadınların mahremiyeti sizden önce gelir’ diyen bir düzenlemeden bahsediyorum… 

Ne mi var yasalaşması planlanan düzenlemede?

1- Kadınların kürtaj hizmetlerine erişimi ve hizmetlerin kurumlarca sağlanmasını engelleyecek aktiviteler.

2- Kadınların kürtaj kararını etkileyecek ve engelleyecek aktiviteler.

3- Kliniklerin hizmetlerini sağlarken baskı altında kalacakları ve hizmet güvenliğini düşürücü zorbalıklar.

Yani “Toplumsal protesto hakkınıza eyvallah… Ama bunu kadına psikolojik olarak dolaylı yoldan bile zarar vermeden yapabilirsiniz. Başbakana küfür etmeniz de önemli değil ama kadının mahremiyeti, hem bedensel hem de ruh sağlığı önemli” diyor İngilizler…

Ne demiştik yazının ortalarında “Ah be Atam!”

Her alanda olduğu gibi Türk kadınının da en büyük şansıydın. 

“Ya olmasaydın?” sorusuna cevap aramak bile ürkütücü…