Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
ve ve
ve ve
ve ve
Temizle
Euro
Arrow
43,6775
Dolar
Arrow
38,6509
İngiliz Sterlini
Arrow
51,4208
Altın
Arrow
4180,0000
BIST
Arrow
9.074

Türkiye’nin en büyük sorunu alkol mü?

Geçtiğimiz hafta AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan alkolle ilgili açıklamalar yaptı.

Sonrasında da resmi X hesabından bu açıklaması paylaşıldı. Erdoğan’ın sözlerinde alkol, uyuşturucu ve kumar ile savaşmak ön plana çıkıyordu. Ancak Erdoğan’ın bağımlılıklarla mücadele konusundaki hassasiyetini anlatırken muhalefete yüklendiği sözleri çok konuşuldu. 

Erdoğan’ın, “Ana muhalefetin devraldığı belediyelerdeki ilk icraatlarından biri, sosyal tesisleri âdeta meyhaneye çevirmek oluyor… 28 Şubat döneminde alkol kullanmadığı için insanlarımız fişlendi, hatta mesleğinden atıldı” sözleri dikkat çekiciydi. 

Bağımlılıklarla mücadele elbette ulvi bir mücadeledir. Ancak yirmi yılı aşkın AKP iktidarında Milli içeceğimiz ayran mottosuna rağmen istatistiksel olarak ne yaşanmış ona bakalım. 

AKP iktidarı döneminin son 19 yılı baz alındığında içki tüketiminde yüzde 46’nın üzerinde bir artış olduğu ortaya çıkmış. 

Bu verileri Cumhuriyet Halk Partisi Tekirdağ Milletvekili İlhami Özcan Aygun paylaşmıştı. 

Yine uyuşturucu kullanımında ilginç rakamlar var.

Birleşmiş Milletler Uyuşturucu ve Suç Ofisi'nin (UNODC) yayınladığı 2024 Uyuşturucu Raporu’na göre, dünyada 292 milyon uyuşturucu bağımlısının bulunduğu, Türkiye’de ise bu oranın 1,7 milyon olduğu açıklandı.

Spor Toto Teşkilat Başkanlığı'nın 2023 Sayıştay Denetim Raporu'na göre ise Spor Toto Teşkilat Başkanlığı'nın müdahil olarak katıldığı davaların sayısı yıllar itibarıyla ciddi oranda arttı. Rapora göre 2020 ve 2021'de 91 olan dava sayısı, 2022'de 954, 2023'te 1937'ye yükseldi. Bu sadece davalık olan olaylar. 

Ancak yasadışı ya da Demirören’in oynattığı bahis oyunları artık küçük yaştaki çocuklara kadar işledi. Ekonomik buhran yaşayan her kesimden insanın elinde iddia kuponları yada telefonlarında bahis uygulamaları var. 

Türkiye’de yoksulluk, ekonomik sıkıntılar, adalet, basın özgürlüğü, demokratik haklar, atanamayan öğretmenler, ev kiraları gibi sorunlar dururken ilk akla gelen sorun alkol mü? diye sormak lazım. Ayrıca Sayın Erdoğan’a yanlış bilgi de verilmiş olabilir. Çünkü 'Alkol almıyor' diye fişlenenden ziyade alkol aldığı için fişlenen, ayrıştırılan ve ötekileştirilenler ne yazık ki daha gerçekçi bir tespit. 

Hatırlarsanız Kadir Gecesi içki içti diye bir havayolu çalışanı ülkeyi terk etmek zorunda kaldı! Türkiye’de hangi devlet kademesinde bir resepsiyonda alkol veriliyor? Belediyelerin sosyal tesislerin hangisinde alkollü organizasyon yapılabiliyor?  

Hal böyle iken sadece alkol üzerinden okuma yapmak tabii ki mümkün değil. Ama bu içki ve içecek tartışmaları dünya var olduğundan bu yana devam ediyor. İster ayran için ister şarap içtiğiniz şey, her daim politika malzemesi olmuş. 

İngiliz gazeteci Tom Standage’in Kırmızı Kedi Yayınevi tarafından Türkçeye çevrilip satışa sunulan bir kitabı var: Altı Bardakta Dünya Tarihi (A History of the World in SixGlasses)…

Standage kitapta, “Su, insanoğlunun ilerlemesini, su kıyısında yaşama zorunluluğuyla sınırlayıp yönlendirdi. İşte içkiler o zamandan beri yani başlangıçtan beri insan tarihini şekillendirmeye devam ediyor. Ancak son on bin yılda içkiler ortaya çıkıp suyun üstünlüğüne meydan okudular. Doğada hazır halde bulunmayan bu içkiler, bilinçli bir çabayla elde edildi. Bu yeni içkiler insan yerleşimlerindeki kirli, hastalık yuvası su kaynaklarına daha güvenli seçenekler sunmanın yanı sıra, çeşitli roller de üstlendiler. Birçoğu dinsel ayinlerde kullanıldı. Kimi zaman para yerine geçtiler, kimi zaman siyasal simge rolünü üstlendiler, kimi zaman da felsefi ve sanatsal esin kaynağı oldular. Bazıları seçkinlerin gücünü ve konumunu vurgulamaya, bazıları mazlumlara boyun eğdirmeye ya da onları yatıştırmaya hizmet etti” diyor. 

Suyun bile durulmadığı bir dünyada, bardaklara bakarak tarih okumak belki de en doğrusu… İçecekler dünya tarihini nasıl değiştirmiş Standage’yi kaynak alarak bakalım.

BİRA: MEZOPOTAMYA’NIN HAPPYHOUR’I

Milattan önce 4.000’de Sümerli dayılar sabah güneşiyle mırıltılı şarkılar söyleyip bira üretirken, henüz ne Twitter vardı ne de Netflix. Ama toplumsal sözleşme vardı, hem de kilden tablete kazınmış haliyle. Çünkü o zamanlar bira sadece sarhoş etmez, toplumu bir arada tutardı. Bugünün “Birlikte içeriz bir gün” mesajlarının atasıydı belki de o şerbetimsi içki.

Ama işin komiği şu: Adamlar bira sayesinde toplumsal sınıfları belirlemiş. Kim arpadan içiyor, kim buğdaydan... Kim sürahiden, kim delikli kamışla. Bugünün “ben üçüncü dalga kahve içiyorum” tribinin ilk versiyonuydu. 

ŞARAP: ANTİK YUNAN’IN TEDX KONUŞMASI

Sonra şarap geldi. Yani demokrasinin yanında en çok konuşulan, içildikçe daha çok konuşulan içki. Atina’nın agoralarında kararlar alınırken ellerde testiler vardı. “Bir kadeh daha içerim ama Sparta’yla savaşa hayır” diyen filozoflar, nehrin öteki yakasında kanla sulanan üzümlerle meşguldü.

Şarap, öyle bir içkiydi ki; içenle içmeyeni değil, nasıl içtiğini konuşurlardı. Bugün de var ya hani şu "body’si iyi, tanen dengesi şahane" diye geveleyenler… Antik Yunan’da da o varmış. Ama orda bu entelektüel sohbetler, bazen Pers istilasıyla sona ermiş. Şarap mı savaşı tetikler, savaş mı şarabı, hâlâ tartışılıyor.

COLA: SOĞUK SAVAŞIN ŞEKERLİ KURŞUNU

Ve Coca-Cola geldi. Sarhoş etmedi belki ama dünyaya yön verdi…

Amerikan rüyasının sıvı hali. Kapitalizmin litrelik manifestosu. Bir yudum al, özgürlük gelsin... 1940’larda Amerikan askerinin üniformasından çok, Coca-Cola kasaları işgal ediyordu Avrupa’yı. Stalin’in içtiği votkanın bile tadı kaçmıştı o yıllarda, çünkü Amerikan softpower dediğimiz şey aslında buz gibi bir gazozdu.

“Kolonyalizm bitti” dediler ama kolalıyız hâlâ. Filistin’de çocuklar taş atarken ellerindeki şişeler Coca-Cola, Paris’te devrim çığırtkanları ayakta durmak için RedBull içiyor. Bize özgürlük satıyorlar, ama içinde şeker, kafein ve bol bol algı yönetimi var. Bugünün demokrasi paketleri, metal kutuda geliyor ve üzerlerinde “Zero” yazıyor; belki de içi gibi.

Yani neymiş? İçtiklerimiz sadece damak tadımızı değil, ideolojimizi, sınıfımızı, hatta kaderimizi de belirliyor. Kimimiz bira içip kralı deviriyoruz, kimimiz şarapla sanat yapıyoruz, kimimiz de kolamızı yudumlarken başka diyarlarda demokrasi götürülüşünü izliyoruz.

Tarih içkide değil, içkinin içirdiği hikâyede gizli. ‘Şerefe mi diyelim, geçmiş ola mı’ bilmem ama bilmemiz gereken tek şey ne içersek içelim bizim içmediğimiz içene de saygı gösterelim. İster ayran ister rakı bardakta ikisi de beyaz ya, herkese bembeyaz saflıkta kapımızı açalım. Yoksa siyah, şekerli, kafeinli bir içecek gelir ve bembeyaz sayfaları karartır, içindeki asit eritir…