Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
ve ve
ve ve
ve ve
Temizle
Euro
Arrow
34,9385
Dolar
Arrow
32,5064
İngiliz Sterlini
Arrow
40,8451
Altın
Arrow
2441,0000
BIST
Arrow
10.087

Vurun abalıya!

Dün ‘3 Mayıs Dünya Basın Özgürlüğü Günü'ydü.

Uluslararası Sınır Tanımayan Gazeteciler (RSF) Örgütü 2024 Dünya Basın Özgürlüğü Endeksi'ni yayınladı.

Geçen yıl 165'inci sırada yer alan Türkiye, bu yıl yedi basamak ilerleyerek 158'inci sıraya yükseldi.

Rapor beni çok mutlu etti!

Artık kendimi daha özgür hissediyorum. Meslektaşlarım da rahatlamıştır. Özgürlük böyle bir his işte. 

Yedi basamak yükselince içine tarifsiz bir rahatlama geliyor. Nasıl özgürleştiğini bilmesen de bilimsel veri gelince bir huzur kaplıyor içini…

Tam ‘özgürleşmişiz’ diye sevinirken raporun devamını okudum. Türkiye’nin durumun “çok vahim” olduğu ülkeler kategorisinde yer almaya devam ettiğini görünce “Eeee ben az önce çok özgür hissediyordum” diye hayıflandım. 

Bu yükselişin, geçen yıl endekste Türkiye’nin önünde yer alan Rusya, Azerbaycan ve Hindistan gibi ülkelerde durumun kötüleşmesinden kaynaklandığını öğrenince hayal kırıklığına uğradım.

Bir de ne göreyim endekste ilk üç sırada sırasıyla Norveç, Danimarka ve İsveç var. Zaten ne olsa bu üç ülke ilk sırada yer alıyor. Yok dünyanın en mutlu ülkesi, yok eğitimin en iyi olduğu ülke, yok basın özgürlüğünün en fazla olduğu ülke…

Daha yeni izlememiş miydik Netfix’te dizide…

Bunlar barbar Vikingler değil miydi? 

Biz ise dünyaya hoşgörüyü yayan, fethettiği ülkelere özgürlük getiren Osmanlı torunları… (Bunu da dizide izledik ama Netflix’te değil ATV’de) 

“Nasıl oldu da kafasına boynuzlu şapka takan adamlar bizi geçti” diye düşündüm!..

Rapora olan inancım sarsıldı. “Bu raporu da bizi kötülemek isteyen dış güçler yazdırmış olabilir mi” dedim kendi kendime.

Dünya Basın Özgürlüğü Endeksi'nde ülkelerin puanını, “politik”, “güvenlik”, “ekonomik”, “sosyo-kültürel” ve “yasal” olmak üzere beş gösterge belirliyor. 

“Politik” gösterge, devletin ve diğer politik aktörlerin siyasi baskıları karşısında medyanın bağımsızlığına yönelik desteğin derecesini belirliyor.

Türkiye, Doğu Avrupa ve Orta Asya bölgesinde siyasi gösterge olarak en ciddi gerileme yaşayan ülkelerden biri oldu.

Aslında Basın özgürlüğü endeksinde hangi sırada olduğunun çok önemi yok. Toplumun habere, haberciye bakış açısının önemi var. Norveç, İsveç, Danimarka’daki vatandaşlar olumlu-olumsuz her haberi duymaya kendilerini hazırlamış ve bu bilgiye ulaşmanın insani hak olduğunu düşünüyorlar. 

Bu haberi onlara getiren haberciye de değer veriyorlar. 

Türkiye’de durum öyle değil. Bizde habere konu olan değil haberi topluma duyuran her zaman suçludur.

Mesleğe ilk başladığım yıllardı, otuz yıl kadar önce…

Bir gecekondu yıkımını muhabir olarak takip ediyorum. Önce Belediye ekiplerine mahalleli gecekondularını yıktırmamak için taş attı. 

Biz bunu görüntüleyince mahalleli çıldırdı. 

“Çekmeyin ulan” diye gazetecilere saldırdı. Sonra kolluk kuvvetleri mahalleliye orantısız güç uyguladı. Az önce “Çekmeyin ulan” diye bize saldıran mahalleli “Ne duruyorsunuz çekin bu rezaleti” diye basından medet umdu. 

Tabii kolluk kuvvetleri müdahaleyi görüntülüyoruz diye mahalleliden daha fazla dövdü bizi. 

Sonra belediye ekipleri yıkıma başladı. Hem mahalleliden hem kolluk kuvvetlerinden özenmiş olacaklar ki bir posta da onlar saldırdı. Öyle bir an geldi ki herkes bizi dövüyordu!  

Türkiye’de gazeteci kimseye yaranamaz. İş adamı sevgilisiyle görüntülenir korumaları gazeteciye saldırır. Futbolcu kaza yapar gazeteciye saldırır. Gazeteci Belediye başkanını eleştirir adamları gazeteciyi kurşunlatır. Yolsuzluk dosyasını ortaya çıkaran gazeteci dış güçlerin maşasıdır tutuklanır. Arabasına bomba konur, gazetesine giderken katledilir…

Anlayacağınız basın özgürlüğünün sadece hükümetle falan da alakası yok. Türkiye’de kimse haberi sevmez, özgür gazeteciyi sevmez. 

Gazeteciliğin icrası ve halkın güvenilir, bağımsız ve çoğulcu bilgi edinme hakkı bir de siyasi baskıyla karşılaşınca herkes abalıya vurur. 

Uzun lafın kısası sadece son yirmi yıl değil her dönem gazeteciler sorun yaşadı bu ülkede. Yaptığı haberlerden dolayı cezaevinde yatan, baskı gören, işinden kovulan gazetecilere sahip çıkmayan halk da hak ettiği kadar gerçek habere ulaştı.

Türkiye’de başka hiçbir meslek yok ki gazeteci kadar aşağılansın. Kaçakçısı beyefendiyken, dolandırıcısı, vergi kaçıranı iş adamıyken gazeteci hep yalancı hep manipülatör hep birilerinin tetikçisi olarak görülür. Adam öldüren, vergi kaçıran, uyuşturucu baronu, tecavüzcü, hırsız bile gazeteciler kadar ceza almıyorsa ülkede gazetecilik yapmak baretsiz inşaatta çalışmaktan daha tehlikeli…

Ayrıca halkın kendi görüşünün karşıtı habere tahammülü yokken otoritenin nasıl olsun?

Sosyal medyada görüyorsunuz kendi görüşü dışında haber yapan meslektaşlarımıza gün yüzü görmemiş küfürler, hakaretler, ithamlar… 

Üstelik tek taraflı da değil… Her görüşten, her sosyal statüden insan yapıyor bunu. 

Evli adam eskortla basılıyor ‘basının tuzağı’ diyor. Çalıştığı kurumu dolandırıyor, “Basın yayın organlarında maksatlı yayınlanan haberler yalan. İtibar suikasti” diyor. 

Küfür ediyor, “Basın sözlerimi çarpıttı” diyor.

Basın Özgürlüğü Endeksi'nde hangi sırada olursak olalım doğru habere ulaşabilmenin tek yolu gazeteciye saygı duymak, tarafsızca haberini anlamaya çalışmak. 

Gerçek haberciyi özgür bırakmasanız haberci taklidi yapan çakallar gerçekten de itham ettiğiniz o suçları işler. Tuzak da kurar, yalan da yazar, itibar suikasti de yapar. Ve gün gelir o bumerang sizi de yaralar.