Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
ve ve
ve ve
ve ve
Temizle
Euro
Arrow
45,5435
Dolar
Arrow
39,6202
İngiliz Sterlini
Arrow
53,4367
Altın
Arrow
4293,0000
BIST
Arrow
9.203

Zeytinin Laneti

Anadolu’nun güneş görmüş her taşı, bir ağacın köküne uzanır bu topraklarda. O ağaç, çoğu zaman zeytindir. Ölümsüzlüğün simgesi, tanrıların sofralarına armağan, barışın dalı… 

Evet, Lidya’dan Roma’ya, Bizans’tan Osmanlı’ya kim bu toprağa elini sürmüşse, önce zeytine eğmiş başı. Çünkü zeytin yalnızca bir meyve değil; bir medeniyetin, bir kültürün, hatta bir yaşam felsefesinin adıdır.

Homeros’un dizelerinde “yaşamın özü” olarak geçen zeytin yağı, tanrıçaların bedenine sürülen, savaşçının yarasına damlatılan sıvı altındı. Bugünse bu altın, yerin altındaki başka bir parıltı uğruna kurban ediliyor.

Mecliste geçtiğimiz günlerde öyle bir yasa tasarısı gündeme geldi ki; adıyla süper, içeriğiyle tam bir süprüntü: ‘Süper İzin...’

Enerji, madencilik, ulaşım yatırımlarını hızlandırmak bahanesiyle torbaya tıkıştırılan yasa teklifi, 26 saat boyunca komisyonda tartışıldı. Tartışıldı dediysem, öyle medeni medeni, aklıselim düzlemde değil… Yumrukların konuştuğu, vekillerin birbirinin üzerine yürüdüğü, "zeytinlik mi kaldı, siz önce aklınızı koruyun!" nidalarının yükseldiği bir tiyatro sahnesinde.

Komisyon salonu bir ara zeytinlikten çok ringe benzedi. CHP’li milletvekillerinin itirazlarına karşılık, iktidar sıralarından gelen cevaplar "yatırımın önünü tıkamayın" düzeyindeydi. 

Sanki mesele enerji değil de, zekânın enerjisiymiş gibi... Ve sonra oylama geldi; kavgaların gölgesinde, bir ülkenin tarım belleğini yerinden sökecek teklif, AKP ve MHP oylarıyla kabul edildi.

Artık zeytinlikler, maden ocaklarıyla tanışacak. Devlet, ağacı kökünden söküp başka yere “taşıyabileceğini” iddia ediyor. Sorsan kamu yararı. Ama biz biliriz o kamu yararı kime yarıyor! Bu güne kadar kamu yararı diyerek kimlerin yararına iş yapıldığını bilmiyor muyuz!

O ağaçlar taşınmaz, taşınamaz. Çünkü her ağacın kökü sadece toprağa değil, zamana da gömülüdür. Taşırken geçmişi unutursun, geleceği de mahvedersin.

Üstelik bu sadece ağaç meselesi değil. Tarım politikalarının nasıl sistemli biçimde çökertildiğinin resmi. Yerli tohum yasaklanmış, hibrit ithalatı teşvik edilmiş. Sit alanları, ormanlar, meralar enerji şirketlerine, maden firmalarına peşkeş çekilmiş. Zeytinin gölgesinde dinlenmek artık yasak; çünkü o gölge maden ruhsatı sınırlarına dahil.

Ve yetmedi… Tarım topraklarımız böyle talan edilirken, ülkenin kalan toprakları da ‘Açık kapı’ mantalitesi ile göçmenlere devredildi. 

Şimdi, sınırlarımızda başka bir göç dalgasının ayak sesleri yankılanıyor. İsrail ile İran arasındaki gerilim, bölgesel savaşa dönüşme riskini taşıyor. Tahran sokakları hareketli; insanlar kaçacak bir yön arıyor. O yön, her zaman olduğu gibi yine biziz: Türkiye.

Bugüne kadar kim geldi, kimdi bu gelenler, nasıl girildi bu ülkeye? Kimse bilmiyor. 

Göç dalgası öyle bir hale geldi ki artık sadece ekonomik değil, demografik bir kriz halini aldı. Yarın öbür gün İran'dan, belki Afganistan'dan yüz binlerce kişi daha sınırımıza yığılırsa ne yapacağız? Zeytinlikleri madenlere verdik, peki sıra ne zaman köy meydanlarına, mahalle aralarına gelecek?

Bir yandan topraklarımız, diğer yandan toplum yapımız dönüşüyor. Ama dönüşüm değil bu; erozyon. Siyasi erozyon, vicdani erozyon, kültürel erozyon. Kalan tek direnç noktası belki bir zeytin ağacıydı. O da torba yasaya sığdı.

Bir gün torunlarımız bize sorarsa “Neden zeytinlikleri korumadınız?” diye… Biz de "Komisyonda çok kavga ettik ama sayımız yetmedi" mi diyeceğiz? Yoksa “Yatırım dediler, kalkınma dediler, kamu yararı dediler…” deyip gözümüzü mü kaçıracağız?

Zeytin ağacını gözden çıkaran bir millet, kendini de kökünden kesmiş sayılır. Çünkü bu toprak, zeytinle kutsanmıştı. Şimdi dozerle lanetleniyor.