Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
ve ve
ve ve
ve ve
Temizle
Euro
Arrow
36,6287
Dolar
Arrow
34,8925
İngiliz Sterlini
Arrow
44,3362
Altın
Arrow
3006,0000
BIST
Arrow
10.125

'Olsun! O da insan sonuçta!' (I)

"Seni Türk, seni!", "Nedir bu acelen? Türkler mi geliyor?” – bunlar Doğu Avrupa'da nesiller boyunca büyüyen insanların Türklerle ilgili ifadelerinden sadece iki tanesi. Moldova'da veya Romanya'da bu ifadeleri duymayan kimse yoktur. Böyle ırkçı ifadelere, Türkiye'nin yakın çevresindeki halkların çoğunda olduğu gibi Avrupa ülkelerinde de rastlamak mümkündür. Bu yazıda bunları sıralamak istemiyorum. Çevrimiçi olarak kolayca bulunabilirler.

Hiçbir zaman bir halkın imajı hakkında yazmayı düşünmedim ama yine de beni bu makaleyi yazmaya iten bazı sağlam temellere dayanan nedenler var. Biliyorum, belki bir yabancının kendisine yabancı olan bir halkın imajı hakkında konuşmaya ne hakkı var diyeceksiniz ama bir yabancı olarak, yerli halkın fark edemediği veya görmek istemediği tarafları görecek gözümüz daha açık olabilir. Ben Türkiye'ye geleli 11 yıl oldu. Tüm bu süre boyunca burada aldığım eğitim ve uzmanlık çalışmalarının yanı sıra birçok iyi insanla tanışma, yerel halkı, davranışlarını, konuşma ve başkalarıyla iletişim biçimlerini analiz etme ve inceleme fırsatı buldum. Her yabancı dil içinde bulunduğunuz insanların düşünce ve davranış biçimlerini daha iyi anlamanızı sağlar. Benim de Türkçe’yi öğrenme şansım oldu. Bugünkü yazımda (konunun oldukça karmaşık olması nedeniyle iki bölüme ayırdım) değinmek istediğim konu, Türklerin ülke dışında yabancılar nezdinde sahip olduğu olumsuz imajdır. Kişisel deneyimimden yola çıkarak, Türklerin veya Türk milletinin dünyada neden pek olumlu bir imaja sahip olmadığını analiz etmeyi amaçlıyorum. Böyle bir imaj yaratmanın nedenleri nelerdir ve Türkler kendi imajlarını geliştirmek için neler yapabilirler?

Beni böyle bir makale yazmaya iten iki kişisel örnekle bu analizi başlamak istiyorum. Değerli 12 punto okuyucuları ikinci soyadımın Türkçe olduğunu ve Türkiye vatandaşı olan eşime ait olduğunu fark etmiş olabilirler. Moldova’da çok iyi kalpli, her Pazar günu kiliseye giden dindar bir komşumuz vardı. Birkaç yıl önce vefat etti. Ben evlenmeden önce bir Türk ile evleneceğimi öğrenince bana direkt şunu sordu: "Peki bu kararı verdiğinde kafanda ne vardı?" Yüzümdeki ifadeyi fark ederek cevabımı anlayan ve belki de oldukça dindar bir insan olduğunu hatırlayarak tartışmayı şu şekilde sürdürdü: "Olsun, o da insan sonuçta. Hepimiz gibi o da ölümlü!" Nedenini bilmiyorum ama onunla tartışmaya girmek istemedim ve sadece başımı salladım. Doğrudur, bu konuşmadan sonra kendime aslında cevabını bulamadığım birçok soru sordum.

Bu yazıyı yazmama sebep olan ikinci kişisel sebep ise farklı dönemlerde Türkiye'ye gelen ve bu ülkede yaşayan Moldovalı kadınların 18 gerçek yaşam öyküsünü içeren kitabımın Moldova Cumhuriyeti ve Romanya'da yayımlanmasıdır. Bu kitabımın bir gün Türkiye'de de çıkmasını ümit ediyorum çünkü hem bu ülkeye hem de insanlarına dair çok ilginç detaylar içeriyor, Türkiye'nin resmini farklı bir perspektiften sunuyor. Moldovalı kadınlar neden ve nasıl Türkiye’ye geldiler? Otuz sene önce Türkiye nasıl bir ülkeydi? Türkler nasıldı ve zaman içerisinde değiştiler mi acaba? Moldovalı kadınların burada karşılaştıkları zorluklar nelerdi? Bunlar sorduğum sorulardan sadece birkaçıdır. Kadınlarla yaptığım görüşmelerden, Türklerin Avrupa ve Güneydoğu Avrupa ülkeleri arasında iyi bir imaja hala sahip olmadığı sonucunu çıkarabildim. Görüştüğüm kişiler değil ama onların aileleri veya tanıdıkları Türklerin barbar, terörist, saldırgan vb. olduğunu düşünüyor, bu yüzden birçoğu Türk vatandaşıyla evleneceğini ya da Türkiye’ye geleceğini bile ailelerinden saklamak zorunda kalmış. Bu araştırma, hem Türkiye'de çevremdeki insanların hem de yabancıların Türkler hakkındaki düşünceleri hakkında kendime daha fazla soru sormamı sağladı.

Gelecek haftaki yazımda ise bu önyargıların arkasında pek çok tarihi, psikolojik veya dini nedenlerden bahsedeceğim.