Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
ve ve
ve ve
ve ve
Temizle
Euro
Arrow
48,1615
Dolar
Arrow
41,1780
İngiliz Sterlini
Arrow
55,6235
Altın
Arrow
4755,0000
BIST
Arrow
11.288

İsrail’in Türkiye Planı: Gerçek mi, Algı mı?

Katar’ın Hamas’ı desteklemesi gerekçesiyle İsrail 9 Eylül’de Doha’da Hamas heyetine yönelik bir saldırı düzenledi. Saldırı sonrası Türkiye’den de resmi kınama geldi. Bu gelişmenin ardından “sırada Türkiye mi var” soruları gündeme taşındı. Dış basında Hamas’ın Türkiye’de ofisi olduğu ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın örgütü desteklediği, İsrail’in Türkiye’deki Hamas üyelerine yönelik bir operasyon düzenleyebileceği yönünde yorumlar yer aldı.Türkiye’nin NATO üyesi olsa bile böyle bir riskle karşılaşabileceği iddiaları öne sürülüyor. 

Bir zamanlar güçlü bölgesel ortak olan Türkiye ile İsrail arasındaki ilişkiler 2000’lerin ortalarında kötüleşmiş ve Gazze savaşı ile gerginlik daha da artmıştır. Bu iddiaların daha iyi anlaşılabilmesi için Türkiye-İsrail ilişkilerinin tarihsel seyrine bakmak gerekir.

Tarihsel Arka Plan: Türkiye-İsrail İlişkileri

Türkiye ile İsrail arasındaki bağlar 2000’li yıllardan itibaren bozulmaya başladı. Özellikle Gazze ablukası, Mavi Marmara baskını ve Gazze savaşı iki ülke arasında ciddi gerginliklere yol açtı. Buna rağmen ilişkiler hiçbir zaman tamamen kopmadı; diplomatik gerilimlerin yaşandığı dönemlerde bile ekonomik ilişkilerin devam ettiği görüldü. Türkiye, İsrail’i tanıyan ilk Müslüman devlet olmasına rağmen Filistin meselesinde çoğu zaman karşı cephede yer aldı.Geçmişteki bu kırılmalar, bugünkü saldırı iddialarının zeminini hazırlamıştır. Peki, İsrail neden özellikle Türkiye’yi hedef alıyor?

Saldırı Olma OlasılığınınArkasında Hangi Stratejik Hesaplar var?

İsrail’in Türkiye’ye saldırı planladığına dair iddialar aslında yeni değil. Bu söylentiler, İsrail’in İran’a saldırı düzenlediği dönemde Türkiye’nin Tahran’a verdiği destekle birlikte gündeme gelmişti. Son dönemde Kudüs’le ilgili yapılan açıklamalar da bu tartışmaları yeniden alevlendirdi. 

İsrail’in Diaspora ve Antisemitizmle Mücadele Bakanı Amichai Chikli, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı Müslüman Kardeşler çizgisinde hareket eden, Osmanlı İmparatorluğu’nun yeniden yükselmesini arzulayan ve Kudüs’ün bu imparatorluğun bir parçası olması gerektiğini savunan bir lider olarak nitelendiriyor. Chikli, bu çerçevede Türkiye, Katar ve Suriye’yi “yeni şer ekseni” olarak tanımlıyor. Bu söylemler, Türkiye ile İsrail arasında derinleşen bir soğuk savaşın işareti olarak değerlendirilebilir.

Öte yandan İsrail basınında da benzer vurgular yapılmakta, Türkiye’nin Suriye’deki etkinliği, neo-Osmanlıcı hedeflere sahip olduğu iddiaları ve Akkuyu Nükleer Santrali üzerinden yürütülen tartışmalar öne çıkarılmaktadır. Ayrıca Türkiye’nin bölgesel güç olma iddiası, İsrail tarafından stratejik dengeleri tehdit eden bir unsur olarak sunulmaktadır.

Gerçek bir Saldırı mı Yoksa Siyasi Söylem mi?

Bütün bu söylemler, olası bir saldırı ihtimalini daha da gündeme getiriyor. Ancak asıl kritik soru şudur: İsrail, Türkiye’ye gerçekten doğrudan bir askeri saldırı düzenleyebilir mi?

İsrail’in saldırı kapasitesi tartışılırken NATO faktörü belirleyici bir unsur olarak öne çıkıyor. Türkiye, NATO’nun tam üyesi konumundayken İsrail yalnızca “ortak ülke” statüsünde bulunuyor. NATO’nun karar alma süreçlerinin oybirliği esasına dayanması ve Hamas’ın terör örgütü olarak kabul edilmesi, İsrail’de Türkiye’nin güvenlik garantilerinin sorgulanmasına yol açıyor. Bu çerçevede bazı çevreler, Türkiye’nin kendi güvenliği için Hamas’la ilişkisini gözden geçirmesi ve örgütün önde gelen isimlerini teslim etmesinin uygun olacağını savunuyor.

Dolayısıyla, İsrail’in Türkiye’ye yönelik olası adımlarının doğrudan bir askeri müdahale şeklinde değil, Türkiye’de bulunduğu iddia edilen Hamas mensuplarına yönelik suikast veya nokta operasyonlar biçiminde gelişebileceği tartışılıyor. Ancak böyle bir girişim, iki ülke ilişkilerini derin bir krize sürükleyebilir ve bölgesel dengeleri ciddi biçimde sarsabilir.

Bu nedenle, sıkça sorulan “sırada Türkiye mi var” sorusu daha çok siyasi söylem ve algı yönetimi kapsamında değerlendirilmelidir.

Sonuç

Türkiye ile İsrail arasındaki ilişkiler, geçmişte olduğu gibi bugün de inişli çıkışlı bir seyir izlemektedir. Son gelişmeler iki ülkeyi doğrudan bir çatışmaya sürükleyecek gibi görünse de NATO üyesi ve ABD ile yakın ilişkileri olan Türkiye ile ABD’nin Ortadoğu’daki en önemli müttefiki İsrail arasında kapsamlı bir savaşın çıkması pek olası değildir. Buna karşın iki devletin Suriye topraklarında dolaylı biçimde karşı karşıya gelmesi ihtimali daha gerçekçi görünmektedir. Bu bağlamda psikolojik baskı, istihbarat faaliyetleri veya suikast girişimleri gündeme gelebilecek senaryolar arasındadır.

Öte yandan Türkiye’nin “İsrail bize saldıracak” söylemini sık sık gündemde tutması, ülkenin bölgede üstlendiği arabuluculuk rolünü zayıflatabilir ve uluslararası imajına zarar verebilir. Gerçekçi bir dış politika ise hem iç kamuoyunun beklentilerini gözetmeyi hem de uluslararası alanda Türkiye’nin saygınlığını zedeleyebilecek açıklamalardan kaçınmayı zorunlu kılmaktadır.