Ülke gündeminde yine, yeniden anayasa değişiklikleri ve bağlantılı olarak değerlendirilebileceğini düşündüğüm “açılım” var. Özellikle 2007 yılından başlamak üzere iç siyasetin sıkıştığı dönemlerde çözüm için gözler anayasaya çevriliyor. 2007 öncesinde de değişiklikler yapılmış olmasına rağmen esaslı değişikliklerin bu tarihten itibaren yapıldığını söylemek yerinde olacaktır.
Yaşanan sorunların kaynağının yürürlükteki 1982 Anayasası olduğu ileri sürülüyor. Yürürlüğe girdiği 1982 yılındaki anayasa metni ile günümüzdeki hali arasında başta hükümet sistemi olmak üzere büyük farklar var. 2017 yılından itibaren Türkiye yarı başkanlık/Türk tipi başkanlık sistemi ile yönetilmektedir. Anayasanın ilk halinde parlamenter sistem ve meclis tarafından seçilen cumhurbaşkanı söz konusu iken, bugün halk tarafından seçilen ve partili cumhurbaşkanı yürütmenin başındadır. (Sınırlı yasama yetkisi de vardır.)
Anayasa tartışılırken sıklıkla kullanılan kavramlar var. “Darbe anayasası, sivil anayasa, ideolojisiz anayasa, eşit yurttaşlık...” sıkça duyduğumuz sözcükler.
Herhangi bir konuyu tartışırken doğru bilgi/veri ve anlamları çarpıtılmamış kavramlar kullanmak gerekir.
Anayasa tartışılırken bu kavramların nasıl kullanıldıklarına kısaca bakalım.
Roma’dan itibaren hukuk şu ayrımı esas alıyor, kamu (Ius Publica) ve özel hukuk (Ius Civile). Bireyler arasındaki ilişkiler özel hukukun, birey ve devlet arasındaki ilişki ise kamu hukukun konusu.
Taraflardan biri kamu/devlet olduğu zaman artık sivil sözcüğünü kullanmıyoruz. Kavram olarak anayasanın sivili olmaz. Sivil sözcüğünün aslında askerler tarafından yapılmamış anayasa için kullanıldığı malum, ancak doğru kavram ile düşünmek tutarlı ve doğru fikri üretimin başlangıcıdır.
Asıl kullanım amacı ile devam edersek sivil anayasa yapmak iddiası şunu içeriyor, askerler tarafından yapılan anayasa kötüdür; sivil tarafından yapılan iyidir. Dolayısıyla biz siviller toplumun ihtiyaçlarını gözeten bir anayasa yapacağız denilmektedir. Elbette bir görüş olarak savunulabilmekle birlikte tarihe baktığımız zaman askerlerin yaptığı iyi anayasalar olduğu gibi siviller tarafından yapılan kötü anayasalar da mevcuttur. Konuyu uzatmadan şunu da dile getirmeliyim ki, anayasalar çoğunlukla zor yoluyla, arkasında bir silahlı mücadele olan, bağımsızlık savaşı, iç savaş veya devrim gibi süreçlerin ardından yapılıyorlar.
Bir anayasanın iyi veya kötü olması içeriği ile alakalıdır, kimin tarafından yapıldığı önemli değildir.
Anayasalar ideolojisiz olmazlar. Tam tersine, en ideolojik hukuk metinleri anayasayalardır. Anayasa yapanların dünya görüşlerini, hâkim kılmak istedikleri rejimlerin esaslarını kaleme aldıkları metinlerdir. İdeolojisi olmayan devlet olamaz. “Anayasada ideoloji olmasın” önerisi aslında Anayasa’nın başlangıçta yer alan 3 maddesini hedef almanın dolaylı bir ifade tarzı.
Sıkça duyduğumuz “eşit yurttaşlık” kavramı da benzer şekilde asıl anlamından farklı şekilde kullanılıyor. Eşitlik gibi kimsenin itiraz edemeyeceği bir kavram Türkiye Cumhuriyeti’nin temel niteliklerinden birini değiştirme çabasının maskesi haline getiriliyor. Anayasamızda tüm yurttaşlar kanun önünde her türlü inanç, mezhep, etnik kökenden bağımsız olarak eşitler.
Amaç Anayasa’nın 3.maddesinde yer alan ülkesi ve devleti ile bölünmez bütünlük ilkesinin önce tartışılmaya açılması ve ardından değiştirilmesidir. Atatürk “Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Türkiye halkına Türk Milleti denir” sözüyle farklı etnik kökenlere sahip olsak bile bir bütün olarak Türk Milletini oluşturduğumuzu dile getirmiştir. Millet tanımını yapmıştır.
Yazının giriş cümlesinde kullandığım anayasa değişikliği ve “açılım” konularının kesişme noktası Anayasa’nın 3.maddesi üzerinde yapılan tartışmalardır.
Anayasa’nın ilk üç maddesinde yer alan düzenlemelerin değiştirilmesi söz konusu olduğunca aklıma Yugoslavya geliyor. Üniter ve laik devlet rejimin önemini anlamak için Balkanlar ve Ortadoğu’ya bakmak yeterlidir.
Türkiye köklü bir anayasa birikimine sahiptir.
Anayasal düzen yolunda bir metin sayabileceğimiz 1808 Sened-i İttifak ile başlayan anayasa yapma tecrübemiz var. 1876’dan günümüze, arada kesintiler olsa da anayasal düzende yaşıyoruz. Devrimler, darbeler, demokrasi ile günümüze geldik.
Kurtuluş mücadelesi verirken anayasa yapmış belki de tek milletiz.
Anayasalar elbette değiştirilmez kutsal metinler değiller. Toplumsal ihtiyaçlar gerektiğinde usulüne uygun olarak ve sadece sandık aritmetiğine dayanmayan geniş bir mutabakat ile değiştirilirler. Günlük siyasi hesaplar, dış politikada köşeye sıkışmış olmanın getirdiği taviz verme zorunluluğu ve seçilme koşullarını değiştirmek amacıyla yapılacak değişiklikler sorunları daha da karmaşık hale getiriyor.
Türk Milleti tüm fertleriyle bir bütün olarak özgür, başı dik ve refah içerisinde yaşamayı hak ediyor. Bunun için başta anayasa olmak üzere her türlü hukuki düzenlemeyi yapacak insan kaynağına ve tecrübeye fazlasıyla sahip.
Çok Okunanlar
Nvidia bilançosu ne zaman açıklanacak?
Karadağ-Türkiye maçında Arda Güler'in çamurlu forması gündem oldu
Gelinim Mutfakta bugün çeyrek altını kim aldı? 20 Kasım Çarşamba
Türkiye elendi mi? Türkiye'nin rakibi kim?
İUP maaşları ne zaman yatacak? İUP maaşı nasıl alınır? Katılım şartları ne?
20 Kasım Çarşamba TV yayın akışı: Bugün TV'de ne var?
Bu akşam maç var mı? 20 Kasım bugün hangi maçlar oynanacak? Saat kaçta?
19 Kasım reyting sonuçları açıklandı! Günün en çok izlenen yapımı hangisi oldu?
Duygu Kiraz kimdir?
Kainat güzeli seçilmişti! Makyajsız hali gündem oldu