Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
ve ve
ve ve
ve ve
Temizle
Euro
Arrow
34,9385
Dolar
Arrow
32,5064
İngiliz Sterlini
Arrow
40,8451
Altın
Arrow
2441,0000
BIST
Arrow
10.087

Atatürk’ün bir bayram anısı...

1908 yılı Eylülünde Trablus’da bir gerici isyan patladı. Arap halkı Meşrutiyeti kafirlik olarak görüyor, Anayasa’nın da Kuran ve Şeriat yasalarına karşı çıkarıldığını düşünüyorlardı.  Bu yüzden Arap aşiretleri Osmanlı Devletine karşı başkaldırdılar. 

Tarihler 20 Eylül 1908’i gösteriyordu. 

Bu isyanı bastırmak için İttihat ve Terakki Kurmay Yüzbaşı Mustafa Kemal’i gönderdi. Hem de tek başına. 

Ve 22 Eylül’de de, Kuzey Afrika'ya giden bir gemiyle yola çıktı Mustafa Kemal.  Akdeniz’in sakin sularını geçen gemi Trablusgarp kıyısına yaklaştı. Küçük bir Arap kayıkçı geldi, Mustafa Kemal’i aldı ve kıyıya götürdü. 

Burada bir dizi çalışmalardan sonra Mustafa Kemal isyanı bastırdı. Cesurane davranışları takdire şayandı. Kendisini adım adım takip eden İtalyan ajanlara rağmen Trablus’ta devletin otoritesini sağladı. Meşrutiyetin ve Anayasa’nın kafirlik olmadığını halka anlattı. Trablus görevi ayrı bir yazı konusu.

Biz Mustafa Kemal’in bayram anısına dönelim.

Mustafa Kemal Trablus’ta isyanı bastırdıktan sonra Bingazi’de bulunan Dr. Mahmut Şevket’ten bir mektup aldı. Mektupta Dr.Mahmut Bey;

-“Buraya uğramadan gitme” diyordu.

Çünkü Bingazi’de de isyan vardı. Oradaki isyanın da bastırılması gerekiyordu.

Mustafa Kemal Trablus’tan ayrıldı ve bir gemi ile Bingazi’ye geldi. Tarih 19 Ekim 1908’i gösteriyordu. Koyda, kendisini karşılamaya gelen kayıklar vardı. Mustafa Kemal’i karşılamaya gelmişlerdi. Çünkü Mustafa Kemal’in Trablus’ta yaptığı cesaretli ve başarılı çalışmalar burada da duyulmuştu. Alkışlar ve tezahüratlar arasında kıyıya çıktı. Karşılayanlar arasında Dr. Mahmut Şevket’te vardı. Mahmut Şevket Bey Sahile yakın küçük bir otele götürdü kendisini. Otelde ona küçük bir yatak odası ve küçük bir salon ayırmıştı. Mustafa Kemal, Mahmut Şevket ile salonda konuşurken içeride bir hareketlilik başladı. Bingazi Polis Komiseri Hüseyin Bey telaşla salona girdi. Heyecanlı bir tonla;

-“Şeyh Mansur hazretleri teşrif ediyorlar efendim” dedi ve kapının yanında vaziyet aldı ve bekledi. 

Beş dakika sonra içeriye heybetli bir Şeyh girdi. Adı Mansur’du. Mustafa Kemal Şeyh Mansur’un kim olduğunu daha önce duymuştu. Mansur, Bingazi ve çevresinin kralı gibiydi. Osmanlı Devleti’nin Bingazi’de Kaymakamı, Jandarması ve  Polis Müdürü olmasına rağmen Şeyh Mansur Bingazi’nin yöneticisi gibiydi. Zaten Polis Komiserin davranışları da her şeyi anlatıyordu. Şeyh Mansur adamlarıyla birlikte hışımla içeri girdi. Küçük salonda birkaç adım ilerledi. Mustafa Kemal hiç istifini bozmadı. Ona oturması için davet bile yapmadı. Mansur’a doğrudan sert çıktı;

-“Şeyh Mansur, sen hiç sıkılmaz mısın? Buradaki Devlet teşkilatını kendi hükmün altına alabileceğini zannederek bir takım işlerde bulunuyorsun. Bu küstahlığının derecesini görmüyor musun? Ben sana haddini bildireceğim” dedi.

Şeyh Mansur şaşırdı. Kimdi bu resmi üniformalı subay? Nereden çıkmıştı. Karşılık vermedi. Çekindi. 

Ama Mustafa Kemal’in bu sert çıkışı Şeyh Mansur’u ürkütmüştü. Bingazi’de devleti kendi otoritesine alan Şeyh Mansur çıktı gitti. Mustafa Kemal’in bu beklenmedik tavrı oradaki polis ve Jandarmaları da şaşırttı. Mustafa Kemal bunun sebebini sordu onlara;

-“Niye şaşırdınız”

-“Efendim Şeyh Mansur bütün bu bölgeye hakimdir. Vali bey onun emriyle hareket ederdi” dedi.

Mustafa Kemal’in bu olaydan sonra yapması gereken iki şeyi vardı. Devletin otoriterini tekrar sağlamak ve Meşruti Devrimin temellerini Bingazi’de de oturtmak. Devlete karşı çıbanbaşı olmuş şeyh ve aşiret reislerinin gücünü ve itibarını kırmalıydı. Onlara ciddi bir ders vermeliydi.

Ama bunu ustaca yapmalıydı. Yoksa Şeyh Mansur’a doğrudan operasyon yaparsa bölge halkı ayaklanabilirdi.

03 Ocak 1909 Kurban Bayramının birinci günüydü.

Bingazi’de Alay Komutanı Albay Arif Bey idi. Mustafa Kemal Kurban Bayramından bir gün önce Arif Bey’den askerleri bayram günü toplamasını rica etti. Bayramlaşma yapılacaktı. Ne de olsa Mustafa Kemal Kurmaydı. Orduda bir ağırlığı vardı. Hiçbir şeyden habersiz Arif Bey bu isteği kabul etti. Bayramlaşma yapıldı. Kurbanlar kesildi. Mustafa Kemal o gün, Albay Arif Bey’den bir ricada bulundu;

-“Komutan Bey, bu kutlu günde bütün askerlerimizi hazır bulmak ve onları selamlamak benim için çok büyük bir şereftir. Bunu rica edebilir miyim sizden” diye ricada bulundu.  

“Tabii ki” diye cevap alınca Mustafa Kemal Alayın askerlerine hitaben;

-“Arkadaşlar, şimdi de kısa bir tatbikat yapacağız” dedi.

Dr.Mahmut Şevket Bey ile Vali Galip Bey’i de oraya davet etti. Mustafa Kemal’in bir planı vardı ama neydi? Birliğin kontrolünü eline aldı. Bunun için oradaki askerlere ve Subaylara ‘’Dünyanın bir ucu olan Afrika çöllerinde Osmanlı Devletini en güzel şekilde temsil ettikleri için teşekkür etti. Onların güvenini kazandı.

Ve sonra da onlara tatbikatın konusunu anlattı. Alay, Bingazi’nin dışındaydı. Şehri karşısına aldı ve tatbikata başladı. Askerleri silahlı olarak şehre doğru saldı. Ama silahlarında mermi yoktu. Mustafa Kemal’in bir fikri vardı ama neydi? 

Askerler Mustafa Kemal’in emirlerini uyguluyorlar, senaryo gereği düşman sağdan gelecek diyor oraya gidiyorlar, düşman soldan gelecek diyor bu kez de askerler oraya gidiyordu. Derken, Mustafa Kemal aniden bir emir verdi. Senaryo gereği ‘Düşman Şeyh Mansur’un evindeki silahlı birlikler’ diye bağırınca askerler oraya yöneldi. Ne de olsa tatbikattı. Olayı tatbikat olarak düşündükleri için asker ve subaylardan hiç kimse itiraz etmedi. Sonunda askerler, Mustafa Kemal’in emriyle Şeyh Mansur’un evini sardılar. Hiçbir şeyden habersiz Şeyh Mansur, manzarayı görünce korktu, gerçek sandı. Evinin kuşatıldığını zanneden Şeyh Mansur beyaz bayraklı bir adamını Mustafa Kemal’e göndererek “Teslimim!” diye bağırdı. 

Şimdi anlaşılmıştı.

Mustafa Kemal’in amacı, askerlerin ve Valinin gözünün önünde Şeyh Mansur’un evini sarmak ve göz dağı vermekti. Bunu da, tatbikat bahanesiyle yapmıştı.

Mustafa Kemal Şeyh Mansur’u akşam otele çağırdı. Şeyh Mansur ve adamları Mustafa Kemal’in kaldığı otele gelmiş ve aslan gibi kükreyen adam kediye dönmüştü. Ama Mustafa Kemal ona o akşam sert davranmadı. Devletin gücünü anlattı. Devletin gücünün gereğini anlattı.  Meşrutiyettin yararlılığından, hürriyetin güzelliğinden söz etti.  Osmanlının egemenliği altında bulunan bu topraklarda birlik ve beraberliğe dem vurdu.

Şeyh Mansur ise bölgedeki kendi itibarının ve saygınlığının korunması şartıyla emirlere uyacağını söyledi. Mustafa Kemal de kabul etti. Trablus’ta olduğu gibi artık Bingazi’de de aşiretin gücü kırılmış, devletin gücü kurulmuştu. Bingazi’ye artık Şeyh Mansur hakim değil, Osmanlı Devletinin Valisi hakimdi, askerleri, polisi, jandarması hakimdi. Meşrutiyet hakimdi ve meşrutiyetin emirleri hakimdi. 

Mustafa Kemal, Trablus’ta yaklaşık 1 ay, Bingazi’de de 1 ay 20 gün kalmıştı. Burada isyan eden toplumların psikolojisini yönetme ve gücünü kırma, topluma hakim olma bakımından büyük deneyim kazandı.

Bu tecrübesi, Kurtuluş Savaşında isyan eden gerici hainlerin alt edilmesinde ve tepelenmesinde çok işe yaradı.

Türkiye Cumhuriyeti yoldan geçerken kurulmadı.

Bu devleti kuran bir zeka var. Mustafa Kemal Atatürk’ün yüksek zekası, dehası ve uyanıklığı sayesinde kuruldu. 

Bu uyanıklığa bu günlerde öyle ihtiyacımız var ki..